İSLAM DÜNYASININ MODERNİZMLE İMTİHANI / Köşe Yazısı - Bilal AKGÜL

21.04.2015 22:22:26
Bilal AKGÜL

Bilal AKGÜL

İslam Dünyasının Modernizmle İmtihanı

“ Müslüman olsun başka bir dinden olsun herhangi bir gencin modern dünyanın çok güçlü cazibesine direnebilmesi oldukça zordur; çünkü bu yaşam tarzı nefsin ihtiras ve isyankâr unsurlarına hitab etmektedir. “

                                                                                                                         Seyyid Hüseyin Nasr

Modernizm, Batı menşe’li bir hayat tarzıdır. Kutsalı, maneviyatı kısaca Allah’ı yaşamın dışına iten, bireysel hazzı hayatın amacı haline getiren bir anlayıştır. Aile kurumunu ortadan kaldıran, günübirlik yaşamı kutsallaştıran, tabiatı yok etme üzerine bina olan bir anlayışın dünyayı sürüklediği nokta; ancak Allah’ı kıyamete zorlama olarak görülebilir.

Modernizmin, eğitim sistemimiz üzerindeki etkisi, mevcut anlayışın kurumsallaşması, bir hayat düsturu olarak pak dimağlara verilmesinin yarattığı sonuçlar,  eğitimcilerin konu üzerindeki çalışmalarını hayati kılmaktadır.

Buradan hareketle Nasr’ın deyimiyle,  Müslümanlara İslam’ın hakikati ile modern dünyanın mahiyetini esas alarak çizilecek bir ‘harita’nın, özellikle modern sahneyi dolduran zıt ve rakip güçlerin ve din aleyhtarı unsurların sersemletici dünyasında yaşayan Müslümanlara rehberlikte faydalı olacaktır.

Nasr’ın önemini vurguladığı haritanın Batı nezdinde problemli olan yönlerinden biri de Müslüman fertleri kuşatan bölgesel örf ve adetlerdir. Konuyla ilgili Nasr şunları söylüyor: “Hayatın sosyal, iktisadi ve siyasi alanlarına baktığımızda; burada işaret edilmesi gereken en önemli nokta çoğu genç Müslüman’ın içinde büyüdükleri İslam âlemi parçasının sosyal yapısıyla büyük oranda bütünleşmiş sahih İslami öğretilerle yine onları çevreleyen bölgesel örf ve adetler arasındaki farkın farkında olmalarıdır… . Batı’da modernistler tarafından İslam’ın toplumsal kurumlarına tevcih edilen hücumların çoğu, genelde İslam toplumlarında ve başka yerlerde yaşayan gayri Müslimlerin de paylaştığı ve fakat özel olarak İslam’la özdeşleştirilen modern olmayan kurumlara yöneliktir. “( *)

Günümüz İslam dünyası, dinin bireysel düzeyde yaşanması dışında bir bütün olarak Batı medeniyetinin (modernizmin) etkisi altındadır. Son üç yüzyıldır eğitimden sanata, bilimden teknolojiye, siyasetten felsefeye kadar birçok alanda Batı’nın gölgesinde varlığını devam ettirme arayışındadır. Yine tüm alanlarda oluşan bu ithal etme anlayışının her tür yozlaşmayı, tahribatı, dünyevileşmeyi beraberinde getirdiği ise izahtan varestedir.

Batı’nın İslam dünyasına vurduğu en büyük darbe kanaatimce ne teknolojisinin ne de biliminin yarattığı tahribatlardır. Batı’nın vurduğu en büyük darbe Müslüman zihinlerde yarattığı travma, kalplerde oluşturduğu taklit hastalığı ve kendi medeniyetine karşı içine girdiği aşağılık psikolojisidir.

Modern dünyanın kâinatı yozlaştırma çalışmalarına, kuşatıcı bir anlayışla, medeniyet birikimimizi merkeze alan bir perspektifle; ancak Kuran’ın gölgesinde karşı konulabilir. Müslümanların 14 asırlık birikimini dikkate almadan, adeta Amerika’yı yeniden keşfe çıkmayı çağrıştıran yaklaşımlar, zaman kaybının yanında kendi içinde tutarsızlıklar barındırmaktadır.

Oluş(turul)an atmosfer veya sistem, Kuran’ın –özellikle modern zamanlarda- anlaşılmasının önündeki psikolojik engeller kaldırılmadan yapılacak çalışmalar bireysel –şekilsel bir anlayışı, dünya görüşünü çoğaltma dışında bir katkı oluşturmayacaktır. Yine ümmet anlayışını, vahdet düşüncesini güçlendirmeyecek bir sistemin neticede Batı’ya hizmetten başka bir fonksiyonu olmayacaktır. Nitekim modernizmin en çok tahrip ettiği alanlardan biri ümmet anlayışıdır, Müslümanların birliğinin önüne koyduğu yapay engellerdir (milliyetçilik, mezhepçilik vb.)

Nasr’a göre hâlihazırdaki durumda İslam, Müslümanlar arasındaki güçlü konumunu sürdürmektedir; fakat bu dinin meydana getirdiği medeniyet ve toplumsal düzen zayıflamış ve İslam’ın doğuşundan bu yana tarihinde görmediği inanılmaz boyutlardaki tehlikelerle karşı karşıya kalmıştır.

Tarihte İslam medeniyetinin en güçlü olduğu dönemlerde Kur’an’ i referansla ortaya çıkan ve adeta İslam medeniyetinin köküne kibrit suyu döken Haricilerden, günümüzün uç marjinal hareketlerine (çağdaş Haricilerine) kadar beslendikleri ana kaynak Kur’an olmasına rağmen, nice kıyımlara, katliamlara imza atmalarının atmosferini, arka planını, anlayışlarını bilmek hem darbeyi nereden aldığımız ile ilgili hem de modern zamanın ruhuna uygun bir anlayışın oluşturulmasına katkıda bulunacaktır.

Müslüman aydınlar, imanın sosyal yaşamdan çekilmesini İslam dünyasının geri kalmasının temel nedenleri arasında saymışlardır. Alpaslan Açıkgenç’in referansı ile söylemek gerekirse  “ahlaki cihadı merkeze alan fikri bir cihad “ günümüz Müslümanlarının yeniden ileri bir medeniyet kurmalarına katkıda bulunacaktır.

“(Ey Muhammed, inananlara) De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım ve akrabanız, kazandığınız mallar, kötüye gitmesinden korktuğunuz ticaretiniz ve hoşlandığınız meskenler, size Allah ve Resulünden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, o zaman Allahın emri gelinceye kadar bekleyiniz. Allah yoldan çıkmış topluluğu doğru yola iletmez. (Tevbe-24) Açıkgenç’e göre burada geçen Allah yolunda cihad, bugün temel eksikliklerimizden biri olan bilimsel açıdan geri kalmışlığımız olduğuna göre, bu yolda mücadele etmek, Allah yolunda yapılacak en büyük cihaddır.

Peygamber(a.s)’nin hayatında konuyla ilgili birçok örnek verilebilir. Suffe ehli bu konudaki en bilinen örnektir. Zamanının çoğunu ilim öğrenmeye, bilim sistemi oluşturmaya adayan bu grubun Peygamber (a.s) tarafından kollanması dikkate değerdir. İslam’ın hem sistem olarak hem de nicelik olarak sınırlı olduğu, her taraftan kuşatma altına alındığı bu dönemde dahi öğrenmeye, öğretmeye verilen bu önem İslam’ın medeniyet tasavvurunu anlamada önemli bir göstergedir.

Sahip olduğu tarihsel tecrübe ve temel kaynakları dikkate alarak günümüzün modern problemlerine alternatif üretebilecek çalışmalar, süre giden yozlaşmanın ortadan kalkmasında hayati önem taşımaktadır. Buradan hareketle toplumu ahlaki yönden eğitecek bir eğitim müfredatının varlığını  “kâmil insan“ yetiştirmenin olmazsa olmaz şartı olarak görüyoruz. Eğitim sistemi eksikliğini-ihtiyacını gerek yerel koşullarımızda gerekse ülke koşullarında öncelikli bir ihtiyaç olarak görüyoruz.

Bunun için öncelikli olarak kendi medeniyet birikimimizi, tarihimizi öğrenmemiz gerekir. Buna paralel olarak özelde ise eğitimci olarak Müslümanların eğitimle ilgili tarihteki uygulamalarından, tecrübelerinden istifade etmemiz gerekir. Daha sonra Batı’nın bu alandaki birikiminden istifade edilmesinin gerektirdiği söylenebilir.

Sıçrama yapan her medeniyetin beslendiği bir ana damarın, tarihsel bir arka planın mevcut olduğu izahtan varestedir. Medeniyetimizin kâşifi Fuat Sezgin’in tespiti ile ; “bilimler tarihi insanlığın müşterek malıdır… Bilimler sıçramalar yapmıyor, esasında yavaş yavaş tekâmül ediyor. Yani insanlar keşfetmiyor, geliştiriyor. “ Bilimler tarihinde Müslümanların sekiz yüz yıllık yaratıcılık merhalesinin görmezden gelinmesi ise anlaşılacak gibi değildir.

Batı eğitim sisteminin yarattığı tahribatları-travmaları izale etme, İslami anlayışı merkeze alan bir eğitim müfredatı ile mümkündür. Görünen, bu alanda ciddi kalifiye insan problemi olduğudur. Toplumumuzda bakir olan İslami eğitim alanında faydalı olmaya çalışan bir anlayış oluşturmak, bu anlayışı güçlendirmek eğitim alanında hizmet eden her Müslüman’ın hedefleri arasında bulunmalıdır.MM öğrenme imkânı bulabilirler. “

 

* Genç Müslüman’a Modern Dünya Rehberi, Seyyid Hüseyin Nasr, İz Yayınları

 


 

 

 

Bilal AKGÜL

 


 

 


Bu yazı toplam 3394 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar
Hasan Uyar
24 Nisan 2015 Cuma 17:47
17:47
Nasr, genç Müslümana, kendi inancı doğrultusunda modern dünyaya vereceği bir cevabı olduğunu hatırlatmış, her bakımdan içi daralan bu modern dünyaya ancak İslam’ın nefes aldırabileceğini anlatmaya çalışmıştır. “Batı, İslam’ı kendi bakış açılarına göre inceleyen pek çok şarkiyatçı (oryantalist) yetiştirmiştir. Ancak İslam dünyası bilimden sanatına, dininden toplumsal hareketlerine kadar Batı uygarlığının değişik yönlerini İslami bakış açısıyla inceleyebilecek evsafta çok az garbiyatçı çıkarmıştır.” (Kaleminize sağlık)
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.