EYLÜL AYI DERGİLERİ

2.09.2016 16:19:05
EYLÜL AYI DERGİLERİ

 ABDÜLHAMİD’İN DİRENİŞİ, YENİ TÜRKİYE’NİN DİRİLİŞİ

Derin Tarih bu ay tarihin buluşturduğu iki lideri, Sultan II. Abdülhamid ile R. Tayyip Erdoğan’ı kapağa taşıyor. Dış politika stratejileri, sağlık ve eğitim icraatları, dış güçlerle mücadele hamleleri, kendilerine uygulanan tasfiye planları gibi pek çok benzerliği Mustafa Armağan, Prof. Dr. Cevdet Erdöl, Süleyman Kocabaş anlatıyor.

Muhteşem bir albüm hediye!

Sultan II. Abdülhamid albümü bütün Derin Tarih okurlarına hediye.

Başka neler var?

Prof. Dr. Ramazan Şeşen 500. yıldönümünde Mercidabık zaferini anlattı.

Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç cemaat ile tarikat arasındaki farkları açıklayarak, FETÖ gibi yapıların türememesi için ufuk açıcı bir rota çiziyor.

Fatih Sultan Mehmed’ hayal kurmayı öğreten hocası Molla Hüsrev’i Yavuz Bahadıroğluyazdı.

Prof. Dr. Şükrü Hanioğlu Sultan II. Abdülhamid’e darbe girişiminde bulunan bürokratları anlattı.

Prof. Dr. Halil İnalcık’ın bilinmeyen yönlerini öğrencisi Bülent Arı’dan dinledik.

Prof. Dr. İsmail Kara soruyor: Şişli Camii hangi devirde yapılmış olabilir?

Emekli Albay Mustafa İnal Cerablus’a gerçekleştiren Fırat Kalkanı harekâtının tarihî perspektiften inceliyor.

Prof. Dr. Mehmet Çelik, İngiltere’nin Ortadoğu ve Osmanlı topraklarında işlediği günahlardan sonra kendisini nasıl temize çıkardığını anlattı.

Avusturya 400 yıl önce esir Türkleri nasıl zorla Hıristiyan yapıp vaftiz etmişti? Aynur Kırcıcevaplıyor.

Prof. Dr. Semavi Eyice Soğukçeşme Askeri Rüştiye’sini anlattı.

Yrd. Doç. Dr. Mustafa Alican 15 soruda Haşhaşi gerçeğini anlatıyor.

“İntihal” kelimesinin tarih boyunca seyahatini D. Mehmet Doğan’dan dinliyoruz.

Bebek arabasının tıngır mıngır bir ninni gibi tarihini İkbal B. Armağan Gözlü anlattı.

Fethullah Gülen’in günah galerisi Samet Tınas’ın kaleminden.

 

YÜKSELEN TÜRKİYE'YE KÜRESEL KUŞATMA

"Yükselen Türkiye'ye Küresel Kuşatma" manşeti ile çıkan Genç Öncüler dergisi bu sayısında "15 Temmuz başarısız darbe girişimini" mercek altına alıyor

 "Yükselen Türkiye'ye Küresel Kuşatma" manşeti ile okurlarının karşısına çıkan Genç Öncüler Dergisi Eylül sayısının ilk bölümünde 15 Temmuz darbe girişimine giden yolda Türkiye'yi kuşatan karanlık yapıların hesaplarını ve sac ayaklarını değerlendiriyor.

Küresel kuşatmanın kırmanın imkanlarını tartışıyor. Konu ile ilgili Prof. Dr. Burhanettin Can ve Şehzadebaşı Camii müezzini Oğuzhan Bahtiyaroğlu ile yapılan mülakatlar derginin öne çıkan içerikleri olarak göze çarpıyor. İkinci bölümde ise gıda sektöründeki GDO kumpası irdeleniyor. Hekim Ahmet Sami Uzar ve GİMDES yetkililerinin değerlendirmeleri ile probleme ışık tutulmaya çalışılıyor.

Derginin sunuş yazısı şu şekilde; Allah’ın selamı rahmeti ve bereketi üzerimize olsun. Sevgili arkadaşlar Türkiye devletinin, gücünü inancından alan kültür ve medeniyet değerlerine yaslanarak, İslam coğrafyasındaki mazlum ve mağdur topluluklar ile dayanışma halinde olmasını hazmedemeyen küresel şebekeler, memleketimizde kiraladıkları truva atları marifetiyle Türkiye’nin yükselişini ve zincirlerini kırma hamlelerini durdurmak istediler. Darbe girişimi ile Türkiye’yi bir iç savaşa ve akabinde işgale sürüklemek istediler.

Milletimiz bu ihanet dalgasına 15 Temmuz gecesi büyük bir cesaret ve kararlılıkla direndi ve püskürttü. Küresel kuşatma açığa düştü. Küresel güçlerin denetiminde olan medya ve think thank kuruluşları tüm güçleriyle Türkiye devletini ve hükümetini itibarsızlaştırmak için çalışmaya devam ediyorlar. Bu sayımızda küresel kuşatmanın sac ayaklarını deşifre etmeye çalıştık. TSK’nın sarih hastalığı; cuntacılık meselesini Tunahan Elmas yazdı. Prof. Dr. Burhanettin Can ile 15 Temmuz darbe girişimine giden yolu konuştuk. Mustafa Fatih Yavuz küresel medya ağının darbe girişimindeki rolünü değerlendirdi. Dücane Demirtaş think tank kuruluşlarının darbeyi nasıl ele aldığını irdeledi. Ahmet Semih Şenlikoğlu NATO-Türkiye ilişkileri ve darbeler tarihini inceledi.

Kahraman Şehzadebaşı imamı Oğuzhan Bahtiyaroğlu hoca ile 15 Temmuz gecesini ve Saraçhane direnişini konuştuk. Ayrıca insan hayatına darbe olarak değerlendirilebilecek GDO’lu ürünler hakkında yazılar ve GİMDES ile özel olarak yapılmış mülakatlar bu sayımızda öne çıkıyor. Genç Öncülerin genç yazarları olarak temel gayemiz, toplumsal yaşamımızda karşılaştığımız iyilikleri, kötülükleri, kolaylıkları, sıkıntıları siz değerli okurlarımıza en anlaşılabilir şekilde aktarmaktır. Kadromuz adaletle şahitlik vazifesini unutmayarak, bu bilinçle yazılarını kaleme almaktadır. Çünkü bu bize inandığımız rabbimizin vahiyle sabit kıldığı bir görevdir.

 Çıkarttığımız bütün sayıları bu görev bilinci ile çıkartıyoruz. Bu çalışmamızın hayırlara vesile olmasını diliyor, keyifle okumanızı temenni ediyoruz. Allah’a emanet olun. Ey inananlar! Kendinizin, ana babanızın ve en yakınlarınızın aleyhine dahi olsa, adaleti titizlikle ayakta tutan ve sırf Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın)! Çünkü Allah her ikisine de (sizden) daha yakındır. Öyleyse, kendi boş arzu ve heveslerinize uymayın ki adaletten uzaklaşmayasınız. Eğer (gerçeği) çarpıtırsanız ya da (şahitlikten) kaçınırsanız, biliniz ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır. Nisa/135

kaynak: www.on5yirmi5.com

İKİ GELECEK ARASINDA ZOR BİR GEÇİŞ DÖNEMİ, DEVLETİN DÖNÜŞÜMÜ VE AYDINLARIN SORUMLULUĞU

Umran Dergisi Eylül Sayısı, “İki gelecek arasında zor bir geçiş dönemi, devletin dönüşümü ve aydınların sorumluluğu” kapağıyla okuyucuya sunuldu.

 Umran Dergisi’nin başyazısında 15 Temmuz darbe girişimi yorumlanırken; girişimin amacının Türkiye’yi parçalamak olduğu belirtilerek ve girişimin arkasında ,ABD,NATO ve Avrupa ülkeleri konsorsiyumunun varlığına vurgu yapılıyor. İşte o başyazı.. 15Temmuzdaki hadiseyi nasıl yorumlamamız lazım? Bu soruya cevap vermek için, süreç içerisinde yaşanan gelişmeler yanında meseleyi daha geniş bir zaviyeden incelememiz gerekiyor. Türkiye’deki bütün darbeler, son teşebbüs hariç belli bir hedef doğrultusunda yapılmıştır. 15 Temmuz’un ana hedefi ise Türkiye’nin parçalanmasıydı ki bu hareket FETÖ ile başlayıp onunla biten bir işgal hareketi değildir. Hareket, başta ABD olmak üzere NATO çıkışlı, diğer Avrupa ülkelerinin de destek verdiği bir konsorsiyumun eseridir.

Zaten darbe girişimiyle baş gösteren “mega-kriz”de bizi en çok endişelendiren, krizin bu küresel niteliğidir. Bu açıdan söz konusu kalkışma, Türkiye’nin darbeler tarihi içerisindeki en trajik hamle olarak kaydedilecektir muhtemelen. Haliyle 15 Temmuz darbe girişimi, büyük fotoğrafın merkezinde yer alan küçük bir noktadan ibaret olup, fotoğraf ancak bütün boyutları ile birlikte değerlendirildiğinde gerçeği tespit edilebilmek mümkün olabilecektir. Söz konusu büyük fotoğrafı, bütünden parçaya, çevreden merkeze doğru incelemek, gerçeği görmeyi kolaylaştıracaktır. Fotoğrafın en genel boyutu Batı dünyasının İslâm’ı tüm düşmanlıklarının hedefi haline getirmesi oluşturur. Takiben ele alınması gereken ise tarihsel birikimiyle Türkiye’dir.  Darbecilerin öldürmek istediği cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın diğer coğrafyalardaki Müslümanların gönüllerinde son derece itibarlı bir lider olduğu herkesin bildiği bir husustur.

Bu, Erdoğan’ın şahsi özelliklerinden çok, Türkiye’nin bin yıl süreyle İslâm’ı en üst düzeyde temsil etmesinin doğal sonucudur. Farklı coğrafyalarda yaşayan Müslümanların mevcut durumlarına ve geleceklerine ilişkin güven ve umutlarında hep Türkiye vardır. Bu ise Türkiye’nin jeopolitik önemini kat be kat artırmaktadır. Dolayısıyla Türkiye, İslâm’a ve Müslümanlara yönelik kin ve düşmanlıkların hep hedefinde olan bir ülkedir. Bundan dolayı 2012 yılındaki Hakan Fidan olayından sonraki süreç içerisinde Gülen şebekesi, Batı medyası, sağ ve soldaki partiler ve seküler aydınlardan vs. oluşan bir ‘ittifak’ ortaya çıkmış; bununla Erdoğan arasındaki gerginlik sürekli artmış ve taraflar mücadeleyi bırakmamışlardır. 1980’li yıllarda CIA’nın “Yakın ve Güney Asya Bölgesi Milli İstihbarat Şefi” görevini yürüten Graham Fuller, Amerikan dış politikasının en önemli hedeflerinden birinin liberal bir İslâmî reformu teşvik etmek amacıyla Nurcuların -özellikle Fethullah Gülen’in- desteklenmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

Ona göre Gülen ekibi, Türkiye’deki ve yurtdışındaki okullarıyla, vakıf ve şirketleriyle “Ilımlı İslâm” projesinin en önemli aracı olmaya adaydırlar.Meselenin bu yönü dikkate alınmadan, solun, Kemalizm’in, liberallerin maddi hamiliğini bile üstlenen Gülen şebekesinin, sol-liberal aydınların çoğunu kendi yanına çekmeyi, kendi faaliyetlerini meşrulaştırmayı (özellikle Abant toplantıları ve medya ayağı sayesinde) başarması bihakkın kavranamaz.

Bu açıdan sol-liberallerin tüm yelpazesi süreçten bizzat sorumlu, kendini dışarıda bırakamayacak kadar merkezi konumdadır. İslâmî kesim bu şebekenin eğitim ve bürokrasideki gücünü avantaja çevirmek için işbirliği yaparken sol–liberaller İslâmcılardan kurtulmak, onların kimliklerini yozlaştırmak, İslâmî kesimi bölüp parçalamak, bir din olarak İslâm’ı reforme etmek için bu şebekenin fikirlerini neoliberal tezlerle kuvvetlendirip hem Türkiye’de meşrulaştırdı, fikri ve siyasi zemin oluşturdu hem başta AB olmak üzere uluslararası çevrelere tanıtıp, destek almalarını, ciddiye alınmalarını sağladı.

 Bu aşamadan sonra krizin ortasından sorulabilecek sorulardan biri de “darbeden daha sert ne olabilir?” sorusudur ve bu noktada şunlar söylenebilir: eğer süreç az önce resmetmeye çalıştığımız şekilde işliyorsa, bu durumda 15 Temmuz kalkışmasının bir sonraki ve (sonuçları daha ağır) bir girişimin ilk ayağı olabileceği söylenebilir. Öyle gözüküyor ki Türkiye, Osmanlı’nın son döneminde nasıl birtakım örgütler Batıdan aldıkları destekle ülkenin parçalanması için çalışmışlarsa şimdi de PKK, DAEŞ ve PYD gibi teşkilatlar FETÖ ihanet şebekesinin içeriden, aynı güçler tarafından da dışarıdan desteklenerek Türkiye’ye karşı canhıraş bir mücadele vermektedirler.

15 Temmuz hareketi, sadece sürecin bir parçasıdır; süreç devam etmektedir. Ana amaç, yeni sosyolojik fay hatları inşa ederek Türkiye’yi sosyolojik olarak bölmektir. Sivil ve askeri bürokrasi ile özel sektör alanında yapılan çok seri ve yoğun operasyonların, yeni bir sosyolojik ayrışmaya sebep olup olmayacağı, yeni fay hatları inşa edip etmeyeceği iyi hesaplanmalıdır. Yangını söndürürken yangına benzin taşımamaya gayret edilmelidir. Bu konuda özellikle dikkatli olunması gerekmektedir. Çünkü sosyolojik savaşın etkileri anında değil yıllar sonra görülebilir, yavaş ve tedricidir. O sebeple krizin çözümü sürecinde yapılanların gelecek üzerinde kesin etkilerinin olacağı göz ardı edilmemelidir. Şunun da altı çizilmelidir; darbe girişiminin de etkisiyle birtakım şeylerin değişeceği kesin, önceki dünyaya geri dönüş olmayacaktır artık. Peki, bu değişiklikler derin ve kökten mi olacak? Dahası iyi yönde mi olacak?

 Elbette ki bu travmatik kriz yeni bir toplum türü doğurmaz ama eski türü yıkmaya yardım edebilir. Bu açıdan siyasi sistemde veya eğitim alanında ‘köklü’ reformlar yapmanın işe yarayabileceği söylenebilir. Örneğin, kamuda ‘liyakat’ sisteminin getirilmesi bir çare olabilir. Bu tür büyük değişiklikler kısa vadede de uzun vadede de birtakım aktörlerin gerçek anlamda yok olmasına yol açabilir. Ama zaman geçtikçe sağduyulu çözümlemeler daha anlık ve daha felaketçi tepkilerin yerini alacaktır. Ancak işgal harekâtı sonrasındaki süreçlere işe yarar biçimde müdahale etme şansımızı artırmak istiyorsak bu süreçte gözlemlediğimiz şeyi iyi tanımlamamız gerekir. Milletin, tüm o iktidar seçkinlerinin ve onlara ait mekanizmaların hiçbir işe yaramadığı yerlerde gerçek kurtuluş savaşlarını verdiği kadar, yardım çağrılarına çabucak icabet ederek, sahici yaşamsal mekânların yegâne inşa edicisi olduğunu bizzat yaşayarak gördük.

Nitekim 15 Temmuz’da, daha emniyet güçleri harekete geçmeden, millet, darbeciler karşısında kendiliğinden harekete geçmiş ve oldukça farklı taktiklerle ciddi bir direnişi örgütlemiştir. Bununla birlikte adalet, hakikat, dayanışma gibi değerler yeni duygulanımların, yeni kavramların ve farklı bir dilin oluşmasının yolunu açmıştır. Unutmamalıyız ki yeni davranışların kökeninde her zaman yeni bir dil vardır. Kısacası acil bir genel çözümlemeye muhtacız. İslâm,salt bir din duygusu biçiminde de olsa bu halkın Sünnisi, Alevisi, her türden etnisitesi, sarhoşu, başı açık gezen veya çarşafa bürünen kadını nezdinde, evvela bir şuura doğru akmakta ve sokaklara yayılmaktadır.

Zira toplumun geniş kesimlerinde, İslâm’ın bu toprakların harcı olduğu kanaati hâkim. Türkiye’nin tümelinin Müslümanlık olduğu şeklindeki yaklaşım memleketin bölünmemesini de izah eder aslına bakılırsa. Bundan sonra bu şuur altı tepkiler, beşerin fıtri aidiyet ve mensubiyeti olan sahih İslâm’a doğru evrileceği hususunda umut vermiştir. Ancak bunu Allah’ın bir mucizeyle gerçekleştirmesini beklemek boş avuntudur.  Müslüman münevverler artık dinle alakalı olarak geleneğin, folklorun bütün malzemelerini kutsamak yerine, onları İlahi Vahyin ölçüsüyle tartmaya başlamalı, bu öğretiyi şu temiz fıtratlı halklarına anlatmalıdırlar. Zira peygamberler “insanları sırtlarındaki yükten ve bileklerindeki zincirlerden” kurtarmak için mücadele etmişlerdir. Ancak yalnızca böyle girişimler mevcut sorunları çözebilecek kalıcı politikaların hazırlanmasını sağlayabilir. İşte bu yüzden umutlu ya da umutsuz iki gelecek arasında bulunuyoruz. Dolayısıyla tercih edilen yeni hedefler ve uygulamaya konulan yeni yöntemler ya yeni bir düzenin oluşmasına yardım edecektir. Ya da zayıflığın ve zaafın neticesi olan uygulamalar sebebiyle, kriz bir çığ gibi her şeyi içine alacaktır.

İTİBAR EYLÜL SAYISI

İtibar, Eylül sayısında şair ve yazarlarıyla 15 Temmuz demeye devam ediyor. 15 Temmuz’a dair ürünlerin öne çıktığı dergide İbrahim Kalın’la yapılmış bir söyleşi de yer alıyor.

Genel Yayın Yönetmenliğini İbrahim Tenekeci’nin yaptığı ve aylık olarak çıkan İtibar Eylül sayısını, usta çizer Hasan Aycın’ın bir çizgisi açıyor. Derginin şiir sayfaları ise Hüsrev Hatemi’nin “Yetmiş Yıl Sonra”, İbrahim Tenekeci’nin “Ölmüşsün Ama Değilsin Üzgün”, Nurettin Durman’ın “Geceleyin Temmuzda” ve Mehmet Aycı’nın “Dolunayda Kurtlar” isimli şiirleriyle devam ediyor.

 Bu sayının diğer şairleri ise, Berat Demirci, Murat Sözer, Ercan Yılmaz, Cengizhan Konuş, Gökhan Ergür, Ertuğrul Gazi Demir, Tuba Kaplan, Orhan Özekinci, Ünsal Ünlü, Rabia Gelincik, Mehmet Şamil, Nurcan Toprak, Zeynep Tuğçe Karadağ, Fatma Nur Yılmaz, Mustafa Uçurum, Raşit Ulaş, Mustafa Akar ve Ahmet Murat. Bu sayının arka kapağında ise Beyzanur Turcihan’ın   “ Yeniden Gün Doğuyor Doğudan” adlı şiiri yer alıyor.                                              

Derginin Eylül sayısının öykü sayfalarında Osman Cihangir’ın “Koridor Ölümleri”, Esra Erman’ın “Diğerleri”, Emre Ergin’in “Ayaktakiler” ve Aynur Dilber’in “Beni Ayırın” öyküleri bulunuyor. İbrahim Kalın: “Hikmet ve Ahlâk Temelli Bir Bakış Açısına İhtiyacımız Var” İtibar’ın Eylül sayısının söyleşisi İbrahim Kalın’la yapılmış. Yeni çıkan “Ben, Öteki ve Ötesi” kitabından hareketle, Harun Tan sordu, İbrahim Kalın cevapladı: “Hikmete dönüşmüş bilgi ile sevgiye dönüşmüş bir hakikat arayışı, felsefenin temelidir. Bugünse hayatımızda hikmetten çok hüküm, sevgiden çok ihtiras ve arzu, hakikat arayışından ziyade kontrol etme ve tahakküm altına alma güdüsü var.”

Derginin fikriyat sayfaları son derece zengin. Özellikle de 15 Temmuz sonrasını irdeleyen yazılar dikkat çekiyor. Bu minvalde Ercan Yıldırım’ın “ Darbe Göstergeleri”, Şehid Ömer Halisdemir’in kabrini ziyaret eden Yıldız Ramazanoğlu’nun “Şehidin Taze Toprağına Doğru”, yine Ömer Halisdemir ile tanışıklığına binaen “Ömer olmanın” ne olduğunu sorgulayan yazısı ile Aykut Ertuğrul okuyucuyla buluşuyor. Savaş Barkçin’in “Meselesin Aslı”, Ebubekir Kurban’ın “Hu Hu Türkiye’m“, Tarık Tufan’ın “Gece Bitti, Sabah Oldu” başlıklı yazıları da Eylül sayısının dikkat çeken diğer metinleri. Ekrem Aytar, Yahya İncetahtacı, Kemal Sayar, Mehmet Dinç, Berat Demirci, Ertuğrul Gazi Demir, Mustafa Çiftci, Necip Tosun, Mustafa Ruhi Şirin, Özkan Gözel, İsmail Özen ve Suavi Kemal Yazgıç yazılarıyla İtibar’ın Eylül sayısına katılan diğer isimler.

www.itibardergi.com   itibardergisi@hotmail.com (0212) 544 24 61

kaynak: on5yirmi5.com

İSLAM BOMBALANARAK YENİDEN YAPILANDIRILAMAZ AMA ‘İÇERİ’DEN DEĞİŞTİRİLEBİLİR

“İslam Bombalanarak Yeniden Yapılandırılamaz Ama ‘İçeri’den Değiştirilebilir” manşeti ile okuyucusuyla buluşuyor.

Bu sayımızda, Yorum bölümünde Abdullah PAMUK’un “İslam Bombalanarak Yeniden Yapılandırılamaz Ama ‘İçeri’den Değiştirilebilir”.; Kavramda ise “Kanaralaşmak” konusunun işlendiği yazılarını okuyabilirsiniz. Düşünce yazılarında, Hüseyin BÜLBÜL’ün “İşe Nereden Başlayalım?”; Hikmet ERTÜRK’ün “Şeytanla Bahse Giren İnsanoğlu (Faust)”; Osman COŞKUN’un “Ne İle Emrolunduk?.”; Aykut AKÇA’nın, “Doğru İletişim”; Ömer YILDIZ’ın “Hasan Sabbah Haşişilik ve FETÖ”; Enes TARIM’nin “Seçilmiş Olma Sendromu” ile Haydar ÖZTÜRK’ün “Türkiye Dindarlığının Sorunları”; yazılarını bulabilirsiniz. Bir Site Bir Alıntı bölümünde da ise, Köprü dergisi Kış 98 Sayı 61’de yayınlanan Abdurrahman Arslan’ın “Modern Dünyaya İtiraz ya da Rahmetin Elçisi Olmak” yazısını alıntıladık.                                         

Mektuplara Cevaplarda ise Hüseyin BÜLBÜL’ün “Kişisel Düşünceler Dinin Önüne Geçemez” yazısının yanı sıra. Sanat-Edebiyatta Mehmet MORTAŞ’ın “Şiirde Duygusal Bilinç 3” yazısının yanı sıra; Hayrunnisa AKÇA’nın “Karşılaşırsak Diyeceklerim Var”  Şiirini bulabilirsiniz.     Dergimizin gündem bölümünde ise, her zamanki gibi özenle seçip iktibas ettiğimiz köşe yazılarını sizlerin istifadesine sunduk, zevkle okuyacağınıza inanıyoruz.

Abonelik İçin: www.iktibasdergi@hotmail.com Anlam Yayınları Ankara Merkez: Tuna Cad. 14/3 Kızılay, 0312.435 37 60 İktibas Kayseri Temsilciliği: Cumhuriyet Mah. Vatan Cad. Kiraz Apt. No: 21/3 ] Melikgazi İktibas İstanbul Temsilciliği: Akşemsettin Mah. Fevzipaşa Cad. No: 43 D.:5 Fatih {Fatih Camii karşısı} Tel: 0 545 648 75 08 
kaynak: on5yirmi5.com

Temmuz, yeni sayısında kültür ve edebiyatla ilgili farklı metinlere yer vermenin yanında, 15 Temmuz direnişini işlemeye devam ediyor.

Enkazdan çıkarılan Halepli Ümran’la ilgili bir çalışmanın kapağa çıkarıldığı dergide, Arif Ay ile yapılmış bir söyleşi yer alıyor. Bu sayıda, şiir ve öykü çevirileri de dikkat çekiyor.

 

DERİN ACILAR DİLSİZDİR

Genel Yayın Yönetmenliğini Ali Emre’nin yaptığı Temmuz’un Eylül sayısı, Hasan Aycın’ın bir çizgisiyle açılıyor. Genç şairlerin ağırlıklı bir yer tuttuğu bu sayıda; Dilek Kartal, Erdoğan Aydoğan, Suavi Kemal Yazgıç, Mustafa Halil, Sinan Ceran, İsmail Söylemez, Ahmet Laçin, Emre Söylemez, Mert Gökçe ve Mehmet Doruk Kandemir şiirleriyle öne çıkan isimler. Akif Hasan Kaya “Devamı”, Emine Batar “Bir Gurup Vakti” ve Abdullah Harmancı “Pim” adlı öyküleriyle yer alıyor Temmuz’da. Eylül sayısında her biri ayrı bir dosya konusu sayılabilecek önemli yazılar var: Cemal Şakar’ın “Sanatın Değeri Üzerine”, Murat Koç’un “Erken Cumhuriyet Dönemi Romancılığında Ulus-Kimlik Sorunu”, Serkan Akın’ın “Bir Dorian Gray Portresi: Adonis”, Ayşegül Genç’in “Ötekinin Atı”, Eyüp Sabri Togan’ın “Dijital Dünyada Yeni Edebiyat” başlıklı yazıları bunlardan bazıları.

Temmuz, çevirilerle de dikkat çekiyor bu sayıda. Aydın Ünlü’nün Mahmut Derviş’ten çevirdiği “Şamlı Güvercin Gerdanlığı” ve İsmail Söylemez’in Sohrab-ı Sipihri’den aktardığı “Efsane Kuşu” bu çeviriler arasında. Ghassan Kanafani’nin “Hüzünlü Portakallar Ülkesi” adlı öyküsü ise Türkçeye Peren Birsaygılı tarafından aktarılmış. Çeviriden önceki “Güneşin Altındaki Adam: Ghassan Kanafani” yazısı da önemli. Birsaygılı, 1972’de 36 yaşındayken İsrail tarafından Beyrut’ta katledilen Kanafani’nin hayatına ışık tutuyor bu yazıda. Aynı zamanda Filistinli ünlü yazar adına Beyrut’ta kurulan vakfın etkinliklerine dair bilgi ve gözlemlerini paylaşıyor.

Dergide, 15 Temmuz direnişini işleyen çeşitli yazılar da yer alıyor. Bahadır Kurbanoğlu’nun “Ebabilleri Gökte Ararken Yerde Bulduk”, Sinan Özyurt’un “Yüzler”, Adem Özköse’nin “Kısıklı’da Kısılamayan Tekbirlerle Direnen Şehir”, Hülya Şekerci’nin “Seni Bekliyorduk Ey Halkım” ve Mukadder Değirmenci’nin “Temmuz Direnişinin Kadın Kahramanları” başlıklı yazıları bu konuda yoğunlaşıyor. Sabri Soysal, Şehit Erkan Pala’yı anlatırken; Gökhan Ergöçün Halep’in Temmuzuna da değinen denemesinde Suriye direnişini ele alıyor. Süleyman Ceran’a ait “Anadolu: Bir İnsan, Bir Destan” başlıklı yazı da etkili bir “insan ve ülke manzarası” sunuyor okuyucuya. Murat Kurt imzalı Foto Kritik ile Resimli Edebiyat Tarihi ve Kitaplar Arasında bölümleri ilginç bilgiler ve kitap tanıtımları içeriyor. Son sayfada ise Necmettin Asma’nın bir çizgisi var. Derginin bu ayki söyleşi konuğu, Arif Ay. “Kur’an’la Buluşmaya ve Köklü Bir Zihniyet Devrimine İhtiyacımız Var” başlığıyla sunulan söyleşide Arif Ay; Temmuz direnişine, Ortadoğu’daki gelişmelere, mahalle bilincine, edebiyat algısına dair önemli tespitlerde bulunuyor.

Ali Emre’nin “Arif Ay Şiirinde Körfez Savaşı ve Bağdat Duyarlığı” yazısı söyleşiyi zenginleştiriyor. Mustafa Uçurum imzalı “Bağdat Ne Yana Düşer?” başlıklı yazı da benzer kaygıları vurgulayan bir deneme. www.temmuzdergisi.com Abonelik için: 0536 972 77 57  temmuzdergisi@gmail.com twitter/facebook/instagram: TemmuzDergisi 
kaynak: on5yirmi5.com

Bu haber toplam 3603 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.