İHSAN FAZLIOĞLU’NUN Ş. TEOMAN DURALI KONUŞMASI

9.07.2020 16:25:08
İHSAN FAZLIOĞLU’NUN Ş. TEOMAN DURALI KONUŞMASI

 

 

 

 

PROF. DR İHSAN FAZLIOĞLU’NUN Ş. TEOMAN DURALI FAHRİ  DOKTORA ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

Asıl amacı Hoca’mıza ödül takdimi olan böyle kısa bir panelde tüm hocalarımız Hoca hakkındaki kanaatlerini paylaştılar; kendi izlenimlerini aktardılar.

Ben ise daha nesnel bir olayı anlatarak konuya giriş yapmak istiyorum. 4-5 yıl önce bir öğrencimden “Türkiye’de yayımlanmış felsefeye giriş kitapları” üzerine bir çalışma yapmasını istedim. -Malumunuz, Türkçe’de hem çeviri hem de telif “felsefeye giriş” dediğimiz çeşitli metinler var.- Öğrencim bu metinleri tasnif etti, inceledi ve Divan dergisinde bir makale yayımladı. Teoman Hoca’mızın talebesi olmamış bu genç arkadaşımmız verilerini benle tartışırken ilginç bir cümle kullandı. Dedi ki: “Hocam, Türkçe’de şu kadar sayıda felsefeye giriş kitabı var ve ben falanca kriterleri kullanarak bu kitapları tasnif ettim ama bir kitabı hangi gruba koyacağımı bulamıyorum. Çünkü tasnif kriterlerine uymuyor.”  Ben de dedim ki: “Hangi kitaptan bahsediyorsun?” Öğrencim dedi ki: “Teoman Duralı’nın ‘Felsefe-Bilime Giriş’ kitabı.” Öğrencime bu kitapla ilgili uymayan kısmın ne olduğunu sorduğumda bana şu cevabı verdi: “İncelediğim diğer tğm kaynaklardan İngilizce, Almanca vs. gibi dillerden bir derleme fakat Teoman Bey kendi felsefeye bilim giriş kitabı.”

İşte bence meselenin püf noktası burası ve biraz önce bütün hocalarımın anlattıkları da gelip buraya dayanıyor: Türkiye’de yaşamış diğer felsefeciler felsefeye giriş kitapları yazarken çeşitli kaynaklardan hareketle yazıyorlarken; nasıl oluyor da bir Türk filozof kendi perspektifinden –anladığı kadarıyla- ve kendi durduğu yerden olaylara bakarak bir felsefeye giriş kitabı yazıyor? Bence mesele burada düğümleniyor.

Ben bu durumu üç terimle izah ediyorum; şahsiyet, mensubiyet ve ehliyet. Birincisi insan şahsiyet sahibi olmalıdır; ki bu büyük oranda aileden, doğduğu yerden, aldığı eğitimden, karşılaştığı insanlardan, elbette bazı genetik özelliklerden kaynaklanır. İkincisi kendi kültür kodlarına, tarihine, coğrafyasına, manevi dünyasına  mensubiyet sahibi olmalıdır. Üçüncüsü ise alt yapı, teknik bilgi, dil gibi donanımlara sahip olmak, bunları kendine mal edip yeniden ifade edebilmek ve sahasının hakkını vermek anlamında ehliyet sahibi olmalıdır. Felsefe-Bilime Giriş kitabını Teoman Hoca’ya ait kılan, ona özgü kılan Teoman Hoca’nın bu üç terimin hakkını vermesidir.

“Panelin başlığı ne olacak?” diye bana sorulduğunda “Bir Üstad, Bir Filozof” ismini teklif ettim. “Üstad” kelimesi üzerinde Cengiz Bey durdu ama ben de bir şeyler söylemek istiyorum.

İslam felsefe geleneği açısında “üstad” kelimesinin üç temel anlamı vardır; birincisi sadece bilgi olarak değil aynı zamanda davranışlarında, ahvalinde, yapıp etmelerinde insanlara örnek olan, ikincisi mutkin(sanatkar, usta) olan. - Mutkin olmak çok önemli bir terimdir; bir konuyu hakkıyla, layıkıyla bilmek anlamına gelir.- Üçüncüsü ise öncü olan anlamındadır. Bizim geleneğimizde bu üç terimi aynı anda taşıyan kişiye üstad denir. Çünkü bizim geleneğimizde “müderris, muallim, hoca…” gibi bir sürü kelime var ama üstad hepsini kendinde birleştiren kişiye denir. Üstad olmanın da asgari koşulu biraz önce saydığım şahsiyet, mensubiyet, ehliyet terimlerine sahip olmaktır. Ben, kendi hesabıma Hoca’mdan bunları gördüm ve aldım.

Bu söylediğim teorik şeyleri yaşadığım iki örnekle açıklayıp konuşmamı bitirmek istiyorum. Üçüncü sınıftayken Yeniçağ Felsefesi dersini görüyoruz. Biz de o genç halimizle okumalar yapıyoruz. Okumalar kapsamında Nietzsche’nin Descartes Eleştirileri’ni okumuştum. Hoca’m da derste Descartes’ı anlatıyor. Ben de Hoca’mızı sıkıştırmak adına Nietzsche’nin Descartes’e olan eleştirilerini söylüyorum Hoca’ma. Hocam da ısrarla Descartes’i savunuyor. Hoca’nın Descartes’ı savunmasından sınıfta Hoca’nın Descartes’ı olduğu gibi bir kanı oluştu. Hoca bu kanıyı fark etti ve dedi ki: “Ben size şu anda Descartes’ı anlatıyorum, hakkını vermem lazım. Bu yüzden ben şu an Descartes’ım. Descartes olsaydı nasıl düşünürdü ve cevap verirdi, diye düşünüp cevap vermeye çalışıyorum.” Biraz şaşırdık ama bu olay burada kalsaydı beni bu kadar etkilemezdi. Öyle olmadı. O dersten çıkıp akşamki derse gittik. Akşam dersinde bir hocamız Wittgenstein’ı anlatıyor. Sınıfımızda da Wittgenstein hastası olan bir arkadaşımız dersi anlatan hocayı sıkıştırıyor. Dersi anlatan hoca bir yerden sonra hanım arkadaşa şöyle dedi: “Kızım, ben ne yapayım? Wittgeinstein böyle söylemiş işte.” İşte biz bu iki farklı hocayı mukayese edince Teoman Hoca’dan çok etkilendik. Bir tarafta Descartescı olmadığı halde işin hakkını vermek adına elinden geldiğince onu anlatmaya çalışan bir hoca, öteki tarafta bir iki soru karşısında anlattığı filozofu satan bir hoca. İşte bu iki durumu mukayese ettiğinizde ehliyet meselesini görüyorsunuz.

Diğer bir konu da; yüksek lisans dersimizde Hoca’mız bir konuyu anlatırken Hoca’ma Cahız’dan bahsettim. Hoca’mın Cahız’ı bildiğini biliyorum ama bir yandan da “Cahız da şöyle diyor.” gibi şeyler söylüyorum. Bu sırada Hoca’nın sustuğunu fark ettim. Bu konuda bir şey söylemedi. Fakat odasına gelip giderken baktım ki; Hoca’da Cahız’la ilgili İspanyolca, Almanca, İngilizce kitaplar var. Masasında Cahız’la ilgili kitaplar üst üste yukarı doğru çıkıyor. Hoca altı ay sonra bir bir Cahız’ı anlattı, sanki “Bu iş böyle yapılır.” der gibiydi. Anladık ki bir insan işini ciddiye aldığı zaman işinin hakkını verebiliyor. Bu da tabi büyük oranda derdi olan insanın işi. Peki Teoman Duralı’nın derdi neydi; dil öğrenmek mi? İyi bir felsefeci, akademisyen olmak mı? Bence ikisi de değil. Bence Teoman Duralı’nın tüm dertlerinin merkezinde olan dert bir Türk felsefesi inşa etmenin imkanlarını zorlamak ve araştırmaktır, diye düşünüyorum. Ve biz takipçileri olarak bunu yerine getiriyoruz.

Teşekkür ederim.

kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=tprnhF65F20



Bu haber toplam 2726 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar
site editörü
24 Şubat 2021 Çarşamba 22:28
22:28
kıymetli yorumlarınızdan dolayı teşekkür ederiz. fakat bu metin şahsım(İ.U.) tarafından https://www.youtube.com/watch?v=tprnhF65F20 adresli videodan transkripsiyon edilmiştir. Zaten gönderdiğiniz linkteki haberin yayım tarihi 24 Aralık 2020'dir. Bizim haberin yayım tarihi ise (başlığın alt kısmında mevcuttur) 09.07.2020'dir. Fakat gönderdiğiniz linkteki haberin başka bir yerden alıntı olduğu "dunyabizim.com" tarafından belirtilmiştir. Haberin asıl kaynağı ise bizim haberimizden 2 yıl önce yapılmıştır. Fakat yukarıda da belirttiğimiz üzere haberimiz (transkripsiyon kısmı) alıntı değildir. Öte yandan videonun adresini vermememizin büyük bir hata olduğunu kabul ediyoruz ve özür diliyoruz. Bir yanlışımızı düzelttiğiniz için ayrıca teşekkür ederiz. Alıntı olan haberler (paylaşılma izni olduğu sürece) kaynak belirtilerek paylaşılır, paylaşma izni olmayan haberler paylaşılmaz. Bu prensibimiz dışında kalan ve eskiden paylaşılan alıntı haberleri de elimizden geldiğince silmeye gayret ediyoruz. Selamlar
78.161.102.171
Düzeltme Ricası
21 Şubat 2021 Pazar 11:14
11:14
Kaynak göstermeniz daha uygun olur. Bu metni hazırlayan Muhammet Negiz'dir. https://www.dunyabizim.com/alinti/bir-ustad-bir-filozof-teoman-durali-h41302.html
46.106.178.241
Diğer Haberler

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.