Eğitim Öğretim İklimi / Köşe Yazısı - Osman DAĞ

20.05.2020
Osman DAĞ

Osman DAĞ

Eğitim Öğretim İklimi

Eğitim öğretim okul, öğretmen, örenci ve müfredat ile birlikte gerçekleşir. Bu parçalardan birinin kaliteli olması eğitimin kalitesini doğal olarak arttırır. Eğitim ve öğretimden beklenen kişinin, toplumun ihtiyaçlarını karşılamaktır. Bugün ithalatımız ihracattan fazla, bu da eğitim öğretimin bizim temel ihtiyaçlarımızı karşılamadığını gösterir.

Dünya bilim tarihi bize şunu gösteriyor; bilim İslam’la birlikte hızlı bir yükselişe geçmiştir. Bunun bir temel dayanağı olmalıdır. “Düşüncenin, her türlü mesajın, her türlü haberleşmenin iletişim aracı ve her türlü bilginin dayanağı ve sembolü olan harf, Kuran mucizesi çığırını başlatan ilk ayetin konusunu oluşturur ve Kuranın kendisine verdiği kutsal şeylerin mührünü taşıyan kültürel değeri ile de bir toplumun hemen ruhuna işler.” Şeklinde yorumlar yazıyı Malik bin Nebi. Yazı; hafızayı kalıcı yapar. Yazı; başka insanların tecrübelerinden yararlanmayı sağlar. Yazı; kişiyi bilgisi ile birlikte toprağa gömmekten kurtarır. Yazı; başkasının bilgisinden yararlanarak kişiye yeni ufuklar kazandırır. Kuran işte bizi bu kutsal çizgilere davet eder.  

“Herhangi bir kur’ani kavramın, şu icada veya bu icada işaret edip etmediğinden daha çok, kur’anın, ‘herhangi bir toplumda ilmi ilerlemeye elverişli bir ortam meydana getirip getirmediğidir’. İnsanlarda oluşturduğu ruhsal duruma bağlı olarak ‘bilgi edinmek ve bilgiyi aktarmak için gerekli mekanizmaları çalıştırıp çalıştıramayacağı’dır.” Bir bitkinin yetişebilmesi için gerekli olan; su, karbondioksit ve güneştir. Bunların miktarının artması, bitkinin büyümesini olumlu yönde sınırlı etkiler. Bitkinin maksimum hızla büyümesini etkileyen iklimdir. İklim bir bölgenin bitki örtüsünü de etkiler. İnsanlarda da öğrenmenin gerçekleşe bilmesi için elzem olan kitap, öğretmen ve okuldur. Bunlara sahip olan herkes öğrenir mi? Hayır. Kitapları okutacak, yeni fikirler edinecek, manevi bir ortam olmalıdır. Kişiye ideal kazandıracak, teşvik edecek bir fikir olmalı. Maddi bir beklenti tek başına bu ideali veremiyor. İdeal bir fikri atmosfer; eğitim ve öğretimi en verimli hale dönüştürür.

“Bilim, kendisinin yalnız epistemolojik verilerine (bilgi kuramı ilgili verilere) bağlı olarak gelişmez. Aksine bilim; bilim adamının zihninde oluşan genel eğilime bağlı olarak gelişir. Çünkü zihnindeki bu genel eğilim, onun araştırma ve bazı öncelikli alanlarda bilgi edinme gayretini kamçılar.” Müslümanlar bilgi edinmeye Allahın emri ve O’nun rızasını kazanma aracı olarak bakarlar. Bu düşünce Müslümanlara bilimde birçok kapıyı aralamıştır. Birçok bilim dalını kurumsal hale getirmiştir

Son asırlarda Müslümanları  geri bırakan ne idi? “İhanete uğrayan fikirler, bizden intikam da alırlar. Onların intikamları, bir intikam ilahı şeklinde karşımıza dikilir. Bu intikam ilahı, maddi açıdan bazen son derece korkunç bir intikam olarak ete kemiğe bürünür ve gerekeni yapar.” Basit bir makine var oluş usulüne göre yapılmazsa ondan faydalanmak mümkün değildir. Arıza çıkarır, çok daha masraflı olur. İslami gelenek Müslümanları kitap eksenli bir topluma dönüştürdü. Kitap veya yazı Müslümanlar için en kıymetli hazine olmuştur. Bu hazineler Müslümanları dünyada uzun süre en gelişmiş millet yapmıştır. Ne zaman ki Müslümanlar bu geleneğe ihanet ettiler  -kitaplardan uzaklaştılar- günden güne gerilediler.

Fikir mi önemli vasıta mı? Bu soruya Malik bin Nebi şöyle bir cevap verir.“Tarihin en kesin dönüm noktalarında, herhangi bir toplumun varlığını tehlikeye düşüren şey, o toplumdaki vasıtaların kıtlığı değil, aksine, fikirlerin yetersizliğidir.”  Almanya’da II. dünya savaşı sonunda tabiri caizse taş üstünde taş kalmadı. Fabrikaları yıkılmış, altyapı üstyapı tahrip edilmişti. Aradan çok kısa zaman geçtikten sonra dışarıdan işçi almak zorunda kaldı. Fabrikaları yıkılmış ama o fabrikayı kuran fikir dimdik ayakta, ideali de. Fikir olunca fabrikanın kurulması için imkânlar oluşturulur. Fikir olmadan vasıtaların çok da önemi yoktur. Petrol zengini olan birçok ülke, imkân olarak istemediği kadar sahiptir. Ancak o imkânları üretime dönüştürecek fikir bulunmayınca, mevcut varlıklar zamanla heba olabilir.

Arap İsrail savaşında Araplar büyük bir yenilgi yaşarlar. Arapların silahları da epey vardı. Sonuç; bu silahlar imha olmaktan kurtulamadılar. Peki, Araplar ne yapmalıydı?  “Asıl gaye, yok edilen veya düşmana bırakılan silah stoklarını yenilemek olmamalıdır. Yapılması gereken şey, fikir stoklarını yenilemek, hem de temelinden yenilemektir. İnsanların görevlerinin şuuruna erdirici ve bu düzeye çıkarıcı ülkünün kendilerine sunulmamış olmasından ötürü felaketlere sürüklenen düşüncelerin yerine diriltici ve uyandırıcı fikirler koymaktır.”

“kitap okumadan, meydan okuyamazsınız” der üstad Nuri Pakdil. Bugün silah satan ülkeler, istedikleri zaman sattıkları silahları etkisiz hale getirebilir. Bundan dolayı istemediğimiz kadar silahımız olsun, çok da önemli değildir. Uçakların ya da füzelerin yazılımını yapamazsanız komuta edemeyebilirsiniz. Onu üretenler düşman unsurunu dost gösterebilir. Ve siz hiçbir şey yapamazsınız. Ne yapmalı? Silah alacak para temin etmek yerine, onu üretecek fikir edinmeliyiz.

Bugün okullarımızı teknoloji ile donatmaktan daha çok öğrenme iklimini oluşturmaya çalışmalıyız. Bunun için bizi diriltecek, yenileyecek fikirlere ihtiyacımız vardır. Bu fikirlere sahip olduktan sonra ihtiyaçlarımızı fazlasıyla üretebiliriz. “oku, yaratan rabbinin adıyla oku.” Vesselam

Kaynak: Malik bin Nebi, İdeolojik Savaş Ajanları, Timaş Yayınları

 

Bu yazı toplam 1520 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.