Siyasal Bir Kurgu Olarak Eğitim ve Türkiyede Din Eğitimi / Köşe Yazısı - Mehmet Suat DİLEK

20.04.2017 06:47:35
Mehmet Suat DİLEK

Mehmet Suat DİLEK

 Siyasal Bir Kurgu Olarak Eğitim ve Türkiyede Din Eğitiminin Politik Tarihi

Toplumda bireylerin sosyo-ekonomik konumlarına doğrudan etki etmesi bakımından eğitim her zaman önemli bir sosyal müessesedir. Özellikle eğitimin toplumu şekillendirmek ve ona yeni biçimler vermek hedefi doğrultusunda, modernleşme sürecinde devletin önemli aygıtlarından birisini temsil etmesi bakımından üzerinde durulması gereken bir konudur.

Gerek millet bilincinin oluşturulmasında gerekse toplumsal değerler, ideolojiler ve kuralların bireylere aktarılmasında eğitim sisteminden yararlanılmaktadır. Bu yararı en fazla da siyasi irade gözetmektedir. Bu nedenle eğitim politikası aynı zamanda bir milletin siyasal kurgusudur.

Siyasi yapı, toplumsal değişim, dönemsel dinamikler, eğitim politikaları üzerinde etkili olmaktadır. Tarihi süreç içerisinde toplumların sosyo-ekonomik durumlarına, insan anlayışlarına ve dünyayı algılama biçimlerine göre eğitimden beklentiler de değişmiştir.

Türkiyede Din Eğitiminin Politik Tarihi

Türkiye’de genelde eğitimin, özelde ise din eğitiminin dönüşümünde, Modernleşme/Batılılaşma sürecinin önemli etkileri ve yansımaları bulunmaktadır. Osmanlı Devletinin son dönemlerinde başlayan ve Cumhuriyet döneminde hız kazanan Batılılaşmanın, eğitimden hukuka, sanattan siyasete birçok alanda önemli etkileri olmuştur. Batılılaşmadan çok “Batıcılaşma” olarak ifade edebileceğimiz modernleşme süreci, yakın dönem tarihimize damgasını vuran önemli bir dönüşüm olarak kabul edilmektedir.

Siyasi, idari ve ekonomik alanlarda etkisini gösteren modernleşme sürecinin en köklü dönüşümlerinin eğitim alanında başladığı görülmektedir.

Türkiye’deki din eğitimi politikalarındaki dönüşüm ve yönelimler incelendiğinde, bunların siyasal değişimlerle paralel bir düzleme sahip olduğu görülür. Cumhuriyet’in kurulduğu günden bugüne kadar siyasi hayattaki değişim ve dönüşümler, ülkedeki din eğitimi politikalarını doğrudan etkilemiştir.

Cumhuriyet’ten günümüze, belli dönemlerde bireylerin din eğitimi konusundaki özgürlük alanlarını kısıtlayıcı uygulamalara rastlanırken, söz konusu kısıtlayıcı uygulamalara ara verildiği ya da bu uygulamalardan tamamen vazgeçilerek, din eğitiminin özgürlük alanının genişletildiği dönemlere de rastlamak mümkündür.

Din eğitiminin söz konusu bu bağlamı nedeniyle ”din eğitimi politikaları” kavramının, pedagojik yaklaşımların ötesinde siyasetin, siyasi kurum ve temsilcilerinin müdahalesini içeren bir boyutunun olduğu gözükmektedir.

1920-1924 Yılları Arası Dönem: Dinin Pragmatik Kullanımı

Bağımsızlık mücadelesinin verildiği bu dönemde, din eğitimi politikalarında köklü değişimlere gidilmemiştir. Bu dönemde din eğitimi alanında köklü değişimlerin gerçekleşmemesinde dinin pragmatik amaçlar için kullanılmak istenmesinin etkisi olduğu kadar, Meclisin o günkü dini-muhafazakar yapısının da önemli etkisi vardır.

1924-1946 Yılları Arası: Dinin Toplumsal ve Kurumsal Alanlardan Çıkartılması

Cumhuriyet döneminde din eğitiminin köklü bir dönüşüm geçirdiği ilk dönem 1924-1946 yılları arasıdır. Yeni Türkiye’nin inşa edildiği bu dönemin en temel özelliği, Türkiye’nin modernleşme sürecine girmesidir.

Laiklik ve milliyetçilikle formüle edilen Türk modernleşmesi, başta eğitim olmak üzere birçok alanda dönüşüm gerçekleştirirken, bundan olumsuz anlamda en çok etkilenen alan din eğitimi olmuştur. Bu dönemde Türkiye’deki din eğitimi politikaları, dini hayatın ve aktörlerin ihtiyaç ve eğilimlerinden ziyade, modern toplum olmanın veya Batılılaşmanın gereklerine ve yasalarına göre devletin, din ve din eğitimine yaptığı müdahalelerle şekillenmiştir.

Eğitimin millileştirilmesi(!) ve laikleştirilmesi sonucunda örgün eğitim kurumlarından okutulan din dersleri, 1924’te lise programlarından, 1927’de ortaokul programlarından çıkarılmıştır. 1930 tarihinde ise Maarif Vekâleti tarafından hazırlanan yeni İlk Mektep Programı’nda din dersi program dışına çıkarılmış ve bu dersin sadece 5. Sınıfta, öğrencilerin velilerinin istemesi durumunda verilmesi kararlaştırılmıştır.

Din derslerinin okul programlarından çıkarıldığı dönemden itibaren ise dini konular, tarih derslerinin içinde kısmen anlatılan İslam tarihi başlığı altında, milli ve laik anlayışın bakış açısını yansıtacak şekilde verilmeye çalışılmıştır.

 

1946-1980 Yılları Arası: Çok Partili Hayat, Din Eğitiminde Yumuşama ve Rahatlama Süreci

Bu dönem “çok partili hayat ve din eğitiminin geri dönüşü” olarak adlandırılabilir.1946’dan itibaren çok partili hayata geçişle birlikte artık din eğitimi, dönemin politikasında merkezi bir konuma gelmiştir. İslami söylemleriyle siyasi arenada yer bulan Demokrat Parti’nin hareket alanını kısıtlama adına CHP yönetimi, devlet kontrolünde din eğitimi için çalışmalar başlatmıştır. İlk olarak 1948’de 10 ay süreli İmam Hatip kursları açmış,1949’da ilkokulların 4 ve 5. Sınıflarına ”program dışı ve seçmeli” olarak haftada iki saat din derslerinin konulması ve yine aynı yıl Ankara Üniversitesi bünyesinde İlahiyat Fakültesini açmıştır.

1950 seçimleri öncesinde CHP’nin din eğitimi alanındaki çalışmaları, halkın beklentilerini karşılamamıştır. Türkiye tarihinde 1950’de yapılan serbest seçimlerde CHP, o dönemde dini siyasi özgürlüğün ve ekonomik liberalizmin temsilcisi olan Demokrat Parti tarafından ağır bir yenilgiye uğratılmıştır. Demokrat Partinin iktidara gelmesi ile birlikte din eğitimi alanı ciddi bir rahatlama ve genişleme dönemine girmiştir.1951’de İmam Hatip okullarının açılması,1956-1957 öğretim yılından itibaren ortaokulların 1 ve 2.sınıflarına haftada bir saatlik ve isteğe bağlı “Din Bilgisi” dersinin konması ve 1959’da Yüksek İslam Enstitülerin açılması DP’nin din eğitimi politikalarının bir sonucudur.

Sivilleşme ve din eğitimi açısından olumlu gelişmelerin yaşandığı Demokrat Parti iktidarı dönemi, 27 Mayıs 1960 askeri darbesi ile son bulurken, bu darbenin din eğitimine olumsuz yansımaları olmuştur.1950 öncesi siyasi yapının hegemonyası altında ezilen ve siyasi iradenin kendisine tanıdığı özgürlük alanında gelişen din eğitimi,1960 sonrası militarist yapının etki alanına girmiş, din ve din eğitiminin yeni “efendisi” ordu ve askerler olmuştur.

1967-1968 öğretim yılından itibaren lise 1 ve 2. Sınıflarda seçmeli olarak Din bilgisi dersinin okutulmasına karar verilmiştir. Ayrıca bu dönemde önemli sayıda İmam Hatip Okulu açılarak, Diyanet İşleri Başkanlığının din görevlisi ihtiyacı karşılanmaya çalışılmıştır.

1980-1997 Yılları Arası: Din Eğitimin Meşruluk kazanması

Türkiye’de din eğitiminin dönüşüm geçirdiği evrelerden bir diğeri de 1980-1997 yılları arasıdır. Bu dönem, din ve ahlak öğretiminin Anayasa ile güvence altına alınması nedeniyle, din eğitiminin meşruiyet kazandığı dönem olarak kabul edilir.

Komünizm tehdidi ve 1979 İran İslam Devrimi sonrası İslamcılığın Türkiye’ye sirayet edip halka nüfuz etmesine engel olmak adına 12 Eylül 1980 darbesi lideri Kenan Evren ve beraberindeki askeri yönetim, diğer alanlarda olduğu gibi devlet kontrolünde gerçekleşecek zorunlu din öğretimini kerhen de olsa desteklemişlerdir.

1997-2002 Yılları Arası:28 Şubat Süreci ve Din Eğitiminde Geriye Doğru Dönüş

28 Şubat 1997 günü gerçekleştirilen Milli Güvenlik Kurulu toplantısı,1960’lardan itibaren militarist bir yapıya bürünen ve ülkeyi uzun zamandır vesayet yöntemiyle yöneten askerlerin demokratik hayata yaptıkları yeni bir müdahale biçimidir.

Tarihe ve zihinlere “28 Şubat postmodern darbe” olarak yazılan süreç, din eğitimi konusunda son derece sert ve acı uygulamaların yaşanmasına yol açmıştır.

MGK tarafından hükümete, ”sekiz yıllık zorunlu eğitime geçilmesi, Kur’an kurslarının Milli Eğitim Bakanlığının denetim ve sorumluluğuna devredilmesi ve çocukların sekiz yıllık zorunlu eğitimi tamamladıktan sonra bu kurslara katılmaları için idari ve yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi; din adamı yetiştirmekle yükümlü kuruluşların Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun özüne uygun şekilde hizmet vermeleri ve ihtiyaç düzeyinde eleman yetiştirmeleri” noktalarında tavsiyelerde bulunmuştur.

1997’de sekiz yıllık kesintisiz eğitime ilişkin yasanın hayata geçirilmesiyle, ülkedeki eğitim sisteminin yapısında yaşanan değişim, örgün ve yaygın din eğitimi alanında köklü dönüşümlerin yaşanmasına yol açmıştır. Buna göre örgün eğitimde ilkokul ve ortaokulun birleştirilerek ilköğretim çatısı altında kesintisiz bir şekilde sekiz yıla çıkarılması, başta İmam Hatip Liseleri olmak üzere tüm meslek liselerinin ortaokul kısımlarının kapatılmasına; diğer taraftan yaygın din eğitiminin en önemli parçası olan Kur’an kurslarındaki eğitim ve öğretim faaliyetlerinin kısıtlanmasına neden olmuştur

İmam Hatip okulları ile ilgili tek yasal düzenleme kesintisiz eğitim yasası olmamış, beraberinde buralardan mezun olan öğrencilerin İlahiyat Fakülteleri dışında bir başka fakülteye girmelerini engelleyen katsayı farkı uygulamasına geçilmiştir.

2002 Sonrası Din Eğitimi: Yeni Bir Dönüm Noktası

3 Kasım 2002 tarihinde gerçekleşen erken genel seçimler Türkiye siyasi tarihinin önemli köşe taşlarından biridir. Bu seçim, sadece 28 Şubat sürecinde boy gösteren siyasi partilerin değil, aynı zamanda 1960’tan itibaren her geçen gün siyasi hayatta daha fazla varlık gösteren militarist yapının konumunu ve geleceğini de etkilemiştir.

Bu seçimlerin siyaset açısından olduğu kadar din eğitimi açısından da önemli bir rolü vardır. Zira 2002 sonrası ülkedeki siyasal gelişmeler, sivilleşme ve demokratikleşme talepleri ülkenin genel politikalarını etkilediği gibi, din eğitimi politikalarını da etkilemiştir. Din eğitimi ile ilgili hukuki düzenlemeler, alanın daha özgür bir şekilde gelişimine imkân tanırken, bu durum hem kamusal hem de sivil din eğitiminin daha legal bir yapıya kavuşmasını sağlamıştır.

2002 sonrasında din eğitimi konusundaki özgürlükçü politikalar sayesinde Kur’an öğretimine olan ilgi önemli ölçüde artış göstermiştir. İmam atip HH Hatip okulları yeniden yapılandırılmış ve katsayı uygulaması kaldırılmıştır.

Türkiye’de din eğitimi politikalarındaki dönüşüm ve yönelimlerin, siyasal değişimlerle yakın bir ilişkisinin olduğu görülmektedir. Cumhuriyet’in kurulduğu dönemden günümüze kadar siyasal hayattaki değişim ve dönüşümler, ülkedeki din eğitimi politikalarını doğrudan etkilemiştir. Din eğitimi alanının siyasi politikalardan olumsuz bir şekilde etkilenmemesi için din eğitimi politikalarının, o dini yaşayan bireylerin dünya görüşlerine göre düzenlenmesi gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında devlet tarafından belirlenen, yürütülen ve denetlenen bir din eğitimi, bir ölçüye kadar birey ve toplumun taleplerine karşılık verse de, birey ve toplumun içinde olduğu, onların görüş ve fikirleri doğrultusunda yürütülen bir din eğitiminin daha ideal olacağı söylenebilir. Dolayısıyla din eğitimi politikalarının sadece politikacıların belirlediği bir yörüngede değil, bilakis her iki kesimin kollektif bir ruhla oluşturduğu bir düzlemde ilerlemesi daha sağlıklı ve verimli olacaktır.

Genelde eğitim, özelde ise din eğitiminin toplumdaki beklenti ve değerler ile uyumlu bir yaklaşım ve felsefesinin oluşturulması elzemdir. Aksi takdirde siyasi yapı ve dönemsel dinamiklerin değişmesi ile birlikte eğitim oyun hamuru olmaktan kurtulamaz.

 

YARARLANILAN KAYNAKLAR

Türkiye’de Eğitim Politikaları, Editör: Arife Gümüş

Eğitim ve İktidar, Kemal İnal

http://www.dunyabulteni.net/tek-parti-doneminde-din-egitimi-nasildi-

http://content.lms.sabis.sakarya.edu.tr/türkiyede din eğitimi politikaları _recep_kaymakcan

 http://www.politics.ankara.edu.tr/dergi/ Nal_Sabahattin.pdf

                                                                                                                                                                                   

 

Bu yazı toplam 3470 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.