ABDÜLHAMİT DÖNEMİ ALGI YÖNETİMİ FAALİYETLERİ / Köşe Yazısı - İsmail ÖNER

30.12.2022 21:53:31
İsmail ÖNER

İsmail ÖNER

 ABDÜLHAMİT DÖNEMİ ALGI YÖNETİMİ FAALİYETLERİ 

İnsanlık tarihi boyunca, herhangi bir amacı olanların, toplumun dikkatlerini farklı noktalara çekmek için çeşitli algı faaliyetlerinde bulundukları görülmüştür. Bu faaliyetlerin olumlu olanları insanlık için doğru bir amaca hizmet etmişken, olumsuz olanlarının ise zararlı amaçlara hizmet ettiğini tarih bize anlatmaktadır. Peki, bu olumsuz algı çalışmalarının sonu gelmiş midir? Hayır! Kesinlikle gelmemiş hatta daha çok ve daha farklı metotlar ile gelişip devam etmektedir. Yalnız! Araçlar değişse de amaçlar hep aynı olmuştur. Bir toplumu ihya etmek veya bozmak (ifsad) amacını taşıyan bu algı çalışmalarının farkında olmak, hayati derecede önemlidir. İfsada uğramış toplumlar veya devletler karanlık zamanlar yaşamışlardır. Ortaya çıkan bu iç karışıkların sebep olduğu çürümüşlük, insanlık tarihinde görülmemiş, duyulmamış acıların yaşanmasına neden olmuştur.
İçinde bulunduğumuz coğrafyadaki toplumlar da son 300/400 yüzyıllık süreçte yapılan ifsad (bozma) algılarından payına düşeni almıştır. Korkunç vahşetlerin yaşandığı bir bölgenin bakiyesi olmamız nedeniyle, artık; bazı gerçeklerle yüzleşme vaktimizin geldiğini düşünüyorum. Akıl alınmadığı takdirde “tarihin tekerrürden ibaret” olduğunu söyleyen bazı tarihi aydınlarımızın da akıl almadığı (Mehmet Akif vb.) dönemlerden, günümüze evrilirken, meseleleri yeterince anlamadığımız aşikârdır. Bu durum, yeterince akıllanmadığımız vehmine kapılmama neden olmaktadır.
İnsanların %30 ila 35'inin herhangi bir konuda fikirlerinin olmadığı, diğer insanlardan etkilendikleri bilinen bir sosyolojik bir gerçektir. Demokrasi ile idare edildiğimiz ve insanların “oy” kullanarak idarecilerini seçmesinde bu rakamın ne kadar önemli olduğu ortadadır. İşte bu tarz sosyolojik ve psikolojik analiz ve verilere hâkim olan güç odaklarının emellerini gerçekleştirmek amacıyla nasıl algı manipülatörlüğü yapacağını takdirlerinize sunarak; Abdülhamid Dönemi algı çalışmalarına birlikte bakalım.
Osmanlı İmparatorluğu'nun 34. padişahı olan Abdülhamid, 113. İslam halifesi olarak tarihe geçmiştir. Sıradan bir padişah olmamasının çok çeşitli nedeni vardır. En önemli neden ise; dünya tarihinin en güçlü muhalefetlerinin ihanetleri, istihbarat faaliyetleri ve kullandıkları argümanlar olduğunu düşünüyorum. İki bin yıldır yeryüzünde bir coğrafyadan başka bir coğrafyaya sürülen Yahudilerin dünyanın en büyük devletlerini dize getirecek kadar ekonomik zenginliğe ulaştığı ve kendilerine bir devlet kurma fikrinin zirve olduğu dönemin, Abdülhamid dönemine denk gelmesi, Sultan Abdülhamid döneminin çok konuşulmasına, tartışılmasına, neden olmuştur.
Günümüzde insan bilgi kaynağının temeli olan iletişim kanallarının arkası araştırıldığında nasıl ki devasa birkaç şirkete (sahipleri bir türlü dünya tarafından bilinmeyen!) dayanıyorsa Osmanlı'nın son döneminde de dünyaya yön veren Avrupa medyası da birkaç aileye ve gruba dayanmaktadır. Bu aile ve grupları uzun uzadıya sayıp, bağlantılarını anlatmanın bir yararı olacağı kanısında değilim.
Dünyanın süper gücü birkaç devletinden biri olan Osmanlı Devleti Sultan Abdülhamid'e ve onun Yıldız'daki sadrazam ve nazırlarına ulaşıp tehditler veya rüşvetler yolu ile talepte bulunan “Siyonizm ve İsrail’in kurucusu Theodor Herzl’in anıları” vb. hatırat ve kitapları okuduğumuzda; Osmanlı aydını ve gençlerinin kimin değirmenine su taşıdığını görmüş olacağız. Theodor Herzl ve arkadaşları sürekli olarak Abdulhamid’e ve bakanlara sürekli olarak şunu teklif etmişlerdir: “Bize Filistin'i verin bunun karşılığı olarak, saltanatınızı kuvvetlendirelim, maliyenizi ıslah edelim ve dünya kamuoyunu tamamen sizin lehinize çevirelim.” (AGE, Sayfa 70) Görüldüğü gibi, talepleri karşılandığı taktirde, Dünya ve Osmanlı kamuoyunu rahatlıkla Osmanlı Sultanının lehine çevirebilecek adamların o dönemden günümüze kat ettiği mesafeyi görüşlerinize sunarım…
Abdülhamid'in iktidarı boyunca en çok zorlandığı konuları sıralamak gerekirse; Girit İsyanı, Makedonya Meselesi, Ermeni Sorunu, Jöntürkler devamında da İttihat ve Terakki Cemiyeti sorunudur. Bu sorunların tamamı da görüldüğü gibi Osmanlı Devleti'nin içişleri sorunları olarak anlaşılsa da her birinin arkasında Avrupa'da örgütlenmiş yapılar ve onların üstünde de bulunan büyük güçler vardır. Bu büyük güçler Avrupa'nın önde gelen imparatorlukları ile dönemin Yahudi zenginleri veya örgütleridir. Herkesin kendine ait bir Osmanlı Devleti planı varken en çok kullandıkları iç mesele ise jöntürkler (İttihat ve Terakki) meselesidir. Bunlara karşılık Abdülhamid'in dayandığı güç ise; kendi halkından çok nadir de olsa okuyan birkaç aydın ile bütün topraklarındaki yönetim kademesinde bulunmayan halktır. Bu kitlenin ekonomik bir gücü olmadığından da Abdülhamid'e yeterince destek olamamıştır.
Günümüzdeki Twitter, Facebook, Fox, BBC gibi kitle iletişim araçlarının o dönemdeki karşılığı, Avrupa merkezli gazete ve dergiler oluşturuyordu. Osmanlı kamuoyuna ve özellikle de gençliğine günümüzde olduğu gibi o dönemde de istedikleri yönde hedef gösterip, kendi halkına kurşun sıkar hale sokabiliyorlardı. Peki, ne tür argümanlar kullanmışlardır, birlikte bir göz atalım:
1. Osmanlı padişahlarının tümünden daha fazla Okul (lise, Üniversite) yapan Sultan Abdülhamit olmasına rağmen, dönemin Osmanlı Aydın ve gençliğine “Cahil Sultan”, “Yobaz Sultan” lakaplarını taktırabilmişlerdir.
2. Osmanlı'da en fazla mühendis, doktor yetişmesine sebep olan Abdülhamid için, gençlere; “Gerici Sultan” dedirtebilmişlerdir.
3. Doğuda, kendileri katliam yapmalarına rağmen Abdülhamid'e, kendi kamuoyunda “Kızıl Sultan” dedirtebilmişlerdir. Bu konuda medyanın nasıl bir algı manipilatörlüğü yaptığı tüm günümüz ve gelecek nesillerine çok iyi izah edilmeli.
4. Kendi amcası Abdülaziz’i öldüren Mithat Paşa'nın suçu, mahkemece sübuta ermesine rağmen affetmiş. Avrupa'dan getirttiği muhalifleri affedip, devlet kademelerinde çok yüksek mevkilerde görev verip kazanmaya çalışmasına rağmen, Osmanlı gençlerine “Yıldız Baykuşu”, “İstibdatçı”, “işkenceci” gibi lakaplar söyletebilmişlerdir.
 
Bu örnekleri çoğaltmakla beraber, Avrupa'da veya Osmanlı'da örgütlenen yapıların isimlerine ve çağrılarına baktığımızda, insana olumlu bir dünya vaat eden pek çok olgu (barış, özgürlük, yenilik, değişim vb.) görülmektedir. Siyon Âşıkları Örgütünün düzenlediği kongrelere verilen isimlere, gazete başlıklarına baktığımızda günümüzden pek farklı olmadıkları anlaşılacaktır. Aslında tarih, sadece cahil toplumlar için tekerrürden ibaret olduğunu göstermektedir. Bir örnekten bahsetmek gerekirse; 15 Şubat 1909'da bir Selanik mebusu (milletvekili) olan Emanuel Karasu'nun evinde yapılan muhalif toplantısına katılanlar ile o toplantıda konuşulanlar, alınan kararlar ve bu kararların kimlerin onayına sunulduğu bilinirse, günümüzde yaşananlar biraz daha anlaşılır hale gelecektir. Yazımı Adıyamanlıların çok sevdiğim bir sözü ile noktalayayım “Allah bundan geri koymasın.” “Allah bizi gözetsin”…
Bu yazı toplam 1325 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.