ZİYA HOCA'NIN HATIRALARI- / Köşe Yazısı - Bilal AKGÜL

3.05.2025 15:35:55
Bilal AKGÜL

Bilal AKGÜL

 Ülkelerin ve toplumların ikbal durumları konuşulduğunda en çok itibara alınan verilerden bir tanesi ülke veya toplumun bir bütün olarak sahip olduğu geleneğin günlük hayattaki karşılığı, hayat tecrübesinin uygulamadaki düzeyi ve itibarıdır denilebilir.

Bu tecrübe ve “yaşayan geleneğe” bağlılık, toplumsal rüştün de düzeyi ve derinliği konusunda bilgi verir.  Günümüz problemlerine ve çözümlerine yaklaşım, yaşayan geleneğin toplumun ekserisi tarafından aktif bir şekilde eylemlerde karşılığının olması toplumu olgunlaştıracak, sorunlarını, imtihanlarını olgunlaşmasının bir vesilesine dönüştürmesine katkıda bulunacaktır.

Yeni yetme devletlerin ikballeri için en azından algı yönetimleri ile yukarıda bahsettiğimiz hususlarda birikimli ve köklü olduklarına dair çalışmalar yapmaları gözden kaçmamaktadır. Nerede ise istisnasız bütün kavimlerin kökleri ile ilgili yapılan çalışmalara hassasiyet göstermeleri, eski çağlarda yaşayan toplum ve devletlerle bağlarını bilimsel(!) olarak ispat etme arayışına girmelerine bir de bu açıdan bakmakta fayda vardır. Mısırlıların Firavun dönemi ile ilgili araştırmalara odaklanması, İranlıların Pers dönemi ile ilgili araştırmalara bir dönem ağırlık vermelerini bunlara örnek olarak gösterebiliriz. Tabi bu araştırmaların çok daha farklı arka planlarının olduğunu da göz ardı etmeden.

Bu tür arayışların oryantalist bir arka planı olmakla birlikte tarih sahnesine çıkan her devletin veya kendini ispatlama gereği duyan her toplumun başvurduğu yöntemlerden biridir. Bir kısım Amerikalı devlet adamının Osmanlı yöneticilerinden Defterdar Sarı Mehmet Paşa’nın “Devlet Adamlarına Nasihatler” kitabı ile ilgili özel bir araştırma yapmalarını, bu araştırmalarını devlet yöneticileri bir çalışmaya dönüştürmelerini, bir gelenek oluşturmak veya bir geleneği zenginleştirmek açısından değerlendirmek mümkündür. 

Ülke ve toplumlar için ifade etiğimiz tecrübe ve yaşayan gelenekler toplumsal hareketler, vakıf ve diğer organizasyonlar için de geçerlidir. Köklü şirketler için hakeza. 

Bugün görebildiğimiz kadar bölgemizde bırakın Cumhuriyetin ilk dönemlerinden itibaren bir çalışma yapılmasını, çok yakın zamanda ülkeyi ve toplumu uçurumun kenarına götüren birçok konu ve olay konuşulmuyor veya konuşulamıyor. Konuşmak için çıkan sesler ise çok cılız ve sorunların aydınlatılmasından çok uzak bir tonda kalıyor. Bu durum doğrusu insanı endişelendirmiyor değil.

Arka planı ne olursa olsun şapkamızı önümüze koyup özellikle yakın geçmişten uzak geçmişe doğru artısı-eksisi ile yaşananları, önemli meseleleri, kırılma hadiselerini ele almak, cesaretle bu süreçlerle yüzleşmek şarttır. Kimi kez ateşli durumlar yaratsa, krizlere yol açsa dahi bu yüzleşme sürecinin toplumun, toplumsal hareketlerin sağlıklı yol almalarına, özgünlükleri ve üretkenlikleri ile toplumsal bütünlüğün oluşmasına-gelişmesine büyük bir katkıda bulunacakları kanaatindeyim.

Ziya Tepe Hocamızın “Hatıralarım” kitabı yukarıda bahsi geçen hususlarla ilgili yaşananlardan, şahit olunan hadiselerden hareketle alternatif, kendine has yaklaşım ve görüşleri içeren, dönemine tanıklık eden, düşünsel ve entelektüel sürecini hem bireysel hem de organize olarak anlatmaya çalışan bir eserdir. Dönemine acısıyla tatlısıyla tanıklık eden bu eseri bundan dolayı önemsiyor, bir başucu kitabı olarak görüyoruz.

Eser, bilinen hatıra-anı türünden farklı bir özelik göstermektedir. İlk bölümden itibaren, kronoloji kısmında dahi okuyucunun zihinsel aydınlamasına katkıda bulunacak, sorun ve olaylara bakışını zenginleştirecek, İslam’ı öğrenme ve yaşama serüvenine katkıda bulunacak bir formatta yazıldığı görülmektedir. Yazarın kişisel hayat serüvenini anlatma usulünün okuyucunun “eylem” ve “bilinç” alanlarında gelişmesine, tecrübe kazanmasına, olgunlaşmasına katkıda bulunmayı amaçladığı görülmektedir.

İslami camianın özellikle Menderes sonrası oluşan hareketliliği, Bediüzzaman Said-i Nursi hareketini, Amerika ve Rusya’nın ülkemizdeki çalışmalarını ve bu çalışmaların etkilerini, bu etkilerin kırılması için özellikle 80 sonrasında Özal’ın, Erbakan’ın ve Erdoğan’ın siyasal alanda açmaya çalıştıkları kulvarı, kırılmaları, handikapları eserde görmek mümkün. Bizzat bu dönemlerin önemli bir kısmına şahitlik eden, ortaokul-lise yıllarından itibaren bu sürecin içinde aktif olarak bulunan bir şahsiyetin kaleminden okumak şüphesiz ayrı bir kıymet ifade etmektedir.

Ziya Hoca’nın dönemlik esen rüzgârlar ve bu rüzgârlara kendini kaptıran birey ve organizasyonların düştükleri durumla ilgili ifadeleri trajiktir. Esen rüzgârın hiç etkisinin olmaması gerekir bakış açısı ile meseleye bakmıyor. Rüzgâr nerden eserse essin asıl olan esen rüzgâra kendini kaptırmadan, yeri geldiğinde rüzgârı arkasına alıp ilkeler ve değerlerden taviz vermeden yol almaya devam etmektir. Yolunda kararlılık gösterebilmektir.

Şüphesiz İslam’ı anlama ve yaşama süreci Ziya Hoca’da kalıcı bazı etkiler de bırakmış görünmektedir. Beraber İslam için mücadele ettiği bir kısım insanın ortadan kaldırılması, ülkeyi terk etmesi, ideallere ve hayata bakışı da etkiler, belli bir oranda kişiyi etkisi altına da alabilir. Bunun etkilerini satır aralarında görmek mümkün.

Eserin kanaatimce en önemli yönlerinden biri Eski Kâhtalı olan Hocamızın bu bölge ile ilgili verdiği bilgilerdir. Kitapta bölgenin tarihi yönünün yanında sosyokültürel yönü ile ilgili verilen bilgilerin önemli bir kısmı bilebildiğim kadar daha önce herhangi bir yerde yayınlanmayan bilgiler. 

90’larda bölgemizde yaşanan hadiselerle yüzleşme konusunda Ziya Hoca’nın ifadeleri kanaatimce çokça işlenmeli, her satırın altı çizilerek tekrar tekrar okunmalıdır. O dönemde Müslümanlar arasında meydana hadiselerle ilgili gösterdiği basireti bilen biri olarak yazarın bu hadislerle yüzleşme konusunda gösterdiği açık yürekli çabayı önemsiyorum. Keşke bu tür yüzleşmeler hâlihazırda meselenin tarafı olan ve o dönem yaşanan hadiselere tanıklık eden kişi ve kurumlar tarafından da yapılsa. Eserler neşredilse keşke. 

Ziya Hoca’nın iki bin sonrası, özellikle Erdoğan ile ilgili görüşleri kimileri tarafından eleştirilse bile bir bütün olarak İslami çalışmaların yaklaşık elli senedir içinde bulunan birinin bu konudaki görüş ve eleştirilerini kıymetli buluyoruz. Toplumsal ıslah çalışmalarına yarım yüzyıllık bir ömür veren bir şahsiyetin siyaset kulvarındaki bu görüşleri, özellikle bu süreçlere tanıklık etmeyen gençler için daha bir kıymetlidir.

Bugün ülkemizdeki İslami çalışmaların temel problemlerinden biri geçmişin tanıklıklarını teşhir masasına koyarak yeri geldiğinde elinin ağırlığını hissettirebilecek sorgulama ve değerlendirmeler yapabilmektir kanaatimizce. Bu çalışma, bölgemizde son yüzyılda yaşanan birçok hadise ile ilgili sorunların ana kaynağını teşhis etme bu sorunlarla ilgili köklü çözüm yolları bulma konusunda yapılmış önemli bir çalışma. Hacmi küçük ama içeriği zengin bir eser. İslam’la ilgili bireysel ve toplumsal çalışma yapan, özellikle bölgemizdeki her ferdin okuyup değerlendirmesini yapması gereken bir eserdir kanaatimizce. Müellife bu kıymetli çalışmadan dolayı müteşekkiriz. 

Bu yazı toplam 164 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.