Cabir bin Hayyan’ın İlmi Kişiliği ve Çalışmaları / Köşe Yazısı - Osman DAĞ

11.11.2018 20:04:39
Osman DAĞ

Osman DAĞ

 Cabir bin Hayyan’ın İlmi Kişiliği ve Çalışmaları

Cabir bin Hayyan tarihimizi aydınlatan nadide yıldızlardan biridir. Bu yıldızın parlaklığını arttıran elbette ki yaptığı çalışmalardır. Cabirin çalışmaları takdire şayandır.’’ Bir bilim adamına bakarken; ne biliyor?’’  sorusu sorulmalıdır. Bu sorudan önce de ‘’Çağdaşları ne biliyordu?’’ sorulmalıdır. İşte bu soruya cevap ararken Cabir kendini kutup yıldızı gibi gösterir. 

İlk Dönem İslam Dünyası

‘’Müslümanlar ilk dönemde astronomi coğrafya gibi bilim dalları ile doğal olarak ilgilenmek zorunda kalmışlardır. Çünkü namaz vakitleri için astronomi, kıble yönü tespiti için ve arazi taksimi için coğrafya ile ilgilenmişlerdir. Bunun için dünyada mevcut olan bilimleri elde etmek amacıyla çeviri çalışmaları yapmışlardır.  Tıpla ilgili Aristo, Hipokrates ve Galen'in eserleri,  astronomide Batlamyus, matematikte Öklit, Apollonius gibi belli başlı eserler Arapçaya çevrilmiştir.

İlk dönemlerde bu alanlara ilgi duyanlar müslümanlar arasında Cabir bin Hayyan'ın hocası Cafer bin Sadık,  Cabir bin Hayyan, Ebubekir er-Razi ve el Irak'ı örnek olarak verilebilir.

 Cabir bin Hayyan tercüme eserlerden azami derecede faydalanmıştır. Öyle ki uzak diyarlardaki birçok bilim adamının ismini zikreder’’(1)

Şarkiyatçıların (oryantalist) İslam dünyasında yaptığı tarih araştırmalarında kabullenmekte zorlandıkları âlimlerimizden biri de Cabir bin Hayyandır.  Ünlü şarkiyatcı Paul Kraus :’’Cabir'in eserleri gerçek ise İslam tarihinin birçok yönüne başka bir gözle bakmamız icap eder.  Zira bu durumda Cabir Yunan bilimini gerçek anlamda Araplara aktaran kişi olacaktır. İslam düşünce tarihinin başlangıç noktasında azami orijinalliğe ve bağımsızlığa sahip bir kişi olarak durmakta olup, bir yandan da Yunan literatürüne ilişkin kapsamlı bilgi sahibidir. Dokuzuncu yüzyılın büyük tercümanlarından önce Arapların bilimsel dilini ilk kez başlatan da odur. Şimdiye kadar o dönemde var olduğunu bilmediğimiz bir İslam alimi modelinin adeta prototipidir.  8. yüzyıldan bekleyebileceğimizin aksine kendisinin tabiat biliminin münferit sorularını ele alınması ile sınırlamamakta, bunun yerine tabiat bilgisini tamamen dengeli ve içsel anlamda kuvvetli bir felsefi bilgi yapısına dönüştürmektedir.  Cabir'in eserleri gerçekse ve 8 yüzyılın ikinci yarısına aitse bu konudaki ve diğer konulardaki görüşümüzü değiştirmek zorunda kalırız’’demiştir.( 2)

Bir insanın çapı düşüncesinin çapı ile kıyaslanabilir. Onun şu iddiası düşüncesinin sınırını açıklar mahiyettedir. Cabir nedenlerin bir bütünsel açıklamasını bulmaya çaba gösterir.  Doğa bilimini kesin doğruluk temelleri üzerine kurduğuna kani olarak Cabir, doğanın son sırrını da elinden aldığına inanacak kadar cesurdur. Onun bilim anlayışının karakteristiği insan düşüncesi önünde hiçbir sınır tanımamasından ibarettir (3)

Bu çok güçlü bir iddiadır. İki yüz yıl önce cep telefonundan bahseden biri için ne derlerdi acaba? Çok uçuk bir iddia olurdu. Cabir’in iddiasına göre dünyada mevcut olan her şeyde insanlar için bir fayda, insana da onu çözebilecek ondan yararlanabilecek düşünme kapasitesi verildiği söylenebilir. 

 Akıl ile ilgili de : ‘O aydınlanmaya karşı insanı hazırlar. Akıl insanın temel elementidir. Evrensel aklın dünyevileşmiş şeklidir.  O bir zihin organıdır aletidir. Bilgi ve fikrin yegâne yeridir, kürsüsüdür. Ancak o pasiftir’ (4) Sanırım cümle şöyle tamamlanabilir: Akıl pasiftir ancak bilgi ile akıl aktif hale getirilebilir.

‘Kendisine yapay döllenme (tevlid) sorulur. Onun düşüncesine göre insan da dahil olmak üzere canlı varlıklar doğa güçlerinin birlikte etkilerinin sonucudur. Yani doğa var ederken bir nicelik ve sayı yasasına boyun eğmektedir. Bu yasanın sırrı denge oranları teorisi ile açığa çıkarılır. Doğanın yöntemini taklit etmek hatta gerektiğinde ıslah etmek en azından teorik olarak mümkündür’. (5)

Günümüzde Bu yöntem teori olarak kalmamıştır. İnsanlarda tüp bebek, hayvanlarda suni tohumlama ve bitkilerde gerektiğinde kullanılmaktadır. Tabii bunun uygulanabilirliği için 1200 yıl geçmesi gerekir.

Tabiat felsefesi hakkındaki düşüncesi de şu şekilde özetlenebilir: ‘İnsanı ‘ küçük alem’ kainatı ‘ büyük alem’ olarak tanıtır. Kâinatın nicelik boyutu üzerinde ısrarla durur. İlim anlayışında ölçme ve deneye büyük önem vermesi de kâinattaki temel faktörün sayı yani ölçülebilir olduğu şeklindeki Pisagorcu teorinin onun tabiat felsefesindeki bir yansımasıdır.’( 6)

Bu düşünceye göre ölçülemeyen bir şey bilimin konusu olamayacağı sonucuna varılabilir.

Neden Vardır?

Kimyasal fiziksel temel düşüncelerinden hareketle Cabir ‘İlm el Havaş’ özgül nitelikler bilimi diye adlandırdığı diğer bir sisteme ulaşmıştır. Bu sistemde o; minerallerin bitkilerin ve hayvanların özelliklerini onların sempatilerini, antipatilerini; niteliklerinin teknik ve tıp alanı bakımından önemini incelemektedir.

Varlıklar her ne kadar mucizevî görünseler de rasyonel bir açıklamaya boyun eğmek zorundadırlar.  Aksi takdirde bilimin konusu olamazlar nitelik kavramını neden kavramıyla sık sık ilişkilendirir bununla inkârcıları da eleştirir (7 )

Bir canlının, nesnenin varoluş amacını öğrenme onu tanımanın çok ötesindedir.

Bilimsel çalışmalarda tekniği kullanma insanı doğru sonuca kolay ulaştırır.  Cabir de ‘tekniği kullanmanın yanında ayrıca teoriye ilim, kıyas ve burhana(delil) da  yer vermedikçe hiçbir yere varılamayacağını tekrar tekrar vurgular" (8)

Atom hakkındaki fikri çağlar üstü olarak anılabilir. Maddelerin en küçük parçası olan Cüz'ü la yetecezza (atom)da yoğun enerji vardır.  Yunan bilginlerinin iddia ettiği gibi bunun parçalanamayacağı söylenemez. O da parçalanabilir. Parçalanınca da öyle bir güç meydana gelir ki Bağdat’ın altını üstüne getirebilir. Bu Allah'ın kudretinin bir nişanıdır.(9)

Bu iddia Cabir'in Kitabı müktesap fi sanaatiz zehep yapay altın için bilgi kitabı eserinde geçer.

Cabir Einstein dan ortalama 1000 yıl önce atomun parçalanabileceğini ilan ediyordu ve atomun yoğun bir enerji ihtiva ettiğini söyler. Doğru mu? Doğruluğu için 1000 yıl beklemek gerektiği görüldü.

Ders kitaplarımızda atom teorileri üzerine milattan önce Demokritos 18. yyda  John Dalton , Nils Bohr ve Rutherford isimlerini bulabiliriz. Cabir’in teorisinin bulunmaması üzücüdür. Bizler için de özgüven kaybı demektir. Peki, müslümanlar hiç mi bir şey söylememişler, çalışma yapmamışlar? Cevabı kitaplardakilerden farklıdır. Cabir’in eserlerine ve çalışmalarına baktığımızda, söylediklerimizi destekler mahiyetinde çok şeyi görebiliriz.

Metallerdeki dengeden bahseder. Metallerin tabiatında da dengeden bahseder. Metallerle yapılan işlemlerde ölçü olmadan denge olmadan bu işlemleri yürütmek mümkün değildir.(10)  Bu iddia ancak 18. yy da açıklanacaktı Lavoisier tarafından.

“Cabir’e göre görülen ya da görülmeyen âlemdeki her şey belli bir düzenin sonucudur. Onlar hareket ve hareketsizlikte uyumlu bir kompozisyon teşkil ederler”

Gökyüzündeki gezegenlerin dengeleri,  minerallerin dengeleri, bitkilerin dengeleri ve de hayvanların dengeleri; bunu müzik ve matematikle mukayese eder. Dengenin olduğu yerde uyum ve de belli bir ölçü vardır.(11) Müzikte farklı sesler bir araya gelerek belli bir ahengi oluşturur. Bitkiler de bundan farklı değildir.

“İnsan vücudu dört unsurdan meydana gelmiştir. İnsanın sağlıklı olabilmesi için bu unsurlar arasındaki denge ile mümkündür. Herhangi bir sebepten dolayı denge bozulursa ilaçlarla bu telafi edilmelidir” Bu teori insanlar için kan tahlilleri yapılabildikten sonra bir anlam ifade edebilmektedir.

“Bu denge dışarıdan aldığı muhtelif maddelerle -ki bunlar ilaçlar ve yiyecektir-  bozulabileceğini ileri sürer.  Daha çok ilaç ve zehirler üzerinde durur”(12)

Kandaki şeker oranının artması beraberinde hastalığı getirir. Denge bozulur. Demir oranının azalması da kansızlığa sebep olur. Bu ve benzeri olaylar Cabir’in iddiasını destekler mahiyette olduğu söylenebilir.

"İlm el Mizan olarak isimlendirdi denge oranları teorisinde Cabir:  "Nesnelerin spesifik ( ona mahsus) nitelikleri (Havaşş) özellikle kimya alanında ölçülebilirdir ve sayısal olarak tespit edilebilir oranlara dayanmaktadır. Örneğin mürdeskin yani kurşun oksit eklenmesiyle sirke ekşi tadını kaybediyorsa sirke aslında sayılarla ifade edilebilir bir bileşime sahip demektir. Bu bileşim aynı şekilde bir sayı kavramı altında tasavvur edilebilen mürdeskin eklenmesiyle başkalaştırılır. Yani spesifik bir niteliğinin ortaya çıkması bu örnekte mürdeskin yeteneği sirkeyi başkalaştırması tesadüfi değildir.  Bilakis cismin iç özelliklerine bağlıdır ve bu keyfi başkalaştırma kimyasal işlemin (tedbir) görevidir. Spesifik nitelikler matematiksel bir temellendirmeye sahip iseler işlem de meşruiyete sahiptir ve doğruluğu-Cabir’e göre-  ispatlanmıştır.  Böylece cisimlerin ölçülebilirliği prensibi (mizan) evrende nesnelerin matematiksel yasaya uygunluğu halini alır. Mizan dünya düzeninin sembolüdür. Şu koşullarla kendine mahsus niteliklerin sadece matematiksel temellendirmesi vardır. Bu açık seçik olmalı, kimi zaman şöyle kimi zaman böyle anlaşılmamalıdır. Kısacası tek bir Mizan türü vardır o evrenin tek ve en yüksek prensibidir." (13) Evrende dengenin olmadığı bir konu düşünülemez.

İnsan dilinin kavramlarında ölçü ve dengeyi bulmaya çalışır dil basit bir tesadüf sonucunda şekillenmiştir. Dil toplumun fertleri arasındaki uyum sağladığı gibi doğal bir nesneye de uyum gösterir. Nesne ile kelime arasında birebir uyum vardır.(14)

Sözcüklerle elementleri benzetir nasıl ki farklı sözcükler bir araya gelerek yeni bir anlam oluşturabiliyorsa farklı elementlerde bir araya gelerek yeni bir madde oluşturulabilir.(15)

Bizler de 1200 yıl sonra diyoruz ki evet haklısın. Örneğin sodyum ve klor farklı iki elementtir. Bu iki element bir araya geldikleri zaman yeni bir madde olan sodyum klorür olan yemek tuzunu oluştururlar.

Maddelerin sınıflandırılması Kimya ilmine yaptığı önemli katkılardan biridir. Maddeleri sınıflandırmayı ‘Havas el Kebir’ adlı eserde

a)      Ruhlardır ateşte tamamen uçan cevherlerdir, ya da maddelerdir. Bunlar gazlara veya soy gazlara tekabül eder.

b)     Metaller ya da metalik cisimlerdir. Isıtılınca ergirler, çekiçle dövülürler; parçalanırlar; yongalar haline getirilebilirler (Yonga kesilen yontulan);  ruhlardan farklı olarak sessiz ya da dilsiz değildirler,  cisimleri vardır.

c)      Cisimler ( mineral maddelerin dışında) bunlar eriyebilir ya da erimeye bilirler. Dövülmezler toz haline getirilemezler bu özellikler ametallere benziyor (16) Bu sınıflandırma tam doğru olmasa da günümüzde kullanılan sınıflandırmaya yakındır.

İcatları

Çoğu kendisini icat ettiği imbikler, tüpler, fırınlar kendisinden sonra bilim adamları tarafından kullanılmıştır.

Ürettiği birçok asitin yanında baz kavramını ortaya atmıştır. Paslanmayı önleyen maddeyi geliştirmiştir. Tabiattaki maddelerin saf olmadığını söyleyerek element elde etmeye çalışmıştır. Bunu kendi geliştirdiği araçlarla yapmıştır. İmbik damıtmayı kolaylaştıran, maddeleri saflaştırmada önemli icattır.

Stil damıtıcı: Birbirine karışan veya karışmayan sıvıları birbirinden ayıran araç

Oksidasyon: metallerin yüksek sıcaklıkta ısıtılarak oksitlerine ayrılması, bunun tersi redüksiyon: buharlaştırma, süblimleştirme, eritme, süzme, damıtma, kristalleştirme gibi yöntemleri geliştirilmiştir.

Tıpta mikrop için mikroskop ne ise kimyada da bu yöntemler o kadar değerlidir. Kimyada doğru yöntem birçok icadın habercisidir.

Çeşitli metal ve çelik üretiminin geliştirilmesi, deri ve bez boyalarının hazırlanması, kükürtlü bileşiklerden arsenik ve antimuan, bitkilerden yağ elde edilmesi.  Kumaşın boyanması, su geçirmez elbiselerin cilalanması.  Manganez dioksitin cam yapımında kullanılması,  camın renklendirilmesi; ki bu hala kullanılıyor günümüzde hala kullanılan Cabir'in kimyadaki teknik yöntemleri;  kristalleştirme, kireçleştirme, filtreleme, sıvılaştırma, arıtma. Kimyada kullanılabilecek hassas ölçü aletlerini yaptı. Ateşte yanmayan kağıt icat etti. Lussac'tan önce gazlarda basınç-sıcaklık kanununu ifade etmiştir.

Eserleri:

Gökyüzü, Yerküre,  Ay,  Güneş, Taşlar, Tuzlar, Mürekkep( bileşik), Hayvanlar, Bitkiler, Gizli Mineraller, Mayalanmış Sıvılar, İç Dış Amalgamlar, Civa Ruhu, Kan, İdrar, Boyalar, Parfümler, Kokular, Yaradılışın Unsurları,  Nizam,  Işık,  Akıl Yürütme Üzerine Temellenmiş Süreçler, Kabaran Deniz, Müdafaa Edilmiş Akıl.  27 tanesi günümüze ulaşmıştır. Bu eserlerin isimleri ve mahiyetleri 10yyda yaşamış olan İbn-i Nedim nakleder.

Kimyada deneyi kullanması kimyaya yeni bir boyut kazandırdı. Cabir bin Hayyan’ın özellikle kimya alanında yaptığı çalışmalar onun kimya biliminin kurucusu olarak kabul edilebilir. Bizler de kendisinden bin iki yüz yıl sonra kendisini anıyor, ona rahmet diliyoruz.

Dipnotlar:

1.      Cabir bin Hayyan, Esin Kahya, Diyanet Yay.s  26

2.      Fuat Sezgin, Önsözler, S: 362

3.      İslam’da Bilim ve Teknik  s:102

4.      Cabir bin Hayyan. s:199

5.      Age S101

6.      s:534 TDV İslam Ansiklopedisi

7.      ibt   s102

8.       age. s:100

9.      Cabir bin Hayyan, Esin Kahya, Diyanet yay S149

10.  Age s :192 

11.   Age S 157

12.   Age s 163 

13.  S:101 İBT

14.  cabir bin hayyan, Esin Kahya , s 187

15.   age s :188

16.   Age s:134 

Bu yazı toplam 2042 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.