Kur’an’ın Ahlakı ile Ahlaklanmak / Köşe Yazısı - Hülya AKCEBE

5.04.2017 18:32:14
Hülya AKCEBE

Hülya AKCEBE

 Kur’an’ın Ahlakı ile Ahlaklanmak

Rahman Rahim Allah’ın Adıyla

Neden ahlak? Neye göre kime göre ahlak? Nasıl bir ahlak? …

Konu ahlak olunca zihinlerimize yığınla soru birikiyor nerden başlayacağımızı bilemiyoruz. Soruları çözmeye çalıştıkça hayatımızdaki ahlak yoksunluğunu görüyor ve kendimizi sorgulamaya başlıyoruz. Peygamberin ahlakı ile aramıza giren uçurumların nedenini önce kendi hayatımızdan başlayarak irdelemeye çalışıyoruz.

O’nun ahlakı Kur’an’dı diyor annemiz. Sofrasını paylaştığı gece gündüz her anında onu gözleyen can yoldaşı,  eşi olarak Peygamberin ahlakının Kur’an olduğunu söylüyor. Yani bize öyle muhteşem bir ahlak anlayışı sunuyor ki Peygamberimiz, bu ahlak evde, dışarıda, çarşıda, pazarda, savaşta, refahta darlıkta ve bollukta çizgisini koruyor ve değişmiyor. Sabahın aydınlığında da gecenin karanlığında da değişmiyor. Bir adanışın nasıl olması gerektiğini bize öğretiyor. Bu ahlak anlayışı öyle bir noktaya geliyor ki Allah ‘ın ayetleriyle destekleniyor. Allah (c.c) da Peygamberine sen güzel bir ahlak üzeresin diyor. Bütün güzelliklerin kaynağı olan İslam güzel ahlak üzerine inşa ediliyor. El Emin olan bir adama insanları kurtuluşa götürecek bir emanet veriliyor. Emanet, adalet anlayışını temsilen ehline veriliyor.

Biz Peygamberin ashabına ahlak aşıladığını biliyoruz. Peygamberimizin tüm hayatı boyunca bize güzel ahlakı yaşayarak örnek olduğuna şahit oluyoruz ve buna iman ediyoruz. Peki, biz O’nun davasına varis olan Müslümanlar bu davanın neresindeyiz. Niçin böyle zillete mahkûm şekilde yaşamayı benimsedik. Elimizdeki emaneti neden hakkıyla taşıyamadık? Yoksa biz de inandık diyerek kurtulacağımızı sananlardan mıyız? Neden iman iddiamızı ispata yanaşmıyoruz? Peygamberlerin bile ağır imtihanlardan geçtiği bu davada böyle çekimser kalarak kurtulabileceğimizi nasıl düşünüyoruz.

Düşüncelerimizin bizi harekete geçirmesi gerekirken neden salih amellerden güzel ahlaktan bihaber yaşıyoruz. Namaz ile yalanı, oruç ile gıybeti, hac ile faizi nasıl hayatlarımızda birleştirebiliyor ve gün geçtikçe şahsiyetimizi yitiriyoruz. Aslında biz duruşumuzu heybetimizi hep “La” diyememekten yitirdik. “La” ile başladı kelime-i tevhid. Bize farkındalığı aşılamayı amaçladı seçici onurlu bir hayatın yol haritasını çizdi. Bütün zincirleri reddederek özümüze işlenen hakikati ancak Allah’ın davasında bulabileceğimizi bildirdi. Aciz olan insanın kendi başına savrulmaması için Allah bize Kur’an-ı bir hidayet ve rahmet olarak gönderdi. Çoklukta boğulan zihinlerimizi birliğe kelime-i tevhide davet ederek bize müthiş bir sekinet ve huzur hediye etti. Kitap ile bize özgür ve şahsiyetli yaşamanın formülünü öğretti.

Kitaba imanı olmayan adamdan biz şahsiyetli davranışlar bekleyemeyiz onun hayatında bir sınır bir ölçü yoktur. Böyle insanlar asla bize güven veremezler. Peki, soruyorum size hiç kimsenin hiç kimseye güvenmediği bir dünya gerçekten yaşanılabilir bir dünya mıdır? Kitaba imanı olmayanların davranışlarında ki tutarsızlık bir mantığa oturtulabilir neden çünkü adam inanmıyor onun bir ahlak anlayışına sahip olmasını beklemek abes olur. Bizim bu kitapla irdelediğimiz asıl konu inandıklarını söyleyip iman ettiklerini ilan etmelerine rağmen ahlak anlayışından yoksun olan Müslümanlardır daha doğrusu düşünceleri işgal eden bu bozuk algıdır. Evet, biz inandığımızı söyleyip hala nasıl yan çizebiliyoruz neden tüm hayatımızı Allah’ın boyasıyla boyamıyoruz. Bunun en büyük nedeni olarak biz Müslümanlarda kimsenin kalbi kırılmasın anlayışını gördük bütün izmlerle iyi anlaşan bir insan bir dava iddiasında bulunabilir mi bir duruşa sahip olabilir mi?   İman etmek Allah’ın davasına gönül vermektir, vazgeçmektir seni Allah’ın rızasından ayıran her şeyden vazgeçmek ve ancak vazgeçtikten sonra bütün köleliklerden,  Âlemlerin Rabbi olan Allah’a secde etmektir. İslam’a hicret etmek ve terk ettiğin yerlere asla geri dönmeyi istememektir.

Şimdi hep birlikte düşünelim odamızda koltuklarımız var gidip oldukça güzel bir koltuk takımı alıyor ve bunu da o koltukların yanına koymak istiyoruz. Sizce iki koltuk takımı bir odada nasıl birlikte durabilir. Çok saçma bir görüntü oluşur değil mi? Biz, İslam’ın çok güzel olduğunu söylüyor ama bu davayı eski koltuk takımlarıyla birlikte yürütmek istiyoruz oda olsun oda olsun anlayışı ile yanardöner bir hale bürünüyoruz. Olmaz dostlar olmaz. Gerçekten kendimizi Allah’ın davasına adamadan ahlakı Kur’an olanlardan olmaya çalışmadan ne yüreklerimiz ne evlerimiz ne okullarımız ne de sokaklarımız felaha kavuşmaz.

Bizim öncelikle kendi içimize dönüp dürüstçe yan çizmeden öz eleştiri yapmamız öne sürdüğümüz mazeretlerin aslında bir mazeret olmadığını kabul ederek yalnızca Allah’a kul olmaya çalışmamız ve yüreğimizdeki düşüncelerimizdeki düşlerimizdeki ayaklarımızdaki bütün prangaları kırıp atmamız gerekir.

Yeniden tüm hayatımızı kuşatan Allah’ın razı olduğu Peygamberin örnek olarak hayatıyla önümüze koyduğu güzel ahlaka dönerek işe başlamalıyız. Alışkanlıklarımızı terk etmeli, başkalarından değil önce kendimizden başlayarak yeniden bir dirilişi kuşanmalıyız. Çözüm yolları aramalı ümmet bilincini kuşanmalı Salih amellerle sabırla namazla düşünce ve eylem bütünlüğünde yola koyulmalıyız. Kur’an-ı okumalı Peygamberin hayatını araştırmalı sahabelerin hayatlarından hayatlarımıza örnekler bulmalı ve durmadan pes etmeden koşmaya çalışmalıyız.

Kalbimizi riyadan hasetten kıskançlıktan zandan arındırmalı ölü eti yemeyi bırakıp gıybetten tiksinmeli kardeşlerimize zulümden vazgeçerek birbirimizi Allah’ın rızasını kazanmak için sevmeyi öğrenmeliyiz.

Salih insanlarla beraber olmalı Salih insanlar çoğalsın diye elimizi taşın altına koymalı hidayeti yalnızca Allah’ın vereceğine iman ederek iyiliği emreden kötülüğü nehyedenlerden olmaya çalışmalıyız.

Dünyanın her yerinde inleyen mazlumların sesini duyan onlara yardım eden bu uğurda elinden geldiği kadar mücadele eden Müslümanlar olmalı hiç değilse bunun sancısını duymalıyız.

Elimizdeki son fidanı kıyamet kopsa dahi toprağa dikenlerden olmak için çalışmalı bir, on, yüz, bin kerede tövbemizi bozsak bin kerede yenilsek yine kalkmayı denemeli yoldan ayrılmamalı Allah’tan asla ümidimizi kesmeyerek kararlılıkla İslam’ın yollarında umutla koşmalıyız.

Allah düşünce ve eylem bütünlüğünde dengeli bir hayatın yolunda İslam’ın tavsiye ettiği güzel ahlak ile yol almayı ahlakı Kur’an olan Peygamberimiz ile aynı yolda dosdoğru koşanlardan olmayı öğrendiklerimizle amel etmeyi bizlere nasip etsin inşallah Rabbim günahlarımızı örtsün bizi affetsin cennetine girmeyi bize nasip etsin. Selam ve dua ile.

 

Kaynak: Ahlak Bilinci, Hüseyin Caneri, Düşün Yayınları

Bu yazı toplam 2998 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.