Türkiye’nin Eğitim Sorunları Ve Çözümleri / Köşe Yazısı - İsmet TANRIVERDİ

14.04.2017 08:15:51
İsmet TANRIVERDİ

İsmet TANRIVERDİ

Türkiye’nin Eğitim Sorunları Ve Çözümleri

Eğitim, tüm ülkeler için hayati bir meseledir. Bu nedenle bugün en çok üzerinde konuşulan, tartışılan konuların başında gelmektedir. Ülkelerin gelişmişlik düzeyi eğitimle paralel olarak değişir. Bir medeniyet için varoluşsal mesele olarak görülen eğitim, gelecek nesillerin şekillenmesinde kilit rol oynamaktadır. Bu nedenle eğitim sorunu halledilmeden diğer sorunların hiçbiri çözülemez. Bugün gerek İslam dünyasının ve gerekse ülkemizin yaşadığı bunalımın temelinde eğitimsizlik yatmaktadır. Hastalığın çoğaldığı zemin eğitim yuvalarıdır. İslam medeniyetinin çöküşü eğitimde yaşanılan çöküş süreciyle başlamıştır.  Okullarımızda bozulan eğitim her alana sıçramıştır. Bu kadar önemli olan eğitim nedir? Sorusuna birçok bir tanım getirilmiştir. Ülkemizdeki en yaygın tanıma göre eğitim; “Bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı olarak istendik yönde değişiklik meydana getirme süreci”  olarak ifade edilmiştir. Platon eğitimi, “bedene ve ruha mükemmellik vermek” olarak tanımlarken Çiçero ise eğitimi  “çocuğu insan haline getiren sanat”  olarak açıklamıştır.

Toplumlar sürekli değişim halindedir. Eğitim sistemleri de değişmektedir. Ancak Eğitim sistemimiz dünyadaki değişime ayak uyduramamıştır. Klasik yöntemlerle başarıyı yakalamamız mümkün görülmemiştir. Beklenen ihtiyaçlar doğrultusunda eğitim müfredatımızı yeniden güncellememiz ihtiyacı doğmuştur.

 “Bunun için dinamik, çağa uygun ve değişime ayak uyduracak sistem gereklidir. Yükselen paradigmaya ayak uydurmak, gelişen ülkelerin gerisinde kalmamak için değişime direnmek yerine, değişime ayak uydurmak ve gerekli yenilikleri yapmaktır. Ancak ülkemizde hiçbir zaman partiler üstü bir eğitim politikası oluşturulamamıştır. Hükümetten hükümete, hatta bakandan bakana değişen politikalar nedeniyle eğitim sistemimiz bir düzene oturtulamamış ve bir süreklilik kazanamamıştır. Değişen iktidarlar eğitim sistemini bir yap-boz tahtasına çevirmişlerdir.(1) Oysa eğitim programları toplumun manevi kodlarına uygun olacak şekilde olmalıdır. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren yüzünü Batıya çeviren iktidar sahipleri Batının değerlerini kopyalayarak milletimizin zihnine nakşetmeye zorlamışlardır. Batıdan eğitim ve kültürlenme normal iken, ancak bu yapılmayarak kendi değerleriyle savaşan bir toplum inşa etmeye zorlanmıştır. Bu nedenle toplumun hafızasını sıfırlamak için harf devrimi yapılmıştır. Böylece toplumun âlimleri bir gecede cahil bırakılmıştır. Büyük bir medeniyetin son büyük imparatorluğunun bakiyesi olan Türkiye adeta Batının maskarası olmuştur. Kopya ve taklit etmeye çalışılan Batı medeniyetinin değerleri bünyemize ur gibi yerleşerek Türkiye toplumunu hasta etmiştir. Yatağa düşen halk bir daha ayağa kalkma takatini bulamamıştır. Batının iş ahlakını değil yaşam tarzı örnek alınmıştır. DNA’mıza uygun olmayan eğitim sistemi, hiçbir şey yapamayan bir toplum inşa ettirdi. Batıdan eğitim ve tekniği alınması gerekirken, ancak bu yapılmayarak Batı kültürü ve yaşam tarzı alınmıştır. “Kültürel afazi” denilen geçici hafıza kaybı yaşatılarak tüm kavramlarımız unutturulmaya çalışıldı. Kendi değerleriyle barışık olmayan bir toplum inşa etmeye zorlanmıştır. Bu nedenle iktidara gelen hükümetler de eğitimin mantığını sorgulamak yerine yapay operasyonlar yapmışlardır. Bizim eğitim sistemimiz yamalı bohçaya benzer. Çok farklı ülkelerden parça parça eğitim tarzları kopyalanmıştır.  Ancak bu çözüm olamamıştır. Son yıllarda eğitim alanında büyük yatırımlar yapılmıştır. Okul, derslik, materyal çeşitliliğinde ciddi artışlar oldu.  Bütçenin en fazlası eğitime ayrıldı. Buna rağmen eğitim sistemimizde yılların getirmiş olduğu sorunlar devam etmektedir. Bu sorunlardan bazılarını incelemeye çalışacağız. Bu sorunlar:

1-Eğitim Müfredatından Kaynaklanan Sorunlar: Ülkemizde müfredatların sık sık değişmesi başlıca bir sorundur. Herhangi bir müfredat tam denenmeden ve meyvesi görülmeden değişmektedir. Eğitim uzun süreçli bir yol olduğundan yaz-boz anlayışı verimsizliği beraberinde getirmiştir. Maalesef ülkemizde ne kaliteli bir müfredat ne de kaliteli bir eğitim programı oluşturuldu. Esnek olmayan tek tipçi,  tornadan çıkmış insan profili öngören, ülke içindeki farklı etnik ve inanç kesimlerini yok sayan bir anlayış dayatılmıştır. Yetenekleri ve yaratıcılığı körelten, yenilikçiliğe kapalı analitik düşünmekten uzak bireyler yetiştirdi. Artık sık sık değişmeyen, çağın sorunlarına cevap verecek ve toplumun tüm kesimlerini temsil edecek bir müfredat gereklidir. “Okul öncesi eğitimi ilk seviye olarak diğer bütün eğitim için temel teşkil ettiğinden özellikle bireyin ilgi alanı oluşturması açısından önemlidir. Çünkü bu seviyede henüz bilinçli seçim olmadığından birey kabiliyetinin olduğu yöne fıtri olarak yönelecektir ve bu yönelimin keşfedilip o yöne doğru yürümesini kolaylaştırıcı bir eğitim verilmelidir.  İlköğretim bilgi ve bilim ağırlıklı değil değer ve yaşantı ağırlıklı olmalıdır. İlköğretim öğrencilere kimlik kazandırmalı ve hayatın anlamı, amacı ve bunların nasıl gerçekleştirilebileceği üzerine kurulmalıdır. İlköğretimde bilimsel eğitim olmamalı, dünya görüşü kazandırılır. İlköğretimden sonra ortaöğretimde kimlik kazandırmanın yanında bilgi ağırlıklı öğretim başlamalıdır. Üniversiteler ise bilimsel bilginin öğretildiği aşamadır. Artık uzmanlaşmaya geçilmelidir.”(2)

2-Ezberci Eğitim Sisteminden Kaynaklanan Sorunlar: Eğitim sistemimizde dersler yıllarca teorik olarak yapıldı. Laboratuvar, atölye, materyal vs. eksikliğinden dolayı uygulamaya dönük dersler yapılamamıştır. Öğretmenlerin de kolayına gelen bu yöntem ezberciliğe dayanmaktadır. Böylece öğretmenler aktif öğrenciler ise pasif haldedir. Beceri kazandırma etkinlikleri çok azdır. Bilgiler sınavlara dönük öğretildiğinden dolayı sınavlardan hemen sonra unutuluvermektedir. Okullardan mezun olan öğrenciler meslek bilgilerinden mahrum olarak mezun olmaktadır. Üniversiteyi kazanamadığı zaman açıkta kalmaktadır. Öğretilen bilgiler de hayattan kopuk kuru bilgilerdir. Günümüzde kısmen değişmiştir. Yapılandırmacı eğitim sistemi benimsenerek öğretmenlerin pasif öğrencilerin aktif olması hedeflenmiştir. Ancak ne kadar uygulanabildiği sorun olarak devam etmektedir.

3-Eğitimde Fırsat Eşitsizliğinden Kaynaklanan Sorunlar: Bölgeler arası, kentler arası, mahalleler arası ve köyler-kentler arası fırsat eşitsizliği bu sorunu ortaya çıkarmaktadır. Bazı bölgelerimiz cumhuriyetin kuruluşundan itibaren negatif ayrımcılığa tabi tutulmuştur. Bu bölgelerin başında Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri gelmektedir. Okulsuzluk yüzünden kız çocukları okula gönderilememiştir. Aileler Kız çocukları için “okuyup ta ne olacak” gibi saçma düşünceler içine girmişlerdir. Anne babaların okuryazar olmaması da eğitime verilen ilgiyi azaltmıştır.  Bugün bu bölgelerde terörün kaynaklarından biri de bu ideolojik eğitim ve eğitimsizliktir.  Göç alan kentlerde sınıfların kalabalık olması ve devamsızlık gibi sorunlar da eğitim başarısını düşürmektedir. Ayrıca Ailelerin ekonomik durumları özellikle fakir olmaları eğitim olanaklarından yeterince yararlanmalarını engellemiştir.

4-Fiziksel ve Materyal Eksikliğinden Kaynaklanan Sorunlar: Okullarımızda yeterli materyal ve fiziksel mekânlardan kaynaklanan sorunlar hala yaşamaktadır. Derslik son yıllarda çok yapılmasına rağmen bazı bölgelerde halen sorun olarak devam ediyor. Her ders çeşidine göre derslik oluşturulmadığı için başarı düşmektedir. Okulda İngilizce sınıfı, resim atölyesi, müzik atölyesi, spor kompleksi çok amaçlı salonlar, yüzme havuzları, zengin kütüphaneler ve akıllı tahtalar vs. bulunması eğitim sorununu kısmen çözecektir.

5-Kalabalık Sınıflardan Kaynaklanan Sorunlar: Göç alan illerde sınıflar kalabalık olduğundan okullar yetersiz kalmaktadır. Öğrenciler başarı durumlarına göre değil, gelişi güzel oluşturulduğu için sınıf içinde öğrenciyle birebir ilgilenme ihtiyacı doğmaktadır. Zaman yetmediğinden başarılı-başarısız ayrımı yapılmadan dersler işlenmektedir. Bu durum başarısız öğrencilerin dersi kavramada güçlük çektiği bilinmektedir. Basite indirgendiğinde ise başarılı öğrenciler mağdur edilmektedir. Öğretmenler bu ayarlamayı yapmada güçlükler çekmektedir. Bireysel farklılıklar çoğu zaman dikkate alınmamaktadır. Yine kalabalık sınıflarda disiplin sorunu ortaya çıktığından çoğu zaman gürültüden dolayı öğretmenler ve öğrenciler derse motive olamamaktadır.

6-Okul Yöneticilerinden Kaynaklanan Sorunlar: Yöneticilik bir meslek olarak görülmediğinden, liyakat ve ehliyete göre atanamadığından sorun olarak devam etmektedir. İdarecilik mesleği politikacıların insafına bırakılmayacak kadar önemlidir. Keyfi uygulamalardan kurtarılarak idarecilerin bağımsız düşünmesi ve hareket etmesi, uzun süreçli hedefler belirlemeleri konusunda rahat olmaları gerekir. Sürekli kendilerini emanetçi olarak görmemeleri ve bu alanda geniş yetki ve sorumluluklar alarak mesleğinde uzmanlaşmaları önemlidir. Yöneticiler, hizmet içi eğitimlerle yetiştirilerek mesleğini icra etmelidir. Öğrenci-öğretmen -veli psikolojisini iyi bilmelidir.  Her idareciye alanında yüksek lisansı yapma fırsatı ücretsiz sağlanmalıdır. Yöneticiler, öğretmen ve öğrencilere patronluk taslamak yerine liderlik yapmalıdır. Böylece okul ortamını samimiyet ortamına dönüştürerek başarıyı artırmış olur.

7-Öğretmenlerden Kaynaklanan Sorunlar: Öğretmenlerin nitelik ve nicelik yönünden yetersizliği başta gelen problemdir. Branş dışı atamalar, ücretli öğretmenlik uygulamaları, öğretmen maaşlarının düşük olması, halk nazarında gittikçe değerini yitiren meslek olması başlıca sorun olarak görülmektedir. Üniversitelerde verilen bilgilerin daha çok teori k ve alan dışı bilgiler olması öğretmenin meslek bilgisi ve performansını düşürmektedir. “Hiçbir şey olamazsan öğretmen ol” anlayışının olması saygınlığını yitirmektedir. Bazı öğretmenler, öğrenciyle duygudaşlık kuramadığından ve öğrencinin gönlüne girmesini bilemediğinden öğretmen- öğrenci iletişimi zayıf kalmıştır.  Öğretmenler, okuyarak araştırarak ayrıca hizmet içi eğitimlerle mesleki alanda eksiklerini tamamlamalıdır.

8-Öğrencilerden Kaynaklanan Sorunlar: Toplum olarak kitap okuma alışkanlığımız yoktur. Çocuklar da bundan nasibini almıştır. Son yıllarda sosyal medya araçları özellikle çocuklarımızı esir almıştır. Çocuklarımız TV. İnternet bağımlılığıyla birlikte zamanının çoğunu oyun salonlarında geçirmektedir. Aileler de buna çanak tutmaktadır. Velilerin Evlerine internet bağlamaları ve çocuklarının başarısını tabletlerle ödüllendirmeye gitmeleri ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

9-Sınavlardan Kaynaklanan Sorunlar: İçimiz dışımız sınav olmuştur. Sınavla oturup sınavla kalkıyoruz. Ülkemizde at yarıştırırcasına yapılan Sınavlar genellikle sonuç odaklı olduğundan daha çok teorik bilgilerle yapılmaktadır. Amaç sınavı geçmek olduğundan sınavlardan sonra bilgiler işe yaramaz hale gelmektedir. Sınavlar elemeye dayalı olduğundan yeni nesil arasında bireyselcilik, kıskançlık ve rekabet duygusu artmaktadır. Çocukların geleceği olarak görülen üniversite sınavları bazen üç, üç buçuk saate sıkıştırılarak geleceklerini çalabiliyor. Öğrencilerin psikolojileri üzerinde strese ve kaygıya dayalı ağır tahribatlar doğurmaktadır.  Lise öğrencilerinin her birisinin üniversiteye girme beklentisi ve şartlanmışlığı bu travmayı artırmıştır. Çünkü liselerden herhangi bir beceri kazanamadan mezun olan çocuklar üniversiteye yerleşememe ve işsiz kalma korkusundan başka çareleri kalmadığını düşünmektedir. Üniversite sınavları ölüm- kalım mücadelesi olarak görülmektedir.

10-Okullara Ödenek Verilmemesinden Kaynaklanan Sorunlar: Okul öncesi ve ilköğretim okullarına ödenek verilmemesi okul idarecilerini sıkıntıya düşürmektedir. Finansman sorununa bağlı olarak oluşan birçok okul ihtiyacı giderilememektedir. Özellikle köy okullarının idarecileri birçok küçük masrafı ceplerinden ve öğretmenlerden topladıkları bağışlardan karşılamaya çalışmaktadır. Gerek fiziksel mekânlarla ilgili sorunlar gerekse kırtasiye masrafları okulun eğitim kalitesini düşürmektedir. Ülkemizde işadamları ve varlıklı ailelerden yeri desteğin olmaması da ayrıca bu sorunu büyütmektedir.

11-Birleştirilmiş Sınıf ve İkili Eğitim Uygulamalarından Kaynaklanan Sorunlar: Köylerde birleştirilmiş sınıf uygulamasının olması eğitim kalitesini düşürmektedir ve bu uygulamadan geçen çocuklar dezavantajlı öğrenciler grubuna girmektedir. Böylece fırsat eşitliğinden yararlanamamaktadırlar. Bu uygulamanın bir an önce son bulması gerekmektedir. İkili eğitimle çocuklar yeterli eğitim alamamakta ve öğretmenler bu sisteme alışık olmadığından çeşitli güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Sınıfta grup çalışması öğrenci dikkatini ve motivasyonunu düşürmektedir. İkili eğitim uygulamasında sabahları çocuklar kahvaltı yapmadan çok erken okula gitmekte ve eve geç gelmektedir. Yoğun bir ders trafiği yaşandığından dinlenme ve beslenme süreleri çok kısa tutulmaktadır. Bu da eğitimin kalitesini düşürmektedir.

12-Okul-Aile İşbirliği Yetersizliğinden Kaynaklanan Sorunlar: Toplumun temeli ailedir. İlk eğitim ailede verilmektedir. Bu nedenle aile bizim için çok önemlidir. Aile eğitimiyle birlikte çocuğun gelişimine okul- aile birlikte sahiplenerek iyi sonuçlar elde edilmiştir. Okul yönetiminin elini güçlendiren ve çocukların daha iyi tanınmasını sağlayan öğrenci velileridir. Eğitimli aileler çocuklarıyla daha fazla ilgilenmekte ve çocuğun başarısına katkı sunmaktadır.

13-Rehberlik ve Yönlendirme Yetersizliğinden Kaynaklanan Sorunlar: Yetersiz danışmanlık hizmetlerinden dolayı çocuğun yanlış meslek seçiminin yanında okula uyum sorununda da sorunlar ortaya çıkmaktadır. Ayrıca ergenlik dönemlerinde şiddet olaylarıyla da karşılaşılmaktadır. Bu dönemlerde bilinçli bir eğitim ve yönlendirilme verilmesi önemlidir.

14-Okul Öncesinin Yaygın Olmayışından Kaynaklanan Sorunlar: Okul öncesinin ülkemizde yaygın olmayışı beraberinde ilköğretimde kalite sorununu getirmektedir. Eğitimin ilk adımı olan bu okullar çocuk karakterinin oluşumu bakımından önemli bir süreci tamamlamaktadır. Çocukta temel eğitimin tohumu bu dönemde atılmaktadır. Bu nedenle bu okullar yaygınlaştırılmalıdır. Bu okullara “çocuk bakıcılığı” gözüyle bakma anlayışı terk edilmelidir.

15-Meslek Liselerinden Kaynaklanan Sorunlar: Meslek liselerinin programlarının kalitesiz oluşundan dolayı ve uygulamaya dönük mesleki yeterlilik becerisi kazandırılmadığından bu okullardan mezun olan öğrenciler iş bulamamaktan şikâyetçi olmuşlardır.  Bundan dolayı veliler de bu okullara mesafeli durmaktadır. Hiç bir okula yerleşemeyen puanı düşük öğrenciler mecburiyetten tercih etmektedirler. Meslek lisesi öğrencileri sanayi merkezlerinin yanında kurularak çeşitli iş sektörlerinde uygulamalı eğitim ve stajlarını yapmalıdır. Böylece okulunu bitirdiği zaman üniversiteye yerleşmezse dahi meslek sahibi olmuş olur. Ama mevcut eğitim programı ne üniversiteye ne de mesleğe yerleştirebiliyor.

Değerlendirme Ve Çözümler

Mevcut eğitim sistemimizin yenilenmeye ihtiyacı vardır. Köklü bir müfredat değişikliği getirilmelidir. Bu müfredat milletimizin milli ve manevi değerlerini aşılayacak biçimde olmalıdır. Eğitimin temel felsefesi hoşgörülü, adaletli bir toplum yaratma, toplumun tüm kesimlerini kuşatıcı ve dinamiklerini harekete geçirecek içerikte olmalıdır. Politik söylemden ve müdahalelerden uzak bir anlayış hedeflenmelidir. Gelişmelere açık, çocuklarımızın yeteneklerini ortaya çıkaran, öğüten değil eğiten vasıflar taşımalıdır. Çünkü aptal sistemler yıllarca yanlış yöntemlerle çocuklarımıza ideoloji dayatıldı.  “Balık uçmaya, kuşlar yüzmeye” zorlandı. Bu konuda Albert Einstein in tespiti yerinde olmuştur. Einstein şöyle der:  “Öğrenmemi engelleyen tek şey aldığım eğitim olmuştur “ der. Misyon ve vizyondan yoksun nesiller yetiştirilerek çocukların hayalleri köreltildi. Bu bozuk sistemden kurtulmak için karakter eğitimini küçük yaştan(okul öncesinden) itibaren vermeyi öngören bir anlayış benimsenmelidir. Çünkü okul öncesi evre, birçok davranışımızın öğretildiği dönemdir. İlköğretimde kişilik kazandırma, ortaöğretim hem kişilik kazandırmanın yanı sıra bilgi öğretimi yapılmalıdır. Üniversiteler ise bilimsel bilgi ve uzmanlaşma eğitim süreci olarak yapılandırılmalıdır.

“Ahlak öğretimi” dersi okul öncesi dönemden başlayarak her eğitim kademesinde okutulmalıdır. Günümüzde gençlik arasında büyük bir bozulma ve yozlaşma söz konusudur. Din eğitiminden önce insan olmanın erdemliliği kazandırılarak sonrasında temel dini bilgiler öğretilmelidir. Günümüzün en büyük sorunu “adam gibi adam olma” meselesidir. Kaypak, korkak, kişiliksiz tiplerin yerine; sağlam inançlı, karakterli ve yürekli fertleri yetiştiren sistem kurulmalıdır. Öğretilen din de ayrıca problemlidir. Hikâyeler, menkıbeler ve rivayet kültüründen oluşan bazı yanlış bilgiler öğretilmektedir. Bu nedenle din eğitimi müfredatı değişmelidir. Bu programlarla din adamı değil din memuru yetiştirilmektedir.

Dini eğitim programları sağlam kaynaklardan öğretilirse toplum rüya âlemcilerinden, üfürükçülerden, kerametçilerden, mehdicilerden, din tüccarlarından kurtulmuş olacaktır.

Toplumun mimarları olan öğretmenlik mesleğine saygınlık kazandırmak gerekir. Öğretmenlik mesleğine giriş şartları değiştirilerek cazip bir ücret ve kaliteli eğitim programı getirilmelidir. Öğretmenler ve yöneticiler meslek alanında hizmet içi eğitiminden ve yüksek lisans programlarından geçirilmelidir. Öğretmenler, eğitimde meydana gelen değişmelerden haberdar olup ve okumayı sürekli meslek haline getirmelidir. Çünkü tüm mesleklerin kaliteli insan yetiştirme mimarı öğretmenlerdir.

Anne ve babalar yani veliler okulun paydaşları ve birer parçasıdırlar. Bu nedenle veli profili öğrencinin başarısını ve başarısızlığını etkilemektedir. Veli -okul işbirliği etkileşimi ne kadar iyi olursa başarıda o oranda artacaktır.

Politikacılar eğitimle sürekli oynamaktan vazgeçmelidir. “Eğitim programlarının düzenlenmesi çalışmaları katılımcı bir anlayışla gerçekleştirilmelidir. Bu sürece eğitimle ilgili her kesimden üst düzey yetkililer, eğitim uzmanları, öğretmenler, müfettişler, yerel yöneticiler, aileler, işverenler her kesimden sivil toplum liderleri ve öğrenciler olmak üzere geniş toplumsal kitleler dâhil edilmeli; işbirliği ve güç paylaşımı sağlanmalıdır (3)

Okullarımız fiziki mekânlar ve materyal bakımından zenginleştirilmelidir. Her dersin türüne göre derslik oluşturulmalıdır. Derslikler o dersle ilgili materyallerle donatılmalıdır. Uygulamalı eğitim için şartlar ve programlar iyileştirilmelidir.

Eğitimdeki fırsat eşitsizlikleri giderilmelidir. Tüm bölgelerimiz, kentlerimiz, mahallerimiz ve köylerimiz fırsatlardan eşit şekilde yararlandırılmalıdır.

Ezberci eğitim anlayışları terk edilmelidir. Basmakalıplarla papağan gibi öten ve sadece sınav odaklı anlayışların yerine hayata hazırlayan bilgiler verilmelidir. Sınavlı odaklı bilgiler sınavı kazandıktan sonra hemen buharlaşabilmektedir. Amacına ulaşan çocuklar bu bilgileri bir daha kullanamayacağı anlayışıyla hareket etmektedirler.

Okul öncesi dâhil tüm okullarımıza yeterli miktarda ödenek ayrılmalıdır. Kırsal kesimde ciddi bir sorun olarak durmaktadır. Okulun materyal eksiklerini ve kırtasiye giderlerini karşılayacak bir bütçe sağlanmalıdır. Böylece okul yöneticileri daha iyi hizmet üretebilecektir.

Hayatımız sınavlarla kuşatılmıştır. Çocuklarımız sınav dışında çalışmamaktadır. Çocukları hayata hazırlayacak programlar, yetenekleri geliştirecek uygulamalı eğitimler gereklidir. Sınavlar sadece bilgiyi değil yetenekleri de ölçmelidir. İlkokullarda deneme sınavları dâhil hiçbir sınav yapılmamalıdır.

Eğitim müfredatı veya sistemleri kadar bizim sorumluluk duymamız, gelecek adına bir şeyler ortaya koyma heyecanımız da önemlidir. Üretken ve şahsiyetli bir nesil inşa etmenin gayretini göstermeliyiz.

Bu ümmet, eğitimle minderin dışına atılarak tuş edildi. Hastalığın kaynağı ve başlangıç yeri eğitimdir.  Diriliş ve ayağa kalkmada eğitimle olacaktır. Hafızasına format çekilen bu millet, eğitimdeki değişimle tekrar şaha kalkacaktır. Kendi değerleriyle barışık yeni nesil, kutlu yürüyüşü devam ettirerek ayağına takılan prangaları paramparça edecektir. Şuna inanıyoruz ki Eğitim sorunu halledilmeden diğer sorunların hiçbiri çözülemez.

KAYNAKLAR

1-GEDİKOĞLU, T. (2005). “Avrupa Birliği Sürecinde Türk Eğitim Sistemi: Sorunlar ve Çözüm       Önerileri”, (Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi,  2005, S :10).

2-Prof. Dr. Alparslan AÇIKGENÇ: Bilgi Felsefesi (İstanbul: İnsan Yayınları, 1992)

3- Akt. Tutkun, 2010,S: 1011

 

Bu yazı toplam 14330 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar
Buse
17 Ocak 2019 Perşembe 14:08
14:08
Çok işime yaradı
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.