SEZAİ KARAKOÇ VE DİRİLİŞ NESLİ / Köşe Yazısı - Bilal KARAKURT

23.03.2024 16:59:59
SEZAİ KARAKOÇ VE DİRİLİŞ NESLİ / Köşe Yazısı - Bilal KARAKURT
SEZAİ KARAKOÇ VE DİRİLİŞ NESLİ / Köşe Yazısı - Bilal KARAKURT

 Bu yazı Eğitimle Diriliş dergisinin Kasım 2023 tarihli  20. sayısından alınmıştır. 
 

Karakoç ile ilgili pek çok şey yazıldı, söylendi. Aralarında beni en çok etkileyen tespitlerden biri Gökhan Özcan’a ait; “Sezai Karakoç’un, Sezai Karakoç diye bir derdi yoktu”. Kendi adı, benliği için çalışmıyordu. Varsın kimse bilmesin, tanımasındı onu. Hep perde arkasında çalıştı. Oradaki çalışmaların daha bereketli olduğunu biliyordu. Dünyadaki en zor şeylerden birini başarabildi üstad; “benliğini merkezden kaldırabilmek”. 

 

Süslü kelimeler kullanılarak Sezai Karakoç anlatılamaz. Anlatılsa da anlaşılamaz. Karakoç bir mekteptir. Diriliş erleri o mektebin talebeleri. Büyük dava adamlarının hepsinin ortak özelliği bir nesil yetiştirme derdinde olmalarıdır. Nesil yetiştirme derdi derinden çalışmayı gerektirir. Köpük çalışmalar yapmamayı gerektirir.  Bu nesil Mehmet Akif’te “Asımın Nesli”, Necip Fazıl’da “Büyük Doğu” neslidir. Sezai Karakoç ise eserlerinde “Diriliş Nesli” vurgusu yapar. Diriliş sitelerini ilmek ilmek dokuyan, adanmış diriliş erlerinden oluşur bu nesil. Bu neslin müntesipleri aklıyla, ruhuyla, düşünüşüyle İslam’ın adamıdırlar. “Bir ‘Diriliş Cephesi’ bulunduğuna ve kendimin de o cephede bir savaş adamı olduğuma, olmam gerektiğine inanıyorum.” İslami düzen ancak bu şekil kurulabilir. Diriliş gerçekleşmeden, kendi kendimizi değiştirmeden, mücadele etmeden Allah yardımını göndermez. Allah’ın yardımı çabamıza bağlıdır. 

 

Bütün dava adamları gibi o da çileyle yoğrulmuştur. Düşüşün tadını o da tatmıştır. Nitekim şunu demiyor mu: “ Düşüşün tadını almayan insan! Senin yücelerin  yücelerin serinliğinden, arılığından ne haberin vardır? Ey zindanda bir gece geçirmemiş dost, güneşe karşı çılgın koşuyu yapacak çocuk olabilir misin?”. Onları bu kadar güçlü yapan da çektikleri bu çiledir belki. Öyle ya büyük çileler büyük adamlar yetiştirir. 

 

“Geceye yenilmeyen her insana ödül olarak bir sabah, bir gündüz ve bir güneş vardır” diyerek anlatıyor mücadele adamını. 

 

Ümitvar olmak onun hayat felsefesiydi. Durum ne kadar vahim olursa olsun kararlılığından, azminden bir şey kaybetmiyordu. En sevgiliden ümit kesilir mi hiç? Şunu diyor üstad: “Her çağda şartlar ne kadar ağır ve umutsuz olursa olsun inananlar için bir Nuh’un gemisi vardır.” Nuh peygamber asırlar boyunca tebliğini yaptı. Ona inananların sayısı ancak bir gemiye sığacak kadardı. Hz. Lut en büyük imtihanını ailesiyle yaşamıştır.  İmanlı kişi ümitsizliğe düşmez. Ölümü de öldüren Rabbine tevekkülü sonsuzdur. İbrahim Peygamber gibi Allah’ı vekil edinir. Bu tevekkül ateşi gülistana çevirmiştir. Ve bu tevekkül ile Allah (cc) İbrahim’i dost edinmiştir. 

 

Kolay yola talip olmadı Karakoç. Sloganik bir nesil yetiştirmek istemiyordu. Diriliş Neslini yetiştirme derdindeydi. Bu, çileli, meşakkatli bir yoldur. Onun amacı, dava adamı yetiştirmekti. Entel görünme derdinde olmayan, salt kariyerini, benliğini düşünme amacı gütmeyen bir nesil yetiştirmektir onun amacı. 

 

Hem doğuyu hem de batıyı çok iyi bilirdi Karakoç. Mevlana’yı, Yunus’u, Akif’i bildiği gibi Marks’ı, Rimbaud’u da bilirdi. Kendi medeniyetini, değerlerini bilmeden dışarıya açılan kişiler kendilerine yabancılaşırlar. Kendini bilip dışarıyı tanımayanlar ise sığ kalırlar. Bu duruşuyla Diriliş nesline güzel bir örneklik sergilemiştir. 

 

Hem bir düşünür hem bir şairdir Sezai Karakoç. Düz yazıları da şiirleri kadar etkilidir. Sezai Karakoç külliyatının tamamı bir medeniyet tasavvuru içerir. Bu yönüyle salt edebiyat ve ün yapma derdinde olan şair ve yazarların çok ötesindedir.

 

Şiirlerinde müthiş bir tevazu göze çarpar. Kendisini bir işçi olarak görür; Diriliş ve fikir işçisi. Çabuk parlayan çabuk söner, diye kadim bir söz vardır. İşte Karakoç, buna karşın derin ve köklü bir dirilişin peşinden koşmuştur. Asla kendisiyle çelişmez. Eserlerinin  tamamı tutarlı bir bütün oluşturur. Diriliş Nesli’nde görmek istediği hasletleri kendisi yaşamak istemiştir adeta. Diriliş Nesli’nin ve erlerinin vazifelerini “Diriliş Neslinin Amentüsü” adlı kitabında açıklamıştır. Gençlerimiz ve neslimiz için başucu niteliğinde bir eserdir. 

 

Diriliş Nesli, pek tabii İslam fikri temeline kuruludur. Diriliş erinin görevi İslam’ı öncelikle bir bütün olarak kendi içinde yaşamasıdır. Kendisinin yaşamadığı ve tatbik etmediği bir dini yaymaya ve tebliğ etmeye çalışması gençler ve kitleler üzerinde etki uyandırmayacaktır. İşte günümüz STK’larının en önemli problemlerinden biri budur bence. 

 

Müslüman gençlerin farklı farklı izm’lere, ideolojilere gereksinim duymalarının sebebi kendi dinlerini yeterince bilmemeleri ve İslam’ın kendilerine yeterince sevdirilmemiş olmasıdır. Biz sadece mü’miniz. Rabbimiz kitabında bizi bu şekilde tanımlıyor. Bir kişi Müslümansa kapitalist, komünist, liberalist, nihilist, anarşist olamaz. Çünkü bu ideolojilerin kendi içlerinde farklı sistemleri var ve adeta uyduruk birer din gibidirler. Bu duruşu tek başına bir manifesto niteliğindedir. 

 

Diriliş eri derken neyi kast ediyor üstad? Er bildiğiniz gibi asker demek. Diriliş askeri savaşmak zorundadır. Ancak bu savaş molotofla, kurşunla, kuru sloganlarla değil, medeniyetle, fikirle, düşünce ile olacaktır. Diriliş nesli takva erdemi kuşanmıştır. Erdem güzel ahlakın bütününü ifade eder. “Ruh sürekli olarak Allah’ı bilme, Allah huzurunda olma savaşı içinde olacaktır. Buna engel olmaya çalışan benlik içi veya ben ötesi bütün yad varlıklarla savaşacaktır sürekli olarak ruh. Diriliş, ruhun açtığı bu sürekli savaşı sürdürme ve bu savaştan sürekli olarak başarılı çıkmak demektir.” Parmak ile gösterilen bir şahsiyete sahiptir diriliş eri. Erdem ve takvayı kuşandığı için de hiçbir makam, mevki onu olumsuz mânada değiştiremez. 

 

Karakoç diriliş ideasının amacını “Yitik Cennet” kitabında açıklar. Karakoç, Batı kültür ve medeniyeti karşısında can çekişen toplumların yok olmasını engellemek amacıyla “Diriliş” fikrini ortaya koyar. Diriliş Muştusu adlı kitabında da Diriliş erlerinin özelliklerine vurgu yapar. Diriliş erleri tek başlarına kalsalar bile yoldan sapmayacak ve diriliş eylemini sürdüreceklerdir. 

 

Kâfirden merhamet beklemek nafile ve lüzumsuz bir uğraşıdır. Bizim birbirimizden başka kimsemiz yok. Küfür tek millettir. Birbirimize sahip çıkmaktan başka şansımız yok. Üstad’ın ümmet meselesine yaklaşımı bu şekildedir. Birlik olmadan sorunlarımıza çözüm bulamayacağız. Ve ayrılıklar çoğaldıkça daha büyük musibetler bizi bekliyor. 

 

Diriliş eri Rabbine karşı derin bir teslimiyet içindedir. Bu teslimiyet ki ona dışarıya karşı bir meydan okuma ruhu verir.

 

Başkaldırmaktan korkmaz. Gerçek özgürlük için mücadele verir. Nefsinin ve arzularının esiri olmak özgürlük anlamına gelmez. Gerçek özgürlük Allah’tan başkasına kul olmamaktır. Bu yönüyle Diriliş Eri bir özgürlük savaşçısıdır. Derin tevekkül sahibidir diriliş eri. Karakoç bu tevekkülü bir sözünde şöyle ifade eder: 

 

“Allah’ın razı olduğu kişiye tufan bile bir sığınaktır.”

 

Dünyaya gereğinden fazla değer vermedi üstad. “Uzatma dünya sürgünümü benim” diyerek ahirete olan özlemini dile getirdi. İslam’ı gerçek mânada yaşamaya çalışırdı. Coşkulu ve heyecanlı bir Müslümanlık anlayışı vardı. “Müslüman, İslam’ı öyle sağ ve diri, canlı yaşa ki, seni öldürmeye gelen sende dirilsin” demiştir. 

 

Diriliş Nesli onun azmine, çabasına şahittir. Üstadımız bu dünyada çok yoruldu. Rabbim mekânını cennet eylesin inşallah. 





 



Bu haber toplam 221 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.