KUR'AN VE TARİHSELLİK: DEĞİŞİM VE İÇTİHAT

5.12.2024 22:42:24
KUR'AN VE TARİHSELLİK: DEĞİŞİM VE İÇTİHAT
Yazar: Ramazan Akgül

Kitabın yazarı Roger Garaudy Fransa’nın Sorbonne Üniversitesi'nden mezun olmuş ve sonradan İslam ile şereflenmiş bir Müslümandır. Kitabın ana konusunu İspanya’nın Sevilla şehrinde kaleme aldığı “Sevilla Bildirisi” isimli kitapçığı oluşturur. Garaudy, kitapta İslam’ın gerilemesini sebepleri ve İslam dünyasının tekrar eski günlerine gelebilmesinin önündeki en büyük engel olarak içtihat olduğunu belirtiyor.

Garaudy’e göre içtihat; Kur’an’ın en temel bildirisi tevhidden hareketle bilimcilik ve dempkrasi gibi modern müşriklerle mücadeleye atılmaktır.

Bir zamanlar, gece kelebeklerinin, o pervanelerin eşyaya üşüşmesi gibi İslam’a ve İslam’ın adaletine koşan insanlar vardı. Ancak asırlar geçtikçe, bu insanlar neredeyse kayboldu. Peki, neden? Çünkü biz İslam’ı dondurduk. İslam, insanoğlunun ilk yaratılışından bugüne kadarki tek ve temel dindir. Bu ebedi mesajı en iyi şekilde yaşayıp temsil etmek ve dolayısıyla tüm cihana ilan etmekle yükümlüyüz. Ancak, insanlık bu mesajı benimsemediği takdirde mahvolacaktır.

Müslümanlar; içtihat kapısını kapatmakla, kendi ufuklarını da daraltmışlardır. İçtihat kapısının kapanması, düşünme ve araştırma imkânlarını kısıtlayarak İslam düşüncesinin gerilemesine yol açmıştır. Bu durum, zamanla, İslam dünyasının kendi içine kapanması ve dogmatik bir anlayışın hâkim olmasına neden olmuştur. İçtihat, uyanışın olmazsa olmaz şartıdır. Çünkü içtihat, Kur'an ve Hadis’i canlı bir şekilde okuyup öğrenmek, taklitten sıyrılmak için gereklidir.

Muhammed İkbal’in Ebu Hanife’nin içtihat metoduna dair düşünceleri, bu yaklaşımın önemini vurgular. Ebu Hanife, içtihat yöntemi ile bir toplumu eğitmeyi ve evrensel bir şeriat inşa etmeyi hedeflemiştir. Onun yaklaşımı, toplumun özel alışkanlıklarından ilham alarak sosyal hayatın gizli prensiplerini gün yüzüne çıkarmayı amaçlar. Ancak, çağımızda bu geleneklerin katı bir şekilde uygulanması, Ebu Hanife’nin ruhuna ters düşmektedir.

İçtihat yetkisinin reddi, İslam hukuk düşüncesinin katılaşmasına ve düşünsel tembelliğe yol açmıştır. Hz. Peygamber (sav.) Muaz bin Cebel’i (ra.) Yemen’e gönderirken karşılaşacağı meseleleri nasıl çözeceğini sormuş ve Hz. Muaz (ra.) önce Kur'an’a, sonra Sünnet’e ve en son kendi kanaatine başvuracağını belirtmiştir. Bu durum, dinin yeni sorunlar karşısında nasıl bir yöntemle ele alınması gerektiğini gösterir.

Akıl, vahiyden vazgeçemez; çünkü akıl ile vahiy arasında çatışma yoktur. Kötürüm akıl, bilgelikten ve vahiyden kopmuş bir akıldır. İslam düşüncesinde, eylem anlayışı tarihin her döneminde, ilahi vahyin bize gösterdiği doğru yolda çözüm arayışıdır. Modern olmanın anlamı, batı kültürünü taklit etmek değildir. Gerçek bir Müslüman, Kur'an ve Sünneti anlar ve bunlara uyarak yaşar.

Kur'an’ı kendi gözlerimizle okumak gerekirken, çoğu zaman geçmişte yaşamış alimlerin gözünden okuyoruz. Kendi çağımızın problemlerini, geçmiş alimlerin formüllerini tekrarlayarak değil, onların metotlarından ilham alarak çözmeliyiz. Kaynağa dönüş, geçmişe bakarak geleceği geri geri gitmek değil, İslam’ın ilk yüzyıllarındaki dinamizmi yeniden bulmaktır.

*

Şeriat, ilahi mesajın bir bütünüdür ve yalnızca hukuki düzenlemelere indirgenemez; bir hayat tarzıdır. Şeriatı uygulamak, insanlara haysiyetlerini ve sorumluluklarını öğreten bir eğitim sistemi oluşturmak demektir. İslam, insanlığa, tek bir topluluk gözüyle bakmayı ve bu topluluğa sorumluluklarını hatırlatmayı amaçlar.

İslam, çağdaş dünyada, özellikle Batı’nın sömürgeci geçmişiyle karşılaşarak kendini yeniden tanımlamak durumundadır. Batı, mutlak değerleri terk ettiğinde, çatışmaların ve bunalımların ortasında kalmıştır. Batı medeniyetinin gizli tanrısı, ekonomidir ve bu tanrı, birçok insanın kurban edilmesini ister. İslam’ın temel amacı ise, insana insanı boyutlarını yeniden kazandırmaktır.

Biz Müslümanlar, kendi dinimizi hakkıyla temsil etmeliyiz. Dışarıya açılmak, inancımızı zenginleştirmek için diğer dinler hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. İslam’ın üç temel mesajı vardır: 1) Allah’ın (cc.) mutlak yüceliği ve birliği, 2) Dünya insanlığının tek bir topluluk olarak görülmesi, 3) Bu topluluğun insanlarına sorumluluklarını hatırlatmak.

İslam dünyası, yeni bir fıkıh anlayışını ortaya koymak zorundadır. Bu, yalnızca geçmişteki içtihatların tekrarından ibaret olamaz; yeni çağın problemlerine çözüm üretecek bir metot geliştirmek, Müslümanların sorumluluğudur. İslam’ın dirilişi, ancak Kur'an ve Sünnet’e sadık kalmakla mümkündür. Eski alimlerin yöntemlerinden ilham almakla birlikte, onların bulduğu çözümleri tekrarlamak yeterli değildir.

İslam, bilim ve tekniği, insanı ve toplumun menfaatini gözeterek değerlendirmelidir. Batıyı taklit etmek, Kur'an’ın yasalarını yanlış bir biçimde yorumlamak demektir. Kur'an, soyut kanunlar değil, insanları yönlendiren bir rehberdir. Şeriatı uygulamak, fertlerin ve devletlerin, hayatın her alanında Allah'ın (cc.) rızasını kazanmak için çabalamak demektir.

Kur'an, insanlık tarihinin belirli dönemlerinde inmiş olan bir vahiydir ve bu vahyin içindeki hükümler, dönemsel şartlara ve toplumların ihtiyaçlarına göre şekillenmiştir. Bu bağlamda, Bakara Suresi’nin 106. ayetinde belirtilen "Biz bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır ve onu unutturursak mutlaka daha iyisini veya benzeri getiririz." ifadesi, Kur'an'ın evrensel ve zamana bağlı dinamik yapısını ortaya koyar. İbadet konularındaki değişimler, bu dinamik yapının en belirgin örneklerinden biri olarak karşımıza çıkar; en tipik örnek, kıblenin Kudüs'ten Mekke'ye değiştirilmesidir. Bu durum, inanç ve ibadetlerin şekil değiştirmesine rağmen, Allah’a yönelişin özünün sabit kaldığını gösterir.

Kur'an, hitap ettiği topluma, onların anlayış seviyelerine ve diliyle mesajı iletme gayesine uygun olarak inmiştir. Bu, aynı zamanda kadın hakları gibi toplumsal meselelerin ele alınmasında da belirgin bir şekilde görülmektedir. Kur'an, kadınları iki eşit varlık olarak tanımlar ve toplumdaki adaletsizliklerin, örneğin kız çocuklarını gömme gibi uygulamaların sınırlarını çizen bir anlayış getirir.

Tarihsellik meselesi, Kur'an'ın uygulanması açısından oldukça önemlidir. Örneğin; kölelikle ilgili ayetler, köleliğin mevcut olduğu bir toplumda inmişken, günümüzde bu durum geçerliliğini yitirmiştir. Ancak, bu ayetlerin getirdiği öğretiler, zamanla değişen toplumsal şartlara göre yeniden yorumlanmalıdır. Yani, Kur'an'ın evrensel mesajı, tarihsel bağlamdan bağımsız olarak değerlendirildiğinde, çağın gerekliliklerine uygun bir şekilde ele alınmalıdır.

Kur'an’ın hükümleri, şeriatın özünü oluşturan ilahi mesajların zamanla nasıl şekillendiğini gösterir. Şeriat, bir yandan toplumsal adaletin sağlanmasına yönelik ilkeleri içerirken, diğer yandan tarihsel dönemlerin somut koşullarında uygulamaların nasıl yapılacağı konusunda insanlara sorumluluk vermektedir. Bu da, her dönemde değişen sosyal yapıya ve kültürel dinamiklere göre yeni içtihatlar geliştirilmesini zorunlu kılar.

*

İslam hukuku, toplumların değişen ihtiyaçlarına karşı duraklamamalıdır. Geçmişte Osmanlı ulemasının da dikkat çektiği gibi, yeni sorunların çözümü için İslam dünyasında yeni bir fıkha ihtiyaç duyulmuştur. Bu ihtiyacın karşılanabilmesi için, geçmişin içtihatlarıyla yetinmeyip, modern hukuk, sosyoloji, iktisat ve felsefe gibi farklı alanlarda uzmanların bir araya gelmesi gerekmektedir. Bu, hem İslam’ın evrensel ilkelerini koruma hem de çağın ihtiyaçlarına cevap verme açısından elzemdir.

Sonuç olarak, Kur'an’ın tarihi ve evrensel boyutunu anlamak, Müslümanların sosyal adalet ve insan hakları konularında sorumluluklarını yerine getirmeleri için bir gerekliliktir. Her bir Müslümanın, Kur'an’ın ruhuna sadık kalarak, tarihi koşulları göz önünde bulundurarak ve yeni içtihatlarla güncel meseleleri ele alarak hareket etmesi, toplumsal adaletin sağlanması açısından büyük önem taşır. Bu bağlamda, dinin ve bilimin birbiriyle çatıştığı değil, tam tersine birbirini tamamladığı bir anlayışla, inançlarımızı daha da derinleştirebiliriz.

 

Not: Bu yazı Roger Garaudy'in adı geçen kitabıyla ilgili yapılan kitap tahlil çalışmasının sunum metnidir.



Bu haber toplam 170 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.