İSLAM CEZA HUKUKÇUSU ABDULKADİR UDEH / Köşe Yazısı - Hasan UYAR

3.06.2025 20:41:46
Hasan UYAR

Hasan UYAR

 Abdulkadir Udeh, 1907 yılında -İmam Hasan el-Benna’dan bir yıl sonra- Mısır Şirbin’de yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Küçük yaşlarda ailesi ile birlikte Şam’a göç etmek zorunda kalan Abdulkadir Udeh, ilk eğitimini burada el-Medreset’ül Mansûriyye’de aldı. Mısır bu yıllarda İngiliz askerleri tarafından işgal edilmiş ve gayet gizli, düzenli bir plan uygulayan İngilizler; Mısır’ı yavaş yavaş İslam’dan uzaklaştırmaya, çoktan tarihe karışmış olan Firavun ruhunu yeniden canlandırmaya çalışıyorlardı. Bu nedenle Abdulkadir Udeh, öncelikle Kur’an öğrenmeye başlamasına rağmen, daha sonra gittiği mahalle mektebinde, ortaokulda ve lisede kademeli olarak İslam’dan soğumuş, emperyalist bir işgalci olarak görüp nefret etmesine rağmen medeniyetin ve teknolojinin öncüsü olduğu itiraf etiği Avrupalılara hayranlık duymaya başlamıştı.

Belirli bir süre ziraat işleriyle meşgul olmak zorunda olan Abdulkadir Udeh daha sonra Kahire Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1930 yılında, 23 yaşında şeref derecesiyle mezun olup avukatlık, hâkimlik ve savcılık görevlerini icra etmiştir. Abdulkadir Udeh daha öğrenci olduğu sıralarda Ürdün, Filistin ve bazı Arap ülkelerini de gezme-görme ve İslam coğrafyasına, kültürlerine daha yakından şahit olma fırsatı buldu. Hukuk öğrenimini bitirdiğinde kimliğinde Müslüman yazan, buna rağmen İslam’ın, milletin geri kalmasının ilk nedeni olduğuna inanan ve milletin ilerlemesi için İslam’ın izlerinin silinip yerine Batı medeniyetinin yerleştirilmesini şiddetle arzulayan bir aydın, bir hukukçu ve bir hâkim olmuştur. Böylece zeki ve gayretli aynı zamanda milletin ilerlemesi hususunda hırslı olan bu Mısırlı genç ve akranları emperyalistlerin kendilerine telkin ettikleri sahte ilhamların tesiriyle İslam’ın mahiyetini kavramaktan uzaklaşmış ve onun milletin gerilemesinin sorumlusu olduğuna inanmışlardır.

İşte Hasan el-Benna 1929 yılında başlattığı çağrısında öncelikle bu yanlış kanaati yıktı. Önce Mısır aydınlarına sonra da bütün dünya Müslümanlarına, İslam’ın yeterli ve tek bir hayat nizamı olduğunu, içine düştüğümüz zilletten onun sorumlu olmadığını aksine bizim başka bir sebepten dolayı değil yalnızca İslam’ı terk etmemiz nedeniyle zelil olduğumuzu ispatladı.

Çığ gibi yayılan bu davet kısa bir zaman içinde kulaklarını hakka tıkayan bütün insanlara ulaştırıldı, bütün engelleri aşarak onlara işittirildi. Bu esnada Abdulkadir Udeh, Batı uygarlığına samimiyetle inanan bir hâkim olmasına rağmen, yavaş yavaş hakkın bu gür sesini duymaya, içinde gitgide büyüyen sorulara cevap bulmak için İmam Hasan el-Benna’nın konferanslarını dinlemeye ve eserlerini okumaya başladı. Önce saygı ve sevgiyle başlayan bu ilgi Abdulkadir Udeh’i kısa bir süre sora kesin bir tavır koymaya ve çağın yüz akı olan bu hareketin bir neferi olmaya dönüştürdü. Bundan sonra Abdulkadir Udeh’i bütün mesaisini İslâmî harekete hasreden gayretli bir mücahid, derin görüşlü bir düşünür ve tavizsiz bir mü’min olarak görüyoruz. 

Abdulkadir Udeh’in aksiyoner kişiliği, üstün çalışma azmi ve eşsiz dehası onun pek uzun sayılmayacak üyelik süresi içerisinde teşkilatın ikinci adamı, İmam Hasan el-Benna’nın ilk halefi olmasını sağlamıştı. Fakat tabiidir ki bu dehayı bekleyen sorunlar dehasının büyüklüğüyle orantılı, belki de aşkın nitelikteydi. 1948’de Müslüman Kardeşler’in bütün şubeleri kapatılıp, mal varlığına el konuldu. Amaç, bu hareketi yuvasında boğmak ve tüm dünyaya yayılmadan yok etmekti. Fakat bu darbe ve tutuklamalar İhvan’ı yıldırmadı. Tehdit eylemleri ve protesto gösterileri hükümeti tedirgin edecek dereceye ulaştı. Bunun üzerine diktatör idare âdi metotlara başvurdu. Mısır Özel Polis Timinin hazırladığı bir suikastla İmam Hasan el-Benna, sokak ortasında kurşunlatıldı. Tedavi için götürüldüğü hastanede alçak planlarla ölüme itildi… Artık bundan sonra İhvan-ı Müslimîn’in şerefli yükü, İslam’ı bu çağa anlatma gayesiyle şehid olan İmam Hasan el-Benna’ya büyük bir şevkle bağlı olan Abdulkadir Udeh’in omuzlarındaydı. Abdulkadir Udeh’in hâkimlik ve savcılık yaptığı dönemlerde mahkemede İhvan-ı Müslimin’i ortadan kaldırma amacına yönelik birçok dava açılıyordu. Fakat İhvan cemaatinin kapatılmasının kanuni hiçbir dayanağı olmadığı gerekçesiyle önüne getirilen her dosyayı beraatla sonuçlandırmayı başarıyordu.

Kral Faruk tahttan indirildikten sonra, 1952’de Mısır’da General Muhammed Necip askeri darbe yaptı. Abdulkadir Udeh, yeni Mısır anayasasını hazırlamak üzere kurulan komisyona üye olarak seçildi. Komisyon çalışmaları sırasında hürriyetleri savundu ve anayasanın İslami esaslara dayandırılmasını istedi. Bu konuda çok büyük gayretler gösterdi. Bu komisyon çalışmaları esnasında hak ve hürriyetleri savunan, aynı zamanda anayasanın İslâmî esaslara göre şekillenmesini, İslâmî esaslara dayandırılmasını isteyerek bu konudaki fikirlerini açıkça ortaya koymasıyla dikkatleri üzerine çekti.  1953’te Abdulkadir Udeh’in hukuk ilminin genişliğine ve İslami anlayış ehliyetine güvenilerek, kendisine Libya Anayasası’nı İslâmî dayanaklara ve esaslara göre hazırlama görevi verildi. Bu durum İhvan-ı Müslimîn için gayet büyük bir başarıydı. Verilen söze göre anayasa tamamen İslam esaslarına göre düzenlenecek, idare İslami çizgide yürütülecek, dış ve iç siyasette yegâne ölçü İslam olacaktı.

Abdulkadir Udeh, General Muhammed Necib’in ed-Dubbâtü’lAhrâr tarafından görev başından uzaklaştırılmasına tepki olarak başlayan halk gösteri ve yürüyüşlerinde etkin bir rol oynadı. Abdulkadir Udeh onbinlerce insanın başına geçerek, onları sokaklarda yürütmüş ve bürokrasiyi zorlayarak Muhammed Necib’in tekrar Mısır’a başkan olması için çalışmalar yapmıştı.

Abdulkadir Udeh, hak bildiği yolda taviz vermeyen cesur karakterli bir âlimdi. Hiçbir baskıya boyun eğmezdi. İslam’ın ve Müslümanların menfaatini her şeyden üstün tutardı. İngiliz işgaline zemin hazırladığı ve İngilizlerin çıkarlarını koruduğu için Cemal Abdunnasır ile İngilizler arasında imzalanan antlaşmaya karşı çıktı. Cemal Abdunnasır’ın antlaşmayı kanuni yönden inceleme isteğini reddetti. Onun bu tavırları Abdunnasır'ın kendisini gözden çıkarmasına sebep oldu. Abdulkadir Udeh, İhvan-ı Müslimin teşkilatı ile Cemal Abdunnasır ve taraftarları arasında bir yakınlaşma sağlamaya çalışıyordu. Fakat Udeh bu amacını gerçekleştiremedi bunun üzerine hükümet İhvan-ı Müslimin’i kapatma kararı aldı. Abdulkadir Udeh, Abdunnasır’ı bu kararından vazgeçirmek için katıldığı görüşme esnasında kullandığı sert üslûp ve General Necib’in göreve iade edilmesi için yapılan gösterilerdeki rolü sebebiyle Abdünnasır’la arası daha da açıldı.

Abdulkadir Udeh: Bu karardan vazgeçmen hem sizin, hem de Kardeşlerin menfaati icabıdır, dedi.
Nasır: Müslüman Kardeşler kaç milyon? İki mi, üç mü? Ben bu milletin üçte birini feda etmeye hazırım. Bugün yedi milyon olduğunu söyleyen Müslüman Kardeşler'i yok etmekte asla tereddüt etmem, dedi. 

Abdulkadir Udeh: Yedi milyon insanı bir kişi için mi feda edeceksin? Sen kendi malını feda edebilirsin… Fakat bu millet ise evlatlarını asla! Bu senin yanına kalmaz Cemal!

cevabını verdi. Bu konuşmadan sonra Kardeşlerle Nasır arasındaki son bağlar da koptu.

Abdulkadir Udeh hukuki alandaki cesaretinin yanı sıra siyasi alanda da cesur idi. Siyasi baskılar ve maddi kaygılar hiçbir zaman onu hakikat yolundan engelleyememiş, doğruları söylemekten alıkoyamamıştır. Ondan herhangi bir talepte bulunan kişi devletin en üst yetkilisi olsa dahi İslam ve Müslümanların aleyhine bir durum söz konusu olduğunda o talebi reddederdi. Abdulkadir Udeh hukuk alanındaki duruşunu şu şekilde ifade eder. “Ben tarafsız değilim. Hâkim nasıl tarafsız olabilir? Olup bitenlere karşı lakayt kalması istenir! Esarete düçar olan milletin hâkimi tarafsız olamaz! Her yönüyle anarşiye düşmüş bir milletin hâkimi tarafsız olamaz! Sanıklara, yaptıklarını ve yapmadıklarını zorla itiraf ettirmek için her türlü işkenceye müsade edilen bir ülkenin hâkimi tarafsız olabilir mi? İtiraf ettirme gerekçesiyle sanıkların tırnakları çekilir, bayılıncaya kadar dövülür, vücutları ateşle dağlanır, kamçı ile renkleri değiştirilir, demirler ve odunlar arkadan sokularak ırz ve namusları çiğnenir, annelerine, ailelerine ve kız kardeşlerine aynı şeyin yapılacağı yönünde kendilerine tehditte bulunulursa böyle bir milletin hâkimi gerçekler karşısında nasıl susabilir? Din ve ahlaktan soyutlanan bir milletin hâkimi lakayt olamaz?

Doğrusu üzerimde büyük bir sorumluluk hissediyorum. O da, beşeri hukuka karşı mazeretimi ortaya koyma mükellefiyetidir. Hukuka karşı mazeret beyan etmek için benim gibi bir hukukçudan daha evlâ kim olabilir? Çünkü hukuku açıklamak, tatbik etmek, zihinlere yerleştirmeye çalışmak saldırı ve tahripten kurtarmak benim gibi hukukçuların vazifesidir. Fakat ben kanuna karşı mazeretlerimi beyan edip karşı çıkıyorum. Kanundan, nizam olması itibariyle özür diliyorum, ancak döküldüğü kalıplar, dayandığı köksüz prensipler bakımından onu reddediyorum. Ona hücum etmeyi bir vazife biliyorum. Çünkü kanun, kanunluktan çıkmış, hakkı haykıranları susturmak için bir vasıta haline gelmiştir. Doğru söyleyenleri esaret zincirleriyle kelepçeleyen, hapishane hücrelerinde çürütmeye mahkûm eden bir tağut olmuştur. Dünyanın her tarafında bulunan biz Müslümanlar, İslam’a bağlıyız. İslam’a olan bu bağlılığa tutkunuz, bu şerefli ve ilahi bağlılıkla da kıvanç duyarız. Fakat bizler -maalesef- İslam hakkında çok şey bilmemekteyiz. Çoğumuz İslam gerçeklerinden haberdar değildir. İslam, dillerimiz ve sözlerimizde yer tutmakla birlikte, kalplerimizde ve amellerimizde hemen hemen hiç yer işgal etmemektedir.

Eğer bizler de hakkıyla iman edip, akidemizin istikametinde hareket edersek ilk Müslümanları galip ve aziz kılan yüce Allah elbette ki bizleri de aziz kılacaktır. Bu Allah'ın bize vaadidir ve vaadini Allah'tan daha iyi kim ifa edebilir?

Abdulkadir Udeh, Müslüman Kardeşler teşkilatındaki çalışmalarına daha çok zaman ayırabilmek için 1951 yılında resmî görevlerinden istifa ederek İhvan saflarında avukatlığa başladı. Abdulkadir Udeh ile Nasır’ın konuşmalarından sonra Abdunnasır tam anlamıyla karşı tavır koyup onları yok etmek için devletin bütün imkânlarını seferber etti. Müslüman Kardeşler’in ileri gelenlerini art arda tutuklamaya başladı. Lider Abdulkadir Udeh ve büyük mütefekkir Seyyid Kutub da tutuklananlar arasındaydı. Abdulkadir Udeh ile İhvan’ın diğer ileri gelenlerinin yargılanması ise Nasır’ın direktifleriyle hareket eden bir hâkim heyeti tarafından yapılmıştı. Günlerce süren mahkemede tutukluları itham edecek herhangi bir suç bulunamamasına rağmen Mısır’ın çağdaş Firavunu hâkimlere kesin emir vermiş ve ne yapıp edip idam kararı almalarını istemişti. 1954’te Abdünnasır’a karşı girişilen başarısız suikast teşebbüsünden sonra yalan üzerine kurulu bir mahkemede bu suikasta katılmakla itham edildi. Bu emir üzerine mahkeme 9 Ocak 1954 Salı günü mahkûmlardan, içlerinde Abdulkadir Udeh’in de bulunduğu 6 kişiyi idama mahkûm ettiler.

Üstad Benna’dan Sonra İhvan’ın Lideri, değerli insan, fedakâr mücahid; Şehid Abdulkadir Udeh, idam sehpasına şehitlerin ulaşacakları nimetleri müjdeleyen şu ayetleri okuyarak gidiyordu, imanları o anlarda bu sözleri söyletiyordu: “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma! Bilakis onlar diridirler; Allah’ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleriyle sevinçli bir halde rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehid kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar. Onlar Allah’tan gelen bir nimet, bir lutuf sebebiyle ve Allah’ın, müminlerin ecrini zayi etmeyeceği dolayı sevinç içerisindedirler.”

Bu ayetleri okuyarak idam sehpasına yürüyen şanlı şehid, sehpanın önüne geldiğinde: “Benim kanım Nasır ve arkadaşlarına lanet okuyacaktır. Benim için yatağımda ölmekle düşman elinde esir olarak ölmek arasında fark yoktur. Şimdi Yaradan’ıma doğru gidiyorum. O’na ulaşacağım. Şüphesiz ki Allah’ın laneti zalimlerin üstünedir.” Orada hazır bulunanlara dönerek : “Bana şehadeti nasip eden Allah"a şükrediyorum. Şunu bilin ki benim kanım sizin inkılâbınızı boğacaktır.” demiştir. İhvan-ı Müslimin’in bereketli mektebinde yetişmiş İslam davetçilerinden olan Şehid Abdulkadir Udeh, İmam Hasan El-Benna, Şehit Seyyid Kutub, Üstad Mustafa Sıbai vs. ulemalar gibi, mücadele ve fikirleri ile çağa ışık tutmuş, İslam’ı tüm sadeliği ile insanlara aktarmış, Müslümanların teşkilatlı bir şekilde hareket etmelerini sağlamış, Mısır gibi firavun mizaclı yöneticilerin eksik olmadığı bir ülkede Musaca izzetli duruş sergilemiş son yüzyılın büyük İslam davetçilerinden biridir.

Böylece Abdulkadir Udeh, 47 yıllık hayatının sonunda tağutlara boyun eğmeyen, sözleri, kitapları, hayatı, şehadeti ile İslami mücadeleye ve hukuk ilmine katkı sağlayan öncü şahsiyetlerden biri olarak anılmaktadır. Rabbimiz şehadetini kabul eylesin.

Eserleri. 1. et-Teşrîʿu’l-cinâʾiyyü’l-İslâmî. İslâm ceza hukukunu diğer hukuk sistemleriyle karşılaştırarak inceleyen bu eser iki cilttir. Birkaç defa basılan eserde (3. bs., Kahire 1977) İslâm ceza hukuku ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. İngilizce ve Urduca’ya da tercüme edilen kitabın Akif Nuri tarafından yapılan Türkçe tercümesi, İslâm Ceza Hukuku ve Beşeri Hukuk adıyla dört cilt halinde neşredilmiştir (İstanbul 1976-79).

2. el-Mâl ve’l-ḥükm fi’l-İslâm. H. Tahsin Feyizli tarafından İslam’da Mal ve İdare adıyla Türkçe’ye tercüme edilmiştir (İstanbul, ts.).

3. el-İslâm ve evżâʿune’s-siyâsiyye. Beşir Eryarsoy tarafından İslâm ve Siyasi Durumumuz adıyla Türkçe’ye tercüme edilmiştir (İstanbul 1987).

4. el-İslâm ve evżâʿune’l-ḳānûniyye.

5. el-İslâm beyne cehli ebnâʾih ve ʿaczi ʿulemâʾih. Akif Nuri Karcıoğlu’nun İslâm Şeriatı adıyla tercüme ettiği (Ankara 1969) bu eserin Ebubekir Sıddık Cafer Tayyar tarafından yapılan başka bir tercümesi de Evlâtlarının Cehaleti, Âlimlerinin Âcizliği Karşısında İslâm adıyla neşredilmiştir (İstanbul 1987). Eserin Fransızca tercümesi de L’Islam, les disciples ignorants et des erudits incapables adıyla yayımlanmıştır (International Islamic Federation of Student Organizations, Stuttgart 1984).

KAYNAKÇA:

https://islamansiklopedisi.org.tr/abdulkadir-udeh?ysclid=mbepsny5dk472421110

https://www.furkanhareketi.com/sehit-abdulkadir-udeh

https://isaretyayinlari.com.tr/wp-content/uploads/2024/02/250-Islam-ve-Siyasi-Durumumuz-Icindekiler-Onsoz.pdf

http://ktpmakale.isam.org.tr/detayilhmklzt.php?navdil=tr&midno=26098125&MakaleAdi2=islam+hukuku

Feyzullah Zerey / Doğruhaber

 

Bu yazı toplam 500 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.