GENÇ OLMANIN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI - HALİT AKEL

21.06.2024 17:19:45
GENÇ OLMANIN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI - HALİT AKEL
GENÇ OLMANIN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI

 Bu yazı Eğitimle Diriliş dergisinin Kasım 2023 tarihli 20. sayısından alınmıştır.

Gençlik, biyolojik gelişimin ruh hali üzerinde meydana getirdiği değişimlerin devam ettiği ve son bulduğu dönem olarak tanımlanabilir. Gençliğin davranışlarının sorgulanması, geçmişten günümüze süregelen bir durumdur. Zaman zaman gençlerin yapıp ettikleri hoş görülmekle beraber bazen de gençler suçlanan, dik kafalı ve söz dinlemez olarak eleştiri konusu olmuştur.

Şu bir gerçek ki insan aklı, birikimi, maddi imkânları yanında bedensel gücü oranında etki alanına sahip olur. Gençler bu özelliklerden bedensel güce zaten sahipken diğerlerini elde etmek için de gayret eder. Normal bir genç, yüksek enerji ve motivasyona sahip olduğundan mücadele etmeyi bırakmaz. Ancak bazen, sahibi olduğu bu nitelikler sebebiyle riske açık olur. Hayatı gereği gibi anlamlandırmayan genç, haddi aşmanın sınırında seyreder. Bir taraftan yaşı gereği yoğun baskı altında olduğu kendi duyguları, arzuları ve hazlarıyla mücadele ederken diğer taraftan istismar etmek isteyenlerin ideolojik, ekonomik algı yönetimi talepleriyle yüz yüze kalır. Klasik sınıflandırmayla bireyin çocukluk dönemini masumiyet, gençlik dönemini güç, yaşlılık dönemini ise acziyet olarak nitelendirebiliriz. Yönetilmek etki altında tutulmak istenen dönem daha çok gençlik dönemidir.

Terim niteliğini kazanmış ve ifadesini kelimelerde bulmuş kavramlar soyut anlamlarının ötesine geçmiş, ete kemiğe bürünmüştür. Niyet ayan beyan ortadadır. Bununla niyetin kötü olduğunu söylemiyoruz. Söylemek istediğimiz gençliği terim anlamlarla ifade etmeye çalışmak fiilin, uzuvlarından hareketle tanımlanması gibidir. Biyolojik anlamında tanım eksik, sosyal bir varlık olarak tanımlama yetersiz, tanımlamada sıkıntıya düşüldüğünde psikolojik varlık demek yanlış olur. Oysa daha kapsayıcı bir anlamı ifade eden kavramlara ihtiyacımız var ki sorunu çözebilelim. Ya da terimlerin ortaklığı ile yeni bir kavram üzerinden meseleye farklı bir yaklaşım getirmek lazım.

Meselenin bir diğer yanı da gençliği veya genci birey olarak tanımlamada, değer biçmede yaratılışının göz ardı edilmesinin yanında, yaratılışı gereği ihtiyaç duyduğu şeylerde toplumsal hayatın dayatmalarıyla yüz yüze kalmasıdır. Algı yönetimini becerdiğini sanmak en büyük handikaplardan biridir gençlik için. İçinde bulunduğu çekirdek aile veya yakın çevresiyle çatışma yaşarken diğer taraftan duygu çatışmaları da yaşar. Sermayenin hedef kitlesidir gençlik. Sermaye gençliği bir taraftan meta olarak kullanırken diğer taraftan da arz ve talebini onun üzerinden gerçekleştirme çabası içinde olur. Gençliğe yapılan övgüler bile bir hesabın eseridir. Birey olarak genç, var olma, özgün olma, özgür olma mücadelesini sosyal bir varlık olarak sorumluluk boyutunun görmezden gelinmesi, çatışmalı bir ortamda yaşamasının temel sebebidir. Gençliğin günümüzde başat sorunlarından biri sosyal hayattan koparılıp sanal bir dünyada yalnızlığa itilmesidir. Öyle ki gerçeklikten uzak, rotasız yol alırken günlük hayatta sıradan bir sorun onda travmalara sebep olabiliyor. Özellikle bu durumu, belli sorumlulukları olan birileriyle paylaşırken yaşadığını görmekteyiz. Diğer taraftan sarkacın diğer ucunda teslimiyetçi, iradesi sıfırlanmış, sorgusuz ve intisapçı hayatı tercih etmiş genç veya gençliği de görebilmekteyiz. Görünürde mutlu mesut ve mutmain bir hayatın yaşandığının izlenimini alırız. Ancak gerçek bu değildir. Çünkü gençlik diye nitelendirdiğimiz sürecin tabiatına aykırıdır. Sorgulamanın, var olma, görünür olma dürtüsünün en yoğun yaşandığı bir dönemden söz etmekteyiz. Tersi gerçekliğin bastırılmış hali olur ancak.

O zaman gençliği tanımlayan eskilerin ifadesi ile ‘efradını cami ağyarını mani’ bir kavram bulmamız gerekir. Gençlik sürecinin ilk dönemi olan, biyolojik değişimin ve buna bağlı olarak ruhsal dönemin yoğun yaşandığı dönem ‘ergenlik’ diye ifade edilir. Buna karşın bu dönemi İslam fıkhı ‘Akil ve baliğ’ olma kavramı ile ifade eder. “Baliğ olma” ergenlik kavramına karşılık gelirken “akil olma” sorumlu olmayı ifade etmektedir. Bir de buna fıkhın tanımını eklersek problemi çözmede iyi bir noktaya geliriz. Fıkıh en kısa tanımı ile ‘kişinin lehinde ve aleyhinde olanı bilmesi’ olarak tanımlanır. Bu iki kavram üzerinden gençliği anlamlandırırsak gençlik sürecinin tabiatına uygun akışını sağlamış oluruz.  Akil olma haliyle kişiye duygu ve düşüncelerini bizatihi yönetebilme ortamı hazırlanmış ve karar alabilme sürecine katılmış, dolayısıyla kişilik kazanabilme imkânı sağlanmış olur. Akil olma, lehinde ve aleyhinde olanı bilme bilgisiyle tepkisel davranmaktan çok olayları değerlendirme ve seçici olmayı tercih eder.

Gençliğin meşhur, “Beni anlamıyorsunuz!” serzenişinin haklı bir zemini var mıdır? Bu soruya cevap bulabilirsek gençliğin diğer toplum katmanları ile arasındaki kaygan zemini ortadan kaldırmış, iletişim ağlarını güçlendirmiş oluruz. Bu da ancak hayata bakışta ortak bir paydada buluşmakla mümkün olur. Mademki değerler evrenseldir, ortak bir paydada buluşmanın önündeki engel ne olabilir ki? Varsa eğer engel, bilelim ki bu uçurumlar sanaldır, bir amaca matuf üretilmiş engellerdir. Üretimden üretimi yapanların nemalanması normaldir, ta ki tüketicinin duygularının istismarı üzerinden olmasın. İffet, haya, edep (burada cinsiyet ayrımı yapılamaz) ortak değer olursa ahlaksızlıktan bahsedilemez. Fırsat eşitliği varsa istismardan, haksız nemalanmadan, nefret psikolojisinden söz edilemez. Helal haram ayrımı varsa adaletsiz ortama fırsat verilmez. Kalbin mutmainliği, aklın duygularla barışık olmasından geçer. Gücü kontrol eden bir mekanizmanın yokluğu adaletsizliğin, istismarın, çatışmacı ortamın temel kaynağıdır.

Günümüzde gençliği cinsiyet üzerinden ayrıştırarak meta haline getirip birinin diğerine yem yapılması gençliğin karşı karşıya kaldığı en ciddi sorundur. Gücün kontrol edilmediği ortamlar ya da hayat tarzı, mücadeleci, özgürlüğünü önceleyen gençliğin kabullenebileceği bir hal değildir. Kontrolsüz gücün tarafı olur ya da karşısında durur. Her iki durumda da huzurludur, mutludur, denemez. Ne zaman ki insanın değerli kabul edildiği ulvi amaçları sahiplenir, o zaman mutmain ve huzurlu olur.


HALİT AKEL



Bu haber toplam 291 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.