Zararlı Empati / Köşe Yazısı - Ömer MAÇİN
Ömer MAÇİN
Zararlı Empati
Günümüz, kavramların kapitalist yaşam tarzına ayak uydurarak tüketildiği bir çağ aslında. Bu kavramlar bazen içi boşaltılıp bazen de anlam daralması ya da genişlemesine uğratılarak düşüncelerle oynanabiliyor. Özellikle yeni bir kavramsallaştırma modern Batı’dan geliyorsa onun yanlış olabileceği ile ilgili en ufak bir şüphe taşınmıyor.
Her medeniyetin kendi içinde tutarlı bir ekonomik, kültür, eğitim ve hayat anlayışı var. Medeniyetler kendi içlerinde yaşadıkları problemleri de kendi diliyle kendi anlayışı ile çözebilir ve bu şekilde medeniyetin sürekliliği sağlanır. Ancak karşılaşılan problemler dışarıdan ithal edilen problemler ise onların çözümü de o oranda zorlaşabilir. Problemlerini kendi dinamizmi içerisinde çözemeyen medeniyetlerim fertlerine, kültürüne duyarsızlık ve aşağılık kompleksi aşılanır. Uzun yüzyıllar bu şekilde devam ederse o medeniyet müze medeniyetine dönüşebilir.
İnsanın olduğu her yerde kendi iç alemiyle çatışmaları ve anlaşmazlıkları olabilmektedir. Bu çatışmayı da insan kendisine hayat damarı olan hayat anlayışı ve kültürü ile çözebilir. Farklı bir merkezden çözüm aranması çeşitli arızalara neden olacaktır.
Çağımızda Müslümanların yaşadığı sorunların sebepleri irdelenmelidir. Zamanımızın sorunlarından bir tanesi de Müslüman’ın yaşadığı hayat ile kültürü arasında tutarsızlıklar, çelişkiler yaşamasıdır. Bu çelişkiler tüm meslek erbaplarını kuşatmıştır. Özellikle sonradan Batı tarafından icat edilen bilim ve meslek dallarıyla uğraşan insanlarımız bu çelişkiyi daha belirgin olarak yaşamaktadır.
Müslüman psikologlar ve psikolojik danışmanlar kültürü ile mesleği arasında çelişki yaşayabilmektedir. Zira Batı’nın ürettiği teoriler, terapiler ile farklı bir kültürün insanı olan Müslüman insanların sorunlarına çareler aramaktadır. Bu durum da beraberinde farklı sorunlar doğurmaktadır. Başarı, kazanma, sadece dünyevi mutluluk ve insan merkezli kriterlerle hayata yaklaşan bu kişiler bir süre sonra farkında olmadan başka bir dünyanın insanı olmakta, toplumuna yabancılaşmaktadır. Ya da eğitimleri boyunca aslında kendilerinin de çok da içselleştiremediği ucube fikirleri sırf bilimsellik maskesine bürünmüş diye kabul etmek zorunda kalmaktadır. Örneğin Psikolojinin önde gelenlerinden Freud, ödipal kompleks diye bir kavramsallaştırma yapar. Ne demek? Erkek çocuk, annesini babasından cinsel düşüncelerle kıskanır ve babasına düşmanlık besler. Ya da elektra kompleksi. Ne demek? Kız çocuk, babasını annesinden cinsel düşüncelerle kıskanır ve annesine düşmanlık besler. 3 yaşında bir çocuğun anne ya da babasına ilgi duymasını bu gerekçeyle açıklamak ne kadar bilimsel ve ne kadar gerçekçi? Örneğin Freud’un bu fikirlerini eleştiren bilim adamları bu fikirlerin ispatlanamayan ve Freud’un kendi kuruntuları ya da öznel fikirlerini genellemesi olarak bakarlar. Gerçekten bir Müslüman nasıl bu fikri kabul ederek bir yetişkinin yaşadığı nevrozu ya da farklı bir çatışmayı çocukluğundaki bu sapkın fikirlere bağlayabilir.
Günümüzde ağızlarımıza sakız yaptırılan diğer bir kavram da empati. Yani kişinin kendisini karşıdakinin yerine koyarak onun ne hissettiğini, ne yaşadığını anlayabilmesi. Empati, olmadığında diğer insanlarla iletişim kurmak zorlaşır. Bu kavram özellikle hümanist psikolojinin icadı... Ancak empati, her yerde ve her zaman gerekli midir? Zararlı olduğu zamanlar ve yerler var mıdır? Ancak empati kurulurken nereye kadar bir kişi empatik olmalı ya da her zaman empatik davranmak zorunda mıyız? Zira öyle bir söylem ki eğer bir kişi empatik değilse o çok eksik, çağdışı olarak damgalanabiliyor. Evet, ben empatik değilim diyemiyorsunuz yani. Dediğiniz zaman da sizi anlayışsız, hoşgörüsüz olarak etiketliyorlar. Bir Müslüman psikolojik danışman empatiyi nereye kadar tolere edebilir ya da dinimize göre ne kadar uygun görülebilir empati? Mesela literatürde empatik yöneticilerin daha başarısız olduğuna dair çalışmalar var. Bir yönetici empatik davrandığında kurumun yönetilmesinde, personelin idare edilmesinde başarısız olabiliyor. Zira empati kurmak bir sorumluluk almayı gerektirir ve empati kurulan kişiye karşı bir yakınlık hissettirir. Kurumlarda idareciyi ikna edebilen kişi herkes için geçerli kuralların çiğnenmesine sebep olabilir ve kendisine imtiyazlı durumlar ortaya çıkarabilir.
Almanya'da yapılan bir araştırmaya göre empatinin sağlığa zararlı olduğu belirlendi. Araştırmacılar, aşırı empatinin kişide tükenmişlik sendromuna sebep olduğunu ortaya koydu.[1] Söz konusu araştırmada empati ile merhametin aynı şeyler olmayıp ikisinin farklı biyolojik ve beyinsel süreçlerle yürütüldüğü ifade ediliyor. Bu anlamda empati fıtrata aykırı bir boyutu da barındırıyor denilebilir. Zira sürekli karşıdakini anlamaya odaklanmak sizi özünüzden, ilkelerinizden koparıp her empati kurduğunuz kişi veya kişilerin kabullenicisi olabilirsiniz. Ya da sizini dünya görüşünüzle uyuşmayan yaklaşım ve davranışları da onaylar hale gelebilirsiniz. Bu da yukarda bahsedildiği gibi bir tükenmişlik sebebi olabilir.
Kaynaklarda sempati ile empatinin farklı olduğu ifade edilir. Empati karşıdakini sadece zihinsel olarak anlamak iken sempati karşıdakinin duygularını onun gibi hissedip onun yaşadıklarını yaşamaktır. Dolayısıyla empati aslında karşıdaki kişiyle aramıza mesafe koyarak sadece anlamaya çalışmaktır.
Başta da belirttiğimiz gibi empati daha çok hümanist yani insanı her şeyi ölçüsü olarak alan bakış açısının yansıması. Böyle olunca da insanın düşündüğü ve yaşadığı her şey kendisine göre doğru ve haklı olabiliyor. Ancak İslam, insan merkezli değil Allah merkezli bir hayat tasavvuru verir bizlere. Böyle olunca da ister istemez hümanizm İslam ile karşı karşıya gelmek zorunda kalır. Tabi çağımızın insan algısı hümanizm üzerinden oluşturulduğu için İslam ile hümanizm arasında kalan birçok kişi ve Müslüman psikolojik danışman cesaret edip de İslam’ı (bilimsel olmadığı için) savunamıyor. Örneğin, danışmaya gelen bir danışan size dedi ki ben eşcinsel düşünceler ve hisler içerisindeyim. Siz eğer Rogeryen (danışan odaklı yani yönlendirici olamayan) bir danışman iseniz onun bu yaşantısına karşı saygı duymak ve kabullenmek zorundasınız. Ancak ya dünya görüşünüz olan İslam ile ya da danışan odaklı terapi ile danışmanlık yapma arasında kalırsınız. Peki burada empati yapmak ne kadar sağlıklı ve ne kadar doğru?
Üniversitede hocalarımız bizlere psikolojik danışma dersleri verirken danışana nasihatte bulunmak mesleki günahtır diyorlardı. Fakat ne hikmetse bize bir türlü ikna edici gelmezdi. Zira nasihat karşıdakinin iyiliğini düşünerek telkinlerde ve yönlendirmelerde bulunmaktır. Çünkü insan her zaman doğru ve haklı bakış açısıyla düşünmeyebilir. Eğer bunu kabul edecek olursak Kur’an-ı Kerim’deki iyiliği teşvik ve kötülükten vazgeçirme ameliyesini nasıl anlayıp uygulamamız gerekirdi? Ancak gelinen noktada Malik Bedri gibi nitelikli ve Modern Psikolojiyi derin bir İslami analizden geçiren psikologların ve düşünürlerin değerlendirmeleriyle alternatif bakış açıları oluşmaya başlamıştır.
Bu anlamda ilmu’n nefs olan psikolojinin kavramlarını, terapilerini, bakış açılarını yeniden değerlendirmeye ihtiyacımız var. İnsana dair olan bilgilerin İslam ekseninden bakılarak yapılacak değerlendirmeler daha sağlıklı olacaktır. Çünkü İslam’ın sahibi olan Allah, insanın da sahibidir. İnsanı en iyi tanıyan da onun sahibidir, yaratıcısıdır. Allah’ın insana dair yaklaşımlarını göz ardı ederek kurulan modern psikoloji maalesef insana huzur verememektedir. Sorunu olan kişilerin sorunları içinden çıkılmaz hale getirebilmektedir. Modern psikolojinin alınabilecek faydalı bakış açıları, araştırmaları, terapi yöntemleri vardır mutlaka. Ancak derinlikli bir analiz ile modern psikolojinin özellikle Batı insanının sorunlarına çözüm arayışını tüm dünya ve kültür insanlarına genelleştirmemek gerekir. Mesleki eğitimin verildiği üniversitelerimizin de bilimsel ve zihinsel kölelikten kurtularak yeni nesilleri hayata hazırlamalıdır. Dinimize, kültürümüze uygun bakış açılarının alınması ve uygun olmayanlarında da analizinin yapılarak uzak durulması büyük önem arz etmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
- KAYGISIZ BİR YAŞAM!25 Mayıs 2021 Salı 22:41
- MUTLULUĞUN KİMYASI20 Şubat 2021 Cumartesi 02:39
- Metafiziği Yaşayamama Gerilimi20 Mayıs 2020 Çarşamba 00:00
- Ruhu Bulan Psikoloji ya da Bilişselciler11 Mayıs 2019 Cumartesi 23:15
- Ruhun Maslahatları ya da Ruh Sağlığının Korunması 6 Şubat 2019 Çarşamba 22:54
- Zararlı Empati1 Kasım 2018 Perşembe 10:14
- İlerleyelim mi Derinleşelim mi?4 Mart 2018 Pazar 16:42
- Gençliğin Yetişmesinde STK’ların Rolü29 Eylül 2017 Cuma 11:22
- Ya Öfkeni Kontrol Edersin ya da O Seni Kontrol Eder7 Ocak 2017 Cumartesi 12:29
- MADDECİ İNSANIN CEZASI: MADDE BAĞIMLILIĞI28 Ekim 2015 Çarşamba 16:35
- Ziya TEPELİYAKAT VE GÖREV SORUMLULUĞUNUN BİLİNCİ
- Hülya AKCEBEGAZZE:KIYAMETİN PROVASI
- Bilal AKGÜLELEKLERDEN ELENECEKSİN
- Cevdet BALLIGERİ DÖN (DEPREMLE BERABER OLUŞAN EĞİTİMCİ GÖÇÜ ÜZERİNE)
- Ahmet BELLİBAŞ KARANLIK BİR GÜNDÜZE UYANIRKEN
- Ebubekir AytekinCUMHURİYET ÖNCESİ SOSYAL YARDIM KURULUŞLARI VE SOSYAL YARDIMLAŞMA
- Yusuf YAVUZYILMAZKADER SİYASET DEPREM
- Yakup ÇETİNKAYASEYYİD CEMÂLEDDİN AFGANÎ
- Akif AKMAN JÖN TÜRKLERDEN BUGÜNE ALGI YÖNETİMİ DERSLERİ
- Mehmet ÖZELPOST TRUTH (GERÇEKLİK SONRASI) ÇAĞDA FİLİSTİN SORUNUNU KONUŞMAK
- Sabri KELEPÇEKAHTA ÇAYINA
- Bilge ÇAĞLANMODERN EĞİTİMLE DEĞİŞEN DİNDARLIK
- Veli KARATAŞ “AKLA VEDA” AKL-I SELİME DAVET
- Mehmet ALTUNÜLKEMİZDEKİ EĞİTİMİN DÜNÜ BUGÜNÜ VE YARINI
İMSAK | GÜNEŞ | ÖĞLE | İKİNDİ | AKŞAM | YATSI |
04:22 | 05:44 | 11:45 | 14:58 | 17:34 | 18:49 |