PROF. DR. MALİK BEDRİ HOCA İLE ESERLERİ VE GÜNDEMDEKİLERLE İLGİLİ MÜLAKAT ETTİK

30.01.2022 00:09:15
PROF. DR. MALİK BEDRİ HOCA İLE ESERLERİ VE GÜNDEMDEKİLERLE İLGİLİ MÜLAKAT ETTİK

 

PROF. DR. MALİK BEDRİ HOCA İLE ESERLERİ VE GÜNDEMDEKİLERLE İLGİLİ MÜLAKAT ETTİK

 

Bismillahirrahmanirrahim

Profesör Dr. Malik Bedri, 1932'de Sudan’da dünyaya geldi. 1956 yılında Beyrut Amerikan Üniversitesinden eğitim diplomasını aldı. 1958'de de doktorasını aldı. 1961'de İngiltere Leicester Üniversitesinde doktora yaptı. 1966'da Londra Üniversitesi Middlesex Hastanesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümünden Klinik Psikoloji Sertifikasını aldı.

1977'de İngiliz Psikoloji Derneği üyesi seçildi ve şu anda Klinik Psikolog unvanını elinde tutuyor. Alanındaki katkılarından dolayı Ahfad Üniversitesinden fahri D.Sc. almış ve 2003 yılının Nisan ayında Sudan Devlet Başkanı tarafından, akademik mükemmellik alanında en yüksek ödül olan Shahid Zubair madalyasını almıştır.

Farklı üniversitelerde öğretim üyesi ve dekan olarak çalışmıştır. Ayrıca Riyad İmam Muhammed bin Saud Üniversitesi ve Hartum Üniversitesi Uygulamalı Psikoloji Bölümünü kurmuştur. Profesör Bedri ayrıca, Orta Doğu ve Afrika'da bir dizi hastane ve klinikte kıdemli klinik psikolog olarak görev yapmış ve 1971'de Suudi Arabistan'ın Riyad Üniversitesi Psikoloji Kliniğinin kurucusudur. Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde öğretim üyeliği yapmıştır.

Malik Bedri Hoca’nın Türkçeye de çevrilmiş olan Düşünme, Gözlemden Tanıklığa ve Müslüman Psikologların Çıkmazı isimli kitapları vardır. Üstad, Belhi’nin Beden ve Ruh Sağlığı kitabının Ruh Sağlığı bölümünü Arapça’dan İngilizceye tercüme etmiştir.

 

Muhammet Uysal: Hocam, konuşmamıza psikolojiye olan ilginizden bahsederek başlayabilir miyiz?

Malik Bedri: Elhamdulillehi Rabbi’l Alemin ve’s-salâtu ve’s-selemu alê seyyidine Muhammed, Psikolojiye fen bilimlerinde uzmanlaşma çalışmalarımdan geldim. Beyrut’taki Amerikan Üniversitesinde fizik, kimya ve biyoloji okudum. Bu ilimlerde lise öğretmeni olmak için. Fakat o zaman üniversite bütün talebelerin bazı derslere girmelerini mecbur tutuyordu ki bundan kasıt oraya dünyanın her tarafından gelen Müslüman gençleri dinlerinde şüpheye düşürmekti. Çünkü Beyrut Üniversitesi bir Hristiyan Protestan üniversitesiydi. Adı Syrian Protestan College. Sonra Beyrut Amerikan Üniversitesi oldu. Bu yüzden o vakitte söz konusu mirası devam ettirdi. 50’li yıllarda. Bu yüzden ben İslam’ı müdafaa etmek için İslam’ı öğrenmeye yöneldim. Dinimizde şüpheye düşürmek için gelen hocalara karşı mücadele etmek istiyordum. Mesela öğrenci gerek tıp gerek mühendislik gerekse eğitim fakültesinde okusun İslam felsefesi dersini okuması gerekiyordu. Bu derste Gazali’nin tekfir ettiği filozoflardan başka bir şeyden bahsetmiyorlardı ve onların Yunanlılardan alınan fikirlerinden konuşuluyordu. Öğrenci böylelikle İslam felsefesinin Yunan felsefesinden alınmış bir şeyden başka bir şey olmadığıyla şok oluyordu. Sonra yine Müslümanlar arasındaki ihtilaflı meseleleri anlatıyorlardı: Cemel Vakası, Muaviye ve Ali efendimiz arasındaki savaş ve buna benzer meseleler. Öğrenci başlıyor İslam tarihi ve felsefesinde şüphe etmeye. Sonra ikinci sınıfta genel kültür (general education) diye bir ders okutuluyordu. Burada ilk insandan Batı medeniyetine kadar anlatılıyor ve öğrenci Batı medeniyetinin ilk insandan ona gelinceye kadar bütün hayırların toplandığı bir medeniyet olduğunu hissediyordu.

Muhammet Uysal: Müslümanlardan bahsedilmiyor muydu bu süreçte?

Malik Bedri: Hayır. İşte bu bende bir reaksiyon doğurdu. Düşündüm ki kütüphaneye gideyim İslam’ı okuyup öğrenip müdafaa edeyim. Netice olarak hocayı ikna edemedim ama kendimi ikna ettim. Bu ilk yöndü. Diğer taraftan başka zorunlu dersler de vardı. Mesela onlardan biri psikolojiydi. O zaman Psikoloji tümüyle Freud’un fikirleri üzerine bina edilmişti. Ben mücadeleye yine devam ettim. Ben o zaman Muhammed Kutub’un, Mevdudi’nin vb. kitaplarını okuyordum ve istifade ediyordum. 20’li yaşların başlarındaydım. Bu dersler beni psikoloji ve İslam’ı bir araya getiren şeyleri araştırmaya itti. Freud’u eleştiriyordum. Hocalarım da bana tamam Freud’u eleştiriyorsun güzel, o zaman bize Freud yerine başka bir alternatif sun diyorlardı. O zaman bir alternatif yoktu. Fakat daha sonra davranış psikolojisi ortaya çıktı ve davranış terapisini keşfetti. O vakit ben mezun olmuştum. İngiltere’ye gidip okumaya başlamıştım. Davranış terapisi Freud’un teorilerine karşı çıkan bir akımdı. O vakitten beri gayemi İslam düşüncesi üzerine bina edilmiş bir psikoloji üretme olarak belirledim.

Muhammet Uysal: O zamanlar Müslümanlar Psikoloji ile fazla ilgilenmiyorlardı zannedersem?

Malik Bedri: Evet öyleydi. Psikologlar Freud fikirlerinde mutaassıptılar ve Arap ülkelerinde psikolojik bölümlerde uzmanlaşanların çoğu Batı düşüncesine meyilli idiler. Seyyid Kutup, Muhammed Kutup, Mevdudi ve felsefi yönü ağır basan İkbal’in kitaplarını alsan bu konularda hiçbir şey yoktu.

Muhammet Uysal: Hocam daha sonraları bir "Bilginin İslamileştirilmesi Projesi" çıkmıştı. O zaman psikolojinin İslamileştirilmesi hususunda bir çalışma oldu mu?

Malik Bedri: Yok özellikle psikoloji hakkında olmadı; fakat sosyal bilimlerin İslamileştirilmesi çalışmaları vardı. Bu yüzden ben 1976 yılında Amerika’ya davet edildiğimde (İİİT’nin Müslüman Sosyal Bilimciler Cemiyeti beni çağırmıştı) "Müslüman Psikologlar Kertenkele Deliğinde" başlıklı bir sunum yaptım. Bunu Peygamberimizin sizden öncekilerin yolunu takip edeceksiniz hadis-i nebevisinden aldım. Peygamberimize onlar Yahudiler ve Hıristiyanlar mı diye sorulunca onlardan başka kim cevabını verdi. Bu sunum Amerikalı Müslüman psikologlar ve diğerleri üzerinde büyük bir etki yaptı. Hatta onlardan birisiyle aramızda yarım asırdan bu yana dostluk vardır. Bana senin araştırmanı okuyunca kendimin kertenkele deliğinde olduğunu anladık demişti. Sonra görevinden istifa etti ve islami psikolojik danışmanlık alanında uzmanlaştı. O şu anda hayattadır ve islami psikolojik danışmanlık alanında önemli bir kitap da yazdı. Bu sunumdan sonra bazıları bu yönde düşünmeye başladı. Daha sonra bu konferans “Müslüman Psikologların Çıkmazı” isimli kitabımızın esası oldu ve 1978 yılında Londra’da basıldı, duyduğuma göre birkaç kez Türkçeye de tercüme edilmiş.

Muhammet Uysal: Evet hocam o kitabı okumuştuk...

Hocam, İslam ilim tarihine baktığımızda psikolojinin tohumlarını hangi ilim dalında görebiliriz. Bazıları bunun tasavvuf kitaplarında olduğunu söylüyor. Yine Ebu Zeyd Belhi gibi tıp alanında yazanların kitapları da var. Tabi hadislerde, ayetlerde arayanlar var. Bir ilim olarak psikolojiyi nerede bulabiliriz?

Malik Badri: Şunu anlamamız gerekir ki psikoloji sonradan üretilmiş, yeni bir bilim dalıdır. Ruhi araştırmalarda tarihte onun bağımsız bir yeri yoktu. Daha önce ruh hakkında araştırmalar vardı, Eski Yunanlılarda da ruh araştırılıyordu. Syki ruhtur, davranış değil, fikir, sinir sistemi falan değil. Bu yüzden günümüzdeki anlamıyla psikoloji isminde bir kitap bulamayız tarihte. Ama psikolojinin bugün kapsadığı alanlarla ilgili kitaplar bulabilirsin. Mesela bugün psikolojinin en önemli meselelerinden biri öğrenme, “learning”dir.  Şartlı öğrenmeyi öğretiyorlar, Mesela Skinner’daki şartlı öğrenme (edimsel koşullanma), öğrenmenin bir türü olarak mühaketi öğretiyorlar, düşünmeyi öğretiyorlar, düşünme yoluyla çözümlere ulaşmayı, problemleri çözmeyi öğretiyorlar. Yani bunları tek tek ele aldığımızda İslam ilim mirasında bulabiliriz.

Mesela, Gazali şartlı öğrenmeden dakik bir şekilde konuşmaktadır. Tabi Pavlov’un hayvanlarla yaptığı deneylerinden bahsetmiyor; fakat insandan bahsediyor ve bugün bilimin yeni ulaştığı en yüksek teorilerden bahsediyor. Mesela, Gazali Sebk'ul-vehmden bahsediyor. Mesela, bir kişiye temiz ve yeni alınmış bir hacamat bardağında bal şerbeti sunulsa onu içemiyor. Çünkü zihni hacamat kanıyla bağlantı kuruyor. İşte bu koşullu öğrenmedir. Yine yılandan korkmuş bir kimsenin önüne bir ip serilirse ondan korktuğundan bahsediyor, yani bütün bunlar mevcut. Hayvanların öğrenmesinden bahsediyor, insanların öğrenmesinden bahsediyor ve insan eğer öğrenmezse fikir ifsad olur, diyor. Burada insan bilgiyi ahlakı öğrendiğini hatta hayvanların da öğrendiğinden bahsediyor. Mesela bazı kuşlar avcılığı öğreniyor, av köpekleri avı tutmayı öğreniyor. İşte hayvanlar öğreniyorsa insan nasıl öğrenmez denebilir, bazı tembel insanların olduğundan ve bunların Rabbimiz bizi böyle yarattı dediklerinden falan bahsediyor ve bunlara itiraz ediyor. Yani kısacası en yeni eğitimsel teorilerden bahsediyor. Dolayısıyla psikolojinin tohumları var; fakat farklı eserlere dağılmış bir şekilde. O yüzden Gazali’ye, İbn Kayyım’a ve diğer ulemanın kitaplarına bakılabilir.

Sonra Kur’an’a ve Sünnete müracaat edebilirsin. Mesela İslam bütün bir ümmeti içki bağımlılığından nasıl kurtardı, bunu incelemek lazım. İki üslup kullandı. İlki güçlü bir ruhi güçlendirme yaptı, insanı güçlendirip azmi ve kararlılığını artırmak için. Sonra da tederrüc/aşama aşama yapma metodu. Ayetleri takip et… İşte bu tederrücü Gazali insanın bedensel ve ruhsal sorunlarından kurtulmak için kullandığından bahsediyor.

 

Muhammet Uysal: Hocam biraz da kitabını İngilizeye tercüme ettiğiniz Üstad Belhi’den bahsedelim. Üstad Belhi ilim tarihimizde, sizin farklı kitaplarda nüveleri bulunduğunu söylediğiniz psikoloji tarihinde nerede duruyor?

Malik Bedri: Tabi ilim tarihimizde Belhi bir dâhidir. Bugün onu bir tabip ve psikologtan daha çok coğrafya bilimine yaptığı katkılar sebebiyle anmaktadırlar. Onun edebiyatçılar da zikrediyor, üslubunun güzelliği ve anlatımının fesahetinden bahsediyorlar. Mesela benimle Belhi arasında 12 asır var; fakat ben onun kitabını aldığımda üslubunun güzelliği ve selaseti ile birlikte yazdıklarının hepsini anlıyorum. İşte Belhi böyle kendisinde pek çok şeyi toplayan biriydi. Belhi muntavi bir şahsiyetti, ilimle uğraşmayı seviyordu. Bazı sultanların ona teklif ettiği vezirlik, sekreterlik gibi vazifeleri kabul etmedi. Belhi bir daha tekrarı olmayan nadir bir şahsiyetti. Yazıları da sadece edebi yönden ve yazdığı şeyi tam olarak bilmesiyle öne çıkmamaktadır, sanki bir tür ilham var yazılarında.

Muhammet Uysal: Kitabında bunu hissediyor musunuz?

Malik Bedri: Tabi ki. Onun 11 asır önce söylediği şeyleri daha yeni keşfediyorlar. Mesela aşırı hüzün ve depresyonun üç tür olduğunu söylüyor. Herkesin hissettiği bir doğal hüzün vardır ve bu hastalık sayılmaz. Bir de açık bir sebebi olan hüzün ve depresyon vardır. Mesela sevdiğiniz birisini kaybediyorsunuz, malınızı mülkünüzü kaybediyorsunuz. Buna aşırı üzüntüden depresyona sebep oluyor. Üçüncü sebebi bedenin hormon dengelerindeki bozukluklardan meydana gelen hüzün. Yani biyolojik sebeplerle. Belhi ben sebebi açık hüznü tedavi ederim böyle aniden gelen hüznü tabipler tedavi eder diyor. Bu konuyu modern psikiyatri ancak 19. Yüzyılın sonları ve 20. Yüzyılın başlarında keşfedebildi. Alman bilim adamı Emil Kraepelin hastalığın beden içi ve dışardan sebeplerinden bahsetiğinde ortaya çıktı. İşte bu Belhi’nin sadece yüksek bir klinik hisse sahip olduğunu değil, aynı zamanda bir ilham olduğunu gösteriyor. Çünkü bu sonuçlara deney gözlem gibi araçlara müracaat etmeden ulaşmıştır.

Muhammet Uysal: O zaman Üstad Psikoloji’de öncü şahsiyet olarak görülebilir.

Malik Badri: Tabi ki. Benim onun Beden ve Ruh Sağlığı kitabının Ruh Sağlığı bölümünü İngilizce çevirimi okuyanlar bu kitabın Psikoloji tarihini değiştirmesi gerektiğini söylüyorlar. Batılılar eğer kendi fikirleri ve şahsiyetlerine mutaassıp olmasalar onu bilişsel ve davranışsal psikoterapinin gerçek babası kabul etmeleri gerekiyor.

Muhammet Uysal: Hocam bu bilişsel psikoterapi nedir, bilmeyenler için özetleyebilir misiniz?

Malik Bedri: Psikoloji tarihinde Freud fikrinden etkilenerek uzun bir süreyi zayi etti. Freud bütün ruhi sorunların la-şuurdan geldiğini ve la-şuurunda ezzatid-dünya yani İde yoğunlaştığını söylüyordu. Bu İd/alt benliğe ise cinsel ve düşmansal eğilimler hükmetmektedir. Sonra tederrücen her psikolojik sorunu la-şuur, sonra İd, sonra cinselliğe bağlamaya başladı. Sanki cinsellik insana hakim bir hale geldi. Tabi bu söylenilenlerin bir delili yoktur. Her şey öğrenme yoluyla olur. Ya çocuklukta ya yetişkinlikte oluyor bu öğrenme. İşte sen sağlığı öğrendiğin gibi psikolojik hastalığı da öğreniyorsun. Buna binaen böyle bir hastayı iyileştirmek istiyorsan onun eğitimini yeniden yapman gerekiyor ki hasta davranışı sağlıklı davranışla değiştirebilesin. Mesela birisi kediden korkuyor mu bu konuda bunun la-şuurunda kedi annesini temsil ediyor. Yok şöyle, yok böyle diye Freud’un sözleri söylememe gerek yok. Bu durumda yeni doğmuş bir kediyle yaşar, aşama aşama korkuyu atar ve bu korku tedavi edilir. İşte bu davranışsal üslubu uyguladıklarında başarılı oldu. Daha sonra bilişsel düşünce geldi. Bu da infiallerimizi doğuranın fikirlerimiz ve inançlarımız olduğunu söyledi. Yani öfke, korku, hüzün bunlar bizim düşüncelerimizden kaynaklanıyor. Bunlar uyarıcılar ve isticabeler değildir, davranışçıların dediği gibi. Bunlar da psikolojik sorunların unconciousdan değil kafamızdaki düşüncelerden olduğunu söylüyor. Mesela, birisi imtihanda kaldığı için çokça üzülmüştür veya başına bir şey geldi ve bu yüzden hüzün ve depresyon meydana geldi ve bu iktiebi/depresyonik hastalığa dönüştü. O imtihanda başarısız olduğu için kendisini değersiz görüyor, ben şöyleyim ben böyleyim diyor kendisini öyle şeylerle itham ediyor ki bu da onun toplumdan korkmasına ve üzüntüsüne sebep oluyor. Burada işte onun fikirlerini değiştirmek lazım. Fikirleri değişirse hissettikleri değişir, infialleri değişir. Burada davranış ve fikirleri değiştirmeyi biraraya getirdiler.

Belhi’nin yaptığı da buydu. Tederrücten, tedribten, düşüncenin değiştirilmesinden bahsetti, hatta o diyor ki insan psikolojik sorunları değiştirmek için zihninde iyi ve sağlıklı düşünceleri depolaması gerekir. Tabi bu hastalıktan önce yapılması gerekiyor. Yani uykudan kalkınca nefes al rahatla ve kendin hakkında güzel şeyler düşün. Bu güzel halden problemlerini yenmek için istifade edersin. Ve bunu ne Belhi’den önce ne de Belhi’den sonra kimse zikretmemiştir. Şimdiye kadar bilişsel psikoterapi kitaplarında da böyle bir söz yoktur.

Muhammet Uysal: O zaman insan kendini sorunlar olmadan ona karşı hazırlıyor?

Malik Bedri: Evet, bu hazırlanma aynı beden hastalıkları için eve ilk yardım çantası koymak gibi bir şeydir. Mesela çocuğun yaralandı mı onu doktora götürmeden hemen oradan bir şeyler alıp müdahele ediyorsun. Belhi de senin rahat ve selamette olduğun zamanlarda fikirlerini değiştirmen aynen evine ilaç depolayan adamın durumu gibidir.

Muhammet Uysal: Öyleyse Belhi bir ruh sağlığı korumasından bahsediyor.

Malik Bedri: Öyle…

Muhammet Uysal: Hocam, Belhi’nin bu önemine rağmen İslam ülkelerini takip edemiyorum ama Türkiye’de Belhi ile ilgilenen bir psikolog görmedim. Sanki hiç tanıyan yok!

Malik Bedri: Evet tanımıyorlar, Belhi’nin yazma eserini koruyanlar Türkler olmasına rağmen bilmiyorlar. Türkler de korumasa bu miras zayi olacaktı belki, çünkü başka yerde yok. Türkiye’deki Müslüman psikologlar bununla övünç duymalılar. Ben kitabı İngilizce’ye tercüme ettiğimde bu kitabın durumunu garipseyen Avrupalılar bana geldiler. Onlar Bilişsel davranışsal psikoloji alanında uzman psikologlardı. Ve bu kitap psikoloji tarihini değiştirir, dediler. Hatta beni Norvec’e Belhi hakkında bir sunum yapmam için çağırdılar, ben de gidip orada anlattım. Yani ta Norvec’te Psikoloji Cemiyetinde Norveçliler Belhi’den etkileniyor fakat Türkler onu tanımıyor.

Muhammet Uysal: Evet hocam garip… Peki diğer İslam ülkelerinde tanınıyor mu Belhi?

Malik Bedri: Son zamanlarda ilgi başladı. Malezya’da bir üniversite büyük salonlarından birine Belhi salonu adını verdi.

Muhammet Uysal: Belhi’nin üstadının Kindi olduğunu söylüyorlar.

Malik Bedri: Belhi pek çok felsefeciden etkilenmiştir. Fakat bu kitabı yazarken tabiplerden daha fazla istifade etmiştir.

Muhammet Uysal: Hocam burada bazıları onun kitabını ahlak ilmiyle bağlantılıyorlar. Kitabın ahlakla bir ilgisi var mı?

Malik Bedri: Yok tabi ki. Kitabı okurken göreceksin ki o ahiret, hesap gibi şeylere pek girmiyor. Onun bakışı tıbbi ve psikolojik. Ahlaki bir bakış değil.

Muhammet Uysal: Tercümenin girişinde Belhi’nin kitabının mental hijyende ultra modern bir metin olduğunu söylemişsiniz. Bu ne demek biraz açar mısınız?

Malik Bedri: Onun yönelimi psikolojik sorunu olan insana bir hasta gibi yaklaşmıyor, yardıma muhtaç bir insan gibi yaklaşıyor.  Yani korumayı amaçlayan bir yaklaşım. Sadece tedavi değil korumacı. Bu sebeple kitapta özel bir bölüm var: Bir kimse psikolojik sağlığa sahipse bunu nasıl korur? Modern psikoloji insanın psikolojik sağlığı iyiyse ilgilenmiyor, hasta olursan gel tedavi edelim diyor. Ama Belhi psikoloijk sağlığı iyi olanın bu sağlığını nasıl koruyacağını öğrenmesi gerekir diyor.

Muhammet Uysal: Hocam başka bir soru var zihnimde: Bazı Müslüman psikologlar böyle kitaplardan bahsedince bu kitaplar eski kitaplar, söylediklerinin sadece tarihsel değeri var, bu zamana hitap etmiyor, bize şimdi faydası olmaz falan diyorlar. Siz bir psikolog olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Malik Bedri: Ben böyle diyenlere dillerini tutmalarını tavsiye ediyorum. Ne konuştuğuna dikkat etsin. Kitaplara ve fikirlere eski yeni şeklinde bakılmaz, bu kitaptaki fikirler doğru mu yanlış mı, bahsettiğimiz konuda faydalı mı faydasız mı diye bakılır. Dolayısıyla Belhi’nin fikirleri bugün hala geçerli ve faydalı bilgilerdir. Aralarında fark olsa da Kur’an ve Sünnet de 1400 yıl öncesinden. Bunu diyenler şunu da söyleyebiliyor: İslam’la psikolojinin bir bağı yoktur, Psikoloji dakik bir ilimdir, İslam ise bir din. Bunların ne İslam’dan ne psikolji biliminden haberi var. Bugün modern pişikolji cross cultural psikolojiye yöneliyor.  Yani insanın yaşadığı kültür, medeniyet ve çevre psikolojik problemler üretiyor, bu yüzden psikoterapist terapide bu unsurları takip etmesi gerekir diyorlar. Mesela yeni bir psikoloji kitabını eline alırsan insana şiddetli stres yapan şeyler nelerdir? Bunları sıralıyorlar. En şiddetli etki yapan boşanmadan sonra bir kimsenin malını kaybetmesi, sonra hasta olması vs. sonra en sonlara doğru kişinin akrabalarından birinin çok kötü bir ahlaki cürüm işlemesi. Fakat İslam dünyasında bir kişiye senin için bütün malını kaybetmen mi önemli yoksa kızının ya da kız kardeşinin çok kötü yüz kızartıcı bir şey yapması mı desen, der ki bütün malımı alın ama namusumu koruyun. O halde psikolojik sorunlar üreten şey çevre ve medeniyetle bağlantılıdır. Terapi üslubu da öyle, adam şimdi Batılı kitabı alıp ailesin…

Muhammet Uysal: Belhi Vesvese hakkında da bir bölüm açmış. Günümüzdeki sorunlardan biri de bu. Yazdıkları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Malik Bedri: Çok güzel ve ilginç tespitleri var. Obsessif kompülsif disorder/bozukluk. Bu en zor tedavi olan psikolojik rahatsızlıklardan. Psikolojide en kolay tedavi olanlar fobilerdir. Fakat bunun tedavisi zordur. Bazı psikoterapi ekolleri bunun genetik olduğunu söylüyor. Yani biyolojik yönü var meselenin. Belhi de bunu söylüyor. Vesvese tedavisi en zor psikolojik bozukluklardandır, çünkü bu insanın bedensel yapısında olabilir. Bu Belhi’nin ulaştığı ilginç sonuçlardandır. Sonra tedavi üsluplarından bahsediyor. Bu zikrettikleri arasında çok güzel şeyler vardır. Mesela birisi vesvese olan kişi yalnız kalmamalıdır. Onunla birlikte sürekli biri olmalı arkadaş vs. Bu çok faydalıdır. Çünkü vesvesenin çoğu şahıs tek başına kaldığında oluyor. Fakat yanında biri olur seninle konuşur, farklı yerlere ve faaliyetlere götürürse vesvese hafifliyor. Batının psikoloji kitaplarında böyle bir şey bulamazsın; çünkü Batı’da başka birine yardımcı olmak için tüm vaktini harcayacak birini bulamazsın. Herkes çalışmak para kazanmak istiyor, vesveseli birinin yanında oturup vakit mi geçirecek. Söylediği güzel şeylerden biri faaliyetlerin farklılaştırılması. Mesala bir dergide makale okursun, sonra başka bir işe geçersin sonra … Yine tıbbi yönlerden de bahsediyor. Yani kısacası bu konularda güzel şeyler yazmış.

Muhammet Uysal: O zaman Belhi’nin sadece teşhiste değil tedavide de görüşlerinin şu anda bile faydalı olduğunu söyleyebiliyor muyuz?

Malik Bedri: Tabi tabi fikirleri şimdi dahi faydalıdır. Ben şahsi olarak konuşacak olursam onun fikirlerinden pek çok yönde hala faydalanıyorum. Çünkü bazı fikirlerine Batılı kitaplarda da rastlamadım.

Muhammet Uysal: Hocam kitapta aslında dikkat çekici bir nokta daha var. Biraz geleneksel tıp kitaplarıyla ilgileniyorum. Belhi gibi hem beden hem ruh sağlığını aynı kitapta bu şekilde ele alan bir kitap yok. 

Malik Bedri: Evet bunu kendisi de söylüyor. Benim dışımda böyle yazan yok diyor.

Muhammet Uysal: Fakat kitabı daha sonra geliştirilmemiş.

Malik Bedri: Evet ne yazık ki öyle. Fakat bunun sebebi onun fikirlerinin zamanının ötesinde olması olabilir. Vaktini aşmış bir şahsiyet.

Muhammet Uysal: Hocam son olarak bir soruyla kapatmak istiyorum. Günümüzde Müslümanların psikoloji alanında katkıları var mı acaba?

Malik Bedri: Evet bazı çabalar var tabi. Fakat tamamen yeni denebilecek bir şey yok. Yani modern psikoloji fikri üzerine bina edilip geliştirilen şeyler var. Mesela ben Wolpe’nin üslubunu aldım. Tedrici tahsin/iyileştirme olarak isimlendirilen şey. Wolpe bu üslubu tehayyül yoluyla kullanıyor. Hasta susuyor terapist ona şunu hayal et, hayal et diyor. Ben bu üslubu aldım ve biraz değiştirdim. Ona konuşmayı ilave ettim. Yani kişi hayal ederken aynı zamanda konuşması lazım. Ne görüyor? Bunu söyletiyorum. Sonra kişi gerginleşirse Wolpe diyor ki hasta parmağını kaldırır hayal etmeyi durdurmak için. Ve kişi başka bir konuma döndürülür. Ben diyorum ki o konuşsun ama gerginleşirse sussun. Yeni bir şey ilave ettim ama bu asıl olarak Wolpe’nin sözüne dayanmaktadır. Ben tabi o zaman Belhi’yi tanımıyordum. Eğer onu okusaydım bu meseleyi onun tasavvurları üzerine bina ederdim. Bu bahsettiğim 1964 yılındaydı, o zaman Belhi’yi okumamıştım. Fakat yeni bir şey kabul ediliyor. Hatta Batılı psikologlar bunun hakkında yazılar yazdılar. Yine terapide ruhi yönün uygulanması da var. Mesela insanın hacca gittiğini ve Peygamberimizin kabrini ziyaret ettiğini hayal ettiriyorsun. Böylelikle insanda ruhi bir yön gelişiyor ve sen onun üzerine tedaviyi bina ediyorsun.

Muhammet Uysal: Hocam şu anda psikoloji oldukça gelişti. Sizin de bahsettiğiniz gibi öğrenme, düşünme gibi pek çok konuyla ilgileniyor.

Malik Bedri: Evet, düşünme, bilinç gibi konular 1960lı yıllarda psikolojiye girdi ve 1970li yıllarda istikrara kavuştu. Bu yeni bir şey. Şu anda psikoloji tefekkür ve meditasyona yöneliyor. Bunlar bizim mirasımızda da var. İşte ben bu yüzden tefekkür kitabını yazdım. Minel müşahede ileşşuhud/Gözlemden Tanıklığa Tefekkür. Suudi Arabistan’da doktor olan bazı talebelerim bu tefekkür meselesini aldılar psikoterapide ve bağımlılık tedavisinde kullandılar ve tefekkür terapisi olarak isimlendirdiler.

      

Bu haber toplam 1687 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.