NURETTİN TOPÇU VE EĞİTİM / Köşe Yazısı - Yusuf YAVUZYILMAZ
Yusuf YAVUZYILMAZ
Bu yazı Eğitimle Diriliş dergisinin Kasım 2023 tarihli 20. sayısından alınmıştır.
Nurettin Topçu, “Türkiye’nin Maarif Davası” adlı eserinde eğitimle ilgili sorunları ele almaktadır. Topçu’ya göre son üç asırdır geçirdiğimiz buhranların kaynağında eğitim ve kültür politikaları yatmaktadır. Cahillerin ulema sınıfına sızmasıyla milli karakter zayıflamıştır. Tanzimat ile başlayan modernleşme siyasetine paralel olarak yeni okullar açılmıştır. “Ancak bu mekteplerde eskinin taklidi yerine moda kelimesiyle ifade olunan yeninin taklidi yer aldı; Avrupa körü körüne taklit edilmek istendi. Mektepler açıldı; bunlarda yeni ilimler okutuldu. Lakin ilim sevgisi aşılanamadı; alimin üstünlüğü ve cemaat içindeki önderliği telkin edilemedi.”(1)
Topçu’ya göre tekniğe bağlı değerlerin yüceltilmesi, milli değerleri ve millet kültürünü yavaş yavaş ortadan kaldırmaktadır. Bu yabancılaşmayı önleyecek olan kurumlar okullardır. Bundan dolayı okullar, amaç, yöntem ve içerik bakımından milletlere özgüdür. Gerçek okul, insanı hakikatin yoluna götüren okuldur. Okullar, gerçek anlamda yeterli seviyeye ulaşmadıkça, İslam dünyasını uyutan sözde din adamları varlıklarını ve etkinliklerini sürdürmeye devam edecektir. “Ancak, cemiyeti her taraftan kavrayacak, ilimde, sanatta, iktisatta üstat, ahlakta önder din adamları sınıfı yetiştirecek cemaatin kalbine hakikat aşkının mukaddes tohumlarını serptikten sonra milli mektebin kapıları açılacaktır.”(2) Topçu’ya göre kuvvetini Kur’an’dan alan din adamları sınıfının yetiştirilmesi için yeni bir felsefi bakış açısı gereklidir. Çünkü her millet hayat boyu kendisine rehberlik edecek sistemi felsefi anlayıştan üretir. Topçu’ya göre, “Müslüman Türk’ün mektebi, maarif, metafizik ve ahlak prensiplerini Kur’an’dan alarak Anadolu insanının ruh yapısına serpen ve orada besleyen, insanlığın üç bin yıllık kültür ağacının asrımızdaki yemişlerini toplayacak evrensel bir ruh ve ahlak cihazı olacaktır.”(3)
Topçu, gençliği geleceğin tohumu olarak gördüğünden, onun yetiştirilmesine büyük önem verir. İslam düşmanları Müslüman Türk’e her türlü kötülüğü yapmak için yarışmaktadır. Yetiştirilecek gençler, Peygamber’in ashabı ve onlardan ilham alan ve onu yenileyen düşüncenin ürünü olmalıdır. Ancak her defasında Batı’ya sığınarak benliğimizden kaçmak yıkılışımızın temelini hazırlamıştır. Bu konuda ilk yıkımın Servet-i Fünun zihniyetiyle göründüğünü savunan Topçu, şöyle devam eder: “Bu nesil, kendini inkar ederek Batı’ya çevrilmek isterken, materyalizmin ve pozitivizmin çorak zemininde kendi kurbanlarını verdi.”(4)
Topçu’ya göre milleti yıkıma götüren yollar şunlardır:
“1- Harekete geçenler ahlak zeminini unutarak siyasetin yolunu tuttular.
2- Yaratıcılığın yerini taklitçilik aldı.
3- Daha önceki nesillerin yersiz ve kolay harcayıp tükettiği iman ve ümidi bırakarak kendi zaaflarını kabul ettiler.
4- Hayat mücadelesinde olduğu gibi fikir mücadelesinde de düşmana karşı koyarken düşmanın silahını kullandılar.
5- Kendi iradesini kendi eliyle çürüten nesillerde kurtarıcı bir şef ihtiyacı kendini gösterdi… Şefleri büyük sürünün önünde değil, her birimizin iradesinin ta içinde arayalım.
6- Çeşitli tarihi sebeplerle iradesi yıpratılan ve kendine güven gücünü kaybeden son nesiller, bir sorumlulukla karşılaştıkları anda determinizme sığınmaktan çekinmiyor ve böylelikle kendilerini kurtardıklarını zannediyorlar.
7- Vazifeye karşı koyulan hürriyet tepkisi, asrımızın hoyratlığıdır. Hür oluşları bahanesiyle yer yer mecburiyetlerini inkar eden genç zümreler, kutsal ödevleri birer birer çiğnediler.”(5)
Topçu’ya göre milletin ruhunu inşa eden eğitimdir. “Fertte olduğu gibi millet vücudunda da iki unsur birleşmiş bulunur. Biri kalıtımla ecdattan getirdiği, öbürü maarifle getirdiği eğitimdir.”(6)
Topçu’ya göre ilkokulda ahlak eğitiminin yerine konulan hayat bilgisi dersi hem yetersizdir hem de ahlak eğitiminin yerini doldurmamaktadır. Liselerin fen lisesi haline getirilmeleri de hatadır. Edebiyat fakülteleri ise lise seviyesine gerilemiştir. Topçu, bu bağlamda harf devrimini de eleştirmektedir: “Harf inkılabı yüzlerce yıllık milli kültürle bağları kopardıktan sonra dilin değişmesi üniversite gençliğini orta okul çocuklarının hizasına indirdi.”(7) Bu anlayış ile bir edebiyat ve felsefe geleneği oluşturmak, A.Hamit, N. Kemal, M. Akif, Ahmet Refik, A. Naim gibi isimleri yetiştirmek mümkün değildir.
Topçu’ya göre eğitimin önemli sorunlarından biri de yabancı okullardır. Yabancı okullar kapitülasyon düşüncesinin ürünüdür ve fitne ocağıdır. “İstiklal Savaşı’ndan sonra işledikleri cinayetin farkında olmayacak kadar kör ve sağır beyinler, iktisadi kapitülasyonların kaldırılmasını kurtuluş sayarak maarifteki kapitülasyonların devamına göz yumdular.”(8) Galatasaray lisesini ülkenin Batı’ya açılması olarak gören zihinler, eğitimde işlenmiş ilk cinayet olan bu girişimi alkışladılar. Bunlar Napolyon’un türbesini ziyaret etmekten zevk alan adamlardır.
Topçu’ya göre dil kurumu dilimizi kurutmaktadır. Bu kurum, Osmanlıca diye asırlarca kullanılan dili hançerledikten sonra, dilimizi yabancı kelimelerin istilasına açık hale getirdi. Dile yapılan semantik müdahale ile Türk’ün ruhu bu dil ile ifade edilmesi imkansız hale gelecektir. Benzer bir yıkım din ve sanat alanında da görülmektedir. Topçu’ya göre zamanımızın istiklal savaşı bu cephelerde verilecektir.
Topçu’ya göre her medeniyet, insanlığa yeni bir hikmet getirdiği gibi İslam medeniyeti de getirmiştir. İslam medeniyetinin etkisi tasavvufla paralel gelişen hukuk ve kelam ilimleriyle medeniyetimizin özünü oluşturdu. Tarikatlar, medreselerin gerilemesine karşın halka İslam aşısını aşılamaya devam etmişlerdir. Tanzimat’tan bu yana ise bir yabancılaşma başlamış ve bütün hızıyla devam etmektedir. Meşrutiyet Dönemi’nde ise eskilerle, yenilik isteyen iki denk gücün mücadelesine tanıklık ediyoruz. Yapılan mücadelede İslam’ı ihya etmek isteyen Afgani gibi kişiler ülkeden uzaklaştırılır. “İslam’ı içeriden kucaklayıp kurtarmak isteyen Cemalettin Afgani gibi bir mücahidi ölüm tehditleri ile memleketten kaçırırlar. Onların karşısında yenilik isteyenler, bir bataktan sıyrılabilmek için Batı’nın kucağına atılanlardır.”(9) Batı’nın kucağına kurtuluş için atılanlar pozitivist ve materyalist fikirlerle nesilleri zehirlediler. Batı taklitçileri taşıdıkları düşüncelerle milletin değerlerini bozdular. Ne yazık ki, Batılılaşmanın doğuracağı olumsuz sonuçlar yeterinde analiz edilemedi. Bu anlamda Said Halim Paşa belki de bu analizi yapan tek örnektir. Topçu’ya göre, “Atılan her adımda buhrandan buhrana sürükleyen Batı taklitçiliğinin felaketini gören, gösteren Sait Halim Paşa’dan başka düşünür de çıkmadı.”(10) Buna karşılık Cumhuriyet Devri inkılapçıları harekete geçtiğinde kimsenin bir şey yapacak hali kalmamıştı. O dönem din adamlarının ise bu duruma karşı koyabilecek donanımları yoktu. Batıcılar, kolayca duruma el koydular ve okullardan “din” kültürü kovuldu. Dil kurumunun çalışmalarıyla kadükleştirilen dil ilkel bir cemiyet dili seviyesine indirildi. Bunların karşısında selameti dini yaşayışta arayanların hali ise daha acıklıdır.
Topçu’ya göre bir mektep bunalımı yaşıyoruz. Ahlak davasını temel alan yeni bir mektebe ihtiyaç vardır. Topçu’ya göre, “Bize bir insan mektebi lazım. Bir mektep ki bizi kendi ruhumuza kavuştursun; her hareketimizin ahlaki değeri olduğunu tanıtsın; hayaya hayran gönüller, insanlığı seven temiz yürekler yetiştirsin; her ferdimizi milletin tarihi içinde aratsın; vicdanlarımıza her an Allah’ın huzurunda yaşamayı öğretsin”(11)
Nurettin Topçu’nun eğitim anlayışının merkezi kavramlarından biri okuldur. Çünkü okul öğrenme yeridir. Okulda görülen ders öğretmen ve öğrencinin katıldığı tadına doyulmaz bir ıstıraptır Topçu’ya göre. Eğitim faaliyetinde belirleyici olan etkenlerden biri de öğretmenin kullandığı yöntemdir.
Topçu, daha sonra “Neyi öğrenmeliyiz?” sorusuna eğilir. Öğreneceğimiz bilgiler öncelikle kişiliğimizi inşa edeceğimiz alemle ilgili olmalıdır. Okul bu amaca hizmet eden bir yer olmalıdır. “Okul, ruha sunulacak iksirler halinde hakikatler üzerine yapılan seçimde, alıcı gönüllerin birleştiği yerde vardır.”(12) Okul, karakterin oluştuğu yerdir. Kuşku yok ki, din de bir okuldur. Bir milletin bağrındaki en büyük tehlike yabancı okullardır. “Bir milletin bağrında yabancı mektep, mektebi yıkıcıdır; millet kültürüne sokulmuş hançerdir. Yabancı kültür dilenmekle, zannedilen garplılaşmak da mümkün değildir.”(13) Topçu’ya göre okullar mutlaka milli olmalıdır. Okul, Kur’an’ı ve onun kutlu öğretisini rehber edinmelidir. “Bize, bütün hareketlerimiz için değer ve kaide sunacak, satıcısından siyasiye, doktordan gazeteciye, çocuktan ihtiyara kadar hepimizin yaşayışına ruh ve mânâ katacak, anlaşılmış, sistemleştirilmiş, hikmetleri, bütün birliği içinde saklayarak her aleme pencerelerini açacak büyük mektebin temel hakikatlerini ihtiva edecek bir kitaba muhtacız. Bu kitabı, asrın anlayışıyla bütün hürriyet, bütün hikmet ve bütün hakikatleriyle mektebimize temel yapmalıyız: Bu kitap Kur’an’dır.”(14)
Topçu’ya göre eğitimin merkezi bileşenlerinden biri de öğretmendir. Öğretmen öğrencilerine sadece bilmediklerini nakleden kimse değildir; aynı zamanda kültürü öğrencilerin kafasına işleyen kişidir. Öğretmen sadece alacağı ücreti düşünen bir tüccar da değildir. Öğretmen sadece düz bir memur da değildir. Öğretmen ruhları işleyen, biçim veren bir sanatçıdır.
Topçu’ya göre bütün büyük medeniyetler öğretmenlerle kurulmuştur. Öğretmen her devirde idealizmin en önemli temsilcisidir. Doğu dünyasında iki büyük öğretmen tipine dikkat çeker. Bunlardan biri medrese alimleri, diğeri tarikatların mürşitleridir. Topçu, medreselerin işlevini yitirip bozulduklarını, tarikatların da dejenere olduğunu savunur. Alevilik de çürümüş zihniyetin sonucudur. İlk örnek alacağımız öğretmen kuşku yok ki, Hz. Peygamber’dir. Anadolu’da Hz. Peygamber’in izinden gidenler büyük bir medeniyet oluşturmuşlardır.
Topçu, öğretmenlerin ruhsal yapılarını oluşturan karakterlerini şöyle özetlemektedir:
“1- Her şeyden önce öğretmen, hayatımızın sahibi olmaktan ziyade sanatkardır. Kullanıcısı değil, yapıcısıdır. Seyirci değil, aktördür.
2- Öğretmen, geçeceği yol bütün engellerle örtülü olduğu halde, buna tahammül etmesini bilen, tahammül etmesini seven idealcidir.
3- Öğretmenlik sevgi işidir, ruh sevgisidir.
4- Öğretmen, hepimizin her an muhtaç olduğu doktordur. İman ve anlayış vasıtalarıyla bizi tedavi eder.
5- Öğretmen, sahip olduğu bu sorumlulukla içimizde en fazla hür olan insandır. Çünkü sorumluluğumuz hürriyetimizin kaynağıdır.”(15)
Nurettin Topçu’ya göre eğitimin en önemli sorunlarından biri yabancı okullardır. “Yabancı okul, yabancı dilde öğretim ve fen lisesi modası Türk milliyetçiliğinin ve milletimizin dehasının ayaklar altına alındığı apaçık belirtilerdir.”(16) Bu okullar aslında başka bir kültürün yaygınlaşmasının da en önemli araçlarıdır.
Nurettin Topçu, gençlerin okullarda idealsiz yetiştiklerini savunmaktadır. Gençler; iradesiz, idealsiz birer pozitivisttirler. Bu yönüyle ruhsal sıkıntı içindedirler. Eğitim, hayata ve ekonomik önceliklere kurban edilmiştir. Okul, neyin okutulup neyin dinletilmesi gerektiği konusunda son derece başarısızdır. Benzer şekilde okul, neslin ruhundaki eksiklikleri doyuracak iradeden yoksundur. Yöntemli ve sistematik düşünceyi öğretme konusunda da okul yetersizdir. Ne yazık ki, eğitimin en önemli bileşeni öğretmen, yol gösterici değil, küçük bir memur seviyesindedir. Medreseye hakim olan skolastik zihniyet, okullarda da ortaya çıktı. Batı’da gelişen düşünceleri hiçbir ilmi tenkitten geçirmeyen nesiller, ilim yaptıklarını zannederek büyük bir yanılgının içine düştüler. “Medreseden okula geçerken, ruhun bilgisinden maddenin bilgisine dönen bu gerileyiş, iç gözlemin yollarını tıkadı ve bütün zihinleri maddenin bilgisine gönüllü hale getirdi.”(17)
Topçu’ya göre okullarda verilen din ve müzik eğitimi yetersizdir. Benzer şekilde dil devrimiyle beraber sağlıklı bir eğitim yapmanın yolu da önemli ölçüde tıkanmıştır. Son zamanlarda okullara siyasetin sokulması da eğitimi zedeleyici bir ortam oluşturdu. Toplumda denetimsiz eğitim odaklarının oluşturulması da okulun etkisini azaltmıştır.
Nurettin Topçu’ya göre eğitimin en önemli aracı okuldur. Öncelikle o, okulun sahip olması gereken özellikleri sıralar:
“1- Evvela mektep, cemiyetin, fertlerine toplumsal görevlerini yapmaları için ayırdığı bir hareket sahası değil, belki bir hazırlanma yeridir.
2-Mektep, her genci belli gayelere doğru adım adım ilerleyen bir ihtiras ustasıdır.
3- Mektep, gence bilgiler yükleyici bir fikir antreposu [depo] değil, aklın yetkilerini, ayrı ayrı işletmeyi öğretici bir maharet kazandırma ve olgunlaşma atölyesidir.”(18)
Topçu’ya göre eğitim süreçlerine öğrencilerin katılımı da önemli bir sorun alanıdır. Bu girişimin yarattığı sorunlar şunlardır:
“1- İradenin henüz olgunlaşmamış çağında bu melekeleri çalıştırmak, vaktinden evvel yapılan hareketlerin ruhta doğurabileceği hoyratlıkları ortaya çıkardı.
2- Okul içinde yönetici ve öğretmenlerle işbölümü yaparak çalışma, öğrencinin, öğretmenlere ve okul yöneticilerine karşı saygısını azalttı.
3- Nihayet kültür kollarına, sınıfın ve okulun yönetimine ait çalışmalar, çok kere öğrenciye derslerini ihmal ettirici nedenler oldu.”(19)
Topçu, var olan eğitim sistemine karşı, milli okulu temel alan bir model önermektedir. Bu modelin temel özellikleri şunlardır:
“1- Ders, hakikatlerin araştırılmasıdır. Teknik ancak ilimlerin tatbikatı diye onlardan sonra ele alınmalıdır.
2- Öğrenci, hakikatlerin peşinde koşmayı meslek edinen insandır, gayesi manevi olgunlaşma olan bir mesleğin insanıdır, okulların diploma müşterisi ve geleceğin mevki dilencisi değildir.
3- Öğretmen, eğitim davasının asıl unsuru olduğu için, öğretmenlik meslek olmalı, öğretmenlerin ilim ve irfan seviyeleri yükseltilmelidir.
4- Okul, yabancı etkilerden uzak, siyasetten arınmış, ruhları birleştiren bir çatı olmalıdır. “( 20)
Topçu, eğitim konusunda, ilköğretim, ortaöğretim ve üniversite öğretimi konusunda yapılması gerekenleri konu edinmektedir. İlköğretim eğitimi şu esaslara göre düzenlenmelidir:
1- İlköğretim, çocuğa vatan ve tarih sevgisini aşılamalıdır.
2- Tabiatla birlikte olmayı hedef edinmelidir.
3- Okutulan kitaplar sömürgeci zihniyetten uzak olmalıdır.
4- Temel hayat bilgileri verilmelidir.
5- Ezber yerine tanıma ön planda yer almalıdır.
6- Ahlak eğitimi ihmal edilmemelidir.
Topçu’ya göre ilköğretimde ahlak eğitimi son derece önemlidir. Bu konuda son derece yetersiz bir durumda olduğumuzu savunan Topçu, bu konuda önlem alınması gerektiğini savunur. Ahlak eğitimi kişiliğin üç bileşeni olan maddi, manevi ve toplumsal bileşenleri ihmal etmemelidir. İlköğretim şahsiyetin inşa edildiği yerdir. Çocuklara ahlaki eğitim verilerek, fedakarlık denemeleri yaptırılmalıdır. Topçu’ya göre, “Çocuğa sadece daha iyi metotlarla daha kolay öğrenmeyi öğretmek, ilkokulun ilk ve asli hedefi değildir. İlkokul çocuğu bilginin adayı olarak değil, olgun insan, ahlaklı insan adayı olarak ele alınmalıdır.”(21)
Topçu’ya göre, günümüzde fen ve teknik bilgi adı altında ahlak eğitimi ihmal edilmektedir. Bu durum çocukta ahlaki yapının dumura uğramasına neden olmaktadır. Toplumsal etkiler, gazetelerin samimiyetsizliği, büyüklerin kötü örnekliği, siyasetin saldırgan seviyesizliği, spordaki vahşet sahneleri çocukların manevi yapılarını tahrip etmektedir. Topçu’ya göre bütün bu olumsuzluklara karşın, “Biz, öğretimden önce hayatı iyi bilen, kendini bilen, cesur, fedakar, vatansever, imanlı bir nesle ilköğretimin kutsal kapısını açmak zorundayız.”(22)
Topçu’ya göre eğitimin önemli bir aşaması da ortaöğretimdir. Ortaokul konusundaki düşüncelerini şöyle özetleyebiliriz:
“1-Tümüyle işlevsiz kalan ortaokul kaldırılmalı, ilk üç sene tek kol, son üç senede kollara ayrılarak eğitim yapılmalıdır.
2- Lise okumayacaklar için iki ya da üç yıllık iş okulları açılmalıdır.
3- Ortaokulun dersleri genişletilerek lise eğitimi yapılmalı, ilk iki sene fen ve kültür kolları, son yılda ise fen kolu matematik ve fen, kültür kolu ise felsefe ve lisan bölümlerine ayrılmalıdır.
4- Liselerin ilk üç yılında ilim zihniyeti verilmelidir.
5- Verilen dersler içerik olarak değiştirilmelidir.
6- Lise eğitimi ihtisaslaşmalıdır.”
Topçuya göre ortaöğretimin gayeleri şunlardır:
“1- Genel kültür vermek
2- Her ilimden bir çeşni tattırmak
3- Ruhun bütün melekelerini birbirleriyle düzenli olarak geliştirmek.” (23)
Topçuya göre lise programları oldukça yüklüdür, bu yüzden derslerin müfredatı azaltılmalıdır. Lise eğitimi mutlaka kollara ayrılmalıdır. Genç ruhlar, ayrı yollardan ve kabiliyetleri doğrultusunda yetiştirilmelidir.
Topçu lisede okutulan derslerin içeriğini de eleştirmektedir. Ona göre edebiyat dersleri, metin şerhleri ve edebiyat tarihinin ötesine geçmemekte, gençlere sanat kültürü ve ruh sevgisi uyandırmaya elverişli değildir. Tarih dersi, geçmişe ait bir dedikodu, efsanecilik ve vakanüvislik faaliyetidir. Oysa tarih dersi olaylar arasında nedensellik bağı kurmayı ve bugünün olaylarını anlamaya çalışan bir tarzda öğretilmelidir. Felsefe dersleri, sosyoloji, mantık ve psikoloji ve felsefe grubu derslerinden oluşmalıdır. Psikoloji felsefe dersinden önce okutulmalıdır. Ancak ana dilini bilmeyen gençlerin felsefe okumaları imkansızdır. Matematik dersi soyut düşünce açısından önemlidir. Matematik dersi formül ve teoremlere boğularak asıl maksadından uzaklaştırılmıştır. Fizik ve coğrafya derslerinde de formül ve şehirler, bölgelerin ezberletilmesi terk edilmelidir. Kimya dersleri de son derece verimsizdir. Bu dersler tabiat bilimleri bölümünde okutulmalıdır. Biyoloji derslerinde insan hayatına önem verilmeli ve hayvanların isimlerinin öğretilmesi terk edilmelidir. Yabancı dil sınıfları açılmalıdır. Liselerde ayrıca sanat tarihi dersleri okutulmalıdır. Ahlak bütün sınıflarda okutulmalıdır. Çünkü bu konuda önemli bir eksiklik vardır. Topçu, liselerde ekonomi dersinin de okutulması gerektiğini savunmaktadır.
Topçu liselerde verilecek din ve ahlak derslerine özel bir önem vermektedir. Din eğitiminde üzerinde durulması gereken bu eğitimin içeriğinin ne olacağı konusudur. Muhafazakarlar din dersinin okunmasını şart koşarken, devrimciler buna karşı çıkmaktadır. Din dersi, sınıf geçmek için konulan diğer derslerin seviyesine düştü. Yapılması gereken, içerik ve yöntem bakımından din dersinin nasıl öğretilmesi gerektiği üzerine kafa yormaktır. Din öğretimi okul yöneticilerinin takdirine bırakılmamalıdır. Bazı okul müdürleri kendilerine verilen inisiyatifi kötü kullanarak bu dersleri din ve İslam kültürüne muhalif öğretmenlere verdiler. Topçu’ya göre, “Dini hakikatlerin temeli ve kaynağı olan felsefenin ruh ve Allah konuları, yani metafizik yirmi yıldan beri lise programlarından çıkarılmış bulunuyor. Bilinmesi tehlikelidir diye Allah’ı, O’na götürecektir diye de ruhu felsefe eğitiminden dışarıya atanlar, dini hakikatlerin temelini kurutmak istemişlerdir.”(24) Topçu, tarih ve edebiyat derslerinin de İslam kültür ve medeniyetine ait konular büyük ölçüde tırpanlanmıştır.
Topçu’ya göre okullarımızda dini ve ahlaki eğitim hayati derecede önemlidir. Çünkü asrın hastalığı irade ve iman hastalığıdır. Tarihi maddeciliğin yıkıcı etkileri uzun yıllardan beri ülkemizde etkindir. Okulları sadece atölyeye dönüştürmek isteyen zihniyet, insanı yok etmektedir. İnsanı yok etmek medeniyeti yok etmektir. Çünkü bütün büyük medeniyetler insanlığın manevi kudretinden doğmuştur. Kuvvete dayalı teknik, kültür emperyalizmi, yabancı okullar, Amerikan kültür ve zihniyeti ahlak eğitiminin önündeki engellerdir. Amerikan pragmatizmini reddeden, manevi kültürün insan sevgisini yaşatan bir ahlak eğitimi verilmelidir.
Topçu’ya göre ahlak krizi derin bir kriz olduğundan din ve ahlak derslerinin bir saat verilmesi yeterli değildir. Bu derslerin mutlaka değerinin yükseltilmesi gerekmektedir. Din dersi eğitimin her kademesinde dini menkıbeler ve ahlak aşısı esas alınarak okutulmalıdır. Ortaokulda İslam tarihi, liselerde ise Kur’an’dan parçalar okutulmalı ve İslam felsefesi ile ilgili konular öğretilmelidir. Topçu, din eğitiminde önce dinin ne olduğunun belirlenmesini ister. Ona göre din, müspet ilim, ilim tarihi, mantık sistemi, sanat, efsane, telkin psikolojisi, iddia, dünya saltanatı, meslek değildir. Dinin hakikatinin ortaya konulması gerekir. Bunun için din üzerinden geçinen sahtekar şeyhler ortadan kaldırılmalıdır.
Topçu’ya göre, eğitim davamızın önemli bir bölümünü de üniversite eğitimi oluşturmaktadır. Yapılan üniversite reformuyla birlikte, üniversite eğitimi eskinin de gerisine düşürülmüştür. İlim alanında hiçbir yeni düşünce geliştirilememiştir. Üniversite kadroları hocaların menfaatleri doğrultusunda ilmi ölçütlere uyulmadan doldurulmuştur. Ahlaki bakımdan üniversiteler millete ışık tutacak, yol gösterecek yeterlilikten çok uzaktadır. Hukuki anlamda ise üniversitelerde çok sayıda hukuksuzluk yaşanmaktadır. Topçu’ya göre, her taraftan çürüyen bu kuruluşlar ortadan kaldırılarak yeniden inşa edilmelidir.
Nurettin Topçu’ya göre, eğitimin bir diğer önemli aracı da üniversitelerdir. Üniversitelerin fonksiyonları şunlardır:
“1- Üniversite, bir milletin kültür merkezi ve millet kültürünün kaynağıdır.
2- Üniversite, millet eğitim ve öğretiminin kurucusu ve düzenleyicisidir.
3- Üniversite, manevi sahada devletin müşaviridir. Devletin disiplin ve inzibat görevleriyle telakki ve inkişaf ettirme fonksiyonları aynıdır.”(25)
Topçu’ya göre üniversiteler ilim yuvaları olmalıdır. Eğitimin ideolojisi üniversitelerde oluşturulmalıdır. Ancak üniversiteler bu amaçlarından çok uzaktadırlar. Üniversitelerin ahlak davaları yoktur. Özerk üniversite anlayışı da son derece zararlı bir anlayıştır. Milli eğitimimiz üniversite başta olmak üzere her taraftan yıkılmaktadır.
Dipnotlar:
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Yayına Hazırlayan: Ezel Erverdi-İsmail Kara, Dergah Yayınları, s:13
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Yayına Hazırlayan: Ezel Erverdi-İsmail Kara, Dergah Yayınları, s:15
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Yayına Hazırlayan: Ezel Erverdi-İsmail Kara, Dergah Yayınları, s:15
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Yayına Hazırlayan: Ezel Erverdi-İsmail Kara, Dergah Yayınları, s:15
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Yayına Hazırlayan: Ezel Erverdi-İsmail Kara, Dergah Yayınları, s: 25-29
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Yayına Hazırlayan: Ezel Erverdi-İsmail Kara, Dergah Yayınları, s:30
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Yayına Hazırlayan: Ezel Erverdi-İsmail Kara, Dergah Yayınları, s:32
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Yayına Hazırlayan: Ezel Erverdi-İsmail Kara, Dergah Yayınları, s:34
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Yayına Hazırlayan: Ezel Erverdi-İsmail Kara, Dergah Yayınları, s:43
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Yayına Hazırlayan: Ezel Erverdi-İsmail Kara, Dergah Yayınları, s:43
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Yayına Hazırlayan: Ezel Erverdi-İsmail Kara, Dergah Yayınları, s:47
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Yayına Hazırlayan: Ezel Erverdi-İsmail Kara, Dergah Yayınları, s: 59
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Yayına Hazırlayan: Ezel Erverdi-İsmail Kara, Dergah Yayınları, s: 63
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Yayına Hazırlayan: Ezel Erverdi-İsmail Kara, Dergah Yayınları, s: 64
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Yayına Hazırlayan: Ezel Erverdi-İsmail Kara, Dergah Yayınları, s: 75-80
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Yayına Hazırlayan: Ezel Erverdi-İsmail Kara, Dergah Yayınları, s: 96
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Yayına Hazırlayan: Ezel Erverdi-İsmail Kara, Dergah Yayınları, s: 96
Nurettin Topçu, Ahlak Nizamı, Yayına Hazırlayan: Ezel Erverdi- İsmail Kara, Dergah yayınları, s: 52- 54
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Yayına Hazırlayan: Ezel Erverdi-İsmail Kara, Dergah Yayınları, s: 105
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Yayına Hazırlayan: Ezel Erverdi-İsmail Kara, Dergah Yayınları, s: 112-115
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Yayına Hazırlayan: Ezel Erverdi-İsmail Kara, Dergah Yayınları, s: 126
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Yayına Hazırlayan: Ezel Erverdi-İsmail Kara, Dergah Yayınları, s: 128
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Yayına Hazırlayan: Ezel Erverdi-İsmail Kara, Dergah Yayınları, s: 133-134
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Yayına Hazırlayan: Ezel Erverdi-İsmail Kara, Dergah Yayınları, s: 148
Nurettin Topçu, Ahlak Nizamı, Yayına Hazırlayan: Ezel Erverdi-İsmail Kara, Dergah Yayınları, s: 59-60
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
- NURETTİN TOPÇU VE EĞİTİM27 Haziran 2024 Perşembe 16:18
- KADER SİYASET DEPREM16 Eylül 2023 Cumartesi 13:30
- SEZAİ KARAKOÇ'A GÖRE DİRİLİŞİN İLKELERİ VE DİRİLİŞ İNSANININ ÖZELLİKLERİ5 Mayıs 2022 Perşembe 20:48
- İNTERNET VE AHLAK11 Nisan 2022 Pazartesi 00:05
- İLİM VE HİKMET YOLCUSUNA8 Haziran 2021 Salı 20:43
- İLİM VE HİKMET YOLCUSUNA20 Mayıs 2021 Perşembe 00:52
- Bir Dünyevileşme Biçimi: Dinin Araçsallaştırılması20 Mayıs 2020 Çarşamba 00:00
- Bir Kuşağın Öyküsü20 Mayıs 2020 Çarşamba 00:00
- Tevhidi Tedrisat İçinde Dini Eğitim Arayışı Olarak İmam Hatip Liseleri12 Nisan 2019 Cuma 20:08
- Cumhuriyet Modernleşmesi, Toplumsal Değişim ve Dil31 Ekim 2018 Çarşamba 17:34
- Bilal AKGÜLMAARİF MODELİ VE EĞİTİM ATMOSFERİ ÜZERİNE
- Hülya AKCEBEGAZZE ŞEHİTLERİNE
- Hasan UYARDİRİLİŞ NESLİNİN ÖNCÜSÜ: SEZAİ KARAKOÇ
- Yusuf YAVUZYILMAZNURETTİN TOPÇU VE EĞİTİM
- Osman DAĞSESSİZ ÇALIŞAN KAHRAMANLAR
- Mehmet ORMANBİR MÜTEFEKKİRİN İMTİHAN YAKLAŞIMI
- İsmail ULUÇAYXIX. ASIRDA BİR KÜÇÜK FİRAVUN: EVELYN BARING (LORD CROMER)
- Sabri KELEPÇETUFAN-I AKSA
- İ. HALİL TÜNÇMENGENÇLİK, ZİHİNSEL DİNAMİZM VE ANLAM ARAYIŞI
- Yakup ÇETİNKAYASEYYİD CEMÂLEDDİN AFGANÎ
- Akif AKMAN JÖN TÜRKLERDEN BUGÜNE ALGI YÖNETİMİ DERSLERİ
- Mehmet ÖZELPOST TRUTH (GERÇEKLİK SONRASI) ÇAĞDA FİLİSTİN SORUNUNU KONUŞMAK
- Bilge ÇAĞLANMODERN EĞİTİMLE DEĞİŞEN DİNDARLIK
- Veli KARATAŞ “AKLA VEDA” AKL-I SELİME DAVET
İMSAK | GÜNEŞ | ÖĞLE | İKİNDİ | AKŞAM | YATSI |
04:22 | 05:44 | 11:45 | 14:58 | 17:34 | 18:49 |