Bu Terslikte Bir İş Var / Köşe Yazısı - Mehmet Suat DİLEK

Mehmet Suat DİLEK

Mehmet Suat DİLEK

 Bu Terslikte Bir İş Var

İslam, nevi şahsına münhasır bir şahsiyet üretmek ister. İslam’a göre bu şahsiyet, kitabullah ve sünneti Rasülullah’tan beslenmek zorundadır. Bu iki kaynaktan beslenmek; ayakları sağlam yere basan, bir ayağı dünyada, bir ayağı ukbada İslam şahsiyeti inşa ederken; bu iki ayağı ihmal etmek ise, güdük şahsiyetler meydana getirir.(1) Kur’an’ın oluşturmaya çalıştığı şahsiyet; izzetli, onurlu ve vakarlı şahsiyettir. Kişiye bu asaleti kazandıracak olan da kişinin kalbindeki iman ve imanla ortaya çıkan ciddiyettir. Amiyane tabirle; adam olmak, adam gibi davranmaktır.

Şahsiyetini inşa edememiş bir Müslüman, İslam ile ilgili çok fazla miktarda bilgi sahibi olsa da, bilgiyi fikir haline getiremez, bir şekilde fikir zuhur etse, onu kıymeti ile mütenasip şekilde muhafaza edemez.(2)

Güney Asya’nın en kalabalık ülkelerinden Endonezya bugün pek çoğumuza efsane olarak gelecek bir öyküye sahip.13. yy.da, İslam şahsiyet ve vakarını temsil eden tüccarlar, doğruluk ve dürüstlükleriyle bölge halkının İslam’la şereflenmesine vesile olmuşlar. Ülkenin İslamlaşması, bir kumaş tüccarının Müslüman ahlakına örneklik teşkil edecek bir davranışı sayesindedir. Endonezya'ya yerleşen ve ticaretini orada sürdüren bir Müslüman tüccar, bir gün iş yerine geç gelir ve dükkânını emanet ettiği çırağının hayli kârlı bir satış yaptığını görür. Ancak işin aslını öğrenen tüccar, çırağının metresi 5 akçe olan kumaşı 10 akçeden sattığını öğrenir. Bunun üzerine derhal satış yaptığı kişiyi bulmasını ister çırağından. Çırak satış yaptığı müşteriyi çok geçmeden bulur ve dükkâna davet eder. Tüccar durumu müşteriye izah ederek kendisinden helallik istedikten sonra fazladan alınan 5 akçeyi de uzatır. Çok geçmeden bu olay ülkede dilden dile dolaşmaya başlar ve kralın kulağına kadar gider.

Tüccarı huzuruna davet eden kral, bu davranışını neye borçlu olduğunu sorar ona. Tüccar ise sadece dininin emirleri gereği, kul hakkını gözettiği için bunları yaptığını söyler ve kralın İslam hakkındaki soruları peş peşe gelmeye başlar. O güne dek böyle bir dinin varlığından haberdar olmayan kral olaydan etkilenir ve kısa sürede Müslüman olmaya karar verir. Halkı da yavaş yavaş onu takip eder.

5 Akçelik Hassasiyet

Belki de Hz. Peygamber'in "Doğru ve güvenilir tüccar, kıyamet gününde peygamberler, sıddıklar (doğrular) ve şehitlerle beraberdir" hadisinin motivasyonuyla bu onurlu davranışı sergileyen tüccarın 5 akçelik hassasiyeti, peygamber ahlakıyla sergilediği bu tutum, bugün 200 milyonu aşkın sayıda bir Müslüman nüfusa ev sahipliği yapan Endonezya'nın kaderini belirlemiş olur.(3)

İslam ahlakının asaletini, vakarını şahsileştirmiş ve bunu fiilen hayata geçiren bir başka olay ise 21.yy.da İngiltere’de yaşanır. İngiltere’de bir imam her gün yatsı namazı sonrası otobüse biner evine gidermiş. Otobüs şoförü artık imamı tanır olmuş. İmamı takip eder hal ve hareketlerine dikkat edermiş. Bir gün imam yine aynı otobüse biner ve 5 sterlin ücret uzatır, şoför dalgın numarası yapıp kasıtlı olarak imama 5 sterlin üstü olan 2 sterlin vereceğine 5 sterlin daha üzerine katarak verir. İmam: Şoför Bey bana fazladan 5 sterlin verdiniz, der. Şoför gülümseyerek: Biliyor musunuz ben uzun bir zamandır sizi takip ediyor ve İslam’ı araştırıyordum. Size dalgın numarası yapıp fazladan para verdim bakalım Müslüman az bir para olsa dahi harama el uzatır mı diye ama bu hareketinden sonra ben de Müslüman olmaya karar verdim' der. İmam şaşkın bir şekilde içinden derin bir oh çeker ve az kalsın 5 sterline dinimi satıyordum, der.

Beynimizde ve kalbimizde balyoz etkisi yaratan bir cümle: Az kalsın 5 sterline dinimi satıyordum!

Burada dikkatimizi celbeden bir husus var; otobüs şoförü tarafından İmamın hal ve hareketleri dikkatle takip edilmiş. İslam’ın asaletini, izzetini, vakarını yerlere düşürecek bir hal durumu olsaydı şayet, imam denenmeye bile değer görülmeyecekti. Rasim Özdenören “İçinizdeki İslam’ı gösterin. Çünkü İslam sizin üzerinizde görünmek ister. İman gizli, İslam açıktır” diyor. İslam’ın öngördüğü şahsiyet Görüldüğünde bizlere Allah’ı hatırlatan, İslam’ın üzerinde göründüğü kişidir. Tıpkı Endonezya’daki tüccar, İngiltere’deki imam gibi. Geleneksel kaynaklarda usul esasa mukaddemdir diye bir ilke vardır. Yani usul esastan önce gelir. İnsanlar sahip olduğumuz bilgiden ziyade, bu bilgiyi nasıl sunduğumuzu daha çok önemsemektedir. Usul; asildir diyor Kemal Sayar.

2010 yılında George Washington Üniversitesinden S.Rehman ve Hossein Askari, uluslar arası akademik bir dergi olan Global Ekonomy Journal’de “Ekonomik İslamilik İndeksi” ve “ İslam Ülkeleri Ne Kadar İslami” başlıklı iki makale yayımladılar. Yazarlar “İslamilik İndeksi” diye belirledikleri kıstaslara göre Müslüman-gayrımüslim toplam 208 ülkeyi değerlendirerek sıralandırmış verilerden elde edilen sonuçlara göre sırasıyla Yeni Zelanda, Lüksemburg, İrlanda, İzlanda, Finlandiya, Danimarka, Kanada, İngiltere, Avustralya, Hollanda gibi daha ziyade Batılı ve refah düzeyi yüksek ülkeler, İslami ölçüleri gerçekleştiren ilk 10 ülke olmuş. Müslüman ülkelerden Malezya 38, Kuveyt 48, Uganda 73, Türkiye 103. sıraya yerleştirilmiş. 2015-2016-2017 yıllarında tekrarlanan indekslerde bazı sıralamalar değişmiş fakat tablo değişmemiş; çoğunlukla Müslüman ülkeler İslamilik Endeksinde gerilerde yer almışlardır.(4)

Endeksin metodu ile ilgili eleştiriler olsa da çalışmayı Mehmet Akif’in “işleri dinimiz gibi, dinleri işlerimiz gibi” tespiti çerçevesinde yorumlamak lazım geldiğine inanıyorum. İslam’ın ekonomi-siyasi-sosyal alanlarda ahlaki ilkeleri önceleyen kıstasların gayrımüslimler tarafından daha iyi uygulandığını, sonuçlar bize gösteriyor. Kitabullah ve sünneti Rasülullah’ tan gördüğümüz hassasiyetleri işlerimize yansıtmıyoruz. ”Bizim dünyamızın işçi hakları, iş güvenliği, adalet, teşebbüs özgürlüğü, fırsat eşitliği, dürüstlük, ahlak gibi konularda çok özensiz, çok savruk olduğunu görmek için derin analizlere lüzum yok. Perişanlığımız paçamızdan akıyor.(5) Endonezya örneğindeki Tüccar modeli ile doğru- güvenilir tüccar motivasyonu, din değiştirmiş olmalı. Mehmet Akif yaşasaydı “ durum stabil “ derdi yüksek ihtimalle.

Dünyanın seyrini değiştiren Peygamber efendimiz “el emin” sıfatıyla öne çıkıyordu. Mekkeliler en değerli eşyalarını kıymetli mallarını Peygamber efendimize emanet edelerdi. Canına kast etmek isteyenler bile kıymetli mallarını peygamber efendimize emanet ederlerdi. Düşünsenize canına kast etmek istediğiniz kişi aynı zamanda en güvendiğiniz kişi.

En güvenilen Peygamberin birbirine en az güvenen ümmeti;

Dünya değerler araştırmasının 2005-2014 döneminde 29 ülke içinde yaptığı “güven” araştırması beyinleri dumura uğratan cinsten.

Türkiye, kişiler arası güvenin, yani “çoğu insana güvenebilirim” diyenlerin oranının, dünyada en düşük olduğu ülkelerden biri. Türkiye, Dünya Değerler Araştırmasının 2005-2014 döneminde yapıldığı 29 ülke içinde sondan üçüncü sırada. Türklerin yalnız yüzde 8’i diğer insanlara güvendiğini belirtiyor. Bizler neredeyse sadece ailemizin içindekilere güvenebilirken, İsveçlilerin yarısından fazlası birbirine güvenebiliyor.

Kişiler Arası Güven

100 kişi içinde kaç kişi “Çoğu insana güvenebilirim” diyor?

Kaynak: Dünya Değerler Araştırması Beşinci Dalga (2005-2009) ve Altıncı Dalga (2010-2014)’nın her ikisinde de bulunan 29 ülkenin verilerinin ortalaması kullanılmıştır.

Aynı araştırmada din günlük hayatınızda önemli bir yer tutar mı?” sorusuna evet olarak yanıt verenlerin yüzdesi açısından, Türkiye 29 ülke içinde yüzde 89 ile en dindar yedinci ülke.(6)

Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!

Çok ilginç bir sonuç hem dindarız hem de birbirimize güvenmiyoruz. Ailemizin dışındakilerin elinden dilinden belinden emin değiliz. Araştırma sonuçları söylem ve eylem tutarsızlığı içinde dalgalara kapıldığımızı, ideal ve amaçlarımızı çıkar ve pragmatizm ile mübadele ettiğimizi, fiiliyatta asaletimizi, izzetli, onurlu, vakarlı duruşumuzu zayi ettiğimizi gösteriyor. Oysa Mümin şahsiyet güvenilir olmaktı. El emin olmaktı. Dindarlık arttıkça güven olgusunun da artması gerekirdi. Bu işte bir terslik var, bu kesin. Ama bu terslikte bir iş mi var? Evet. Bence bu terslikte bir iş var. Sosyologlar-Psikologlar ve Din konusunda salahiyetli kişilerin bu işe yoğunlaşması gerekiyor.

Şahsiyetimizi vakarımızı asaletimizi kaybediyoruz ve güdükleşiyoruz.

Araştırma sonuçları baz alınarak dini bir hüküm verme haddine sahip değiliz.  Ancak konu ile ilgili olarak Sosyolojik bir hüküm verebiliriz. Bu durum aleni “olumsuz sosyal sapma’’dır. Olumsuz sosyal sapma beraberinde olumsuz değişim dinamiklerini de harekete geçirir. Çıkar ve Pragmatizm motivasyonuyla “sosyal kontrol mekanizması” nın da zayıflamasıyla güdük şahsiyetler bu dinamiğin en önemli aktörleri olurlar.

İslam’ın ekonomi-sosyal ve siyasi alanlarda ahlaki ilkeleri olan ve uyulduğunda insana İslam’ın asaletini ve şahsiyetini yansıtan Adalet, liyakat ve ehliyet, yalan söylememek, sözünde durmak, iftira etmemek, kazancına haram katmamak gibi tüm ilkelerin bilgisine sahibiz. Bu konuda sıkıntı yok. Ancak insanımızın temsil ettiği dinin ilkelerini hayata taşıma fedekarlığını gösterme konusunda bir krizimiz var. Bu kriz daha fazla derinleşmemeli.

KAYNAKÇA          

1-www.yuzaki.com/2013/05/yeni-bir-musluman-gibi

2-www.fikirteknesi.com/islam-sehri-18-hayat-tarzi-olarak-vakar

3-www.iha.com.tr/haber-endonezya-nasil-musluman-oldu-87935

4-www.yorungedergi.com/2018/08/islamilik-indeksi-ne-kadar-islami

5-www.yorungedergi.com/2018/08/islamilik-indeksi-ne-kadar-islami

6-www.tepav.org.tr/tr/blog/s/5273/Turkler+neden+birbirine+guvenmez

Bu yazı toplam 1771 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.