“ANTİK ÇAĞDAN GELECEĞE PARA” KİTABI ÜZERİNE / Köşe Yazısı - Haldun ÖRNEK

14.08.2020 03:55:02
Haldun ÖRNEK

Haldun ÖRNEK

 

“ANTİK ÇAĞDAN GELECEĞE PARA” KİTABI ÜZERİNE

Sosyal Tarihse eğer çalıştığın veya ilgi duyduğun veya okuduğun alan gün gelecek ve yolun iktisata düşecektir. Ne zaman  okumam gereken bahis iktisat olsa bir ter basar beni. Sanki çok iyi bilmediğim bir dilde yapılan bir konuşmayı dinler gibi anlayamadığım cümleler içinde anlayabildiğim kelimeleri seçmeye çalışır zihnim ve elimden gelen sadece bu kadardır. Meselenin yabancı iktisat terimleri olmadığını da belirteyim hemen. Metinde geçen tüm terimleri bilsem veyahut hiç terim olmasa da pasajda tatmin olacak kadar anlayamam okuduğumu, dinlediğimi ve hatta söylediğimi, yazdığımı…

Ama mesele tarihse… Demem o ki; bir kitapta, cümlede, şiirde ve hatta galiz bir sözde ya da iktisat / para bile olsa konu “Tarih” sözcüğü geçiyorsa -elimde değil- şöyle bir bakmadan, en azından bir kulak kabartmadan geçemem.

Bir programda hocanın bir tanesi “Paranın tarihini anlatan bir kitap.” diyince mecburen not ettim kitabın adını alınacak kitaplar listesine. Bir mesele üzerine yaptığım ön okumalarımla ilgili kitaplardan bazılarını temin ederken çıkan aksaklıklar da üzerine eklenince… Paranın tarihini ve felsefesini ucundan da olsa anlatan bu kitabı okumuş bulundum.

Kitabımızın adı, “Antik Çağdan Geleceğe Para”; yazarı ise internet tarayıcıları üzerinden ismini arattığınızda ekonomi üzerine dirsek çürüttüğü hemen anlaşılan “Dursun Ali Yaz”. Timaş Yayınları tarafından basılan kitap “Kaynakça” hariç 331 sayfadan oluşmaktadır.

Kitabımızın içeriğine geçmeden önce naçizane belirtmek isterim; kitapların kaynakça bölümleri şahsım için çok önemlidir. Çünkü kaynakça bölümleri sadece kitabın verdiği malumatın güvenirliğini arttıran bir bölüm değil, aynı zamanda konu hakkında okuyucunun daha geniş okumalar yapması açısından yol göstericidir. Bu minvalde kitap düzenli ve geniş bir kaynakçaya sahiptir. İlgililere ilam olunur.

Eser “Sunuş”, “Teşekkür ve Özür”, “Önsöz” ve “Giriş” kısımlarıyla konuya girmeden önce okuyucu epey sabırsızlandırmaktadır. Evet, bu kısımlarda da ufaktan konuya girilmiş olmakla birlikte girizgah bölümlerini okurken “Artık başlasak!” diye homurdandığımı itiraf etmeliyim. Sözün burasında İbni Haldun’u ve Mukaddimesi’ni hürmet ve minnetle yad ederim.

Kitabımız önsözLERi ve kaynakçayı saymazsak 8 bölümden meydana gelmektedir.

İlk bölüm olan “Paradan Önce” bölümünde insanlık tarihi bir kısım özel isimlendirmelerle kısımlara ayrılmış ve paranın “ruhu”nun oluşma süreci özetlenmiştir.

“Trampa Para” bölümünde “mahsül değişimiyle” alış veriş dönemine kısaca değinilmiştir. Yazar “takas” sözcüğünün bu alış veriş yöntemini karşılamadığını bu sebeple “trampa” sözcüğünü tercih ettiğini meselenin etimolojik boyutuyla birlikte ortaya koyar.

Toplumun genişlemesi, ürün çeşitliliği gibi bir takım sebepler artık trampa usulünü işlemez hale getirmiştir. Ve “Mal Para” dönemi başlar. Bu bölüm alış verişin belli bir mal üzerinden yürütülmesini konu edinir. Bölümün ışık tuttuğu dönemde insanlar ellerindeki malları yöreye ait sabit bir mal üzerinden satarlar ve alırlar. Yazar ilk “mal para”nın arpa olduğundan bahseder. İşleyiş şöyledir; elinizde hangi ürün varsa o ürünün fiyatını arpa üzerinden belirler ve arpa karşılığında satarsınız. Siz de elinizdeki arpa ile istediğiniz ürünü satın alabilirsiniz.

Fakat arpa, çay gibi ürünleri para gibi taşımak veya bozulmalarını engellemek zor olduğu için yeni bir dönem başlamıştır: “Tartı Para”. Bu bölümdeki bilgilere göre; insanlar değiş tokuş aracı olarak altın, gümüş gibi değerli madenleri kullanmışlardır. Aslında artık bu dönemde “modern para” ruhu oluşmaya başlamıştır, diyebiliriz. Zira trampa ve mal para dönemlerinde insanlar ürün karşılığı elde ettikleri paraları direk olarak kullanabilmekteydi fakat altın, gümüş yenilebilir veya kullanılabilir maddeler değildir; tıpkı kağıt para gibi.

Değerli madenlerle alış veriş devam ederken ortaya aşılması gereken şöyle bir problem çıkmıştır: Satıcı sattığı mal karşılığında aldığı altının ayarını ve gramını nasıl bilecek? İşte bu problem, yeni bir para formunun oluşturulmasını dayatmıştır ki; bu form “Madeni Para”dır. Bu bölümün konusu ise ayar ve gramajı sabitlemek adına devletler tarafından damgalı bir şekilde bastırılan bakır, gümüş gibi madeni paralardır.

Kitabın en uzun bölümünden bir tanesi olan bölüm ise “Kağıt Para”dır. Madeni paradan sonra kağıt paranın kabulü epey zor olmuştur. Bu dönemde kağıt paraya geçiş için birçok deneme yapılması icap etmiştir zira kıymetli madenlerden sonra kağıt insanlara hiçbir güven teşkil etmemektedir. Bu bölümde “paranın ruhunu” çok net bir şekilde görebilirsiniz. Paranın felsefesi üzerine en düşündürücü bölümler tam olarak bu noktada başlamaktadır.

“Sanal Para” bölümünü ilk gördüğümde aklıma Bitcoin vs. gibi sanal para diye tabir edilen konulara değinileceğini zannetmiştim lakin tam ters köşe oldum diyebilirim. Zira yazarın “sanal para” olarak zikrettiği “şey(?)” hayatımızda çok yaygın olarak kullandığımız bir “şey(?)” Bu bölüm hakkında hiç spoiler vermeyip fragmanla yetinmek istiyorum.

Nihai bölüm ise “Paradan Sonra” bölümüdür. Vaktin birinde ismi internette mevcut bir alim zata sorarlar: “3. Dünya Savaşı’nda hangi silahlar kullanılacak?” Zat bu soruya keskin bir cevap verir: “Üçüncüsünü bilmem ama 4. Dünya Savaşı taş ve sopalarla yapılacak.” Bu bölümü özetlemek için “Bu anektoda benzer fütürist mülahazalar” desem hadsizlik etmiş olmam umarım.

Kitabımız özetle bu ve benzeri mevzuları bahis edinmiştir.

Peki naçizane eleştirilerim nelerdir?

Özellikle “Madeni Para” kısmında yazarın Kristof Colomb ve Da Vinci hakkında paylaştığı anektodlar günümüz tarihçilerince doğruluğu tartışmalı hususlardır fakat yazar bu anektodları çok kesin bir üslupla zikretmekle kalmamış bu tartışmalı anektodlar üzerinden Osmanlı Devleti’nin yıkılmasını açıklamıştır. Kolomb’un II.Bayezid’den gemi ve finansman istediğini sahih bir rivayet kabul etsek dahi Osmanlı’nın yıkılması bu hatayla açıklanabilir mi? Olayı tersten okuyacak olursak; böyle bir olay yaşansa ve II. Bayezid Kolomb’un bu talebini kabul etseydi okyanus tecrübesi olmayan Osmanlı Coğrafi Keşifleri mi yapacaktı? Neredeyse tüm ticaret yollarını elinde bulunduran bir devlet neden başka yollar arasın ki? Kapitalist düzene ve sömürgeci bir zihniyete sahip olmayan Osmanlı, yeni yerler keşfetseydi batmaktan kurtulacak mıydı? Peki keşfettiği yerleri sömürmeyecekse nasıl ayakta kalacaktı?...

Sorular bu şekilde uzar giderken başka bir eleştiri daha yöneltmek istiyorum. Yazar kitapta saltanat rejiminin “Haram” olduğunu birçok defa zikretmektedir. Bence saltanat düzenine karşı olmak makul ve yerinde bir tutumdur fakat “Haram” demek işin farklı bir boyutudur. Kur’an’ın bir yönetim şekli emrettiği çok tartışmalı bir konudur. Kitab’da geçen istişare emri bir rejime mi yoksa bir yönetim prensibine mi işaret etmektedir? Peki “İslama göre yönetim şekli” bu eserin inceleme alanı içinde midir?

Son olarak başka bir mevzu da kitapta verilen etimolojik bilgi ve tespitlerdir. Eserin bu yönü hem övülmeye hem de eleştirilmeye layıktır. Kökenbilim tarih disiplini başta olmak üzere birçok sosyal bilim dalına yardımcı bir bilimdir. Dolayısıyla kitapta sözcüklerin etimolojileri hakkında verilen bilgiler çok kıymetlidir. Fakat kelime kökenleri çok muğlak bir alandır. Bir sözcüğün köken bilgisi verilirken başka köken ihtimalleri de dipnot olarak verilebilseydi güvenirlik açısından çok daha tatmin edici olurdu, kanaatindeyim.

Sonuç olarak diyebilirim ki; paranın felsefesi ve tarihi açısından giriş mahiyetinde okunabilecek bir kitap. Bir polisiye roman kadar sürükleyici ve bir aşk şiiri gibi akıcı…

 

Bu yazı toplam 1532 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.