OSMANLI İMPARATORLUĞUNUN CİHAN FELSEFESİNİ KAVRAMAK / Köşe Yazısı - Ziya TEPE

26.04.2016 19:51:33
Ziya TEPE

Ziya TEPE

   OSMANLI İMPARATORLUĞUNUN CİHAN FELSEFESİNİ KAVRAMAK           

 

Osmanlı döneminde devlet yönetme felsefesi üzerine Defterdar Sarı Mehmet Paşa tarafından ''Nesahiyül-Vüzera  Ve'l Hümera''(Devlet ve İdare Adamların Öğütler) adlı bir kitap yazılmıştır. Bu kitap üzerinde ABD'li akademisyen Walter Rayt yıllarca büyük emek vererek ve binlerce dipnotla zenginleştirdiği çalışmayı kendi yöneticilerinin istifadesine sunmuştur. Akademisyen Rayt, kitap üzerinde yaptığı çalışmasını yetersiz görüp, ilerde eser üzerinde daha kapsamlı çalışmaların yapılmasını gerekli görüyor.

ABD gibi gelişmiş ülkelerin kendi kültürel birikim ve deneyimleri ile yetinmeyip başka coğrafya ve medeniyetlere ait olan kültürel zenginlikleri ve deneyimleri gün yüzüne çıkarıp kendi istifadelerine sunmaları imrenilecek çalışmalardır. Bu ülkeler hak ettikleri yere gelmişlerdir.

Müslümanlarda olması gereken bu güzel hasletleri maalesef bizler çoktan kaybetmişiz. Bırakın İslam dışındaki medeniyetlerin birikim ve deneyimlerinden yararlanmayı kendimize ait olan muazzam zenginlikteki kültürel ve ilmi birikimlerimiz üzerinde dahi gereğince çalışmalar yapmıyor ve bunlardan faydalanmıyoruz. Zihinlerimizdeki ön yargı ve takıntılarla şahısları, bazı medeniyetleri problem yapıp bunlardan uzak duruyoruz. Zihinlerimize hâkim olan anlayış 'ya hep ya hiç' şeklindedir.

Bizler için ibret teşkil edecek olan ABD'li akademisyenin çalışması ve anlayışı üzerine yazılmış Cemal Kutay'ın makalesini istifadenize sunuyorum                       

 

 OSMANLI İMPARATORLUĞUNUN CİHAN FELSEFESİNİ KAVRAMAK 

 

Amerikalılar, dünya siyaset sahnesine CİHAN DEVLETİ olarak çıkmalarından sonra iki büyük günahı, tarih bilmemezlik bedeli omuzladılar ve ceremesini dünyaya ödettiler: Birinci Dünya Savaşı’nda Loyt Corc İngilteresi’ni tanımadıkları ve emperyalizmin oluş felsefesini yaşamadıkları için” Versay düzeni” olarak adlandırılan, galiplerin insafsız barış sistemini desteklediler.

Ne yazık ki, aynı Amerika,1919’dan sadece yirmi altı yıl sonra, 1945’te de benzer hatanın üzerine aynı gafletle bastı: İkinci Dünya savaşı sonrası cihan düzeninin ana çerçevesini çizerken, bu sefer, komünist Rusya’nın tuzağına düştü: Hasta ve kanında Yahudilik olan Ruzvelt’i kandırmak, Stalin için hiçte zor olmadı: Ardında tüyler ürperten facialarla, komünizmin Orta Avrupa’ya yerleşmesi felaketi, bu gafletin bedellerinden sadece biridir…

Bugünkü dünyanın çözümlenmemiş çok meselesinin temelinde, cihan haritasını yeniden çizmek gayesiyle girişilen iki dünya harbinin asıl galibi ve söz sahibi Amerika’nın ardı ardına işlediği tarihi bilmemek ve mazisiz olmak günahının, zamanla silinmeyecek izleri vardır. Sert hakikatın, günümüzde bizi ilgilendiren Kıbrıs ve Ambargo konularında da, bu bilmemezlikten kopup gelen yanlış teşhislerin mührünü bulmamak ne mümkün…

Kavranılması, hiçte güç olmayan bu acı hakikatın uyanış sesi ile olacak, Amerika Birleşik Devletlerinin ilim mihrakları, ceremesinin dünyanın ödediği hatalardan –iç terkiplerinin karışık bünyesinin verdiği imkân ölçüsünde –kurtulmayı deneyince, önlerine, tarihin en yakın örneği olarak Osmanlı İmparatorluğu çıkmıştır…

Dedelerimizin kurduğu bu Muhteşem Devletin yüz ölçümü, genişleme devrinin doruğunda yirmi milyon sekiz yüz kırk bin kilometre kare, yani iki Avrupa olarak bugünkü Amerika’dan daha geniş ve üzerinde güneşin batmadığı dünya parçası idi. Gerçek ilim ve insaf önünde, iftiralar ve yalanlardan sıyrılınca, Osmanlı İmparatorluğunun getirdiği hak ve adalet düzeninin zerresini, bugünkü şatafatlı adı ve iddiası içinde Birleşmiş Milletler Cemiyetinin gerçekleştiremediği ibreti ortada idi…

Bir CİHAN DEVLETİ olabilmenin maddede ve manada örneğini yüzyıllarca göz kamaştıran haşmet ve tamlıkla verebilmiş Osmanlı İmparatorluğunun tarihini, vak’a ve hadiselerinden çok felsefe yapısı ile öğrenmek, Amerika için atomdan değerli varlık olmuş ki son on yıldır, Osmanlı Devlet Felsefesini tespitleyen eserler bir bir ele alınıyor ve üzerinde ciddi-ilmi emekler verilerek karar mevkiinde olanları, seleflerinin benzer yanlışlarından korumak için ellerine veriliyor…

“NESAYİHÜ’L VÜZERA VE’L ÜMERA’nın AMERİKANCA ADI

Çoğu tek olan asıl metinler üzerinde, yıllar sürmüş emeklerden sonra Amerikanca’ya (1)çevrilmiş, Osmanlı Devlet Felsefesi’ni özetleyen temel eserlerden biri sayarak dillerine çevirdikleri Defterdar Sarı Mehmed Paşa’nın “Nesayihü’l-Vüzera Ve’l-Ümera” * adlı kitabına verdikleri ad dikkat çekiyor: OSMANLI DEVLET İDARESİ SANATI…

Bizim Sarı Mehmed Paşa’mızın, devlet büyüklerimize öğütlerini bu adla diline çeviren ilim adamı, Princeton Üniversitesi tarih profesörü Walter Rayt.

Eserin havasına sadık kalmak için olacak: TEK NÜSHA’nın otantik sahifelerinin fotokopisini olduğu gibi almışlar ve Osmanlılık havasını zedelememek için de emeğin sahibini ve ünvanını şöylece ifadelemişler: Musahhihi, Princeton Darü’l Fünunu müderrislerinden Walter Rayt… Hatırlamalıyız ki, ÜNİVERSİTE’lere, İmparatorluğun son dönemi Meşrutiyet’te ,”bilimler evi” manasına “Darü’l- Fünun”;profesörlere, ders veren anlamına” müdderis” diyorduk.

Sarı Mehmed Paşa’nın “Devlet Büyüklerine Öğütler” ine, yirminci yüzyıl Amerikalısının verdiği değeri gösterebilmek için sadece dipnotların müstakil bir kitap olacak kadar hacimli olmasını yeterli bulmayan Prof.Rayt, kendisinden sonrakilerin de bu konuya emek vermeye devamını istiyor, şöyle diyor:”Osmanlı İmparatorluğunun cihan hâkimiyetinin felsefesi, bu çapta varlık gösterebilmek iddiasında ve durumunda olan bütün devletler için öğrenilmesi şart ebedi mirastır. Amerika olarak biz bu hakikatı daha evvelinden idrak ve takdir edebilseydik, cihan siyaset sahasındaki çok hatalarımızdan uzak kalabilirdik.”

GÜNÜMÜZÜN DEVLET ADAMLARI VE DEFTERDAR SARI MEHMED PAŞA…

Amerikalıların, satırlarının altına bin bir dipnot koyarak tamamlamaya çalıştıkları Defterdar(2) Sarı Mehmed Paşa’nın “Devlet Adamlarına Öğütleri”nin konuları 126 ayrı bahiste toplanmış… Her biri, gerçek devlet adamı yetiştirebilmenin, zamanla aşınmayacak kadar sağlam kalmış temel felsefesini kucaklıyor…

Nasıl akıllı, dirayetli, özü-sözü bir, oturduğu koltuğu kifayetle dolduracak sadrıazam (başbakan) seçeceksiniz? Padişaha(yani karar sahibi kişi veya müesseselere) hak sözünü söylemenin vazgeçilmez şartları nelerdir? Şahsi menfaatini aramak bir devlet adamında nasıl çukurlara yol açar? Makamından atılmak korkusu bir devlet adamının yüreğine yerleşmiş ise, hakiki hizmet mümkün müdür? Bir devlet adamı, ülkesini insanı-taşı-toprağı ile tanımazsa başarıya ulaşabilir mi?

Dünyanın devamlı gelişme halinde olduğu gerçeğini unutmuş olarak yarınlar düşünülür mü? Refah ve huzur, bütün milletin birlikte eriştiği varlık olmazsa fırsat bekleyen çöküntü sebeplerini dışarıda aramak gaflet olmaz mı? Rüşvet ve haksız iktisab nasıl önlenir?

Devlet, milletin istediği ve beklediklerine örnek olmazsa, halkın idarecilere itimadı kalır mı? Baştakiler ülkeleri için komşularının ve öteki devletlerin hiçbir şart altında değişmeyecek karar ve gayelerini bilmezlerse dış münasebetlerde gerçekçi olmak nasıl mümkün olur?

Sarı Mehmed Paşa, bu genel meselelerden sonra, her konuyu ayrı ayrı ele alır, devrinden ve öncelerinden misaller verir ve NETİCE bölümünde de şu ebedi hakikati cümleleştirir:”Mevkiler insanlara değil, insanlar mevkilere şeref getirir…”

Şüphesiz buradaki ŞEREF kelimesinin manası ÜLKEYE HİZMET’tir. Çünkü Sarı Mehmed Paşa’nın eserindeki ana tema, devlet adamlarının, ancak ülkeye ve hatta dünyaya örnek olacak hizmetler sonunda şeref, izzet, itibar sahibi olabilecekleri kıstasına dayanıyor…

BİRAZ MERAK EDEBİLSEK…

Biraz merak edebilsek, sanırım, Amerikalıların Osmanlı İmparatorluğumuzun devlet idaresindeki tarzı ve felsefesi üzerindeki alakasının, günümüzün devlet kadromuz için de, hemen hemen onlar kadar, ibretli ve faydalı olacağı inancına varır…

Çünkü acı gerçek şu: Sarı Mehmed Paşa’nın nasihatlerinden önce de, sonra da, olayların getirdiklerinin ilhamı ile nice nice cesur seslenmeler olmuş, çoğuna, ardından gidilir olma kıymeti verilmiş veya verilmemiş, fakat bu göz kapamaların ağır bedelini vatan ödemiş…

Siyasi rejimler değiştikçe de, maziden kopmuş eller, insafsız makaslarla geçmişin hakikatlerini yaşanılan devirden koparmışlar, atmışlar… Bizim için araya bir de alfabe devrimi girince, bu alakasızlık, bir de şekilde mazeret kazanmış…

İnsaf ile düşünmek gerek: Hangi mazeret, eloğlunun doğru yol için kucakladığı çarelere, öz sahibi olduğunuz halde sahip çıkmama gafletine örtü olabilir ve siz bu örtünün altında rahat edebilirsiniz.

 *Devlet Adamlarına Öğütler, Defterdar Sarı Mehmet Paşa, Sadeleştiren Hüseyin Ragıb Uğural, TC Kültür Bakanlığı Yayınları

Kaynak: Tarih Ne Zaman İbrettir, Cemal Kutay, Yeni Asya Yayınevi, İstanbul 1980, sh 13-18

Bu yazı toplam 3511 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.