EĞİTİM DE “hımmm” OLMAK / Köşe Yazısı - Cevdet BALLI
Cevdet BALLI
EĞİTİM DE “hımmm” OLMAK
Bazen aynı dili konuşmak yetmez bazı olguları anlatmaya. Anlaşılmasını istediğimiz şeyi resmetmek, izah etmek ve karşıdaki ile aynı frekansta konuşmak da gerekir. Konuştuğumuz veya anlattığımız şeyleri karşı tarafın talep etmesi gibi, karşı tarafın ihtiyacı var mı veya anlattığımız şeylerin onun dünyasında bir karşılığının var olması da anlattığınız şeylerin anlaşılması için gereklidir.
Ne kadar güzel anlatsanız da kendinizi yormaktan başka bir şey yapmamış olursunuz çoğu zaman. Güzel anlatmış olabilir ve hatta konunun anlaşılması için elinizden geleni fazlasıyla yapmış olabilirsiniz. Hatta konunun anlaşılması için şekilden şekle girmiş de olabilirsiniz. Ancak anlaşılmamış olabileceğiniz gibi, mesajınızın karşılık bulmamış olma ihtimali her zaman karşınızda duran bir hakikat olacaktır.
Sizin konuyu anlatmaya olan heyecanınızın, öğrenmeye talip olanda da olması gerekir ki aynı noktada buluşasınız. Çoğu zaman bunları ya görmüyor ya da ben anlatır çıkarım; isteyen anlar, istemeyen anlamaz tavrı içinde oluyoruz. Bu da boşa kürek sallamaktan başka bir şey değildir. Tabiri caizse bu durumda havaya konuşmuş olmuş oluruz.
Karşıdakinin gözlerinin açık olması ve bize bakıyor olması ve hatta bizi dinlemesi de durumu değiştirmez. Hatta, “Anladınız mı?” diye sorsanız “Hımm (evet)” diye bir cevapta alabilirsiniz. Ama bu mesajınızın karşılık bulduğu anlamına gelmez.
“Hımm” kelimesi bazen umursamazlığı anlatır, bazen anlamış gibiliği ve bazen de dinliyormuş gibi olmanın kurtuluş kelimesidir. Çoğunlukla karşıdakini geçiştirmek için kullanılır “hımm” kelimesi.
Ama gözlerini açarak “hımm” demek tüm duyuları ile var olmaktır, ortaya çıkmaktır. Farklı bir moda girmektir. Ben varım ve hazırım, demektir. Bu durum ise gerçek anlamda anlamayı anlatır ve pek nadir görülür.
Günlük hayatta bile çoğu zaman hımm olmayız. Anlamış gibi yapar ve bu durumun geçmesini bekleriz. Hoşumuza gitmeyen veya ilgimiz dışında bir konu ise anlatılan, anlatılanın bitmesini bekler ve fırsat kollarız ki gündemi değiştirelim. Çoğunlukla bizler de aynı durumu yaşarız veya yaşatırız. Örneğin aç olan ve önlerinde yemek olan bir kitleye vaz vermek ve uzatmak gibi… Ya da aklı kantin sırasında olan öğrenciye sürekli bilgi yüklemeye çalışmak gibi... Evde ailesi ile sorun yaşamış bir öğrenciye anlatacağınız her şey havada kalacaktır. Sizden sonraki dersin beden eğitimi olması durumunda anlattıklarınızın çoğunun havada kalacağı gibi…
Bir ortaokulda görev yaparken fen bilimleri dersinde hımm ile hımmm olmanın farklı olduğunu keşfettim. Derste karışımları anlatırken demir tozu+kükürt karışım örneği, heterojen karışımı ve su+alkol karışım örneği de homojen karışımı anlatmak için verilirdi. Veya buna benzer örnekler… Bu örnekleri verdiğimde öğrencilerin anlamadan ezberlediğini görüyordum. Sınavda farklı örnekler çıktığında ise takılıp kalıyorlardı. Yani öğrenciler hımm demiş olsalar da hımmm olmamışlardı.
Bu örnekler yerine “Evde salata yapar mısınız?” sorusu sorduğumda “evet” cevabını hemen aldım. Peki, o salatada domatesler salatanın her yerinde eşit şekilde mi dağılmışlar. “Hayır.” İşte bu heterojen karışımdır dediğimde tüm öğrenciler hep birlikte gözlerini açarak hımmm dediler. İşte olması gereken şey buydu aslında. Ve hemen evde buna benzer örnekler vermesini istedim öğrencilerden. Onlarca örneği ardı ardına sayan öğrenciler hımmm olmanın heyecanı ve mutluluğu içindeydiler.
Öğrencilerin hımmm olması durumu şöyle açıklanabilir: Öğrencilerin yaşadıklarının da, dünyalarının da bilimde bir karşılığının olması öğrencilerde aşırı bir istek oluşturmuştur. Aynı şeyleri anlatıyor olsanız da aynı frekansa giremeyince anlattıklarınızın bir karşılığı olmuyormuş. Onların dünyasından örnekler verilince kolayca anlayabiliyor ve derse ilgileri artabiliyordu.
Bir diğer şey de çocukların anlattıklarınıza talip olma durumudur. Duyu almaçları kapalı olana ne şekilde anlatırsanız anlatın, anlattıklarınız karşılık bulmayacaktır.
Örneğin matematik dersinde havuz problemlerinin niçin sorulduğunu vermezseniz istediğiniz kadar havuzu doldurup boşaltın ezberden başka bir iş yapmış olmazsınız. Trigonometri, türev, integral vb. konuların öğrencilerin dünyasında bir anlamı yoksa konular havada kalacaktır. X ve Y’nin havada kaldığı gibi..
Birçok derste buna benzer örnekleri saymak mümkündür.
Öğrencilerin konuya ilgisini artırmak için yani öğrencinin hımmm olması için öğrencinin dünyasına girip onun kelimeleri ile konuşabilmek gerekir. Örneklemeler onun en yakınından verilmeli ve değerlerimizi öne çıkarmalıyız ki öğrencilerde sahiplenme duygusu oluşsun.
Ünlü bir bilgini anlatacağımız zaman hemen binlerce km uzağa gitmeye gerek yok. Newton’u, Arşimet’i, Edison’u çocukların bilinçaltına sokmaya çalışmamalıyız.
Çocuklarımıza;
• Dünyanın ilk defa döndüğünü ispat eden Birüni’yi,
• İlk defa ayın şekillerini anlatan Ali Kuşçu’yu,
• Pasteur’dan 400 sene önce mikrobu bulan Akşemsettin’i,
• Wright kardeşlerden bin sene önce ilk uçağı yapıp uçan İbn Firnas’ı,
• Eserleri 600 sene Avrupa Üniversitelerinde okutulan Tıbbın babası İbni Sina’yı,
• 400 sene önce bugünküne en yakın dünya haritasını çizen Piri Reis’i,
• Avrupalılardan üç asır önce küçük kan dolaşımını keşfeden İbnün Nefis’i,
…
anlatalım.
Anlatılım ki çocuklarımız ‘Biz bir şeye yaramıyoruz’ aşağılık duygusundan kurtulsunlar.
Eğitimdeki temel sorunlardan biri olarak gördüğüm bu meselenin son MEB kitaplarında örneklendirmeler üzerinden düzeltildiğini görmek memnuniyet vericidir.
Ayrıca herkese her şeyi öğretmek ve kavratmanın da yanlış olduğu bilincinde olmalıyız. Herkes her şeyi öğrenmeye mecbur değildir. İnsan ancak ihtiyacı olanı öğrenir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
- GERİ DÖN (DEPREMLE BERABER OLUŞAN EĞİTİMCİ GÖÇÜ ÜZERİNE)7 Kasım 2023 Salı 23:46
- EĞİTİM DE “hımmm” OLMAK4 Aralık 2022 Pazar 21:32
- SORULAR İLE BOĞUŞAN NESİL4 Temmuz 2022 Pazartesi 22:38
- SOSYAL MEDYA YASASININ GETİRDİKLERİ18 Aralık 2021 Cumartesi 22:54
- KİRLENMİŞ BİR ZİHNE KUR’AN NEYLESİN?22 Eylül 2021 Çarşamba 20:30
- MEHMET AKİF’İ NASIL TANIMALIYIZ?23 Ekim 2020 Cuma 20:28
- AİLENİN TEMELİNE KONULAN DİNAMİT9 Temmuz 2020 Perşembe 16:20
- Yeni Eğitim Sistemi En Yenisi mi?20 Mayıs 2020 Çarşamba 00:00
- Kur’ani Atmosferde Toplum Kur’ani Atmosferde Toplum Kur’ani Atmosferde Toplum20 Mayıs 2020 Çarşamba 00:00
- İslami Yaşam Koçları Neden Saha Dışındadır?20 Mayıs 2020 Çarşamba 00:00
- Hülya AKCEBEGAZZE ŞEHİTLERİNE
- Hasan UYARDİRİLİŞ NESLİNİN ÖNCÜSÜ: SEZAİ KARAKOÇ
- Yusuf YAVUZYILMAZNURETTİN TOPÇU VE EĞİTİM
- Osman DAĞSESSİZ ÇALIŞAN KAHRAMANLAR
- Mehmet ORMANBİR MÜTEFEKKİRİN İMTİHAN YAKLAŞIMI
- İsmail ULUÇAYXIX. ASIRDA BİR KÜÇÜK FİRAVUN: EVELYN BARING (LORD CROMER)
- Hasan Sadi YÜRGÜÇETKİSİ DEĞİŞEN VE DÖNÜŞEN SİNEMA
- Sabri KELEPÇETUFAN-I AKSA
- İ. HALİL TÜNÇMENGENÇLİK, ZİHİNSEL DİNAMİZM VE ANLAM ARAYIŞI
- Yakup ÇETİNKAYASEYYİD CEMÂLEDDİN AFGANÎ
- Akif AKMAN JÖN TÜRKLERDEN BUGÜNE ALGI YÖNETİMİ DERSLERİ
- Mehmet ÖZELPOST TRUTH (GERÇEKLİK SONRASI) ÇAĞDA FİLİSTİN SORUNUNU KONUŞMAK
- Bilge ÇAĞLANMODERN EĞİTİMLE DEĞİŞEN DİNDARLIK
- Veli KARATAŞ “AKLA VEDA” AKL-I SELİME DAVET
İMSAK | GÜNEŞ | ÖĞLE | İKİNDİ | AKŞAM | YATSI |
04:22 | 05:44 | 11:45 | 14:58 | 17:34 | 18:49 |