JÖN TÜRKLERDEN BUGÜNE ALGI YÖNETİMİ DERSLERİ / Köşe Yazısı - Akif AKMAN

30.11.2022 22:40:27
Akif AKMAN

Akif AKMAN

 

 

 

JÖN TÜRKLERDEN BUGÜNE ALGI YÖNETİMİ DERSLERİ


Osmanlı’nın yıkılış süreci, dönemin birçok aydınını bir arayışa sürüklemiş, mevcut atmosferin yönüne göre bir kısım alternatif oluşturulmuştur. Bu alternatifler, ortaya çıkan sonuca baktığımızda, çoğunun kaş yapayım derken göz çıkaran bir özellik taşıdığını görmekteyiz.
Osmanlı’nın içinde bulunduğu halden kurtulma ve özellikle Batılılaşma süreci sadece Batı’nın iştahını kabartmakla kalmamış, envai çeşit yolla ülkenin kılcal damarlarına girmelerine, yönetim üzerinde etkin olmalarına, çeşitli yol ve yöntemlerle bu etkilerini gün be gün arttırmalarına neden olmuştur.
Ara sonuç niyetine: Aslında tüm bu süreçlerin yaşanmasında da, tüm çabalara rağmen yıkılma sürecinin bir türlü durdurulamamasında iç kamuoyunun etkisi kadar Batı’nın “içeri”deki oyun ve tezgâhlarının da büyük bir etkisinin olduğunu görmekteyiz. Gerek içeriden gerekse dışarıdan ülkenin “kendi olmaktan” uzaklaş(tırıl)ması…
Bugün nerede ise ülkeye yapılan her hizmete, her yatırıma, her üretime “istemezük” diyenlerin ismi ve cismi ne olursa olsun zihniyetlerinin aynı merkeze dayandığını görmekteyiz. Dün adı Jön Türkler, Yeni Osmanlılar, İttihat ve Terakki olan zihniyetin bugün adının farklı olması çok da bir anlam taşımamaktadır.
5. Murat’ın yönetim üzerindeki nüfuzunu arttırma adına Mason teşkilatlarına girmeye kadar tevessül edebilmesi, yönetime gelmek için yeri geldiğinde Batı ülkeleri ile işbirliğine girebilmeleri, sürecin ve adımların vahameti hakkında ipuçları vermektedir. Değinmeden geçmeyelim: Zamanın yönetim elitlerinin, bunlara son dönem padişahlarının çoğu da dâhildir, ülkenin içine girdiği cendereden kurtulması adına Batı’yı, Batılılaşmayı bir çıkış kapısı olarak görmüşlerdir.
Tabi ki bu anlayışı ülkenin içinde Batı’nın Truva atı görevi görenler, içimizdeki temsilcisi görenlerle Batı’nın teknolojisinden istifadeyi ön plana çıkaranları aynı kefeye koymak doğru olmayacaktır. 2. Abdulhamit ile 5. Murat örneğinde olduğu gibi. 2. Abdulhamid Batı’nın teknolojik olarak ileri olduğu hususlarda onlardan istifade etmeyi önemserken, 5. Murat’ın Batılılaşma çabalarında bir bütün olarak Batı’nın kültür ve medeniyetinin bir parçası olmayı hareket noktasının merkezine koymaktadır.
Jön Türklerin ve onların halefi olan hareketleri (Öncesinde Yeni Osmanlılar Cemiyeti sonrasında İttihat ve Terakki Hareketi gibi) ülke içindeki etkinlikleri ile kullandıkları yöntem arasında dünden bugüne bir değişme olmamıştır. Bu anlayışın son iki yüz yıllık yöntem Algı yönetimi ve manipülasyondur.
Dünden bugüne değişmeyen bir başka şey ise Batı’nın ülke üzerindeki hegemonyasını devam ettirmenin birinci yolu olarak devlet yönetiminde alternatif olan gerek yönetim ailesi gerekse devlet bürokrasisinin önemli makamlarında olanları kendine bağlamayı bir amaç olarak görmesidir… Yönetimi ve devlet erkânını yönetebilmenin-yönlendirebilmenin ülkeyi ve toplumu yönlendirmek anlamına geldiğidir. Nitekim bu damarın günümüz toplumsal tabanına baktığımızda ciddi bir mesafe kat ettiğini görmekteyiz.
2.Abdulhamid döneminin sloganları, eleştiri okları, mevcut yönetimi eleştiri noktalarının bugünde nerede ise aynı olması bu algı yönetiminin köklülüğünü, bu damarın istikrarını ve kaynağını ortaya çıkarır durumdadır.
Sadece Abdulhamid değil tabi… Öncesinde Sultan Abdülaziz’e, Cumhuriyet döneminde halkın bir nebze de olsa nefes alabildiği Adnan Menderes’e, Turgut Özal’a ve Recep Tayyip Erdoğan’a uyguladıkları yöntemlere, attıkları sloganlara kadar benzerlik göstermektedir.
İstibdat bu kavramların başında gelmektedir. Abdülhamit’e Kızıl Sultan yakıştırması yapanlar, diktatör yakıştırması yapanlar benzer bir kavramı Recep Tayyip Erdoğan’a kadar gelen ve halkın değerlerini, ülkenin menfaatlerini hayatı pahasına savunanların tamamına yapıştırmakta bir beis görmemişlerdir. Cumhuriyet döneminde bu açıdan atılan sloganlarla cumhuriyet öncesi sloganların ortak olması salt bir çakışmayı değil, bu anlayışın Osmanlıdan tevarüs eden yönüne de işaret etmektedir.
Yakın zamanda partisinin olağan genel kurulunu bir yıl erteleyen bir partinin genel başkanının seçimle gelen ve seçime daha zaman varken hem mevcut Cumhurbaşkanını diktatörlükle suçlaması hem de erken seçim için gündem oluşturma çabası belki de yukarıda anlatmaya çalıştıklarımızın en yeni ve trajik örneklerindendir. Sen hem kendi partindeki en olağan seçim sürecine müdahale edip mekanizmayı işletmeyeceksin hem de mevcut hükümeti süresi dolmayan iktidarında erken seçime gitmesi konusunda zorlayacaksın. Ve bu konuda olumsuz cevap alınca da karşıdakini diktatörlükle suçlayacaksın. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!
Yine aynı genel başkanın, algı yönetiminin has örneklerinden biri olarak gördüğümüz Katarlı öğrencilerin ülkemiz üniversitelerinde sınavsız okuyacaklarına dair talihsiz açıklamasıdır. 2021 YKS sınavından bir gün önce yapılan açıklama, sınava giren milyonlarca öğrenci için adeta travma etkisi yapmış, ülkesine ve devletine karşı gençlerde olumsuz bir intiba uyandırmış ve sınava odaklanmalarını engellemiştir. Sonrasında haberi yapan site haberin yanlışlığını paylaşmış, yaptığı tezvirattan dolayı özür dilemiştir. Bu kadar değil mesele. Sınavdan bir gün önce yalan bir haberle gençlerin yılların emeğini heba etmekle karşı karşıya bırakan kişi, haber yalan çıkmasına rağmen yaptığı açıklamayı, aradan bir yıla yakın zaman geçmesine rağmen, kaldırma gereği duymamıştır. Yalanı savun, yalan ortaya çıkınca ortalıktan sıvış. Zarar gören gencecik insanları umursama… Dedik ya, zihniyet meselesi işte.
Ülkemizin bugün daha iyi bir atak yapmasının, dünya ülkeleri içindeki hem ekonomik hem de siyasi aktörlüğünün daha iyi yerde olmasının önündeki en önemli bariyerdir bu zihniyet. Bu zihniyetin İstanbul’da yapılan bütün büyük köprülere karşı çıktığını söyliyeyim gerisini siz tahmin edin. Birinci köprü, ikinci köprü, üçüncü köprü, ila ahir…
Dün söylediği yalanın tersi bir başka yalanı ifade etmekten imtina etmeyen, yüzü kızarmayan bir zihniyet. Ülkenin bütün medeniyet birikimini elinin tersi ile “geri” yakıştırması yaparak iten ama kendi karanlığını gizlemede olmadık yöntemler, olmadıklar yorumlar yapmaktan geri durmayan bir zihniyet. Ülkenin tüm birikimini, tecrübesini, değer köklerini ortadan kaldırılması gereken bir düşman olarak gören ve bunun “medenileşme”, “muasır medeniyetler seviyesine çıkma” olarak gören bu zihniyet bu gün toplumun rüşdünü ispatlamasının önündeki en önemli problemdir. En önemli bariyerdir.
Son yirmi yılda yaşadığımız hadiseler ve son zamanlarda meydana gelen kamplaşmalar ve ittifaklara da bu çerçevede bakıyoruz. Bir tarafta ülkenin kılcal damarlarına kadar yüzyıllardır giren Batılıların “yerli” versiyonları, diğer taraftan tüm renkleri ile ülkenin yerli çizgisinin tekrar oturtulmasının kavgasının verenler. İki temel çizgidir şu an kavga verenler.
Ya ülke yüzyıllardır vücudunun her tarafını saran prangalarından kurtulup dünya siyaset ve güç sahnesinin yeniden aktörü, yönlendireni olacak yahut ülkesi ve devleti ile Batı’nın gölgesi altında “kurma” aydınların yönetiminde varlıkla yokluk arasında dönüp dolaşacak.
Bu yönüyle 2023’te yapılacak seçimleri ülkenin kabuğunu kırmasında büyük kırılmalara neden olabilecek hayati düzeyde bir seçim olarak görüyoruz.
Ya vesayet varlığını devam ettirecek yahut özümüze yeniden döneceğiz. Ya Batı medeniyetinin artıkları ile hayatımızı idame etmeye devam edeceğiz ya da tüm dünya halkları ve dünya mazlumlarının gören gözü, duyan kulağı olacağız. Bunu seçim sürecindeki duruşumuz, seçim sandıklarındaki tercihlerimiz belirleyecektir.
Kısır döngü tartışmalar, günü birlik hesaplar önümüzde duran imtihanın önemli sacayaklarından biridir. Enflasyon, zamlar, alım gücünün azalması bu sacayaklarının şu anda aparatları durumundadır. Yapılan algı yönetiminde asıl fotoğrafın tümünde çok da bir anlam ifade etmeyen ama üzerimizdeki hegemonyalarını devam ettirmek isteyen güçlerin bizi özellikle odaklamaya çalıştıkları bu konularda uyanık olmamız geleceğimiz açısından hayatidir.
Unutmamak lazım ki dün Sultan Abdulhamit’i devirenler asıl güçlerini, asıl motivasyonlarını bizden olup bize karşı kullanılanlardan almışlardır. Bizden olanların asıl zaafı ise karşı tarafı iyi tanıyamamaları, süslü kavramlarına kendilerini kaptırmaları, bu zihniyetin iç yüzlerini tanımda geç kalmalarıdır.
Benzer bir durumun tekrar yaşanmaması için özellikle seçimlere kadar yapılacak algı yönetimlerine karşı Müslüman feraseti ile hareket etmek, Batılın ayak oyunlarına karşı teyakkuzda olmak, dün patates, soğan fiyatlarının aşırı artmasının arkasındaki asıl nedene bakmadan mevcut yönetime ders vermeye çalışmanın yarattığı sonuçlar, tahribatlar şimdiden göz önündedir.
Rabbim ülkemizi Batılın ayak oyunlarından muhafaza etsin. Bizlere de basiret ve feraset versin. Amin

 

Bu yazı toplam 1118 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.