İlerleyelim mi Derinleşelim mi? / Köşe Yazısı - Ömer MAÇİN

4.03.2018 16:42:20
Ömer MAÇİN

Ömer MAÇİN

 İlerleyelim mi Derinleşelim mi?

İnsanın sahip olduğu dünyaya, eşyaya ve olaylara bakış açısı onun tutum ve davranışlarını doğrudan etkileme özelliğine sahiptir. Bu bakış açısı bir ruh işlevi görerek kişileri yönlendirir. Her dönemin baskın medeniyet anlayışı dolaylı veya doğrudan fertlerin de bakış açılarına sirayet eder. Öyle ki kişi tüm olayları bu ölçütle değerlendirmeye başlar. Hatta bu ölçütü sorgulayanları da aforoz edebilir. Kişi zihninde bu bakış açısını idealleştirmeye başladığı zaman olup biten her şey bu gözlükle değerlendirilmek zorundadır. Ulaşılabilecek zirve nokta da bu bakış açısının dayattığı idealler olacaktır.

“İdealler, kendilik değerimiz ve yaşamın anlamını arayışımız açısından önemlidir.  Ama bunlar kendinden vazgeçişe götüren türden bir kendilik gelişiminin içinde yer alıyorsa, o zaman bu, merkezinde suçlunun idealleştirilmesinin bulunduğu bir gelişim olacaktır. Bu da, uğruna insanların birbirlerini yok ettikleri kutsal idealleri beraberinde getirecektir. Sonra bu şiddet, ilerici bir gelişimin parçası gibi görünecektir.”[1]

İlerlemeci (linear)  felsefeye dayanan günümüz bakış açısı  tüm insanların ne şekilde olursa  ilerlemesi gerektiğini empoze etmektedir. Kimse de bu bakış açısının doğruluğunu sorgulama cesareti gösterememektedir. Ya da bu kelimeden ne kastedildiğini ifade etme derinliğine ulaşamamaktadır. Bu kelimenin kastettiklerini kısa yazımızda özetlemek yetersiz olacaktır ancak özetle ilerleme daha iyi, daha yetkin, daha değerli, daha yüksek bir duruma doğru basamak basamak oluşan gelişmedir. Mevcut ilerleme anlayışı materyalizm zihin yapısı ile anlaşıldığı için sürekli çalışma, kazanma, daha fazla kazanma, zengin olma, daha zengin olma gibi niceliksel bir algı ile şekillenmektedir.

Sorulması gereken bir sorudur: neden ilerlemek zorundayız? İlerleme hangi yönde olmalıdır? Bu soruların detaylı cevaplandırmaları sağlıklı tutumları takınmamıza vesile olacaktır.

Bu sorgulamamız gayreti, çabayı küçümseyen bir düşünce olarak algılanmamalı. Ancak gayret ve çaba bizlere huzuru, gerçek mutluluğu sağlamak yerine daha fazla sorun, problem ortaya çıkarıyorsa, herkes hayattan ve hayatından şikayet etmeye başlıyorsa elbette sorgulanmalıdır bu gayret. Zira insan hiçbir zaman mutsuzluk ve huzursuzluk için gayret etmez. Gayretleri daima daha pozitif bir yaşama ulaşmak için sarf eder.

“İlerleme inancının kendisi, kötülükle ilişkisini gizleyen bir idealdir. Bu ideal ilerleme şiddet ve yıkımı olgunlaştırdığında bunun görülmesini neredeyse imkansızlaştırır. İlerlemeyi ideal olarak göstermek, bunun ardındaki yıkıcı niyetleri gizlemenin yollarından biridir. İlerleme, insaniyet pozunu o kadar iyi maskeler ki, savaşların acımasızlığını ve dehşetini görmemizi bile engeller.”[2]

İlerleme özü itibariyle dışarıya doğru bir gelişimi ifade eder. Derinleşme ise içe doğru, kendi kaynaklarını, özünü kullanarak gelişimi ifade eder. Dolayısıyla ilerlemeci bakış açısı yerine döngüsel bakış-derinliksel bakış açısı ile olaylara yaklaşmak ve bu eksende tutum geliştirmek bugünkü yaşadığımız uçsuz bucaksız sorunları çözecek gibi görünüyor.

Empatinin Yitimi eserinde Arno Gruen, Aborjinlerle ilgili bir örnek verir. Avusturya yerlileri Aborjinler üzerinde yapılan gözlemlerde şunlar ifade ediliyor. “…Onlara Amerika’da spor karşılaşmalarına çok ilgi gösterdiğimizi anlattım, (…) bir spor karşılaşmasının nasıl olduğunu anlatabilmek için koşarak yarışmayı önerdim. (…) önce iri, kahverengi ve güzel gözleriyle uzun uzun bana baktılar, (…) sonunda içlerinden biri şunları söyledi: ‘ama sadece bir kişi kazanacaksa diğerlerinin hepsi kaybedecek demektir. Bu eğlenceli mi? Oyun insana sevinç vermeli,”

İslam medeniyetine göre insanın derinleşmesi daha önemsenmektedir. Zira derinleşme özü güçlendirir ve beraberinde derinleşmeye hizmet edecek bir ilerlemeyi getirir. Batı anlayışına göre ne pahasına olursa olsun ilerlemelisin ve sendeki canavarı uyandırırsan yapamayacağın şey yoktur.

Fakat İslam dünya görüşüne göre ilerleme de İslami ilkeler çerçevesinde olmalıdır. Ne olursa olsun hiçbir ilerleme seni Rabbinden koparmamalı, insanlara zarar verecek nitelikte olmamalıdır. Helal sınırları dairesinde bu ilerleme gerçekleşmelidir.  Ayrıca insanın her şeye gücü yetmez, insan acizdir. Bu acziyetini bilerek asla Rabbinden bağımsız bir ilerleme ve başarı anlayışına sahip olamaz. Asıl ilerlemenin de kişiyi Rabbine yaklaştıran gelişmelerde olduğunu öğretir.

İlerlemeci ve derinliksel bakış açısı kişinin motivasyonunu ve gayretini de etkiler. İkisi de sürekli çabayı vurgular ancak ilerlemeci anlayışta motivasyon kaynakları dışarıdan olduğu için her an yerle bir olma durumundadır. Fakat derinliksel bakışta gayretin bitişi ölene kadardır. Sonuçlar da ahrette alınır. Bu gözle kitap okumaya baktığımızda dahi görebilmekteyiz. Kitabı maddi menfaat (sınav başarısı) için okuyan kişi ilerlemek için okuyor ancak geçici ve sınırlı bir çaba. Fakat derinleşme gözüyle bakıldığında kitap okuma asla bitmeyecek bir çabadır ve her yeni görüş kişide farkındalığı geliştirir, derinleşmeye hizmet eder. Bu anlamda derinleşme kişiyi özüne ve Rabbine yaklaştırır. Ancak ilerlemeci anlayışta kişi kendi egosuna yaklaşır ve egosunu ilah haline getirebilir.

Hz. Ali’den merfu olarak -zayıf bir senetle- rivayet edilen ''İki günü eşit olan zarardadır.'' hadis-i şerifini de kapıldığımız niceliksel ilerlemeci, çıkarcı bakış açısıyla yorumlamak da içine düşülen buhranı gösteriyor aslında. İlerlemeci anlayışa göre Peygamberimiz ve sahabeleri ilerlememişlerdir zira onlar mal, mülk, saltanat biriktirmediler. Fakat onlar kadar özüne yakınlaşan ve derinleşen var mıdır diye düşündüğümüzde doğru olmayan bir bakış açısı olduğunu anlayabiliriz.

Kâinatın muhteşem varlığı insanın özünden uzaklaşması onu asla huzura ve mutluluğa götürmez. Bu varlığın mutsuzluğu da tüm kâinatın yaşanmaz hale gelmesidir. Binlerce yıllık insanlık birikimi göstermektedir ki ilerlemeci anlayış felaketten başka bir şey getirmiyor. Bunun yerine özümüze yakınlaşarak Rabbimize daha da yaklaşacağımız derinlikçi bakış açısını fark etmek ve yaşamımıza dahil etmek gerekiyor.

Not: Bu yazı Rehberlik Atölyesinde yapılan sunumun metnidir.

 



[1] Arno Gruen, “Empatinin Yitimi”, Çitlembik, 2015, s.210

[2] A.g.e

Bu yazı toplam 6076 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.