Vurdumduymazlık ve Minnetsizlik Çağı / Köşe Yazısı - Bilal AKGÜL

12.10.2018 22:06:23
Bilal AKGÜL

Bilal AKGÜL

Vurdumduymazlık ve Minnetsizlik Çağı

Dünyanın küresel bir köy haline gelmesinden beri bizlere bir hal oldu. İletişimin kolaylaştığı, imkânların alabildiğine zenginleştiği ve çeşitlendiği bu zamanda birbirimizden kopmanın eşiğine geldik nerede ise… Taziye dileklerimizi mensubu olduğu statünün gruplarından iletmek yeterli gelmeye başladı. Sanal âlemin bilgi kaynakları, en yakın dostlarımızın üstünü çizmek için yeterli delil olmaya başladı.

Statülerimiz, bireysel ilişkilerimizi devam ettireceğimiz nihai ve ideal ortamlar olma vasfını iyice pekiştirdi. Bunun dışında insanlarla oturup kalkma, sıcak ve samimi dostluklar kurma gereği çok da duymuyoruz. ”İyiliği emredip kötülükten nehyetmek” hakeza… Günübirlik ilişkiler daha çok bizi sarıyor, on yılların dostluklarının nerede ise esamesi kalmadı. Çocukluk arkadaşı mefhumu iyice unutulmaya yüz tuttu, bulunduğumuz mevkilerin yüksekliği değiştikçe.

“Sosyal alem” gezintilerimizle “bilgi” düzeyimiz arasında doğru bir orantı görülüyor olsa gerek ki, artık siyasal, sosyal, kültürel tartışmalarımızın tadı kalmadı. Ağız tadıyla şiir okunan ortamlar, günün anlam ve önemi ile ilgili yapılan ateşli analizler yerini yüzeysel, tarafların biribirini dinlemekten uzak olduğu tartışmalara, ağız dalaşlarına bırakmaya başladı.

Artık “kaynak kitap” okuma ihtiyacı duymuyoruz. Büyüklerimize, gönül mimarlarımıza burun kıvırıyor, sosyal medyanın kesik harfleri ile nerede ise lal bir dünyaya doğru hızla savruluyoruz. Yığınla kelimenin olduğu, saatlerce durmadan konuşmaların olduğu lal bir dünya…

Sadece harfler kesik olsa neyse… Harflerle birlikte düşüncelerin kesik olması bir ayrı mevzu… Duyguların kesik olması bir kıyamet provası mıdır acaba? Kesik hayatlar çağında yaşıyoruz uzun hesapların yapıldığı…

Bir sendikanın girişinde “Ses yapmayın Müslümanlar uyuyor “ şeklinde bir uyarıya rastlamıştım… İçeri girdiğimde ise “dama” oynayan ve oyunu seyreden hatırı ayırılır bir kitle. Hali pür melalimiz deyip geçmek bizi sırattan kurtarır mı dostlar? “İnsan için kendi çalışmasından başka bir bedel/karşılık yoktur.”(Necm 39) ayeti tam da bulunduğumuz hal ile gayretimizin, çabamızın boyutu hakkında bilgi vermiyor mu?

Hangi kulvarda bulunursak bulunalım ister işçi, ister usta, ister öğretmen, ister idareci, bulunduğumuz kulvarı değerlerimizle ne kadar buluşturabiliyoruz? Medeniyetimizin numunei timsali olma yolculuğunun neresine tekabül ediyoruz? Kaç gencin elinden tutuyoruz? Bunu söylediğinizde en çok aldığınız cevap dünya geçimini sağlamak için muhatap olduğu insanları sayıyorsa kişi bu kişiye ne demeli dostlar?

Bir minnetsizliktir almış başını gidiyor. Vurdumduymazlık diz boyu. Batı’nın vicdanlı aydınlarından Jean Baudrillard kavramsallaştırsaydı muhtemelen vurdumduymazlık ve minnetsizlik çağı derdi zamanımıza.

Tatminsizlik ve şikâyet almış başını gidiyor. Öğretmeni eleştiriyoruz. Maaşımızı eleştiriyoruz. Müdürü eleştiriyoruz. Müfredatı eleştiriyoruz. Bakanı eleştiriyoruz. Ama ne hikmetse bir aynaya bakıp “işimi ne kadar düzgün yapıyorum” diye kendimize bir soru sorma gereği duymuyoruz. Kalbimizi yoklama gereği duymuyoruz. Hâlbuki bizler “parmağına diken batsa kalbini yokla” diyen bir medeniyetin müntesipleriz. Soylu ve köklü bir medeniyetin…

Rabbim her daim kendi yolu üzerinde ayaklarımız sabit kılsın. İblis ve dostlarının ayartmalarından uzak kılsın. Amin.

 

 

 

 

Bu yazı toplam 1232 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.