ORYANTALİZM NEDİR? / Köşe Yazısı - İsmail ULUÇAY

23.12.2020 15:43:28
İsmail ULUÇAY

İsmail ULUÇAY

 

ORYANTALİZM NEDİR?

İnsan, sözcüklerle / kavramlarla düşünür. Bir distopya romanında –yahut filminde- (Orwell’ın 1984’ü olabilir.) ülkedeki sözlükler sistemli bir şekilde devamlı güncellenmektedir. Önceki basım sözlükler ise tümden yok edilmektedir. Vatandaşların isyan etmelerini engellemek için düşünülen çarelerden birisi ise “özgürlük” sözcüğünün sözlüklerden çıkarılmasıdır. “Özgürlük” diye bir kavramı bilmeyen birisi özgürlüğü talep edebilir mi? Yahut hamile bir kadın hiç bilmediği bir meyveyi aşerebilir mi?

Öyleyse oryantalizm hakkında düşünebilmenin ilk şartı nedir? Elbette “oryantalizm” kavramını tanımak, öğrenmek ve bilmek... Şahsım tarafından böylesi muallak ve derin bir kavramın tanımının yapılabilmesi mümkün olmamakla birlikte naçizane bir şeyler karalamakta da bir beis yoktur sanırım.

Fransızcadan dilimize giren “oryantalizm”; Türkçede “şarkiyat” yahut “doğu bilimi”, Arapçada “istişrak”, Fransızcada “orientalisme”, Almancada “orientalismus” sözcüklerine karşılık gelmektedir.

Orient sözcüğünün Batı dillerinin birçoğundaki anlamı “doğu”dur. Kastedilen “doğu”nun veya “batı”nın nerede başlayıp nerede bittiği ise Heredotos'tan bu yana henüz belirlenememiştir.[1]

Roma İmparatorluğu zamanında Roma şehri merkez kabul edilmiş ve şehrin doğusu “oriens”, batısı ise “occiden” diye adlandırılmıştır.[2] Fakat rahatlıkla anlaşılacağı üzere bu taksimin günümüz “Doğu-Batı” kavramlarıyla çok fazla benzerliği yoktur. Yine Babil şehrinin doğusunun “asu”(doğu), batısının ise “ereb”(batı) şeklinde adlandırıldığı; Asya ve Avrupa isimlerinin de buradan geldiği, dolayısıyla Asya ve Avrupa sözcüklerinin de yön bildiren sözcükler olduğu[3] şeklinde meşhur bir rivayet de mevcuttur. Hasılı; her ne kadar sınırları tam olarak çizilemese de, kökleri uzak tarihe uzanan bir “doğu-batı” adlandırılması ve ayrımı vardır. Hatta bu kavramların özünde barındırdığı “rekabet” ve bir nevi “düşmanlık” manaları da tarihi bir referansa sahiptir.

Peki “orientalism”in içerdiği “orient” kavramı tarihten akseden anlamıyla tam olarak örtüşmekte midir? Bu soruya “Evet” diye cevap vermek pek mümkün görünmemektedir. Zira oryantalizm, -en masumane tabirle- Batı gözünden Doğu’nun tasviridir. Bu tasvir, oryantalizmin kısmen kurumsallaşmasıyla birlikte oryantalistlerin Doğu hakkındaki fantazilerini ve hayallerini yansıtan bir hal almıştır. Denilebilir ki; oryantalizm “metinsel Doğu, -disiplinin(Oryantalizm), söylemin ürettiği Doğu- gerçeklikte çok fazla bulunamadığında, gerçekliği yadsıyıp hayali olanı –metinsel olanı- gerçeklik olarak kabul”[4] etmektedir. Dolayısıyla oryantalizmin Doğu’su ile tarihten gelen Doğu bir noktada keskin bir şekilde ayrılmaktadır. 

Terim olarak “oryantalizm”in tanımına geçmeden önce, müsadenizle, sözcüğü biraz daha kurcalamayı ve sözcüğün tarihsel gelişimine daha yakından mercek tutmayı arzuluyorum.

17. yüzyıla kadar gittiğimizde oryantalist sözcüğü “Doğu veya Yunan kilisesinin mensubu” veya “Bazı Doğu dillerini bilen kimse” anlamlarında kullanılmıştır. İngilizcede “Doğu araştırmalarında uzmanlaşan kişi” anlamındaki kullanımı 1779’da, Fransızcada ise 1799 yılındadır.[5] Sözün burasında; İngilizce “Orientalism” kelimesinin sonundaki “–ism” ekinin çok ilginç olduğunu belirtmek isterim. Zira “–ism” eki Antik Grekçe(-ismos) kökenli bir ek olup İngilizceye Latince (-ismus) aracılığıyla girmiştir. Eklendiği sözcüğe “…nın tarafını tutmak / tarafında olmak” veya “…’nın taklidi / imitasyonu” anlamı katmaktadır.[6] Günümüz İngilizcesi[7] ve hatta Türkçesinde de bu anlamına yakın anlamlarda kullanılmaktadır.

“Acaba yazar, bu kadar teknik bilgiden sonra bir çıkarımda yahut tespitte bulunabilecek mi?!”

Efendim, bana kalırsa –ism eki “orientalism” sözcüğünün komplesinden bile daha ilginçtir. Zira bu ek; ideoloji, din, davranış, felsefe…  gibi ‘şey’leri isimlendirmede kullanılır. Feminizm, komünizm, idealizm, Budizm vs… Bilim dallarını isimlerindirirken kullanılan ek ise “logy(loji)”dir. Biyoloji, psikoloji gibi…Peki bu neyi kanıtlar? Hiçbir şeyi… Fakat bu küçücük ek, oryantalizmin bilim gibi soğukkanlı ve objektif bir sistemden öte daha duygusal ve taraflı bir olgu olduğu konusunda koca bir ironidir.

Sözlük anlamını bu kadarcık kurcaladıktan sonra gelelim oryantalizmin ıstılahta manasına… Ama işin bu kısmı, buraya kadar olan kısmından katbekat zor ve haddimizi aşan bir meseledir. Örneğin Edward Said oryantalizm için üç aşamalı tanım yapmaktadır.[8] Bu üç meşhur tanımdan sonuncusu şöyledir: “Şark ile uğraşan toplu müessesedir. Yani şark hakkında hükümlerde bulunur, Şark hakkındaki kanaatleri onayından geçirir, Şark’ı tasvir eder, tedris eder, iskan eder, yönetir; kısacası ‘Doğu’ya hakim olmak, onu yeniden kurmak ve onun âmiri olmak için’ Batı’nın bulduğu yoldur.”[9] “Hadis Oksidentalizmi ve Fuat Sezgin” kitabının yazarı A. Karakaş ise kitabında şöyle bir tanıma yer vermiştir: “Bir terim olarak oryantalizm, batının doğuyu inceleme, algılama, anlama, açıklama ve tanımlaması anlamına gelmektedir.”[10]

Sözcük olarak tarihsel serencamını ele almaya çalıştığımız kavramın bir de terimsel(kavramsal) tarihine kısaca değinmekte fayda var. (Kavramsal anlamda) Oryantalizmi iki ana döneme ayırabiliriz diye düşünüyorum. Birinci dönemi, Haçlı Seferleri’ne kadar götürmek mümkündür.[11] Primitif diye de nitelendirebileceğimiz bu dönemde oryantalizm; İslam’ı karalama yoluyla Hrıstiyanlık propagandası yapma misyonuna sahiptir. 16. yüzyıldan itibaren Avrupa’da papalığın güç kaybetmesi ve ekonomik, siyasi, askeri bir takım gelişmelerin yaşanmasıyla Doğu’ya karşı bir ilgi ve merakın artması söz konusudur. Bu devir de yine oryantalizmin ilk dönemine dahil edilebilir.

Kurumsal ve modern anlamda oryantalizm ise genelde en erken 18. yüzyıl olarak tarihlendirilir. Napolyon’un Mısır seferine alimler güruhuyla gitmesi ve Institut d’Egypte’nin kurulması, bahis olan kavramın dönüm noktalarından bir tanesidir. Örneğin, sefere götürülen güruhta bulunan ressam Antoine Jean Gros’un resimleri oryantalist akımın ilk örneklerinden kabul edilir. Fakat oryantalist Fransız ressamlar ilk dönemde çizimlerine, gördüklerinden daha çok fantazilerini yansıtmışlar ve “Doğu’yu saldırgan, şehevi ve gizemli olarak  resmetmişlerdir”.[12]

18. yüzyılın sonuna doğru kurulan oryantalist dernekler, vakıflar vs. 19. yüzyılda da hız kesmeden kurulmaya devam etmiştir. Dahası; 19. yüzyılın ikinci yarısında adeta teknik bir mutasyon geçiren oryantalizm, sadece filoloji üzerinden çalışma yürütmeyi bırakıp sosyoloji, antropoloji gibi disiplinleri de kapsar ve kullanır hale gelmiştir.[13]

Fransa ve İngiltere hakimiyetinde yoluna devam eden oryantalizm; 20. yüzyılda, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ise iki yeni otorite ile tanışmıştır: A.B.D ve SSCB. Amerika bir yandan hızla Ortadoğu inceleme kuruluşlarını ve çalışmalarını arttırırken diğer taraftan “sektöre” yeni bir soluk getirmiştir: Doğu’yu çalışan Amerikan entelektüelleri çeşitli güvenlik kurumları hesabına yapmış oldukları araştırmalarla aslında devlet hizmetinde görev yapmaktadırlar.[14]

Sovyetler cephesinin oryantalist çalışmalarında ise Batı’ya nazaran söylem farklı, işlev ise aşağı yukarı aynıdır. Emperyalist devletleri düşman olarak tanımlayan Sovyetler Birliği, doğulu devletleri her ne kadar sömürme niyetinde olmadığını savunsa da kendi ideolojisini doğulu devletlere dayatmıştır.

Son olarak: “Oryantalizm ve oryantalistler tarih boyunca ve tamamen kötülüğe, sömürgeciliğe ve emperyalizme mi hizmet etmiştir?” Hayır! Oryantalizmi anlatan, konu edinen, birazcık değinen elimdeki hangi kaynağı açmışsam yahut hangi uzmanı dinlemişsem, “bazı (çoğu) oryantalistler zaman zaman (yahut çoğu zaman) sömürgeciliğe ve kötülüğe hizmet etmiş olsa da faydalı işler yapan ve iyi niyetli oryantalistlerin de bir zamanlar var olduğu” şerhini mutlaka düşmektedirler. Okuma ve göz gezdirme fırsatı bulduğum birçok kaynak arasında oryantalizmi en sert eleştiren “Ortantalizm ve Oryantalistler” adlı kitaptan yapacağım şu alıntı ne demek istediğimi daha iyi açıklayacaktır: “Goldziher ve benzeri tahrifci ve gerçekleri çarpıtan oryantalistler hakkında ağır ifadeler kullandıysak da eski ve nadir İslâmî eserleri yayınlayan, araştırmalarında gerçeği aramayı adet haline getirmiş tarafsız ve insaflı oryantalistlerin hakkını ketmedemeyiz; zira ilim hiçbir milletin tekelinde değildir.”[15]

Yazımızı burada nihayete erdirirken şu soruyu tekrardan sormakta fayda var, sanırım: “Oryantalizm nedir ya da ne değildir?”

Efendim, oryantalizm kolayca anlaşılabilecek yahut tanımlanabilecek bir kavram değildir.



[1] https://islamansiklopedisi.org.tr/oryantalizm

[2] A. Karakaş, Hadis Oksidentalizmi ve Fuat Sezgin,  2018, syf. 31

[3] A.Karakaş,a.g.e

[4] Dr. Yücel Bulut İle Oryantalizmin Kısa Tarihi, https://www.youtube.com/w

atch?v=PISLXeJdK9o

[5] https://islamansiklopedisi.org.tr/oryantalizm

[6] https://en.wikipedia.org/wiki/-ism

[7] Oxford Advanced Learner’s Dictionary, 2010, syf 828

[8] E.Said, Oryantalizm,1999

[9] E.Said, a.g.e, syf.15-16

[10] A. Karakaş, a.g.e, syf. 31

[11] Ş. A. Düzgün, Oriental Studies and Conception of Islam During The Crusade Period, Algeria, 1999

[12] Doğu’yu Resmetmek-Oryantalist Ressamlar, https://www.youtube.com/watch?v=3OPb2zldSwA

[13] A.Karakaş, a.g.e, syf. 43

[14] A.Karakaş, a.g.e, syf. 44

[15] Dr. Mustafa Sibai, Oryantalizm ve Oryantalistler, 1993, syf. 101

Bu yazı toplam 4411 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.