Gençliğin Kimlik Sorunu / Köşe Yazısı - İsmet TANRIVERDİ

27.09.2017 09:34:07
İsmet TANRIVERDİ

İsmet TANRIVERDİ

 Gençliğin Kimlik Sorunu

Gençlik, bir toplumun dinamik ve taşıyıcı gücünü ifade eder. Sağlam bir toplum sağlam nesillerle oluşur. Sağlam kişilikler sağlam aileleri, aileler sağlam toplumları oluşturur. Gençlik, gelecek için toprağa atılan tohumlardır. Bakımları ne kadar iyi olursa gelecek de o kadar aydınlık olur. Gençlik dönem, maddi ve manevi diriliş çağının yanı sıra kimlikler ve kişiliklerin meydana geldiği zaman dilimidir. Toplumun yapı taşları bu dönemde ortaya çıkar ve bina edilir. Gençlik, estetiktir, harekettir ve enerji dolu güçtür. Bu güç yerinde ve anlamlı kılındığında topluma değer katar. Örnek ve asil bir medeniyetin kurucuları ve habercileri olmakla birlikte aynı zamanda toplumların yer üstü ve yer altı en önemli kaynaklarıdır. Kaynaklar sınırlı olabilir ama sağlıklı nesiller sürekliliktir. Bazen de toplumun bestesi,  nağmesi ve bahar çiçekleri olma özelliğini sembolize eder. Onlarsız toplumun şarkıları ve türkülerin anlamı kifayetsiz ve baharları çiçeksiz, renksiz kalır.

Genç bir nüfusa sahip olan ülkemiz için gençlik önemlidir. Ama ne yazık ki ülkemizin gençliği kimlik sorunu yaşamaktadır. Motor gücünü kaybeden gençlik, çekicilerle hareket ettirilmektedir. Bu bakımdan servis bakımına alınarak yeniden vizyon kazandırılmalıdır. Kimlik, insanımızın kişiliği, karakteri, taşıdığı ve yaşama geçirdiği değerlerdir. Kimlik sahibi genç, kendi özünü bilen, şahsiyetli ve üretken gençliktir. Buna göre “Kimlik bir bireyi diğerlerinden farklı kılan özelliklerin toplamıdır. Kimliğin oluşumunda sosyal çevre ve aldığı eğitim, aile ve arkadaş grubu belirleyicidir. Bundan dolayı bireyin nasıl bir yaşam süreceği kimliğinin oluşumu ile yakından ilgilidir. Onun için ergenlik dönemi olarak adlandırılan bu dönem bir yandan kişiliğini inşa edecek değerleri oluştururken, diğer yandan kendini ispatlama çabası içindedir.”(1) Kimlik, kişilik ve değerlerinden kopan gençlik bir toplum için felaketten başka bir şey değildir. Çünkü toplumun istiklali ve istikbali bu dinamik enerji ile yakından ilgilidir. Mücahit Gültekin’in ifadesiyle “Cansız, eylemsiz, kaygısız, tefekkür etmeyen, itiraz etmeyen, eyyamcı bir gençlik geleceğimiz için tehdittir” diyerek konuya dikkat çekmiştir. Yön bulamayan, zihni donanımsız, asalak gençlik yolda tökezler.

Bu nedenle “gençlik döneminde bireyin zihinsel, duygusal, ahlaki, ruhi ve pek çok anlamda en kritik zaman dilimini oluşturduğu gibi, kimlik ve kişilik inşasının yoğun yaşandığı bir dönemdir.”(2)

Bugün toplumların içinde bulunduğu bunalım ve yaşananlar insanlık tarihinde az görülmüş bir vahşete dönüşmüştür. Çıkarlar uğruna hiçbir kriter tanınmamaktadır. Bir düşünürümüzün ifadesiyle “Kapitalizmin ve diğer beşeri ideolojilerin sonucu olarak insanlık derin bir krizde bocalamaktadır. Krizin sebebi ekonomiler değil, insanlıktır. Bu kriz ne siyasidir, ne de ideolojiktir. İnsanın insanlığı krizdedir”(3)der.

Dünyada böyle iken,  ülkemizde gençlik, kimlik erozyonu yaşayan gün geçtikçe idealden, davadan, değerlerden uzaklaşan boşlukta yürüyen bir gençlik yetişmektedir. Gençliğin enerjisini doğru hedef ve kanalda organize edemediği için ülkemiz gençliği gel-gitler yaşamaktadır. Ne Doğulu ne de Batılı gibi olabilen bir gençlikle yüz yüzeyiz. Başkalarına şekilcilik olarak benzemeye çalışmaktadır. Taklitten öteye geçmeyen bu benzeşme kuşaklar arası çatışmanın da bir parçası olmuştur.

Gençliğimizin yaşadığı kimlik sorunun başlıca nedenleri şunlardır:

1-Aileden kaynaklanan kimlik sorunları: Gençliğin kimlik sorunun başında ailelerin tutumu gelmektedir. Çünkü çocukların ilk öğretmenleri anne ve babalardır. Ailelerin çocuklarıyla yeterince ilgilenmemesi onlar üzerindeki denetim ve sorumluluklarını kaybetmektedir. Dolayısıyla çocuk anne ve babasını takmamaktadır. Aileler, çocuklarının sorunlarıyla ilgilenirken duygudaşlık kurmak yerine sorunlarına bildik yöntemlerle çözüm aramışlardır. Bu da gençleri anlamamasına neden olmuştur. Bir diğer tutum da ailelerin: “Benim çektiğim sıkıntıları çocuklarım çekmesin” anlayışıyla hareket edilmesidir. Böylece evde prens ve prensesler yetişmektedir.   Tüm ihtiyaçları karşılanmış, doyuma ulaşmış çocuklar yetişiyor. Bu tip çocuklar sorumluluk almaktan kaçınıyorlar. Ufak bir sıkıntıda pes etmektedirler. Diğer bir sorun ise bazı çocuklar da aile içinde sevgi, değer ve ilgi görmediğinden dışlanmışlık hissi ile aileden kopmaktadır. Böylece sevgiyi aile dışında aramaktadırlar. Kendisine dışarıdan gösterilen ilgi ve sevginin peşinden gidiyor. Böylece çocuk ailenin değil, başkalarının emir ve itaatlerini uyguluyor. Anne ve babaların eğitim düzeyleri, anlayış farkı da çocuğun geleceğinde belirleyicidir. Çocuklara karşı farklı tutum takınmaları, birinden ilgi bulurken diğerinden azar işitip uzaklaşmaktadır. Biri iyi rol oynayıp çocuğun gönlünü kazanmaya çalışırken diğeri çocuğun gözünden istenmeyen kişi olmaktadır. Böylece çocuğun yetişme tarzı üzerinden fikir ayrılığına düşen anne ve babalar birbirini suçlamaktadır. Anne baba kavgaları, çocuğun da işine yarayarak istediği gibi davranmaya yol açıyor. Bazen babanın bazen de annenin zaaflarını kendine kalkan olarak kullanıp otorite tanımamaya başlamaktadır. Çocukların yetiştirme tarzıyla ilgili anne ve babalar ortak bir tutum takınmadığı sürece bir şey yaptırmak, kişilik kazandırmak güçleşir. Bu nedenle aile eğitim programları yapmak gerekir.

2-Sanal âlem ve teknolojiden kaynaklanan kimlik sorunları: Aşırı korumacılık ya da ilgisizlik çocukları evde rehin bırakmakta ya da onları sokağa salmaktadır. Çocuklar, arkadaşlık kurmak,  birbiriyle iletişim sağlamak ve yalnızlığını gidermek amacıyla sanal âlem için birbirini teşvik etmektedir. Aileler ise: “Çocuklarımız dışarı çıkarsa kötü alışkanlıklar (uyuşturucu, alkol,  bonzai, esrar vs) edinir ya da playstation oyun salonlarına gider kaygısı taşımaktadır.  Bu kaygı ve endişen dolayı alternatif olarak evde internet imkânları sağlanarak, çocuklar ev hapsine tabi tutulmaktadır.

Böylece çocuk evden çıkmayarak elindeki tabletle internet ortamında (facebook, tweeter, yotube ) ve televizyon başında zaman öldürmektedir.

Çoğu zaman da aileler akademik başarılardan dolayı tablet ya da internet erişimini ödül olarak vermektedir. Bazen de aileler, çocuğuyla ilgilenmek yerine çocuğu kendilerini rahatsız etmesinler diye eline cep telefonu ya da başka teknolojik araç verip başka bir odaya yönlendirmektedir. Böylece hayatın gerçeğinden uzaklaşan, duyarsızlaşan, tepkisizleşen, çaresizleşen nesil yetişmektedir.

Bir başka sorun da televizyonda her gün ailece dizi takipçiliği yapılmaktadır. Dizi, film bağımlılığı çocukların kitap okumasını ve ders çalışmasını ortadan kaldırmıştır. Bu tür dizilerle yeni nesil şekillenmeye çalışılmaktadır. Ancak dizlerlerde gösterilen hayatlar tüketim toplumunu veya isyan toplumunu beraberinde getirmiştir. Şöyle ki gençler, televizyonlarda gösterilen şatafatlı hayatlar ile kendi hayatları arasında bağ kuramamaktadır. Bu da onları isyancı, itirazcı yapmaktadır. Çünkü çalışılarak böyle bir hayata ulaşamayacağını düşündüğünden isyan ve bunalım takılmalarını tetiklemektedir. Özellikle dizilerde kullanılan mekânlar, arabalar, sofralarda eksik olmayan nimetler, yakışıklı erkekler ve güzel kızlar gençliğin kimlik çatışmasını körüklemektedir. Ülkemiz gibi ekonomik yaşam düzeyi henüz yüksek olmayan bir toplum için, sınıfsal çatışmalar getireceğinden bu tür şatafatlı ve ulaşılmaz hayatları senaryolaştırmak sakıncalıdır. RTÜK, Televizyon dizi ve filmlerinin toplumun gerçek yaşamını göz önünde bulundurmasına dikkat etmelidir. Sanal âlem ve teknolojilerin kullanılması denetime tabi tutulmalı ve yeniden gözden geçirilmelidir.  Çocuklar da teknolojik araçların kullanılması konusunda bilinçlendirilerek uyarılmalıdır.

3-Rol modellerden kaynaklanan kimlik sorunları: Aile içinde bilinçsiz yaşam, anlamsız düşünce ve tutumlardan dolayı tatminsizlik yaşanılmaktadır. İyi rol model olamayan anne, baba ve öğretmenler, çocukların başka kişileri rol model almalarına neden olmuşlardır. Ayrıca ailelerin gençlere yeterince rehberlik yapamaması, aşırı öğüt vermeleri ve bunu sürekli tekrarlamaları çocukların canını sıkmaktadır. Onların sporculara(!), sanatçılara (!), mafya babalarına, kabadayı gibi tiplemeleri taklit ve özenti duymalarına neden olmuştur. Rol modellerin kişiliği de çocukların davranışları üzerinde etkili olmaktadır. Şöyle ki: Yalan söyleyen anne ve babalar, çocuğuna dürüstlüğü, ahlaklı olmayı ve yalan söylemenin yanlış bir davranış olduğunu öğretemez. Sigara içen bir öğretmenin veya doktorun, öğrencisine ve insanlara sigaranın zararını anlatamadığı gibi söyledikleri de etkili ve inandırıcı olmaz. Bu nedenle aileler, anne ve baba olmaktan çok çocuklaşma rolünü oynamalıdır.

4-Ekonomik kaygı ve endişeden kaynaklanan kimlik sorunları: Aileler çocuklarını yetiştirirken ve okula gönderirken ekonomik kaygı ve endişeyle göndermektedir. Akademik başarıyı aşırı önemseyen aileler çocukları sınav müptelası yapmıştır. “İyi bir mühendis olsun, iyi bir doktor olsun, iyi bir öğretmen olsun endişesi pompalanmaktadır. Oysa iyi bir insan, iyi bir Müslüman olsun, güzel ahlaklı olsun demiyorlar. İyi bir insan, güzel ahlak sahibi bir insan, güzel bir Müslüman olsun tercihi ile iyi bir meslek sahibi olsun tercihi arasında uygun bir denge kurulması gereklidir.”(4)  Aşırı pragmatist anlayışlar gençlerin her türlü yoldan kazanç elde etme yollarını düşündürdüğü gibi kısa yoldan köşeyi dönme ya da çalışmadan, emek vermeden zengin olma arzusunu kamçılamaktadır.

5-Kötü çevre ve arkadaşlıktan kaynaklanan kimlik sorunları: Çevrenin (okul, aile, sivil toplum örgütlerinin) gençliği anlayamaması, sorunu beraberinde getirmiştir. Aşırı baskıcı ya da aşırı özgürlükçü çevre, gençliğin kimlik sapmasına neden olmuştur. Ya serserileşiyor ya da sürüleşiyor. Ne serserileşmek ne de sürüleşmemek için gençlere değer vermek, kişilikli yetiştirmek,  bilinçli bir gençlik için önemlidir. Kötü arkadaş seçimi de gençliği tehdit eden faktörlerdendir. Yanlış arkadaş tercihleri de her türlü kötülüğe, doğru arkadaş tercihleri ise her türlü iyiliğe davetiye çıkarır.

6-Yanlış ideolojilerden kaynaklan kimlik sorunları: İdeolojik modalar ve arayışlar gençlerimizin yanlış kimlik sahibi olmasına neden olmuştur. Etnik ve dini kimlik arayışları zaman zaman gençlerimizi kurban olarak seçmektedir. Ülkemizde Türk-Kürt, Alevi- Sünni vs. tartışmaları alevlendirilerek gençler kamplaştırılmaktadır. Rejimin cumhuriyetten bu yana Türk faşizmi pompalaması diğer etnik kimlikleri yok sayması ya da asimile etmeye çalışması etkilerinin acı meyveleri ortaya çıkmıştır. Kimlikleri çatışma aracı yapmanın yanı sıra bundan nemalanan partiler, dernekler vs. STK ‘lar bulunmaktadır. Bu yapılar ateşi sürekli körüklemekle kalmamakta birlik ve beraberliğimizi de dinamitlemektedir. Bilinçten uzak slogancı, sembolcü gençler, asli değerlerinden uzaklaşmışlardır. Kanları kaynayan gençlerin beden ve zihinlerinden faydalanılmış, holigan gençliğe her gün yeni bir ideolojinin deli gömleği giydirilmiştir.

7-İletişimsizlikten kaynaklanan kimlik sorunları: Gençlerle sağlıklı iletişim, gönül bağı kurulamamasından dolayı gençler toplumdan, aileden uzaklaşmışlardır. Toplum içinde kendi kendine takılıp kendisi için yeter hale gelmişlerdir. Gençlerin gönüllerini okşamak, dünyalarına girip bağ kurmak yerine sürekli hesap soran yargıç gibi tavır ve tutumlar sergilenmiştir. Bundan dolayı ailelerde soğuk yeller esmektedir. Böylece birbirinin dilinden anlamayan yabancı gibi yaşayan daha çok teknoloji araçlarıyla arkadaşlık, dostluk kuran aile ortamları oluşmuştur.

8-Eğitim sistemi ve eğitim anlayışlarından kaynaklanan kimlik sorunları: Gençliğin kimliğinin oluşmasında en büyük faktörlerden ve en önemlisi eğitimdir. Gerek eğitimin kalitesi, niteliği ve gerekse içeriği çok önemlidir. Sadece diploma alarak mezun olmakla kişilik ve kimlik oluşmaz. Çünkü “Gençler, istediğimiz gibi değil, yetiştirdiğimiz gibi olurlar.”(5) Bu nedenle ülkemizdeki eğitim sistemi kişilik sorununu beraberinde getirmiştir. Büyüklerimiz seküler ve laik, yeni nesiller ise materyalist, pragmatist bir anlayışla eğitim aldığından karakter, ahlaktan yoksun yetiştirilmektedir. Theodore Roosevelt, ahlaki eğitime dikkat çekerek eğitim sonuçları hakkında şunu ifade eder: “Bir insanı ahlakça eğitmeden, sadece zihnen eğitmek, topluma bir bela kazandırmak demektir” diyerek konunun önemini vurgulamıştır. Uygulanan yanlış eğitim sistemi sayesinde yetiştirilen gençlerin tek düşünceli, tornadan geçen tek tipçi, bir düşünürümüzün ifadesiyle “fason imalat” yapılmıştır. Peygamberimiz de çocukların ahlak eğitimiyle ilgili şunu beyan etmiştir: “Hiçbir anne baba çocuğuna güzel terbiyeden daha değerli bir miras bırakmamıştır” diyerek önemini vurgulamıştır. Bilge Kral Aliya da: “Gençlere tevazudan daha çok şeref ve haysiyet öğretin” başka bir ifadesinde ise “Teslimiyetçilikten çok cesareti öğretin. Merhametten çok adalet hakkında onlarla konuşun, İslam’ın ilerlemesini sakin ve teslimiyetçi kimselerden değil, cesur ve isyan ruhlu, ancak bir iç disipline sahip kimseler gerçekleştirecektir” der.

9-Yanlış dini anlayışlardan kaynaklanan kimlik sorunları: Gençlerimizin kimlik bunalımında ve kişiliğini bulamamasında dini gruplar da etkili olmaktadır.

Cumhuriyetin kurulmasından sonra dinin kamusal alandan atılması ve yasaklanması; yerine gelenek, kültür, adetler dini değerleri temsil etmiştir. Asıl olan değil istenen ve müsaade edilenler öğretildiğinden istemeyerek de olsa kimlik sapmasına neden olmuştur. Denize düşen yılana sarılır misali her sakallı, her cübbeli din âlimi (!) sanılmış, yanlış seçilen hocalar, hoca efendiler, üstadlar, şeyhler ufku dar bir gençlik yetiştirmiştir. Mezhepsel ilmihal bilgilerle, İslam’ı, imanı, farzı, sünneti şartlara boğarak zorlaştırılmış ve insanlar nefessiz bırakılmıştır. Peygamberimiz ise mucize ve kerametlerle süslendirilerek gerçek kişiliği öğretilmediği gibi kişiliğine de gölge düşürülmüştür. O peygamber ki çalışmayan, üretmeyen gibi tanıtılmış; davetçi kişiliği, ıslahçı kişiliği ve eğitimciliği öğretilmemiştir. Maneviyat adı altında yoğun bir din istismarı yapılarak daha çok taraftar toplama, nitelik yerine nicelik hesapları yapılmıştır. “Daha çok olsun benim olsun, en kalabalık benim cemaatim olsun, en büyük ve en nüfuzlu benimki olsun.”(6) rekabeti niteliği ikinci plana itmiştir. Dava bilinciyle yetiştirilmiş bir gençlik yerine fanatik taraftarlar, hizipler, holiganlar türemiştir.

Kimlik Sorunun Çözümü ve İdeal Gençlik

Çocuklarımızın kişiliğini bozan sorunları çözmek zorundayız. Gençlerimiz, insanın yaratılış amacı ve varlık nedeni konusunda bilgilendirilmelidir. Çünkü İslam insana değer vermektedir. İnsanın yaratılışı ve her şeyi onun emrine verilmesi yüce rabbimizin büyük projesidir. Bu nedenle Peygamberimiz de insanların doğru istikametten sapmaması için şu iki şeyi tavsiye etmiştir: “Size iki şey bıraktım, siz bu iki şeye uygun hareket ederseniz, hiçbir zaman sapıtmazsınız. Bunlar, Allah’ın kitabı olan Kur’an ve benim sünnetimdir” demiştir. Ancak insanlar bu iki değeri yeterince anlayamadığı gibi yeni nesillere de öğretememiş ve aktaramamıştır. Bu nedenle toplum hayatında ahlaki değer kalmamış ve buhranlar yaşanmıştır. Eğitim sistemimizi yeni baştan kendi medeniyet değerlerimizle buluşturarak değiştirmeliyiz. Gerek eğitimin kalitesi, niteliği ve gerekse içeriği inançlarımıza ve ahlaki değerlerimiz göre yeniden şekillendirmeliyiz. Çocuklarımızı sadece akademik başarı ve ekonomik kaygı için yetiştirmemeliyiz. Bunun yanında kişilikli ve ahlaki donanıma sahip olarak yetiştirmeliyiz. Aile kurumuna çocuk yetiştirmeleri konusunda gerekli eğitimler verilmelidir. Bu anlamda maddi ve manevi destek sağlanmalıdır. Aşırı fakirlik ve aile parçalanmışlığı kimlik sapmasını daha çok etkilediğinden fakirliği ve aile parçalanmışlığını ortadan kaldırmak gerekir. Aileler, çocuklarına karşı arkadaşlık ve dostça bir tutum içinde olmalıdır. Gençlerin özgürlüklerini kısıtlamak ve yasaklamak yerine sorunları paylaşarak çözmeliyiz. Bu sorunun çözümüne biraz daha yaklaştırır. Melez değerlerle büyüyen gençlerin taleplerine direnç ve barikat oluşturmak yerine el atarak ıslahına çalışmalıyız. Her zaman öğüt vermek yerine model olmalıyız. Muallim Naci’nin dediği gibi “marifet iltifata tabidir”. Dışlanmışlık düşüncesi taşıyan gençlere ise sıcak bir ilgi ve sevgi ile karşılık verilmelidir. Russel’ın de ifadesiyle “iyi bir hayat ilhamını sevgiden alır, yönünü ise bilgiyle bulur” diyerek bilginin ve sevginin çocuklar için ne kadar değerli olduğuna dikkat çekmiştir. Çocuklarımızın güzel zaman geçirebileceği ve değerlendirebileceği mekânlar sunmak, onları kötü ortamlardan kurtarır. Gelecekle ilgili kaygıyı azaltır. Kahvehaneler ve oyun salonları alternatif olmaktan çıkarılmalıdır.

Valilikler, belediyeler ve STK’ lar gençlerin hem eğlenebileceği hem de bilgilenebileceği sosyal ve kültürel etkinlikler yapmalıdır. Ayraca gençlerin ihtiyaçları dikkate alınarak bunlara yönelik tedbirlerle çözüm aranmalıdır.

Özellikle sokakları mesken tutan gençlerimiz, zehir tacirlerinin ağına takılarak hayatları gencecik yaşta söndürülmektedir. Buna çözüm aranarak her türlü bataklık ıslah edilmelidir. Ülkemizdeki STK’lar (cemaatler, vakıflar, dernekler vs.) gençlerin sorunlarıyla yakından ilgilenip sorunlarına çözüm aramalıdır. STK’ lar gençleri uysallaştırmak, silikleştirmek, kişilikleri bastırmak yerine daha çok cesaret vererek doğru bilgilerle geleceğe hazırlama görevleri üstlenmelidir. Kendilerine kul köle yetiştirme sevdalarından artık vazgeçmelidirler. Yanlış ideoloji canavarlarına fırsat verilmemelidir. Bu çözümlerden sonra özlenen ideal gençlik ve dolayısıyla ideal toplum kendiliğinden oluşur.

 

Bizim idealimizdeki gençlik şöyle olacaktır:

İdeal gençlik, hayata anlam kazandıran geçmişi bir hayat okulu geleceği ise inşa ve ıslah okulu olarak okuyabilen gençliktir.

İdeal gençlik “Rabbini bilen kendini bilir” düsturuyla hareket eden ve “yedi kimseyle Allah gölgesinden başka gölge bulunmayan kıyamet gününde gölgesinde barındıracak rabbine ibadet ederek yetişen gençliktir.”

İdeal gençlik, İslam’ın evrensel mesajı olan barıştan, adaletten ve özgürlüklerden yana tutum alan ve bunun mücadelesini veren ilim, irfan ve hikmet yolculuğuna çıkan gençliktir. Peygamberin “güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseler yine bu davadan vazgeçmem” diyebilen gençliktir.

İdeal gençlik, sorunlu olan değil sorumlu olan, takva dışında herhangi bir üstünlük ölçüsü tanımayan aklını kiraya vermeyen ama aklı putlaştırmayan ne sürüleşen ne de serserileşen gençliktir.

İdeal gençlik, Necip Fazıl’ın ifadesiyle “İslam inkılabının ruhunu dökebileceği kalıptır”. Sezai Karakoç’un diriliş nesli dediği tarih bilinci ve derinliği olan, Nurettin Topçu’nun imanlı aksiyoner gençliğidir.

İdeal gençlik okuyan, araştıran ve dijital araçlarla zaman öldürmeyen “iki günü eşit olan zarardadır” bilincinde olan gençliktir. “Ey Rabbimiz bize göz nuru olacak eşler ve çocuklar bahşet, bizi sana karşı sorumluluk bilinci taşıyan kimseler için örnek ve öncülerden kıl” diye dua eden peygamberin yolunda yürüyen gençliktir. 

İdeal gençlik, “zindanı zinaya tercih eden bilinçli Hz Yusuf gibi, kusurunu bilen ve Hz. Âdem, Yunus gibi tövbe edebilen”(7), “Hz. Nuh gibi, şirk sularında boğulan ve yolunu şaşıran insanlığı gemisine alabilen, Hz Eyüp gibi sabır ateşinde yanan, pişen olgunlaşan, Hz. İbrahim gibi teslimiyet gösteren, Hz Musa gibi bilgisiyle firavunları şaşkına çeviren, kölelik büyüsünü bozan, Hz İsa gibi hasta ruhlara ruh üfleyebilecek, körleşen zihinleri hakikatin hakikatine ulaştırabilecek, irfan hakikatini armağan edebilecek ve son peygamber Hz Muhammed gibi kuranı hâkim ile insanların hakkı batıldan, iyiyi kötüden, hayrı şerden, tevhidi şirkten ayırt edebilecek “kalk ve uyar” diyebilecek insanları esenliğe, kardeşliğe, adalete, hakkaniyete çağıracak müjdeci gençliktir.”(8)

İdeal gençlik, “Hz Yusuf’u zindanda bırakmayan, Hz İbrahim’i ateşte unutmayan, Hz Musa’yı Nil’de terk etmeyen gençliktir”.(9)

İdeal gençlik, Ashabı Kehf gençliğidir. “Davasına adanan, yola yatmayan, yolda havlu atmayan hedefe doğru yürüyen gençliktir.”(10) Zalimin zulmüne isyan edip saraylarda değil mağarada yaşamayı tercih eden gençliktir. 

İdeal gençlik, çölde Ammar’ların, Yasir’lerin çığlıklarını, haykırışlarını, gözyaşlarını duyabilen ve hissedebilen gençliktir. 

İdeal gençlik, ülkemizde 15 Temmuzda tanklara, kurşunlara kendilerini siper eden Ömer Halis Demirler ve daha nice şehadete koşan gençliktir.

İdeal gençlik, Mısır’da Sisi firavunlarına karşı ölümü gülümseyerek karşılayan Esma’lar ile İsrail vahşetini ve ablukasını sivil eylemleriyle durdurmaya çalışan Mavi Marmara gemisinde kurşunlara hedef olan Furkan Doğanlar ve arkadaşları olan gençliktir.

Bu temenniler ve özlenen ideal gençlik ışığında yetişecek gençlere ve toplumlara ne mutlu.

KAYNAKLAR:

1- YILMAZ, Yusuf Yavuz, Bilge Adamlar Dergisi sayı 38-39. sayfa : 145

2-DERİ, Mehmet, Kur’ani Hayat Dergisi sayı: 33 sayfa: 45

3-İSLAMOĞLU, Mustafa, Kur’ani Hayat Dergisi sayı: 33 sayfa:9

4-CAN, Burhanettin, Bilge Adamlar Dergisi sayı 38-39 sayfa: 97.

5-DURMUŞ, Ayten, Kur’ani Hayat Dergisi sayı: 33 sayfa:34.

6-İSLAMOĞLU, Mustafa, Kur’ani Hayat Dergisi sayı: 33 sayfa:8

7-ARIKAN, Arzu,  Kur’ani Hayat Dergisi sayı:33 sayfa:22

8- KAPLAN, Yusuf, Hüküm Dergisi sayı: 29 sayfa: 15

9- DOĞRUER, Bünyamin,  Kurani Hayat Dergisi sayı: 33 sayfa: 58

10-İSLAMOĞLU, Mustafa, Kur’ani Hayat Dergisi Sayı:33 sayfa:9

Bu yazı toplam 2814 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.