Teknik Kendi İdeolojisini Beraberinde Getirir mi? / Köşe Yazısı - Bilal AKGÜL

16.01.2017 20:16:03
Bilal AKGÜL

Bilal AKGÜL

 Teknik Kendi İdeolojisini Beraberinde Getirir mi?

Nazife Şişman’ın “Dijital Çağda Müslüman Kalmak” adlı eseri teknolojinin hayatımızın vazgeçilmez bir parçası halini aldığı günümüzde, kendi değerlerine, dinamiklerine bağlı kalabilmenin imkân(sızlık)larını ele alan bir kitap.

Tekniğin hayatı adeta dört bir tarafından kuşattığı bir zamanda salih amelin, takva üzerine kalmanın önündeki  “teknik riskleri” ele alması, teknolojinin yeni neslin yetişmesinde sahip olduğu tehlikeleri işlemesi kitabı önemli kılan faktörler arasında sayılabilir.

Şişman’ın, İslam ilim geleneğini âlim- kişi merkezli bir yere oturtması, alet-kitabı ikinci plana düşürmesi, modern çağın hızına belki ilk esaslı eleştirisi olarak görülebilir. Şişman’a göre tevhidi mesajların “kitap” boyutu elzem olmakla birlikte, her daim kitabın mesajının mücessemleştiği bir şahsiyet, bir model olagelmiştir. İslam dininin Peygamber Efendimiz’in şahsında mücessemleşmesi gibi. Yada diğer ideolojilerin belli bir kitleye ulaşmasında öncü şahsiyetlerinin rolünün belirginliği gibi…

Sokrat’ın eser bırakmamasını, kitabı ve kütüphaneyi bilgilenmenin önünde nerede ise bir engel olarak görmesi, temelde insanı unutkan yapma düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Ona göre kitap, zihnin düşmanıydı. Şişman’ın Sokrat’la ilgili yaptığı alıntının şöyle bir arka planından da bahsetmek mümkün: Sokrat’a göre bilgi, kişinin doğuştan sahip olduğu bir bilgidir. Öğretmenin görevi bu bilginin ortaya çıkmasına rehberlik etmektir. Esasında kişide varolan bilgiyi canlı tutmak dururken, bu canlılığı olumsuz etkileyecek, unutturacak araçlara yönelmek, onları ön plana çıkarmak Sokrat’a göre makul görünmemektedir.

Sokrat örneğinin destekleyen bir diğer örnek ise Gazali örneğidir. İlim tahsilinden sonra bir yolculuk esnasında tahsilini yaptığı kitapların hırsızların eline geçmesi, Gazali’nin ilim öğrenmede sahip olduğu düşünceyi ciddi manada etkilemiş, bilgiyi, heybesinde tuttuğu kitaplarla değil, zihnine yerleştirme ile mümkün olacağı kanısına ulaşmıştır. Yaşadığı bu olay Gazali’nin öğrenme-bilgilenme düşüncesi üzerinde köklü bir değişiklik yaratmıştır.

Nazife Şişman’ın bu örnekleri günümüz bilgi edinme yolları ile kıyaslanarak bir netice elde etmek imkân dâhilindedir.  Bilgilenmenin, malumat sahibi olmanın yollarının, görünürde bu kadar açıldığı bir dönemde düşünsel dinamizmin, derinliğin bu paralelde gelişmemesi, düşünce ve yorum çeşitliliğindeki sığlığı neye bağlamak gerekir? Görünen şu: Bilginin ve bilgiye ulaşma yollarının açık olması, tek başına, bilgilenme sürecinin sağlıklı işlemesine yetmiyor.

Bunun çeşitli nedenleri olduğu söylenebilir.

Günümüz bilgilenmesinin temel sorunlarından biri olarak hız ve popülerliğin olduğunu söylemek mümkündür. İnternetin farklı boyutları ile hayatımızın nerede ise tüm alanlarına müdahale etmiş olması, sadece sağlıklı bilgilenme ile ilgili bir problem ortaya çıkarmıyor, bunun yanında aracın zihnimizi, düşüncelerimizi; hatta ideallerimizi bile şekillendirmesine, etkisi altına almasına neden olmaktadır.

Çocuklar üzerinde yapılan bir araştırmada dikkat dağınıklığı ile internetle erken tanışma arasında kurulan açık bağ, çocukların nörofizyolojik gelişimlerinde teknolojinin etkisini afişe eden bir özelliktedir.

Şişman, “Web’de bilginin düzenlenmesinde en etkin aracın popülerlik sistemi olması, dolayısıyla bilgiye ve habere ulaşımda kitlelerin yönlendirici ve belirleyici bir role sahip olması, bilginin malumata evrilirken kaybettiği niteliğin bir göstergesi” olarak görür.

Bilginin öğrenme sürecinde nitelik kaybetmesi, oluşan tahribatı veya istikamet kaybını açıklamaya tek başına yetmez. Bilgide bu süreçte (hız, manipülasyon ve popülerlik gibi itici etkenlerden dolayı) meydana gelen nitelik kaybı, alıcının zihin ve davranış dünyasında tahribatlara neden olmakta, bakış açısını olumsuz etkilemektedir. Hızın egemen olduğu bir düzenden derinlik devşirmek çok da mümkün görünmemektedir. ” Uzun metinlere sabredemeyen, hızla intibak edip, hızla sıkılan,140 karakteri algılamaya ayarlı zihinleri Shakespeare gibi klasik metinleri okumaya ikna etmenin artık mümkün olmadığına kani olan edebiyat hocaları da var.”

 Panoptikon Örneği ve Peçe

Şişman‘ın verdiği Panoptikon örneği, hızın ve görüntünün nerede ise kutsallaştırıldığı günümüzün anlaşılmasında dikkate değer bir örnektir. Panoptikon düşüncesine göre, “her an gözleniyor olduğunun farkında olmak mahkûmlarda disiplin ve uyma davranışı olarak gösterir kendisini”

“Yaratan kendisi görülmediği halde her şeyi Gören’dir. Bu nedenle görenle görülen arasında hiyerarşik bir ilişki vardır. İnsanlar arasında da “göz”ün denetleyici etkisi nedeniyle görülenin hep hiyerarşik olarak aşağıda olduğu bir ilişki mevcut olmuştur. Mesela Malik Allula, Cezayir’de sömürgecilerin kadınların peçelerini açma girişimini bu hiyerarşinin tehdit edilmesiyle açıklar. Peçeli kadınlar, gören; ama görülmeyen bir konumda olduklarından hâkim sömürgeci \ tabi sömürülen hiyerarşisi ile uyumsuz bir durum sergilemektedirler.”

Gören ve görülen pozisyonuna birden hükmetme, bir tatmin-iktidar yaratma çabası, dijital çağın asli unsurları arasında görünmektedir. Birçok kültürde özel hayatın gizliliği esas olmasına rağmen, kişilerin özel hayatlarını kamuya sunmasının ne tür bir açıklaması olabilir?

Yaptığımız amellerin, gezdiğimiz mekânların, gördüğümüz kutsal mekânların yarattığı manevi doyuma odaklanmak yerine bunları kayda geçirip, fotoğrafını paylaşmanın yaratacağı haz nasıl bir haz ola ki? Kendimize odaklanmamız gereken yerlerde kendimizle kalamamamız, dinlenmek yerine dinlediğimizi sergilememiz nasıl bir motivasyonun ürünü olabilir?

Temelde imajın hüküm sürdüğü ve her şeyin görülmek üzere sergilendiği bir ortamda, Baudrillard, aslında görülecek hiçbir şeyin kalmamış olduğuna dikkatlerimizi çeker. Yine bir tüketim nesnesi haline gelen sanal ortamların üretimi gerçekleştirmesi maalesef ham hayalden başka bir şey değildir.

Şişman’ın vurguladığı Marks’ın şu sözü üzerine kafa yormakta fayda görüyoruz: ”Kapitalizm, gölgesini satamayacağı ağacı satar.” Teknoloji, nerede ise günübirlik hayatımızı kolaylaştırma adına bir şeyler üretmekte,  bir ağ oluşturmaktadır. Oluş(turul)an bu ağa takılmadan hayatı kolaylaştırmak gittikçe zorlaşmaktadır.

Bu süreç, bireysel çabaları anlamsız kılan bir dalga olarak, bizleri akıntıya kapılan bireyler pozisyonuna düşürmektedir. Kolaylığın yarattığı değişimin dinamiklerini çözmeden ve her teknolojik hamlenin beraberinde kendi ideolojisini getirdiği düşüncesini dikkate almadan içine girilecek kolaycılığın hayatımızda, kendi dünya görüşünün rengi ile ilgili bir gedik açabileceği aşikârdır.

Nazife Şişman’ın kitabı, dijital çağın bizde oluşturduğu ve oluşturabileceği zihinsel ve fizyolojik tahribatlarla ilgili faydalanılabilecek eserdir. Vesselam

 

Bu yazı toplam 6135 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.