Bir Sömürme Aracı Olarak Oryantalizm / Köşe Yazısı - Bilal AKGÜL

20.10.2016 13:15:29
Bilal AKGÜL

Bilal AKGÜL

Bir Sömürme Aracı Olarak Oryantalizm

Son yaşanan 15 Temmuz darbe girişimi dâhil, ülke üzerinde yapılan çalışmaların, planların anlaşılmasında emperyalist ülkelerin etkisini göz ardı etmek akla ziyandır. Sömürgeciliğin keşif kolu olarak adlandırılan doğu araştırmacıları(oryantalistler), bu açıdan üzerinde durulmaya değer bir alandır. Bu, hem Müslümanlar üzerinde yapılan hesapların deşifre olması, hem olanı, mevcut hali iyi anlamada, hem de gelecekle ilgili atılacak adımların sıhhati açısından elzemdir.

Konuyla ilgili en önemli gördüğümüz eserlerden biri Suriyeli bilgin Mustafa Sıbai’nin “Oryantalizm ve Oryantalistler-zararları-zararları ” adlı çalışmasıdır. Bu yazımızda özellikle Sıbai’nin düşüncelerinden hareketle oryantalistlerin hedeflerini, kullandıkları vasıtaları ve ulaştıkları sonuçları işlemeye çalışacağız.

Neyi Hedeflediler?

Oryantalistlerin temel amacı son yüzyılda fiili olarak sona erdirmek zorunda kaldıkları sömürme faaliyetlerini farklı bir şekilde de olsa devam ettirecek, sömürülen ülkelerin tam anlamıyla bağımsız olmalarını engelleyecek, dünya üzerindeki hegemonyalarına çomak sokacak her türlü karşı eylemden uzak tutacak bir sistem, bir çark kurma diyebiliriz.

Kapitalist ve emperyalist çarkın işlemesine engel olabilecek her tür alternatif düşünceyi ve hayat tarzının oluşumuna- gelişimine engel olmak, istikametinden düşürmek veya bu gibi alternatif çarklarla ilgili sıhhatli bir algının önüne geçmektir.

Bunun için de özellikle alternatif medeniyetlerle, hassaten İslam medeniyeti ile ilgili tahrif yolunu kullanarak kurdukları çarkın devamını sağlamayı hedeflediler.

Özellikle yaptıkları kaynak araştırmaları ile işlerine yarayacak her tür bilgiyi ön plana çıkarıp, amaçlarına hizmet edecek şekilde yoğurup, “ilmilik” adı altında piyasaya sürmeleri bu anlamda dikkate değerdir.

Ne Yaptılar?

Geçmişi daha eskilere dayanmakla birlikte sistematik olarak 19. asrın üçüncü çeyreğinde 1873 yılında Paris’te ilk oryantalistler kongresi toplandı. Bu tarihten itibaren Doğu ülkelerinin sosyal yapısı, dinleri ve medeniyetleri gibi konularda tebliğlerinin sunulduğu ve tartışıldığı kongreler birbirini takip etti. Aynı kongreler günümüzde de yapılmaktadır.

Bu minvalde en çok dikkatlerini çeken konular İslamiyat ve Arap Edebiyatı olmuştur. Batı sömürgeciliğinin Doğuda gelişmesinden sonra ise oryantalizm, bütün Doğu dillerini, örf adetlerini, medeniyetlerini, Doğu illerinin coğrafyasını, burada yaşayanların gelenek ve göreneklerini, konuştukları dillerin en meşhur lehçelerini araştırmaya başlamışlardır.

Oryantalistler geliştirdikleri değişik ilmi metodları kullanarak yaptıkları araştırmalarla Müslüman halkın çoğunlukta bulunduğu Afrika, Orta ve Uzak Doğu ülkelerinin güç kaynağı olan manevi değerlerine eğilerek bunları tarafsız bir görünüm altında çeşitli yönlerden incelemişlerdir.

Ele aldıkları bütün konuları bir yandan istedikleri gibi yorumlayarak, diğer taraftan son derece ustalıkla sokuşturdukları fikirlerle saptırarak işlemişlerdir. Böylece bu ülkelerde yaşayan özellikle aydın zümrelerin kültür, inanç, duygu ve düşünceleri üzerinde tesirli olmuştur.

L. Massignon ’un; ”Onların her şeyini tahrip ettik. Felsefeleri, dinleri mahvoldu. Artık hiçbir şeye inanmıyorlar. Derin bir boşluğa düştüler. Anarşi veya intihar için olgun hale geldiler” ifadesi oryantalistlerin neyi hedefledikleri konusunda net bir fotoğraf sunuyor.

Kültürleri kendi kaynaklarından (tabiri caizse vurmayı) incelemeyi hedefleyen oryantalistler yazma eserlere büyük bir önem vermişlerdir. 19. asrın başlarında Avrupa’ya kaçırılan sadece yazma kitapların sayısının 250.000’i aştığı dile getirilir. Bu sayı bugüne kadar durmadan artmıştır.

Kullandıkları Vasıtalar

Haçlı seferlerinin askeri ve siyasi yönlerden hezimetle sona ermesinden bu yana Batılılar, İslamiyet’ten başka yollardan intikam almak fikirlerinden bir an olsun vazgeçmediler. Bunun için de ilk denedikleri yol, onu tedkik ve tenkit etmek oldu.

Oryantalizmin oluşumunda kilisenin baskın bir etkisinin olduğu söylenebilir. Emperyalist ülkelerde kilise ve dışişleri bakanlığı ile yan yana yürümekte; bu iki kuruluştan geniş çapta destek görmektedir. Bir kaçı hariç tutulursa oryantalistlerin hemen hemen hepsi ya rahip, ya sömürgeci zihniyetin temsilcisi ya da Yahudi’dir.

Bunlar Goldziher, Mergoliouth ve daha sonra Schacht’ın eserlerinin Batılı şarkiyat talebeleri ile Arap ve İslam ülkelerinden doktora yapmak için gelen talebelerin ellerinde asıl kaynaklar olarak bulunmasına büyük gayretler sarf etmektedirler. Bilhassa doktora talebelerinin konu bakımından İslamiyet’in gerçek yönünü aksettirecek veya oryantalistlerin hilelerini açığa çıkaracak tezler hazırlamalarına asla müsaade etmemektedirler.

Kullandıkları alanlardan biri edebiyattır. Onlara göre yeni edebiyatın (kendi zihinlerine uygun edebiyatın) belirtileri ancak 19. Yüzyılın sonlarına doğru görülmeye başladı. Bu yeni edebiyat akımının öncüleri daha çok Amerikalı misyonerlerin gayretleri ile yetişen Lübnanlı Hristiyanlardı. Uluslararası bazı ödüllerle devşirilen bazı yazarlara çeşitli ödüllerin verilmesi, taltif edilmesi bu anlamda dikkate değerdir.

Burada ön plana çıkarılan şahsiyetlere ve özelliklerine bakıldığında emperyalist emellerine hizmet amacının ön planda olduğu görülmektedir. Hallaç’ın ön plana çıkarılan yönlerine bakıldığında bunu görmek mümkündür. Müslümanların istisna ve uç şahsiyetlerinin, yine uç düşünceleri ile tabiri caizse pazarlanmasının, ön plana çıkarılmasının sebebi hikmetine bir de bu açıdan bakmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Yine başta ülkemiz olmak üzere Batılıların özellikle sahiplendikleri işledikleri şahsiyetlere bakıldığında da yine yozlaştırma ve saptırma amacının öncelendiğini görmekteyiz. İslami değerlerin toplum nezdinde yanlış bir algı doğuracak, sapkın alt yapıyı güçlendirecek şekilde işlendiğini, gündemleştirildiğini görmekteyiz.

Oryantalistlerin kullandıkları vasıtalar:

1-İslam dinine, İslamiyet’in toplum meselelerine bakış açısına, Peygamber’i Hz Muhammed’e, Kur’an’ı Kerim’e dair çeşitli konularda kitaplar yazmak.

2-İslam dini, Müslüman ülkeler, Müslüman halk konularında yaptıkları araştırmalara ayrılmış hususi dergiler çıkarmak.

3-Görünüşe göre İslami gayelerle İslam ülkelerindeki hastane, yardım derneği, okul, mülteci kampı, yetimhane, misafirhane gibi sosyal hizmetler veren kuruluşlarda konferanslar vermek.

4-Üniversitelerde ve ilmi kuruluşlarda konferanslar vermek.

5-Kendilerine ait yerli basında makaleler neşretmek. Yerli basını çeşitli taktiklerle nüfuz alanları altına almak.

6-Görünüşte umumi araştırmalar yapmak, gerçekte ise programlarını gözden geçirerek aksayan yanlarını düzeltmek maksadıyla kongreler düzenlemek. Bu kongreler 1873 tarihinden beri muntazam bir şekilde yapılagelmektedir.

7- İslam Ansiklopedisi’ni yayınlamak.

Ne Elde Ettiler?

1- Bununla temel hedefleri Hz Peygamber’in peygamberliğinin sıhhatine ve İslam’ın ilahi kaynağı olan vahye şüphe düşürmek.

2- İslam’ın semavi bir din olmasının inkâr edilmesi. Ki onlara göre İslamiyet, Yahudilik ve Hristiyanlıktan derleme bir dindir. Dinlararası diyalog çalışmaları bu anlamda önemli bir saha araştırması potansiyeli barındırmaktadır.

3-İslam âlimlerinin dayandıkları hadislere gölge düşürmek.

4-İslam hukukunun kendisine has kıymetine gölge düşürmek. Yeni zamanlarda eski kanunları uygulama çalışmasının eksikliği ile ilgili yapılan mantıklı(!) açıklamalar gibi.

5-Arapçanın ilmi gelişmelere ayak uydurma gücünde şüpheler meydana getirmek. Bunu şu maksatla yaparlar. Araplar üstünde edebi üstünlük kurarak onlara Batı edebiyatına muhtaç oldukları kompleksini aşılamak ve böylece İslam edebiyatının zenginliği konusunda tereddütler meydana getirerek güya onun zayıf bir edebiyat olduğu intibasını uyandırıp Batı kültür ve edebiyatına dönmelerini sağlamak.

Müslümanların kendi kültürlerine olan güvenlerini zayıflatmak, bütün insani değerlerine, inanç esaslarına ve yüce prensiplerine şüpheci bir gözle bakmalarını sağlamak… Müslümanların ruhundaki yabancı kültürlere karşı koyma gücünü zayıflatmak için yaptıkları olur.

Çeşitli ülkelerde yaşayan Müslümanlar arasındaki bağları koparmak, kardeşlik ruhunu zayıflatmak. Bunu da İslamiyet’ten önce varolan ırkçılık duygularını canlandırarak Müslümanlar arasında anlaşmazlıklar ve ihtilaflar çıkarmak yoluyla yaparlar.

Bunun önemli bir yansıması olan coğrafyacılık ve vatancılık, temelde yanlış olmamasına rağmen, ayrıştırıcı ve üstünlük taslayıcı bir hüviyet kazanması bir diğer emperyal plan olarak görülebilir.

Sonuç

Oryantalistler, ilmi araştırma ve tarafsızlık perdesi arkasına gizlenerek ustalıkla sokuşturdukları fikirlerle bir taraftan İslamiyet’i yanlış tanıtmış; öte yandan her hangi bir maksatla yazdıklarını okuyan Müslümanların zihinlerine şüphe ve tereddütler sokmuşlardır. Böylece hem İslamiyet’e ve İslami değer ölçülerine gölge düşürerek, hem de Müslümanların zihinlerini bulandırarak bir taşla iki kuş vurdukları çok olmuştur.

Özelde İslam genelde tüm alternatif düşünceleri yozlaştırma, çürütme amacı güden oryantalizm, Batı’nın tüm dünyada egemenlik kurma çabasının en önemli kollarından biridir. Bu açıdan söyleyenin yerli olup olmamasına bakmadan, değerlerimizle, tarihimizle, medeniyetimizle yapılan ölümcül savaşın idrakinde olma temennisiyle…

Kaynak: Oryantalizm ve Oryantalistler, Mustafa Sıbai, Çeviren: Doç.Dr. Mucteba Uğur, Beyan Yayınları, Ekim 1993, İstanbul

Bu yazı toplam 2021 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.