MADDECİ İNSANIN CEZASI: MADDE BAĞIMLILIĞI / Köşe Yazısı - Ömer MAÇİN

28.10.2015 16:35:06
Ömer MAÇİN

Ömer MAÇİN

Maddeci İnsanın Cezası:  Madde Bağımlılığı
 
İnsan, güzel huylara meyilli olarak yaratılıp en iyi-doğru yaşam şekline (fıtrata) sahip olarak dünyaya gönderilmiştir. Güzel huylarla bezenmiş olarak var edilen insan, özünde yer alan nitelikleri bırakmak istemez. Hatta bu niteliklerin tehdit edildiğini ve yok edilmek istendiğini hissettiği anda aslan kesilir. İnsanın özüne yerleştirilen bu huylardan en önemlilerinden biri de kişinin bağımsız olmasıdır. Nitekim bağımsız olmayan insanların silik kişilikleri, kendi ayakları üzerinde duramayan, kendi başına karar alamayan, hayattan daima korkan, güce tapar bir yapıda oldukları görülür. Özünde bağımsız olan insan, kendi elleriyle bağımsızlığını yok edecek yollardan biri olan madde bağımlılığına yönelerek gönüllü bir mahpus hayatı yaşamaktadır. Hiçbir insanın gönüllü olarak kabul etmeyeceği bağımlılık, bir süreç içerisinde gerçekleştiği için kişi, farkında olmadan Allah’ın bahşettiği bağımsızlığını sigara, alkol,  uyuşturucu ve tacirlerine teslim etmektedir.  Bağımlılık; bir nesne veya herhangi bir kişi karşısında yok olmaktır, nesneleşmektir.
İnsanın yaratılışında madde (çamur) ile ruhu bir arada bulunduran yüce Rabbimiz, madde-ruh dengesinin sağlanarak yaşamanın en doğru yol olduğunu kitapları ve peygamberleri aracılığıyla bize öğretmiştir. Her çağda var olan maddesever yapılı insanlar günümüz toplumlarında daha çok gözlemlenebilmektedir. Yani insan, dengeyi kaybederek varlığında çamurun etkisini daha bir baskın hale getirmiştir. Mananın-maneviyatın sadece belli zaman ve mekanlara hapsedildiği, birçok insanda ise tamamen etkisini yitirdiği bilinen bir gerçektir. Bu gerçeğin diğer bir yüzü sekülerleşme denilen, insanın dünyayı ve maddeyi öncelediği ideoloji ve yaşam tarzıdır.
Bu yaşam tarzı neticesinde manayı çöpe atarak maddi doyumu en zirveye çıkarmakla mutlu olabileceğini sanan insan, ne yazık ki bir türlü aradığı huzuru bulamamaktadır. Susayan insanın deniz suyunu içmesine benzer bir etkiyle her geçen dakika daha da susamaktadır. Yaratıcısının bilgisine itibar etmeyen, “Ben mutluluğun yollarını daha iyi bilirim.” kibrine kapılan günümüz insanı, tarihte olduğu gibi bugün de yarın da bu kafa ile aradığını bir türlü bulamayacaktır.
Mutluluk avcılığı yapan insanın, ruhunda oluşan büyük boşluğu doldurabilme çabalarını görüyoruz. Daha çok tüketme, daha çok yeme, daha çok giyinme ve daha çok eğlenme.  Kanserli bir bünyedeki ağrıları dindirmek için ağrı kesici kullanan insan misali; ruh boşluğunu sigara, alkol, uyuşturucu ile doldurmaya çalışan kişiler de bir türlü umduğuna nail olamamaktadır.
Madde kullanımına genellikle gençlik döneminde başlanmakta ve madde kullanımında psikolojik, sosyal ve kültürel etkiler önemli rol oynamaktadır. Gençler eğlenmek, sosyal ve duygusal gereksinimlerini gidermek, sorunlarından uzaklaşmak, heyecan aramak gibi çok değişik nedenlerle madde kullanmayı deneyebilmektedir. Gençlerin sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanımına zemin hazırlayan çok sayıda risk etkeni tanımlanmaktadır. Bu risk etkenleri aile, arkadaş ortamı, okul, bireyin kişisel özellikleri, diğer riskli davranışların görülmesi, toplumsal ve çevresel faktörler olarak sıralanmaktadır.
Birleşmiş Milletler (BM), 2014 Dünya Uyuşturucu Raporu'na göre dünya genelinde yaşları 15 ile 64 arasında değişen 243 milyon kişi uyuşturucu kullanıyor. Rapora göre, uyuşturucu bağımlıları dünya nüfusunun yüzde 5'ini oluşturuyor. BM Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) Direktörü Yuri Fedetov, 2012'de yaklaşık 200 bin kişinin uyuşturucu kullanımı nedeniyle hayatını kaybettiğine dikkati çekerek, her altı uyuşturucu bağımlısından sadece birinin tedavi için başvurduğunu belirtti.
2014 Türkiye Uyuşturucu Raporuna göre ülkemizde genel nüfus içinde madde kullanma oranı %2,7’dir. Gençlerin ve öğrencilerin kullanma oranı ise %1,5’tir. %1,1’inin ailesinde tütün ya da alkol dışında bir madde kullanan vardır. Madde kullanımına başlama yaşı ise 13 olarak belirlenmiştir. 
Yukarıdaki istatistikler gün geçtikçe yükselmektedir. Madde kullanımının zararları üzerinde durmayı abesle iştigal olarak görüyorum. İnsana yaşattığı maddi ve manevi bunalımlar ile toplumların ve devletlerin yaşadığı sorunlar, bu olgunun ne kadar acı olduğunu ortaya koymaktadır. Bu sorunun üzerinde konuşulacaksa öncelikle gerçekçi ve insanın fıtratını ıskalamayan bir bakış açısıyla bakarak “niçin madde kullanılmaktadır?” diye sormak gerekir. Acizane kanaatime göre niçin sorusu gerçekçi ve fıtrata uygun olarak sorulmamaktadır. Yanlış sorulan soruların doğru çözümleri getirmesi beklenemez.
Madde kullanımını önleme ve bıraktırma işi bir süreç gerektirir. İki çarpıcı kıyaslama yapmak istiyorum: Amerika’da Temperance hareketi, toplumun bütün sorunlarından alkolü suçlu, sorumlu tutmaktadır. Kazalardan, aile içi şiddetten, boşanmalardan, cinayetlerden, hırsızlıklardan kısaca toplumu geren veya üzen tüm hareketlerin anası olarak bu “şeytani sıvı”yı sorumlu tutmaktadır. “Saloon” adı verilen barlar, meyhaneler ve içki içilen yerler özellikle bu hareketin baş düşmanıdır. 1919 yılında Amerika’da alkol kullanımının önlenmesi için bir seferberlik başlatıldı. Bu kapsamda her yerde kitap, broşür ve filmler ile bilgilendirme yapılacak, kullananlar, taşıyanlar ve satanlar cezalandırılacaktı. Bunun için 1925’e kadar radyo ve diğer neşriyatın masrafları 65 milyon dolara, içkinin kötülüğünü anlatan sayfaların sayısı ise 9 milyara ulaşmıştı. Sonraki 14 sene zarfında, yasağın icrası için toplam 4,5 milyon dolar harcandı. Kanunun uygulanması için 200 kişi öldürüldü, yarım milyon insan hapsedildi, suçlulara verilen para cezası 1,5 milyona ulaşıldı ve 4 milyon tutarında emlak da müsadere edildi. Amerika’nın karşılaştığı bu korkunç can ve mal kaybı tek bir maksat içindi: “Medeni Amerikalılara içkinin dehşetli kötülüklerini telkin etmek.” Ama tüm bu çabalar, halkın içkiye rağbetini azaltmak yerine daha da arttırmıştı. Netice itibariyle yasak sonrası ortaya çıkan zararlardan dolayı 1933’te tekrar referanduma gidilerek yasak kaldırıldı.
14 asır küsur önce; ümmi, ilim ve hikmeti yok hükmünde, kültür ve medeniyet bilmeyen, okumuş kimselerin sayısı on binde bir civarında, halkı içki aşığı, dillerinde sırf bu içki sanatı için 250’ye yakın kelime kullanan bir halkı dört ayet bu illetten kurtarmıştır. Ne zaman ki insanların gönüllerine içki meselesi doğdu, Peygamber (s)e gelerek hüküm istediler. O da onlara Allah Azze ve Celle’nin sözünü okudu. “Sana içki ve kumardan sorarlar. De ki! O ikisinde büyük bir günah ve insanlar için menfaat vardır. Günahları ise menfaatlerinden daha büyük (Bakara 219)”. Hicretin 6. Yılında başlayıp üç yıllık bir süreç içerisinde alkol ve kumar yasaklandı. Toplamda 3 yıllık bir süre, 4 ayet, hiçbir can ve mal kaybı olmadan kabullenilen bir yasak. Yasak için hiçbir kitap basılmadı, hiçbir hareket kurulmadı.
Amerika’daki süreç: Tonlarca masraf, can ve mal kaybı, 14 yıllık zorlu mücadele ve sonrasında tekrar serbest bırakma.
Medine’deki süreç: Hiçbir masraf, can ve mal kaybı yok. 3 yıllık bir mücadele ve sonrasında kıyamete kadar ağza bile sürülmeyecek kadar etkili bir yasak. Bu iki örnekten çıkan sonuç: İnsanın bütün akli, fikri ve kalbi hayatına hakim olacak tek unsur bilim, akıl ve mantık değil sadece imandır.
Önleme sadedinde söylenecek sözlere gelirsek. Kamu kurumlarında yapılan ruhtan yoksun bağımlılığı önleme çalışmaları ne yazık ki işe yaramamaktadır. Talep azaltımını bir türlü yapamamaktadır. İnsan, ruhunun farkına vardırılmalı, ruhu besleyecek çalışmalara dahil edilmelidir.  Fakat yapılacak çalışmalar, sadece madde bağımlılığını önlemeye değil tüm bağımlılıkları önlemeye yönelik olarak, sadece Allah’a kulluk amacıyla yapılmalıdır. Canın emanet olduğu, istenildiği gibi kullanılamayacağı öğretilmelidir. Büyüklerin ve ünlülerin olumlu rol model olmaları da yapılacak nasihatleri ve çalışmaları anlamlı ve etkili kılacaktır. Sonrasında sportif ve sosyal faaliyetler organize edilmeli, her gencin katıldığı bir faaliyet olacak şekilde planlama yapılmalı ve insanlar teşvik edilmelidir.
Madde kullanımı çıkmaz sokaktır. Zararlarına dair hiçbir şüphe yoktur; ancak nefis ve arkadaş çevresi madde kullanımına yöneltmektedir. En iyi çözüm hiç başlamamaktır. Unutmamak gerekir ki şeytan, Âdem’i,  kötülüğü süsleyerek, aldatarak günaha sevk etti. Sigara başta olmak üzere bize bu maddeleri masum gösteren her söz şeytanidir. Bağımlı değil Allah’a bağlı bir hayat inşa edilmelidir. Emanet olarak aldığımız bu canı sahibine gönül rahatlığı ile teslim edebilmeliyiz. Sigara, alkol, uyuşturucu kullanan hiçbir insan tam anlamıyla rahatlamamaktadır, geçici bir rahatlamadan sonra daha fazla o maddeyi almak istemektedir. Bağımlılık neticesinde hayatlar altüst olmaktadır. Okul hayatı, iş ve aile hayatı yok olmaktadır.
 
Her ne sebeple başlanırsa başlansın temel sebep ruhsal boşluğun mevcut olması ve bu boşluğun geçici çözüm olan şeylerle giderilmeye çalışılmasıdır. Ruhun büyük boşluğu suni şeylerle hiçbir zaman doldurulamaz. Maddeye tapan insanın efendisi olan madde, hiçbir zaman kalpleri tatmin etmeyecektir. Zira gerçek Rabbimiz olan Allah, kalplerin ancak kendisi ile mutmain olacağını buyurmaktadır. Ruhumuz, rahat olursa tüm sıkıntılar da küçücük bir geçici ağrı gibi olur. Ruhlarını gerçek gıdalarla besleyenlere selam olsun.


Kaynaklar:
Mevdudi .  İslam Dünyası  Batı Uygarlığı, Adım Yayıncılık, 1989
http://www.haberhurriyeti.com/amerikada-uygulanamayan-alkol-yasagi-40908.html
 

 

Bu yazı toplam 4717 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.