SORULAR İLE BOĞUŞAN NESİL / Köşe Yazısı - Cevdet BALLI

4.07.2022 22:38:16
Cevdet BALLI

Cevdet BALLI

SORULAR İLE BOĞUŞAN NESİL

Olasılıkla ilgili tüm soruları çözüpte oyun zarının ne olduğunu bilmemek,
Hücreyi, bakteriyi bilipte hiç mikroskop ile tanışmamak,
Gezegenlerin hepsinin özeliklerini, adı gibi ezberleyip (öğrenipte) teleskop ile uzaya hiç bakmamış olmak,
Şiirleri, şairleri ve tüm şiir kalıplarını ezberleyipte hiç şiir yazmamış olmak, şiir okumamış olmak,
Kalbi, damarları, mideyi, böbreği ayrıntılı bir şekilde öğrenip bunları hiç görmemek,
Ve daha yüzlerce örneği sayabiliriz.
Öğrenmek yok,
Yorumlamak yok,
Dokunmak yok,
Görmek yok,
Sadece ezberlemek var.
Fen laboratuvarlarının çoktan depoya çevrilip toza dumana teslim edildiği, müziğin, sanatın, tiyatronun veda ettiği, duvardaki resimlerden çok ilan panosuna asılan deneme sıralamasının daha çok reyting yaptığı, şiirin okunmadığı, şairlerin tartışılmadığı, edebiyatın ise denemede yapılan netler kadar değerli olduğu okullarımız...
Müzik, Resim, Beden Eğitimi ve Mesleki dersler sınavda çıkmağı için önemsiz ders sayıldığı okullarımız…
Kitabın okunmadığı ve kitabın süslü raflarda mahzun durduğu okullarımız…
Yetenek ve el becerisine göre öğrenci alan ve hayatta iş bulması daha kolay olan okullarımızın tercih edilmediği okullarımız…
Veli tarafından öğrencinin ahlaki durumunun hiç sorulmadığı ve dikkate alınmadığı ruhsuz okullarımız…
Bilginin öğrenilmesi ve hayatta kullanılmasından çok sınavda çıkıp çıkmadığının daha önemli olduğu okullarımız.
Öğrencinin yetenek ve becerisinin değil velisinin istek ve arzularının geçerli olduğu okullarımız…
Çocuğun çocuk olduğunun unutulduğu, çocuğun oyun oynamasının ya yasak ya da oyun için yeterli zamanın olmadığı ya da sınavlar için oyunun hep ertelendiği okullarımız…
Her şeyleri tam olan ve hayatta hiç bir zorluk çekmemiş, yokluğun kıyısından geçmemiş, yeteneğinin farkında olmadan biraz daha çalışırsa her şeyi başaracağı gazını yemiş, en zor soruyu çözdüğü halde hayattaki en basit sorunu çözemeyen öğrencilerle dolu okullarımız…
Öğrencinin ne yaptığından çok, denemede kaçıncı olduğunun önemli olduğu garip bir zamanda yaşıyoruz. Öyle bir hal almış ki okullarımız; ilkokuldan başlayarak, üniversiteyi bitirene kadar sınavlarla boğmuşuz öğrencileri. Üniversiteyi kazanan öğrencinin derdi alanında uzmanlaşmak değil atanmak için geçmesi gereken sınavı geçmek olmuş.
Oysa ki;
Okumak öğrenmektir, yaşamaktır. Bunun da en güzel şekilde yaparak, yaşayarak daha iyi yapılacağı tüm eğitim kitaplarında okumuşuzdur.
Ve asıl gaye ilim öğrenmekti. İlim öğrenip işini, çevresini, hayatı ve kendini bilmekti. Bunun için âlimlerimiz ve bilginlerimiz dağ taş demeden diyar diyar gezip ilim tahsil ettiler. Mesele öğrendiği ile amel etmek ve onu hayatta kullanmaktı. Tersi bilgi yüklü merkep durumuna düşmekti.
Hayat sorulardan değil sorunlardan ibaretti Ziya Selçuk’un ifadesi ile. Hayat elbette ki sorunların yumağıdır ve nesli ona göre yetiştirmek gerekir. Ne yazık ki yeni nesil sorunların çözümünden uzak, sorular(testler) ile savaş halindedir. Öyle ki başını kaldıracak mecali ve zamanı da yoktur. Çünkü sorular onun hayatının her alanını doldurmuş durumda.
Böyle uygulaması olmayan klasik eğitimle yetişen bireyler öğretmenliği okulda, Tıp’ı - doktorluğu hastanede, mühendisliği sahada öğrenmek zorunda kalıyorlar.
Oysa ki Kur’an (bile) mesajını verdikten sonra insanı doğaya ve gök yüzüne bakmaya davet eder. Birçok ayette bakmaz mısınız, görmez misiniz ve düşünmez misiniz ile insanı doğaya ve çevreye buyur eder. Ve anlattığı kıssalar ile binlerce yıl önce yaşanmış olayları adeta yeniden sahnelendirir. En basit anını bile anlatarak insanoğluna bak gör der. Durum buydu der.
Peki ne yapmalı?
Bu sorunun cevabını herkes biliyor ve suçu ister istemez sisteme atıyor. Cevap şu; Sistem bunu gerektiriyor. Kolay olan bu zaten; Şuçluyu bulup kenara çekilmek. Peki bizim hiç mi suçumuz yok? Çocuğuna şiir ezberletmemende sistemin suçu mu? Kitap okumaman ve okutmaman da sistemin suçumu? Okuldan geri kalan zamanda çocuğunu bir mesleğe yönlendirmemende sistemin suçu mu? Daha onlarca örneği sayabiliriz.
Sonuç olarak;
Sadece başarılı olmak yetmez.
Öğrenmekte gerekir,
Yorumlayabilmekte gerekir,
Sorunları çözebilmekte gerekir,
Ahlaklı olmakta gerekir,
Faydalı olmakta gerekir,
Çocuğun çocuk olduğunu unutmamakta gerekir,
Ve bırakın çocuklarımız mutlu olsunlar.
 

Bu yazı toplam 1305 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.