DÜNDEN BUGÜNE BUGÜNDEN YARINA SİVİ TOPLUM KURULUŞLARI / Köşe Yazısı - Mehmet Ali ÇETİN

25.05.2021 22:35:21
Mehmet Ali ÇETİN

Mehmet Ali ÇETİN

DÜNDEN BUGÜNE BUGÜNDEN YARINA SİVİ TOPLUM KURULUŞLARI 
Sivil toplum kuruluşlarının varlıkları insanoğlunun var oluşuyla başlamıştır. İnsan tek başına hayatını devam ettiremez. Mutlaka diğer bireylerin yardımına ihtiyaç duyar. Nitekim Allah (c.c) insanların temel ihtiyaçlarının karşılanması için birtakım kurallar belirlemiştir. Bu ihtiyaçların karşılanması için oluşturulması gereken ilk ortam ailedir, sonra toplum ortamıdır. İnsanların hak ve hukukunun korunması, adaletin tesisi için devletlerin başta olmak üzere birtakım kurumların kurulmasına ihtiyaç duyulmuştur. Bunları sivil toplum kuruluşları (dernekler, sendikalar, barolar, cemiyetler, vakıflar vb.) olarak sıralayabiliriz.  
Geçmişten günümüze gelen, isimleri farklı olsa da, aynı amaç için bir araya gelmiş, somut bir şekilde sunabileceğimiz ilk sivil toplum örneklerinden biride Hılfu’l-Fuduldur. Hılfu’l-Fudulrengi, ırkı, milleti kim olursa olsun haksızlığa uğramış insanların hakkını teslim etmek amacıyla İslamiyet’ten önce kurulmuş eşi ve benzeri az bulunan bir kurumdur. Bu kültür İslam medeniyetinin kurulmasıyla devam etmiş olup Selçuklular ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde doruk noktasına ulaşmıştır. Osmanlılarda özellikle vakıf kuruluşları çok etkin ve geniş bir alana sahip olarak eğitim, sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda varlıklarını sürdürmüşlerdir. Günümüzde ise bu tür sivil toplum kuruluşlarının sayısı oldukça fazla olmakla beraber toplum üzerindeki etkileri tartışma konusudur.   
Günümüzde çağın gelişimi,  koşulların değişmesi insanların yönelimlerini de değiştirmektedir.  Bu yüzden sivil toplum kuruluşları da kendilerine bir çekidüzen verip, çağın değişimine ayak uydurup sürekli olarak iyi hizmetler yapmaları için kendilerini güncellemek zorundadırlar.   
Bu anlamda sivil toplum kuruluşlarının niyetleri ve amaçları ön plana çıkmaktadır. Allah (c.c) ayet-kerimede  Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun.” (Âl-i İmrân Sûresi, 104) demektedir. Bu ayetten iyi şeyler için bir araya gelmiş toplumlar olarak mana çıkartmak mümkündür. Allah böyle amaçlar etrafında buluşmayı bir görev olarak insanlara, özellikle toplumlara yüklemiştir.  
Bu görevi günümüz toplumlarında cemaatler bir nebze de olsa yerine getirmeye çalışmaktadır.  Ancak bu da sınırlı seviyedir. Ne yazık ki gelişen, büyüyen toplumun tamamına ulaşılması mümkün görünmemektedir. Bir kısım cemaat ve dernekler ise çıkar, maddiyat ve çeşitli menfaatler elde etmek için kurulduğunda bunların ömürleri kısa oluyor.   
 
Burada niyet ve amaç çok önem arz etmektedir. Niyet Allah rızası ve bütün insanlığın saadeti olmalı. Eğer bu amaçtan vazgeçilmez ve bu amaç temel referans alınıp adeta bir sivil toplum kuruluşunun anayasası haline gelirse o zaman iş değişir. Bu türdeki sivil toplum kuruluşları -Allah’ın da yardımıyla-birtakım değişimlerle beraber sonsuza dek varlığını sürdürebilirler. Ancak amaçları menfaat ve çıkar sağlamak, basamak atlamak, yükselmek olan sivil toplum kuruluşları-günümüzde de örnekleri çok olan- tarihin karanlık sayfasında yok olmaya mahkûmdurlar. 
Sivil toplum kuruluşlarının-çok dikkatli bir şekilde- tarihteki örneklerden ders alıp, hedef ve amaçlarını belirleyerek geleceklerine yön vermeleri gerekmektedir. Bu yüzden bütün sivil toplum kuruluşları, Avrupa’nın birçok ünlü ve zengin kuruluşlarının kendi bünyesinde yaptığı gibi hangi yönetim gelirse gelsin değişmeyen, bir anayasa gibi olmazsa olmazları olan kuralların benzerini ortaya koymak zorundadırlar.   
Bize göre sivil toplum kuruluşları da eğer önlerine bir anayasa koyacaklarsa başa yazılacak en temel madde “Ne olursa olsun, Allah rızasını kazanmak için çalışacağım.” olmalı ve hangi şartlar olursa olsun, bu maddeyi değiştirmemeleri gerekmektedir. Buna sivil toplum kuruluşların amaç ve hedeflerine göre benzeri birçok madde eklenebilir.  
Kendi amaç ve hedeflerini net olarak belirleyen ve bunlardan taviz vermeyen sivil toplum kuruluşları, ortak amaçlarını gerçekleştirmek için meşru yolu seçip hedeflerine ulaşarak insanlığın kurtuluşuna büyük katkı sağlayabilirler. Böyle iyilik üzerine kurulan dernekler, Allahın rahmetine ve Peygamberimizin şefaatine mazhar olurlar.  Allah (c.c) diğer bir ayet-i kerimesinde “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten menedersiniz.” (Âl-i İmrân Sûresi, 110) diyerek bu tür iyilik yapan, kötülüklerin defi için çalışan böyle toplumları övmektedir. Rasulullah (sallallahu aleyhi vselem) buyurdu ki: “Amellerin Allah’a en sevimli olanı Allah’a iman etmek, sonra sılayı rahim, sonra da iyiliği emredip kötülüğü yasaklamaktır.”  diyerek iyiliği emredip kötülüğü nehy etmenin insanları en hayırlı olanların içine alacağını söylemektedir. 
Evet, aslında söylediğimiz her cümlemizde mutlaka iyilik kavramı geçmektedir. Peki,“İyilik nedir?” Bu kavramı biraz açmada yarar vardır: Aslında iyilik kavramı biz farkında olmadan yüce Allah tarafından insanlara lütfedilmiştir. Allah’a ibadet etmek, kulluk vazifemizi yerine getirmek, yoksulara, yolculara ve diğer insanlara yardım etmek, onlara destek olmak, darda kalanların elinden tutmak; Allahın yasakladığı kötülüklerin, toplumun yapısını bozan her türlü pisliklerin türetilmemesi için çalışmak olarak örnekleri çoğaltabiliriz. Nitekim her kesim az çok bu konularda bilgi sahibi olduğu için bu kadar açıklamanın yeterli olduğunu düşünmekteyim.  
Şimdi biraz konumuzu özetleyelim; İlk başta sivil toplum kuruluşlarının tarihçesini, kuruluş amaçlarını, hedeflerini ve yapmaları gerekenleri anlattık. Şimdi de sivil toplum kuruluşlarının temel amaçlarını gerçekleştirmek için kullanabilecekleri araç, gereç, yol ve yöntemlerden bahsedelim: 
Bir defa ilk olarak kendimizi geliştirmekle işe başlamalıyız. Sivil toplum kuruluşların liderleri; bilgi ve birikimleriyle, hareket ve davranışlarıyla, örnek kişilikleriyle toplumun önderleri olmalıdırlar. Bu özellik olmazsa olmazımız olmalıdır. Peki, nasıl bir örneklik? Buna verilecek ilk cevap peygamber örneğidir; Allah (c.c) “And olsun ki, Allah’ın Resûlü’nde sizin için, Allâh’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allâh’ı çokça zikredenler için güzel bir örnek vardır.” 
 
 (Ahzâb Sûresi21) ayetiyle açıklanmıştır. Peygamber Efendimiz(S.A.V) yüce bir ahlaka sahip olmanın yanı sıraaynı zamanda sevgi ve şefkatle yoğrulmuş örnek bir baba ve dede, sadakat ve fedakârlık timsali bir eş, sadık bir arkadaş, güvenilir bir komşu, adil bir toplum önderidir. İşte sivil toplum liderlerinin de Peygamber Efendimizin(S.A.V) göstermiş olduğu örnekliğe sahip olmak için onu rehber edinmesi gerekmektedir. 
Yukarıda saydığımız bu özellikleri taşıyan sivil toplum liderlerinin çocuk ve gençler üzerinde olumlu etkileri olacaktır. Bu tür şahsiyetler her zaman gençlerle bir araya gelmek için kendilerince yol ve yöntem arayışına girmelidirler.  
Günümüzde çocuklar ve gençlerle bir araya gelmek, onları bir yere götürmek veya onları bir yere davet etmek adeta imkânsız hale gelmiştir. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte gençlerle bir araya gelmenin koşulları bir hayli zorlaşmıştır. Bugün gençlerle bir araya gelmenin alternatif yollarını aramak gerekir. Gençler ve çocuklar şimdi en çok nelere ilgi duyuyor? Neyi en çok seviyor? Nerelere gidiyorlar? Bunları araştırıp gençlere ulaşmanın çözüm yollarını üretmek gerekiyor. Sosyal medya ve çevreden edindiğimiz bilgilere göre gençler spor salonlarına, futbol maçlarına, internet kafelere, playstation gibi eğlence merkezlerine rağbet etmektedir. Peki, buralarda ne kadar sivil toplum kuruluşu var. Bu tür hizmeti yapan sivil toplum kuruluşları var mı? Sanırım neredeyse yok gibi. Derneklerin, cemaatlerin bu noktalarda yoğun çaba göstermeleri gerekmektedir. Ne yazık ki biz bu tür yerleri günah sayıyoruz. Bu tür yerlere karşı alternatifler üretmiyoruz. Çözüm yolları aramıyoruz. Bu tür yerler için günah deyip işin içinden çıkıyoruz. Ancak sorumluğumuz bitmiyor. Ahirette bunun hesabını nasıl vereceğimizi düşünmüyoruz. Böyle yaptığımız için de etrafımızda genç bulamıyor ve Allahın bizim üzerimize farz kılmış olduğu davet görevimizi ne yazık ki yerine getiremiyoruz.  
Peki, çözüm ne?  Çözüm artık sivil toplum kuruluşlarının kendilerini aşarak gençleri bir araya getirecek, buna vesile olacak sosyal, kültürel ve spor kulüplerinin kurulmasını sağlamaktır.  Örneğin kitap kafe projeleri, futbol, basketbol, voleybolsatranç vb. çeşitli spor kulüplerini çoğaltabiliriz. Bu yolları denediğimizde gençlere ulaşmakta hiçbir sıkıntı yaşamayız. Aynı zamanda özellikle sivil toplum kuruluşlarının bu tür çalışmaların merkezinde olmalarını elzem buluyorum.  
Şimdi işi daha da ileriye götürmede fayda varHemen işe gençlerin çalışabileceği, kendilerini gerçekleştirebileceği spor salonları, kitap kafeler, spor tesisleri inşa edecek yollara girmeliyiz. Bu konuda ilk olarak yapacağımız devletimizin kapısını çalmak olacaktır. Bu çalışmalar için gönüllü ve deneyimli ekipler kurmalıyız.  Tesisler, kitap kafeler ve benzeri spor salonları için medya ve çeşitli kuruluşlar aracığıyla gündem yapmalıyız. Projeler hazırlayıp gerekli mercilere sunmalıyız. Projelerimizin kabulü için gerekli girişimlerde bulunmalıyız. 
Öncelikle Gençlik ve Spor Bakanlığı bünyesindeki salonların kullanımı için protokoller imzalamalıyız. Bu tesisleri çok iyi bir şekilde planlamalar yaparak değerlendirmeliyiz. Bu alanlarda ilerleme kaydederken de çocukları eğitecek eğitim müfredatları geliştirmeliyiz. Nerede, neyi, nasıl öğretmeliyiz? Bunları düşünmeliyiz. Günlük, haftalık ders planlamaları yapmalıyız. Dernekler olarak spor egzersizleriyle beraber çocukların normal hayatta gelişmeleri, sorumluluk almaları, liderlik vasıflarının gelişmesi, adeta asker gibi yetişmeleri; topluma, devlete, millete faydalı, ahlaklı ve erdemli bir birey olarak yetişmesi için ahlak ve maneviyat derslerini egzersizlerle birlikte müfredata koymalıyız.  
 
Genç nesillerimizi geçmişle geleceği harmanlayan, temel değerlerimize uygun olarak geleceğe güvenle bakan sağlıklı bir sistem üzerinde yetiştirmek sivil toplum kuruluşların temel hedefi olmalıdır. 
Hepimizin bildiği üzere; ülkemizdeki eğitim öğretim faaliyetleri uygulamadan ve sahadan çok uzak hep teori üzerinden öğretime dayalı olarak yapılmaktadır. Eğitim kısmı hep eksik kalmaktadır. Bu anlayışımızı değiştirerek eğitimi çocuğa dururken, yürürken ve koşarken de verilebilme ortamlarını geliştirmeliyiz. Oyun bu anlamda eğitim çalışmaların merkezinde yer alarak, cazibesi, ilgi çekici özelliği sayesinde hem bireyi kendine çeker hem de bireyde kalıcı bir etki bırakır. Yani bu şekilde öğrenme -çeşitli eğitici oyunlar sayesinde birçok değer ve kavram bireyde kalıcı hale getirilir. 
Eğitim öğretimin bireyin zihnine, ruhuna ve bedenine hitap eden üç saç ayağına oturtulması kanaatimizce önemlidir. Biz ülke olarak eğitimi sadece bir saç ayak olan bireyin zihinsel gelişimine hitap ediyoruz. Diğer iki saç ayak ne yazık ki eksik kalmakta ve bu iki alanda bireyin gelişmesinde çok büyük boşluklar yaşanmaktadır. Bu iki alanı da beslemek elzemdir. Eğitimin devletin tekelinden çıkartılarak sivil toplum kuruluşlarına yüklemek gerekiyor. Bu alanda meydana gelebilecek açık sivil toplum kuruluşlarının yardımıyla doldurabilir.  
Bununla birlikte sivil toplum kuruluşlarının sürekli olarak eğitim ekibinin gelişimini sağlayacak hizmet içi çalıştaylar düzenlemeleri gerekir. Müfredatları sürekli olarak teknolojik verilere uygun olarak geliştirebilir. Yani zamanla taş üstüne taş koymaya, sürekli gelişmeye devam etmemiz gerekiyor.  
Tabi ki bunun maddi bir külfet getireceğini unutmamamız gerekiyor.  Gençlerimizin aktiviteler için kullanacakları malzemeler, araç gereçler, yol ve yemek masrafların karşılanması gerekir. Buda sonuçta derneklerin üzerine büyük bir yük getirecektir. Bunun için de yapılması gereken dışa ve kimseye bağımlı olmadan, kimseyi incitmeden kendi kendine yetecek ekonomik kazançlar sağlamaktır. Peki, bunlar nelerdir? Bir defa derneğe üye kişilerden aidatlar düzenli olarak alınacaktır. Devletimizin çeşitli kurumlarından yardımlar alınacak, projeler yapılacak ve derneklerin kurmuş oldukları tesisleri halkın kullanımına açarak buralardan büyük gelirler elde edilecektir. Böylelikle bu problem de çözüme kavuşturulmuş olacaktır. 
 
Yukarıda adeta sivil toplum kuruluşlarının yol haritası olarak belirtilmiş olan maddelerin uygulanması durumunda; geleceğe güvenle bakabileceğimiz gençler yetiştirmiş olacağız. Böylelikle devletimizin eğitime harcadığı birçok maddi ve manevi yükten kurtulmasını sağlamış olacağız. Bu sayede çocuklarımız ve gençlerimize birebir eğitim vermenin yolunu da açmış olacağız. Sadece okulların dört duvarları arasında hapsedilmiş olan eğitimi, hayatın tüm alanlarında vermiş olacağız. Sivil toplum kuruluşların yapacağı bu tür çalışmalarla çocuklarımız ve gençlerimiz geleceğe güvenle bakan, azimli, cesaretli ilim, irfan ve fikir sahibi bireyler olarak yetişmeleri sağlanmış olacaktır. Böylelikle geçmişten günümüze, günümüzden geleceğe kadar ulaşacak bir İslam medeniyet ve kültür anlayışının nesilden nesle aktarılması sağlanmış olacaktır. Bu yapı İslam toplumlarını adeta küllerinden yeni doğmuş gibi o ihtişamlı geçmişine geri götürecektir. Medeniyet ve refah doğudan batıya doğru değil batıdan doğuya doğru gelişecektir. Buna bağlı olarak günümüzün kanayan yarası olan göç dalgası durdurulmuş olacaktır. 
Günümüzde artık yok olma derecesine ulaşmış olan iyilik yapma, yardım etme kültürü bu anlayışla birlikte yeniden tüm insanların saadeti, mutluluğu ve refahı için doğacak ve gelişecektir. Sivil toplum kuruluşlarının aktif olarak yapacakları bu tür çalışmalarla birçok çocuk ve gencimizin hayatı kurtarılmış olacak. Gençler için tehlike oluşturan çeşitli zararlı alışkanlıkların önüne geçilmiş olacaktır. Bu sayede ruhen ve bedenen, fikri hür vicdanı hür sağlıklı geçlerin yetişmesinin önü açılmış olacaktır. Toplumda işlenen suç oranları kayda değer bir şekilde düşecek ve devletin kurumları rahat bir nefes alacaktır. Devletin bu tür suçlara ayırmış olduğu kaynak da tasarruf edilmiş olacaktır. Aynı zamanda geleceğe güvenle bakılacak ve geleceğimiz güvence altına alınmış olacaktır. Bu tür sivil tolum kuruluşları devletin hak ve adalet anlayışının gelişmesine katkı sağlayarak devletlerin çökmesinin önüne geçecektir. O zaman şunu açıkça söyleyebiliriz: Bu tür kuruluşların sayısının artması devletlerin çıkarınadır ve her anlamda devlet tarafından desteklenmelidirler.  

Başta da söylendiği gibi sivil toplum kuruluşları Allah rızası için çalışacaklardır. Bu çok önemli bir husus… Bu maddeden asla taviz verilmemeli. Kişisel çıkar ve menfaatler yok olmak zorundadır. Yoksa emekler heba olacak, insanlar Allahın rızası yerine gazabına uğrayacaktır. Bu durumdaki sivil toplum kuruluşları bugün birçok örnekte rastlanıldığı gibi tarih sahnesinden yok olup silinecektir. Geçmişte birçok toplum gelip geçmiştir. Biz de bu dünyada gelip geçiciyiz. Önemli olan İslami kültür ve medeniyetinden gelen bu misyonu kıyamete kadar taşıyabilmektir. Aynı zamanda ahirette de bunun hesabını vererek cenneti kazanmaktır. Bunun yolu sürekli olarak iyilikleri ve güzellikleri çoğalmaktır.  

Bu yazı toplam 1396 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.