Eğitim mi Öğretim mi? / Köşe Yazısı - Osman DAĞ

20.05.2020
Osman DAĞ

Osman DAĞ

Eğitim mi Öğretim mi?

 

Eğitim mi önemli yoksa öğretim mi önemli? Bu soru zaman zaman sorulan bir soru. Cevabı da kişinin önceliğine göre değişir. Okuldan beklentimiz de bu sorunun cevabını şekillendirir. Ülkemizde zorunlu eğitim on iki yıl olunca, çocukluk ve gençliğimizin önemli yılları okulda geçiyor. Bu kadar uzun soluklu dönemde beklentiler de büyük oluyor. Zorunlu eğitimi bitiren biri hayata hazır olması beklenir. Müfredatımıza göre zorunlu eğitimi bitiren biri: tarihten haberdar, kendisini ve dünyayı tanır, değerlerini bilir, canlı ve cansız varlıkları tanır ve onlardan yararlanmayı bilir. Günlük ihtiyaçlarının önemli kısmını kendisi karşılayabilecek şekilde yetişir. İdeal bir insandır aynı zamanda. Ahlaklı, edepli, toplumun menfaatini kendi menfaatinin önünde tutar.  Gerçekte de böyle midir?

Bu yazımızda eğitim ile öğretimi karşılaştırmaya çalıştım. Bunu kıyaslayarak, hangisi daha önemlidir? Soruları ile münazaraya girmek gibi bir amacım yoktur. Sonradan söyleyeceğimi şimdi söyleyeyim. ‘Eğitimsiz bir öğretim, öğretimsiz bir eğitim olamaz’ iddiasındayım.         

Eğitim uzun zaman gerektiren bir süreçtir. Bir davranışın kazandırılması için bazen aylara ihtiyacımız olabilir. Öğretim ise çok daha kolay görünür. Bir bilgiyi kazandırmak için kısa bir süre yeterli olabilir. Öğretim süresinden daha uzun sürede okulunu bitiren çok fazla kişi yoktur.

Öğretimle elde edilenleri edinemediğimizde, başka birisinden yararlanmak mümkündür. Örneğin bir hesabı yapamayan biri başkasından yararlanabilir. Daha ötesi elimizdeki cep telefonu ile bunu yapabiliriz. Eğitimi kimden ödünç alabiliriz? Yolda giderken başkasını rahatsız edecek şekilde konuşmamak gerektiğini hangi araçtan, kimden yararlanabiliriz? Eğitimin davranışa dönüşmesi lazımken öğretimin önemli bir kısmı kitapta kalabilir. Lazım oldukça açıp bakılabilir.

Bir insana kilidin nasıl anahtarsız açılacağını öğretmeden önce, hakkı olmayan kapıyı açmamak gerektiğini öğretmemiz lazım. Aksi halde hırsıza yol göstermiş olmuyor muyuz?  İnternetten başkasına ait banka hesaplarına girip hesapları boşaltanlar, iyi bir öğretim almışlardır. Eğitilmeden öğretim alan biri pimi çekilmiş bir bombaya dönüşebilir. Eğitim; öğretimi doğru kullanma kılavuzu olarak da ifade edilebilir.

Eğitim faaliyetinin alınabilmesi için belli bir yer ve zamana ihtiyaç vardır. Evde;  söz hakkı almadan konuşmak, biri konuşurken dinlememek gibi bir sorun pek de yaşanmaz. Okulda; sıraya girme, söz almadan konuşmama, ders esnasında başka bir şeyle ilgilenmeme, ortak alanların beraber kullanımı gibi davranışlar lazım. Bunun eğitimi ancak okulda verilir. Ebeveynlerin vermesi mümkün görünmemektedir.  Okulda eğitim verilmeden önce, öğretimi vermeye çalışmak çok zordur. İyi bir eğitim almış bir öğrenciye öğretmek çok kolaydır. Ailede alınan eğitim, okulda da üzerine bir şeyler eklenerek devam ettirilmesi lazım. Eğitimin davranışa dönüşmesi için süreklilik şarttır.

Öğretim için yazılı bir müfredat vardır. Yüz seksen iş gününe dağıtılmış bir program. Uygulanması, takip edilmesi, ölçülmesi mümkündür ki bu yapılıyor. Ancak eğitimin böyle bir müfredatı yoktur. Takibi, ölçmesi de yok. Böyle olunca sanki görevimiz değilmiş gibi görünür. Eğer görevimiz olarak kabul edersek, sorumluluğu da doğal olarak kabul etmiş oluruz. O zaman şikâyet etmeye de zaman bulamayız.

Hayatımızda en çok lazım olan, uygulanan eğitim mi öğretim mi?  Kanaatimce eğitimdir. Her yer ve zamanda eğitimin şart olduğunu söyleriz. Eğitimi insanlaşma süreci olarak gören Prof Dr Bülent Yılmaz bir makalesinde şöyle der: “İnsanı, insanlaştıran, hayvandan ayıran eğitimdir. İnsanı insan yapan eğitimdir. Yani, çeşitli biçimlerde tanımlanan eğitim, aslında en yalın ve kısa biçimiyle “insan olma, insanlaşma sürecidir.” Bir başka deyişle, eğitim, insani özellikler kazanma, insani kişilik/karakter oluşturma, insani davranışlar edinme sürecidir. Bir yerde eğitimden söz ediyorsak insandan, insanlaşmadan söz ediyoruz demektir.” *

Prof Yılmaz öğretim için ise şunları söyler: “Öğretim, belirli bir alana ait bilgiyi aktarma sürecidir. Fen bilgisini, Türkçe bilgisini, müzik bilgisini, matematik, fizik-kimya bilgisini, teknik bir takım bilgileri öğrenciye sunma sürecidir. Belirli bir amacı-süresi vardır, planlıdır, programlıdır, mesleğe, sınava, bir üst öğretim aşamasına hazırlama gibi işlevleri öne çıkar. Daha çok okul ve sınıf gibi ortamlarda gerçekleşir. Genellikle bir öğreten vardır.”

Eğitim ile öğretimin arasındaki farkı da şu şekilde ifade eder Prof Yılmaz: “Ancak öğretim bir araç, eğitim ise amaçtır. Eğitim, amaçlarını gerçekleştirmek için öğretimden yararlanır. Eğitimin de öğretimin de hammaddesi bilgidir.”  Eğitimin amacı, yöntemi kişiden kişiye değişir. Eğitimin amacı; bireyi hakikate götürmelidir. Bu hakikat insan ürünü olmaktan ziyade ilahi bir kaynaktan beslenilmelidir. Hakikate ulaşmak için ilahi bilgiden yararlanılmalıdır. “Eğer bilginin gücü, kaynağını dinden alıyor, ondan besleniyorsa bu insanoğlu için sonsuz bir lütuftur” der İkbal. İnsanoğlunu yaratan Allah, insan için en iyisini bilendir.

Bir öğrenci istediği ülkede öğrenim görebilir. Yöntemler farklı olmakla beraber müfredatı pek de farklı değildir. Ancak her ülkenin eğitiminin amacı farklıdır. Devletlerin yetişmesini istedikleri ideal insan tipi farklıdır. Bu farklılığa sebep olan ise devletin dini, yönetim şekli etkilidir. Şu halde bir ülkenin eğitimini başka bir ülkede olduğu gibi uygulamak doğru almasa gerek.

Eğitimin ne kadarını gerçekleştirdiğimiz tartışılır. Ölçmesi zordur. Öğretimi nasıl yapıyoruz?  “Öğrencilerin 12 yıllık öğretim süreci sonucu katıldıkları üniversiteye giriş sınavlarında (YKS) 2018 yılı verilerine göre, 40 soruluk matematik testinde doğru yanıt ortalaması 3,9 ve 24 soruluk Türkçe’de, yani anadilinde 4,7. Yani, öğretimi de gerçekleştiremiyoruz aslında. 12 yıllık eğitim süresini düşünecek olursak, öğrencilere matematikte 3 yılda 1 soru, Türkçe’de neredeyse 2 yılda bir soru çözmeyi öğretebiliyoruz.”

Okulda öğrendiklerimizin çoğunu unutuyoruz. Aldığımız eğitim ise kalıcıdır. Eksik öğrenilen dersten dolayı kaybedeceği çok fazla şey yoktur. Eğitimi eksik olan, bozuk olan biri hem kaybeder hem de kaybettirir. Eğitim kaba benzetilebilir, öğretim ise kaba doldurulandır. Bozuk bir kaba istediğimiz kadar dolduralım faydasını göremeyiz. Bugün toplumda şikayet ettiğimiz kişiler öğretim görmemiş kişiler değil eğitimsiz kişilerdir. Velev ki bu kişiler yüksek diplomalı da olsun. Asitlerle bazları birbirinden ayıramayan biri çok da bir şey kaybetmiş sayılmaz. Ama insani davranışlarla gayrı insani davranışları birbirinden ayıramayan çok şey kaybetmiştir.

*- bulentyilmazblog.wordpress.com

Bu yazı toplam 4998 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.