GÜNDEMİMİZ / Köşe Yazısı - Esma BOZKURT

30.10.2020 22:02:55
Esma BOZKURT

Esma BOZKURT

 

GÜNDEMİMİZ

İslam dünyası 16 ve 17. yy’dan itibaren yavaş yavaş gerilemeye başladı. Müslümanlar bu yüzyıla kadar ki ihtişamını Kur’an’ın da ilk emri olan ilmi çalışmalarına borçluydu. Bu emir medeni toplum halinde örgütlenmiş insan toplulukları tarafından yaşanıldığı için kendini tarihe kabul ettirmiş ve bu İslam dünyasının altın çağını yaşamasının en önemli etkeni olmuştur. Orta Çağ’da parıldayan, gözleri üzerine çeken İslam dünyası ne zaman “Oku!” emrine ihanet etti, o zaman Malik Bin Nebi’nin deyimiyle ihanete uğramış bir fikir olarak intikamını aldı. Müslüman saflarda güneş batmaya başlayıp çöküş kaçınılmaz olarak karanlık iyice yaklaştı. O güne kadar asıl karanlığı yaşayan Batı, Rönesans ile birlikte hızla gelişip yükselerek diğer toplumlara emperyal bir gözle bakmaya başladı.

O sırada İslam dünyası, sömürgeci ve oryantalistler sebebiyle Batı kültürünün en ağır darbesini yemekteydi. Bu darbe müslümanlarda çifte etki ortaya çıkardı. Bir yandan aydınlarda aşağılık kompleksi oluşturup yenilgiyi kabule götürürken, diğer yandan bunu telafi etme gayretine geçtiler. Müslümanlar için bu aşağılık kompleksinden kurtulmanın yegane yolu, o dönemde, geçmişle övünme yoluna başvurmaktı. Bu övgü edebiyatı Batı tarafından en iyi şekilde kullanılarak müslümanları geçmişin harikalarıyla mest edip uyuttu. Onları uyuttuğu esnada boş durmayan Batı böylece müslümanların gündemlerini belirlemede büyük bir rol oynadı. Müslümanların sorunlarını onlardan önce ele alıp incelemiş, kendi kalıbında çözüm yolları ortaya koymuştur.

Malik Bin Nebi “İdeolojik Savaş Ajanları” kitabında bu hususa şu şekilde değinir:

“Günümüz müslüman toplumlarında, biri veya birileri, bu toplumun herhangi bir meselesi üzerine eğilecek olsa, görecektir ki, sömürgecilik, söz konusu problemin üzerinde, ya daha önce düşünüp bir çözüm ortaya atmış, ya da onu inceleme yolundadır. Bir başka deyişle, sömürgecilerin ajanları, konuya ya daha önce eğilmiş veya eğilmek üzeredirler.” sözleriyle Batı’nın müslümanların gündemine hakim olup bunun dönüştürücü gücünü gözler önüne sermektedir. Bu durum aslında günümüzde de pek bir değişikliğe uğramamıştır. Tarih değişmiş ancak acı hadise aynı şekilde devam etmektedir.

Günümüzde bu etkiyi en iyi şekilde yapan, Müslüman’ın gündemine hakim olan yapı, medyadır. Kitleleri yönlendirme, etkisi altına alma, bilgilendirme, gibi bir çok açıdan etkisi altına aldığı açıktır. Medya toplumsal yapı içinde güçlü bir unsurdur ve toplumsal yapıya önemli ölçüde şekil vermektedir. Yayınlanan televizyon dizileri, eğlence-yarışma programları, sosyal medya hesapları aracılığıyla yapılan canlı yayınlar, haberler, açık oturumlar vs tüm canlılığı ile Müslümanların gündeminde önemli bir yere sahip olmaktadır. Müslüman gençlik kendine dair yeni gündemler daha doğru bir ifadeyle davasının sürüklemesi gereken gündemler oluşturmadıkça iç ve dış mihrakların medya aracılığı ile öne sürdüğü gündemle meşgul olup asıl meselesinden uzak bir biçimde uyutulacaktır. Bu şekilde sahte problemlerle vakit öldüren İslam toplumu ve gençliğinin gerçek meselelere eğilme fırsatı kalmayacaktır. Tabi bu sahte meseleler her İslam ülkesi için ayrı bir görünümle gündem olmaktadır. Ülkemizde olduğu gibi tüm ülkelerin ortak sorunlarından biri olan ırkçılık zehirini medya çok iyi bir şekilde topluma akıtarak günceli Müslüman’ın gündemi yapmayı başarmıştır. Maalesef ki bu sorun yalnızca gündem olmakla kalmayıp kanlı çatışmalara sebep olmuş, bir takım boş ideolojiler peşine sürüklemiş, böylece kişileri asıl meselelerinden uzaklaştırarak toplumu zayıflatmıştır.

Yine ülkemizde gündem ile ilgili boşluklardan birini medyada tartışılan İslami meselenin içeriğinde görebiliriz. Tartışılması, konuşulması, çözüm yolları aranması gereken onca önemli meseleler varken her sene düzenli olarak orucu bozan durumlar, imsak vaktinin başlama saati-dakikası gibi ezber bilgiler üzerinde konuşmalar döner durur. Bu şekilde sahte meseleler tam bir aldatma ve oyalama vazifesi görmüş, İslam dünyası günceli, gündemi yaparak asıl meselesinden uzaklaşmış; giderek ruhunu, etkisini kaybetmeye başlamıştır. Yine Malik Bin Nebi bu hususla ilgili:

”Tarihin en kesin dönüm noktalarında, herhangi bir topluluk varlığını tehlikeye düşüren şey, o toplumdaki vasıtaların kıtlığı değil, aksine , fikirlerin yetersizliğidir. Kendi fikirlerimizle doldurulamayan her ideolojik boşluk, bize zıt ve yabancı düşünceler tarafından işgal edilir.” Kendi ana fikirlerini, kendisine yön verecek düşünceleri bizzat kendisi imal etmeyen bir toplum, ne kendi tüketim maddelerini üretebilir; ne de kendi donatım malzemelerini…

Malik Bin Nebi’nin de belirttiği gibi ekonomik anlamda bağımsızlığımız için de kendi düşünce ve tartışma konularımızı bizzat kendimiz belirlemek zorundayız. Kesin bir şekilde ekonomik bağımsızlık, aynı ölçüde fikirlerin etkililiğini arttırmaya da katkı sağlayacaktır.

Nebi’ye göre; yaşanılan bu sonucun sebebi ihanete uğrayan fikirlerdir. Yani bozgunların, fikri anlamda kıtlığın en önemli sebebi ilk ve temel modeline uymayan, orijinalinden uzaklaştırılmış, ihanete uğramış fikirlerdir. Tabi fikrin olmayışından dil de nasibini alır ve büyük ölçüde etkilenerek sığlaşır. Malik bin Nebi bu hususu da şöyle vurgular:

“...Böylesi fikir özürlü toplumlarda, bütün yük kelimelere yüklenir. Oldukça dokunaklı sözler, aşırıya kaçan ifadeler kullanılır. Mesela, herhangi bir olay hakkında açık ve sade bir fikir vermek varken ‘çok vahim’ demek ihtiyacı duyulur. Kısacası ortada fikir yoksa, her kullanılan kelimenin konuyu aydınlatmak yerine, ona bir karanlık daha eklediği sadece laf kalabalığı vardır.” Görüldüğü gibi toplumun dil yapısı, kullanılan ifadeler fikirlerin ne derece ihaneti uğradığının göstergesidir.

Bu sebeple İslam dünyası olarak sahte gündemlerle meşgul olup uyuşmak yerine, tek ölçümüz ve yegane başvuru kaynağımız olan İslam’a, yani Kur’an’ın bize açmış olduğu ufuğa dönmektir. Zira Kur’an meşalesi ilk emri olan “Oku!” kelimesinden itibaren fikri ortamda ve bizzat zihni yapılarda dört dörtlük, köklü değişiklikler yaparak en zirve dönemin aktörü olmuştur.

 

(İlahiyat Okumaları sunum metnidir.)

Bu yazı toplam 2545 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.