MUHAMMED İKBAL’DE BENLİK ( FERDİYET) EĞİTİMi / Köşe Yazısı - Muhammed AKÇAL

14.03.2016 10:44:13
Muhammed AKÇAL

Muhammed AKÇAL

 SÜRÜLEŞMİŞ BİREYLER İLE YALNIZ KALABALIKLAR DÜNYASINDA MUHAMMED İKBAL’DE BENLİK ( FERDİYET) EĞİTİMİNİ HATIRLAMAK

Benlik ya da ferdiyet, çevre-toplum kavram olarak eğitim felsefelerinin olmazsa olmazlarındandır. Eğitim, ferdin kendisinin çevre ve tabiat ile kurduğu ilişkinin biçimi üzerine şekillenir. Yani eğitimden bahsederken fert, toplum ve tabiat bileşenlerini anlamak, tanımlamak durumundadır eğitim felsefecisi. Ferd ( benlik) in potansiyeli,  gelişiminin şartları gibi sorulara verilen cevaplarla şekillenir eğitim felsefecisinin düşünceleri. Muhammed İKBAL ’in de bu soruların cevabı olabilecek düşünceleri, onun eğitim ile ilgili görüşlerini meydana getirmiştir. Yoksa İkbal’in bir eğitimci olarak ortaya koyduğu sistematik bir eğitim felsefesi yoktur. Ancak şiirlerinden ve eserlerinden eğitim ile ilgili düşüncelerini, K.G. Saiyidain’in derleyip yazdığı kitabın özeti için söylediği “Düşüncelerimin mükemmel bir hülasasıdır, ekleyecek bir şeyim yoktur.” sözleri, ona ait bir eğitim felsefesinin olduğunu gösterir. Her tutarlı felsefenin ya da düşüncenin, eğitimle ilgili bir tarafının olması şarttır.İkbal’in  eğitimci yanını ve eğitim felsefesini görmemek,hem onun ortaya koyduğu düşünce sistemine hem de eğitim sahasını daralttığı için eğitimin kendisine haksızlık olur.

”İkbal’in eğitim felsefesinin merkezî kavramı “benlik” tir. O, sırf bir akademik kaygıyla bu kavram üzerinde bu kadar durmamıştır. İkbal, benlik kavramını akademik kaygılarla irdeleyip felsefesinin merkezine koymamıştı.19. Yüzyılın başlarında yaşayan bütün Müslüman aydınlar gibi İkbal de Doğunun ve bilhassa Müslüman milletlerin, Batı medeniyeti karşısında aldığı acı yenilginin acısını derinden hissetmiş, geri kalmışlık, yenilmişlik ve yeniden dirilme sorunsalı üzerine çok ciddi bir şekilde kafa yormuştur. Doğu ve Batı medeniyetlerini çok iyi tahlil edip öğrendikten sonra; siyasi, askeri, bilim ve medeniyet alanındaki yenilginin en önemli sebebinin genelde Doğuda, özelde ise Müslüman toplumlarındaki yanlış ferdiyet /benlik anlayışı olduğunu belirlemiştir. Bu önemli teşhisten sonra öğretisini, doğru ferdiyet/benlik anlayışının “ne olduğu” düşüncesi üzerine inşa eder.

Kur’ani terminoloji içerisinde kendilik /fert /benlik kavramına en yakın kavram nefstir. Kuran’daki nefs kavramı, farklı yerlerde kullanılan halleriyle düşünüldüğünde bir yönüyle maddi ihtiyaçlara uzanan müşahhas bir yapı iken, bir yönüyle ucu sonsuza ve ruha açık, manevi mücerred ( soyut) bir oluştur.

İkbal’e göre “Hodi” (kelime anlamı benlik veya ferdiyet) insan hayatındaki bütün düzenlemelerin temeli ve merkezidir. O, benliğin inkarını ya da  sonsuz benlik içinde kaybolmasını sembolize eden ve doğunun mistik tasavvufi düşüncelerinde kullanılan damla-deniz metaforunu şiddetle reddeder. Aksine bireyin benlik özgünlüğü ve tekliğini besleyerek güçlendirmesi, son derece değerli benliğini korumak için mücadele etmesi gerektiğini düşünür. Daha derin bir kişiliğin elde edilmesine yönelik eğilim, bütün canlılarda ortaktır:

Kainatta her şey kendini ifade çilesinde

Her zerre bir küre olma yolunda!

Hayat bu içten arzu olmaksızın ölümü sayıklar.

İnsan ferdiyetinin mükemmelliğinde Tanrılaşır!

Ferdiyetin gücü hardal tanesini dağa,

Onun zayıflığı dağı hardala çevirir!

Kainatta yegane gerçek sensin,

Gerisi bütünüyle serap

            İkbal,“benlik” ’i kabul etmeyen, inkar eden doktrinin İslam düşüncesine yavaş yavaş girerek onu değiştirdiğini ve bunun İslam’a tamamen aykırı olduğunu, Doğu ve Müslüman milletlerinin çöküşüne sebep olan korku ve ümitsizlik duygusunun, geleneksel hayat tarzındaki bu bozukluğun,bilinçli ya da bilinçsiz kendini inkar etme doktrininden kaynaklandığını savunur.   İkbal’in amacı, gerçek ve zor olan bu dünyada, kişinin özgüven kazanması,“kendi” nin farkına varması ve böylece Doğulu milletlerin düşünce hayatına,siyasi ve sosyal yaşantısına dinamizm kazandırmaktır.

            Ferdiyetin nasıl geliştirilebileceği, eğitimcilerin cevabını aradığı en önemli sorulardan birisidir. Bu sorunun İkbal’deki cevabı, onun ferdiyetin yapısı hakkındaki görüşlerinde mevcuttur. İkbal’e göre bireysellik, bir veri olmayıp insanın içinde bulunan ayartıcı eğilimler ile dış çevresindeki güçlere karşı ortaya koyduğu sürekli ve etkili bir gayretin ürünü olan başarıdır.Birey ile çevre arasında bir gerilim hali vardır ve aralarındaki bu yakın ilişki eğitimde kullanılmalıdır. Kişi, çevresi ile ne kadar  yoğun ve etkili bir temas kurarsa, o kadar çok varoluşunu ve iç zenginliğini geliştirir.  Ancak bu şekilde tabiatı tanır, bütün enerjisiyle işe koşar ve tabiat güçlerini amaçları için yeniden şekillendirir. Bu sürekli değişim sürecinde,  Allah onun yardımcısıdır. Ve insanın inisiyatif almasını mümkün kılar. “Gerçekten bir toplum kendini değiştirmezse Allah onların durumunu değiştirmez.” Eğer insan bu inisiyatifi kullanmazsa, varlığının iç zenginliğini arttırmazsa,hayatın itici gücünü hissetmezse,içindeki ruh taşlaşır ve cansız bir madde düzeyine iner.

            İkbal’e göre ferdiyetin gelişimi, yaratıcı bir süreçtir.Bu süreçte kişi, aktif rol almalıdır ve sürekli çevresine etki ve tepki göstermelidir.Bu, bireyin kendisini edilgen bir şekilde statik bir ortama teslim etmesi demek değildir. İster bireysel ister toplumsal olsun, insanın kendini gerçekten ifade etmesi, sadece kendi kültürel mirasından beslenmesi ve ilham alması ile mümkündür. İkbal, birey eğitiminde kültürün öneminin farkındadır. Bir toplumun kültürel hayatının sürekliliği, o toplumlardaki bireylerin kendi toplumlarına ait kültürel ve geleneksel değerlere hem minnet duygusuyla yaklaşmalarını hem de eleştirel bir değerlendirmeye tabi tutmalarını gerektirir. Bireylerin mevcut kültürlerini anlama, özümseme, yeniden yapılandırma kapasiteleri olmalıdır ki o zaman kendilerine göre orijinal ve sürekli bir bireyselliğe ulaşmak için yavaş yavaş ilerleyebilsin. İkbal bu gerçeklikten uzak bir eğitim sisteminin yüzeysel ve ön yargılı olacağını vurgular. Bu anlayışın taklid sonucunu doğuracağını ve taklidin de dilencilik olduğunu belirtir:

            Ey kalbim daha ne kadar zaman yanacaksın pervane gibi?

            Ne kadar zaman Ulular yolundan nefret edeceksin

            Yabancının ateşi etrafında ne kadar kanat çırpacaksın?

            Tutuştur benliğini kendi ateşinle.

           

Dilenciyi dilendikçe daha çok fakirleştiren

            Ve yoksulu yoksulluk peşinde oldukça sefilleştiren

            Sina Yarımadası’nın nurundan mahrum

            Bu sahte benlikten kurtul!

İkbal milli tarih ve kültürü dikkate almayan bir eğitim ile yetişen gençliğin durumunu şiirlerinde şöyle göz önüne serer:

Ey başkalarının bilgisin hamalları,

Onlarla yüzlerini aydınlatanlar

Geleceklerini onların yol ve usullerine bağlayanlar

Siz ne kendiniz nede bir başkası olabilirsiniz

Zihinleriniz onların fikirlerine kilitlenmiş

…..

Dudaklarınızda ödünç fikirler dökülür

Ve kalplerinizde dahi özenti, iğreti arzular yuvalanır.

İkbal’in kişilik eğitimi için temel kabul ettiği diğer bir husus ise özgürlüktür. O, özgürlüğün olmadığı yerde hayat  imkanlarının bütünüyle ortaya konulamayacağına, bireylerin gizli potansiyel güçleri ile geliştirilemeyeceğine inanır. O, serada yetiştirilen bitkiler gibi cansız hayatiyetsiz gençler değil;özgür, cesaret sahibi ve yaratıcı bireyler yetiştiren okullara sahip olmak istemiştir. Ki ancak bu tip gençler liderlik yarışında başı çekebilirler. Çünkü hürriyet hayatın nefes borusudur.

Kölelik hayat ırmağını küçük bir dereye dönüştürür.

Hürriyetle hayat sanki uçsuz bucaksız bir okyanustur.

…..

Daha ne kadar zaman başkalarının kanatları altında yaşayacaksın?

Öğren özgürce uçmayı kendi kanatlarınla

Diyerek her türlü tutsaklığa başkaldırmayı, prangalardan kurtularak hürriyeti  kazanmayı teşvik etmiştir. Özgürlük varsa sorumluluk da olmalıdır.

İkbal’in İslam öğretisine dayanan  görüşünde dünya, entelektüel düşünce ve seçme gücüyle donatılmış bir sahnedir ve insan özgür seçimleriyle sürekli tecrübe kazanır.

Eğer bilgi eylemle elde edilmemiş ve  bağlantılı değilse güce dönüştürülemez ve kişi onu kullanamaz.Bu nedenle İkbal, kuru bilgiye şüphe ile bakar. Şu dizeler bunun en güzel özetidir:

Senin denizin dalgaları sakin ve durgun,

Tanrı seni fırtınalara atsın;

Kitap senin kurtuluşunu sağlayamaz,

Ki sen onu sadece okuyorsun, o sana ne ifşa edebilir ki?

İkbal’de, ferdin akademik başarısı için şart olan özgürlük ahlaki gelişim için de geçerlidir. Hareketleri tümüyle belirlenen bir varlık iyiliği üretemez.Yani eğitim öğrencilerin sorgulamaksızın, otomatik olarak takip etmeleri istenen hazır, ahlaki normları öğreterek gerçek ahlaki davranışı oluşturamaz. Ahlakilik seçimi ve özgür iradeyi gerektirir. Ve ahlak, toplumdan soyutlanarak öğretilemez veya öğrenilemez.

            İkbal’in kişilik eğitiminde önemli gördüğü bir diğer faktör de bireyin  eylem ve gelişimini yönlendiren ideallerin ve amaçların oluşturulmasıdır.Çünkü daha yeni ve güçlü, yaratıcı amaçlar duyulan sonsuz istek, kişinin hayatına zevk ve düzen verir, anlam kazandırır. Böylece bireylerin gücünü ve faaliyetlerini sağlıklı bir yöne kanalize eder. Gerçek bir eğitimde asıl amaç bir öğretmenin, öğrencilerin çevreleri ile olan çeşitli ilişkilerinde onlarda kuvvetli bir bilinç uyandırmak, yeni ve yaratıcı amaçların oluşmasında teşvik edici olmaktır. Ancak gayeler de kişiyi çevresiyle iyi ve verimli ilişkiye sokacak dinamik ve ileriye dönük eylemlerle ortaya çıkar.

İkbalin felsefesinde eylem, hayatın mihveridir.İnsan aktif bir hayat mücadelesiyle kişiliğini bütünüyle geliştirir ve yüce kaderini gerçekleştirir.İkbal kişinin her türlü tecrübeden yararlanmasını, kendisini yalnızlığa bırakmamasını ister. Hayatın gerçek zevkine, seyrederek değil; bizatihi bütün yüreklilikle kavgaya atılarak ve ister acı ister haz versin her çeşit tecrübe kazanılarak benliğin güçlenip zenginleştirilmesine katkıda bulunularak varılabilir.

İkbal’in dünyasındaki insanların görevi herhangi bir hizmet için bekleyip durmak değildir. Hayat herkesin mücadelesini ve sürekli gayretini gerektirir.

Muhammed İkbal, arzu ve merak duygusu geliştirilmiş ben’in, sonsuz imkanlarla dolu kainatta kemal yolculuğunda hedefe ulaştıracağı düşüncesindedir. Kainattaki eksiklik olgusunun, gelişime müsaitolan  insanın yaratıcılık yönünü kışkırttığı kanısındadır.

Buraya kadar İkbal’in doğunun tembelliğinin sebebi olarak gördüğü ve en önemli eğitim sorunu olan ferdin yapısı ve gelişimi ile ilgili düşüncelerini K.G. Saiyidain’i İkbal’in “Eğitim Felsefesi” kitabını kaynak alarak anlatmaya çalıştım. Bu düşüncelerinden anlaşılıyor ki İkbal fikri durgunluk ve zihni ataletin sebebi olarak bir eğitim sorunu olan benliğin inkarı ya da silik, zayıf benlik sorununu görmüştür. Allah’ın bil kuvve olarak yarattığı istidatlarını bil kuvve haline dönüştüremeyen köleleştirilmiş, sıradanlaşmış benler yaratıcı olamaz, tabiatı anlayamaz, tabiat güçlerine hükmedemez, üretemezler. Ve Allah’ın halife olarak yaratması misyonuna sadık kalamaz. Özgür bir atmosferin olmadığı toplumlarda özgün, bütün potansiyelini inkişaf ettirebilmiş, güçlü şahsiyetlerin yetişmesi mümkün değildir. İkbal, o zor günlerin karanlık akşamında Müslüman toplumların ufkuna bir ışık tutmuştur. Çarenin insanın kendisinde, eğitiminde olduğunu ve bunun nasıl olacağını da anlatmaya çalışmıştır.

            Peki bugün modern eğitim sistemimiz, İkbalin savunduğu bu eğitim ortamına ne kadar yakın?Hatta informel eğitim merkezleri diyebileceğimiz cemaatlerin ferde bakışı ve eğitime bakışları, İkbalin bu görüşlerinin ne kadar yakınında? Yakın tarihimizin Müslüman memleketlerde hemen hemen farklı düşünen tüm cins kafaların resmi ideolojiler tarafından sindirilmesi veya göçe zorlanması örnekleriyle dolu olması,bu durumun vahametini göstermeye yeterlidir. Maalesef  bu konuda Cemaat ve İslami hareketlerin ekseriyetinin  durumu da iç açıcı görünmemektedir. Düşüncede, duygularda, davranışlarda, ibadetlerdeki ayrıntılarda ve dış görünüşte aynılaşmaya (benzeşme değil)  şartlanmış insanların bir araya gelip onlar adına düşünen veya düşünmüş lider veya alimleri anlamaya ve tekrar etmeye odaklanmış  ekoller, cemaatler ya da hareketler lider ya da alim yetişecek münbit toprak olamaz. Olsa olsa bugünün fabrikasyon mamüllerini andıran sebzelerin yetiştiği seralar olurlar. Serada çınar yetişemeyeceği gibi bu tür ortamlarda da alim yetişemez.

            Atomlardan başlayarak Allah’a kadar bütün varlıklar şahsiyet, benlik, ego sahibidirler. Bir ego sahibi olarak insanın ise içinde sonsuz imkanlar gizlidir. Peki modern eğitim sistemleri her ferdin farklı özellikleri, potansiyeli, kişiliği dikkate alınarak bireye görelik ilkesini içerdiği halde insanların özgün benliğini geliştirip koruyabilmekte midir? Yoksa birey, hakim kollektif düşünceler  ortamında, tek tipleştirici müfredatların kıskacında benliğini,varlık değerini, ayakta tutamayarak özgün/ özgür bir ben olarak var olamıyor, toplumsal bir ben tarafından kuşatılarak “şey”leşiyor mu? Küreselleşmiş dünyada hakim kültürlerin sindiren,dönüştüren, benzeştiren gücü karşısında sadece bireylerin değil toplumlarında” benliğini” korumaya ihtiyacı var. Toplumlar her türlü faydalı bilgiyi hikmet olarak alırken kendi medeniyetinin öz değerlerini, eğitiminin içine bir baharat misali değil de mayası olarak koymalıdır.Benliğini koruyamayan yani eğitim sistemi, toplumun genel yetişme atmosferi, buna uygun olmayan toplumlarda bireylerin salt çabaları akıntıya karşı kürek sallamak olacaktır. Tabi ki bu bile çok değerli bir duruştur.

Kitle iletişim araçlarıyla insanların evlerinde otururken sürüleştirildiği ve güdüldüğü bu çağımızda, benliğinin varlık değerini korumak, hayatının dizginlerini elinde tutmak, standartlaşmadan fıtri olan “kendine has”lığını korumak ve edilgen değil;  aktif, yapıcı olmak için   hakkındaki düşünceleri daha da önem arz etmektedir.

Kaynak:İkbal'in Eğitim Felsefesi, K. G. Saiyidain , Ankara Okulu Yayınları

 

Bu yazı toplam 4904 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.