EKONOMİDE ÜRETKENLİK VE AHLAK / Köşe Yazısı - İsmet TANRIVERDİ

3.11.2015 19:05:26
İsmet TANRIVERDİ

İsmet TANRIVERDİ

 
 
 
 
 
                 EKONOMİDE ÜRETKENLİK VE AHLAK
 
                                                                                                                                                                                                                         
   Her medeniyet, kendi iktisadi ve sosyal sistemini oluşturur. İktisat, insanların yaşayabilmeleri için yaptıkları tüm ekonomik faaliyetlerdir.  Başka bir ifadeyle iktisat, üretim ve tüketim işlerini düzenleyerek kaynakların insanlar arasında eşit ve adil şekilde paylaşılmasını sağlayan maddi refah ve iş hayatı manalarına gelir. (1) Günümüze kadar bir çok ekonomik model süregelmiştir. Bunlardan biri de İslam ekonomik sistem modelidir.  İslam medeniyeti, Kur’an’da belirtilen hüküm ve emirler ışığında, peygamberin sünneti, ümmetin içtihadı ile bir ekonomik sistem kurmuştur. Asr-ı Saadet’teki muhteşem iktisadi ve siyasi sistem içindeki ticari faaliyetler bizim içinörneklik teşkil eder. Oradaki ahlaki duruş, helal ve haramsınırlarını gözetme ilkeleriönemlidir. Ancak sonraki dönemlerde Müslümanların çeşitli nedenlerden kaynaklanan sorunlar yüzünden bu ihtişam dönemi kesintiye uğramıştır. İbn-i Haldun sistemlerin doğup, gelişip ve öldüğünü iddia ederek buna “umran” adını vermiştir. Kimi “umranlar” doğarken kimileri zirveye ulaşır, kimileri ölmektedir diye ifade eder.
Manevi ve maddi değerleri dengeleyerek, İslam’ın temel prensipleriyle yeniden güçlü bir medeniyet kurabiliriz. Vahiy esaslarını dikkate alarak kurulan İslami ekonomik sistem, birtakım kavram ve kuralları da beraberinde getirmiştir. İktisat, toplumu ayakta tutan önemli bir unsurdur. İslam iktisadı, insanlığın özgürlüğünü ve refahını dengeli bir ekonomik sistemde sağlamayı amaçlar. Bu nedenle İslam iktisadı hem maddi hem de manevi zenginlik olarak insana sorumluluk yükler.  İslam hayatın tümüne müdahale ederek kazancın Allah yolunda harcanmasını özellikle vurgular.
                İslam iktisadı hem şahsı hem de toplumsal çıkarı korur. Özel teşebbüsü teşvik ederken kamunun da maslahatını dikkate alır. Kazancın helal yoldan olmasına hakka ve hukuka uygunluğunu gözeterek kural tanımazlığı yasaklar.
              Çalışmayı ibadet sayan İslam, çalışmanın merkezine Allah rızasını koyar. Ramazan Kayan’ın ifadesiyle; “İslam, İnsanlığın hayrına, faydasına, salahına, felahına yönelik her iş, oluş, duruş, bakış, alış verişi ibadet kapsamında kabul etmiştir.”  Başka bir ifadesinde “Helalin hesabı, haramın azabı vardır.(2) Helal kazanç için çabalamak bir nevi ibadettir;  çünkü ahlak dışı yollardan ahlaki sonuçlar elde edilemez, kazanırken kazandığının hesabını Allah’a vermek bilinci kişiyi harama karşı duyarlı kılar. Bu yüzden İslam büyükleri “Dünya elimizde olmalı, gönlümüze girmemeli”  diyerek para kazanmada sınır tanımazlığı ve taparcasına mal biriktirmekten sakınmayı,  kazandığımızı nerede ve ne şekilde harcamamız gerektiğini kazanmaktan daha önemli hale getirmiştir. Bu nedenle İktisadi hayat Allah’tan ve İslami ahlaktan bağımsız düşünülemez.
               İslam iktisadında aşağıdaki ilkelerden hareketle bir ekonomik sistem oluşturulmaya çalışılmıştır.
1. İslam, ölçü ve tartıda adaleti yerine getirmemizi emretmiştir. Ölçü ve tartıda hile yapan toplumlarda karşılıklı güven azalır, üretim şevki kırılır. Paradan para kazanma hırsı artar.(3) Adaletsiz toplum da her türlü anarşi ve kaosa zemin hazırlanır. Adaleti olmayan toplum, toplum olmaktan çıkar.
2. İslam, cimriliği ve israfı haram kılmıştır. “Onlar harcadıkları vakit cimrilik de, İsraf da etmezler.”(4)İsraf bereketi azaltır, verimsizliği artırarak ekonomiyi dinamitler. Yoksulu ve yetimi gözetmemizi isteyen İslam, “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” diyerek yetimi, yoksulu, mağdurları gözetmemizi ayrıca  biriktirmek yerine servetin yaygınlaşmasını ister.      
3. Ticarette doğruluğu öğütler. “Ey insanlar mallarınızı aranızda haksızlıkla değil, karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle yiyin(5)  diyerek  Müslümanların sözünde durmaları, borcuna sadık kalmaları, emanete dikkat etmeleri  ve haksızlık yapmamaları üzerinde durur.
4. Her türlü Faizi, haksız yere kazancı, rüşveti, sahtekarlığı reddederek  “Allah alışverişi helal, faizi haram kıldı(6)  buyurarak yapılan alışverişin helal yoldan olmasına özen göstermemizi emreder.
5. Zekatı, İnfağı,  sadaka vermeyi emrederek karşılığının Allah tarafından verileceğini beyan eder.
6. Malın, mülkün, paranın sınanmak için verildiğine dikkat çeker. “Allah sizi yeryüzünün halifesi yapan, bizeverdiği şeylerde imtihan etmek için derecelendirir.”(7)   Mülkiyetin sahibi Allah’tır. “Şüphesiz ki Allah,  inananlardan kendilerini ve mallarını cennet karşılığında satın almıştır.”(8) diyerek bu dünyadaki asıl ticaretin ne olduğunu belirtir.
7. İslam, “Dünya, ahiretin tarlasıdır” felsefesiyle hareket ederek iki dünyada da kurtuluşa çağırır.
              Ekonomi insanlar için bir araçtır. Bir toplumun ilerleme kriteri olarak madden ve manen geldiği nokta belirler. İslam dünyasının ekonomik olarak gelişmesi için kendi ekonomik sistemini seçerek,  insanlığın içinde bulunduğu bunalımdan kurtarması gerekir. Mevcut dünya ekonomik düzenleri, insanı ve insanlığı tahrip etmiştir. Acımazsızca değerleri yozlaştırarak çiğnemiştir.
               Bu sistemlerin en önemlileri “Sosyalizm”, “Kapitalizm” ve “Liberalizm”dir. Bu sistemler insanlığa sundukları değerlerle toplumları buhrana ve çıkmaza sürüklemiştir. Kapitalizmde bazı kimseler zengin olurken, bazıları da fakir yaşar.  Fertlerin zenginliğini önemser. Toplumu işçi ve işveren olarak ikiye ayırarak sınıf düşmanlığının sebebi ve sorumlusu olmuştur. “Kapitalizmin esası rekabettir. Ucuza mal edip, pahalıya satmaktır. Ucuza mal ederken işçiyi, pahalı satarken tüketiciyi ezmiştir.”(9) Kapitalist sistemler girdikleri toplumlarda  pazar arayışı ve ekonomik kölelik  peşinde olmuştur.
                Sosyalizmde ise halk fakir kalır, devletin zenginleşmesi hedeflenir. Özel mülkiyet edinmeyi engeller. Halk yoksulluk içinde yaşarken devletin imkanları genişler.
              Adam Smithin “ Bırakınız yapsınlar, bırakın geçsinler” liberalizme ile “ Din afyondur “ diyen komünizmfelsefesi insanlığa çare olmadığı gibi onları ezmiştir.  Kazanmanın ahlakı yoktur, felsefesiyle hareket ederek her türlü  kazanç  yolunu benimsemiştir.
             Bu sistemlerin yanında İslam ekonomisinde ise hem bireyin, hem de devletin birlikte zengin olması hedeflenir.  İslam, kul hakkını ve emeği dikkate alan bir düşünceden yanadır. Her türlü sömürü anlayışına karşı çıkarak yoksulun, mağdurun, ezilmişlerin hakkını savunmuştur. Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan düşünceyi reddettiği gibi temel hedefini fakirlikle mücadele olarak belirlemiştir. Çünkü İslam mal biriktirerek “Karunlaşmayı” yasakladığı gibi her türlü sınıflaşmayı da yasaklamıştır. Üstünlük kriteri olarak takvayı esas alan İslam, eşitliği ve adaleti gözetir. Fakirliğin olduğu toplumlarda yozlaşma, kokuşma ve fuhşiyatın kol gezdiği bilincinden hareketle “bir eve fakirlik girdiği zaman diğer taraftan iman zayıflar”  diyen Peygamberimiz, her türlü fakirlikle mücadele etmeyi istemiştir.
            İslam, zekat gibi bir kurumu işleterek sınıflaşmayı ortadan kaldırdığı gibi toplumu  dengeleyerek kişiyi de manevi bakımdan yükseltir ve yüceltir. Maddi kirlenmeyi önleyen zekat, kişilerin ahlaki gelişimiyle birlikte toplumsal dayanışma ve birliği sağlar. Böylece birey toplumsal sorumluluğunu yerine getirerek manevi arınmanın huzurunu yaşar.
              Ancak İslam dünyasında, Batılı ekonomik düzenlerin sancılarıyla yaşayan Müslümanlarda ticari ahlak, yalan, dolan, talan, rüşvet gibi hastalıklar çoğalmıştır. İnsan ilişkileri pragmatist bir anlayışa dayanır noktasına gelmiştir.   “Müslüman” isminin bireysel çıkarlar, yolsuzluk, hırsızlık ve çıkarcı gibi sıfatlarla anılıyor olması bize dokunmaktadır. “Müslüman’ım” diyen için oluşturulmaya çalışan bu algı günden güne artmaktadır. Dinini, menfaatleri uğruna satın alanlar, İslam’ın değerlerinin ve sıfatlarının aşınması, yozlaşması için adeta yarışıyorlar. “Müslümanlık” adına toplumun iyi niyetini sömürenler, fakir fukaranın parasıyla rant oluşturanların sayısı ne yazık ki az değildir. “ Din maskesi”  adı altında her türlü şekle girip sömüren ve çalışmadan Müslümanların sırtından geçinen kişi ve kurumlara prim vermemek gerekir. Müslüman, dilencilik yapmaz, her zaman veren el olarak üstün durumda olmakla sorumludur.
 

              Müslümanlar, kendi ekonomik geri kalmışlıklarını kaderlerine bağlayamazlar. Çalışmadan üretmeden mazeret üretenler, üzerlerindeki tembellikleri atarak çalışmak zorundadır. Mazeret üretmek çaresizliği ifade eder. Üretmeden tüketmeyi çok iyi öğrenen Müslümanlar, Batılılar gibi tüketmesini öğrendi; ama üretmesini beceremedi. İslam çalışmayı, üretmeyi ibadet olarak kabul eder. Emeği yüce bir değer olarak gören ve kutsayan bu düşünce gerçekleşirse,  toplumda sosyal refah düzeyi yükselir. Üretimi, ibadet kabul eden bir dinde her bakımdan güçlü olunması Müslüman olmanın gereğidir. Üreterek daha çok istihdam yaratmak toplumun iktisadi kaygısını giderir.  Batılı güçler Müslümanların gerilemesi için elinden gelen bütün yolları denediler. Onları sadece tüketici olarak gördüler. Üreticilik faaliyetlerini her fırsatta baltaladılar. Sömürgeleştirerek sürekli borçlandırdılar. Böylece “Borç almaya alışan, emir almaya da alışır” prensibindenhareketle “ekonomik köleliği;  ekonomik kölelik de , kültürel ve politik köleliği beraberinde getirmiştir”10.

 

              Bugün Müslüman ülkeler, yabancı Batılı şirketlerin istilasına uğramıştır. Bu şirketler girdikleri her ülkede o toplumun bütün değerlerini kendi değer anlayışlarına göre değiştirmektedirler. Yani ülkeler ordularla değil, şirketler ve örgütlerle işgal edilerek girdiği toplumun bozulmasının akıncı gücü, öncü kuvveti olmaktadırlar. Ülkeler arası anlaşmalar, anlaşmasızlıklar hep ekonomik ilişkilere göre belirlenmektedir.
               Müslümanların yeniden bir arayışa, yeniden dirilişe geçerek ekonomik yükselişi yakalaması kaçınılmazdır. Kalkınan, büyüyen, değişen bir ümmeti ortaya çıkarmak kutsal bir görevdir. Bunun için kendi alternatif ekonomik sistemlerimizi kurmalıyız. Özgür ve müreffeh bir toplumun oluşmasının müdahalesinin gerektirecek her türlü önlem ve ilkeyi hayata geçirilmenin ve çözüm yollarının zamanı geldiğine inanıyoruz ve diyoruz ki :
-Toplumun ve bireyin çıkarlarının savaşını vererek vahiyle kuşanmış,  güvenilir, çalışkan, sınıfsız, imtiyazsız toplumun kurulması her Müslüman’ın temel gayesi olmalıdır.
-Ahlaki ve manevi değerler üzerinde kurulacak yeni ekonomik sistem, var olan ahlaki çöküşü, ilkesiz yaşamayı ortadan kaldıracaktır.
-  İnsan onurunu yeniden kazanılacağı, iktisadi sistemle birlikte sosyal adalet anlayışı, ekonomik özgürlük ve ekonomik güçle birlikte siyasi gücü doğuracaktır.
-  Başkalarının ekonomik sistemlerinin alternatifini kurarak, başkalarına benzemekten kurtulmayı, kendi değerlerimizle yaşamayı öğrenmeliyiz. Kitle kalkınmasını önemseyen İslam dini mensupları, günümüzün ekonomik sorunlarının çözümü noktasında içtihad yapacak liderleri ve alimleri ortaya çıkarmak zorundadır.
- Bizler her türlü bencilliği, bireyciliği, çıkarcılığı, ihtirası ilahi hidayet ve tevhid iklimini yaşayarak aşabiliriz.
-  Maddi ve manevi kalkınma hamlesini bir denge içinde yürüterek zenginliği şımarmak için değil, hayatımızı güzelleştirmek için araç yapmalıyız.
-   İnsan ruhundaki anarşiyi, müstağnileşmeyi Allah’ın korkusu ve sevgisiyle yenerek güçlendirebiliriz.
- Para ve iktidarı putlaştırmaktan uzak durarak dünyevileşmekten kurtulabiliriz. Aşırı dünyevileşen ve aşırı miskinleşen toplumlar yozlaşır, kokar ve çürüyerek yok olmaktan kurtulamazlar.
- Eşitlik ve adalet temelli bir toplum inşa etmek görevi bilinciyle maddi ve manevi huzuru İslam’ın tevhidi atmosferinde yakalayabiliriz.
- Topyekûn kalkınma hamlesiyle,  Hz. Ömer devrindeki gibi zekat verecek fakirin bulunamadığı dönemi yeniden yaşabiliriz.
- Tevhidi bilinçle insanları kula kulluktan kurtararak, erdemli toplumun “İnsan para için değil, para insan için” anlayışını yeniden kazanabiliriz. Aksi olanı bizim için felakettir, bilincinde olmalıyız.
- Müslümanlar, kendi kadim tarihlerini yeniden kurabilecek, kaybolan prestijlerini geri kazanarak geleceğe umutla bakabilecektir.  Tüm ülkeler, iş birliği içinde ortak pazarlar kurarak, var olanları geliştirerek birbirlerinin karşılıklı taleplerini karşılayabilirler. Kendi şirketlerini, pazarlarını kurabilmelidir. İktisadi bağımsızlık olmadan siyasi bağımsızlığın olamayacağını bilmeliyiz. Bugün iktisadi açıdan dışa bağımlı hale gelen Müslüman ülkelere baktığımızda siyasi bağımsızlıklarından söz etmek açıkça zordur. Sanayinin, enerjinin gücünü elinde bulunduranlar istediği yere istediği zaman müdahale ederek o ülkelerin hayatlarını durdurabiliyor. Enerji kaynaklarının vanasını kapatan ülkeler bağımlı ülkelerin  ekonomik faaliyetlerini durma noktasına getirebiliyor. Dünyadaki savaşların temeli, çoğunlukla iktisadi nedene dayanmaktadır. Müslüman ülkelerin, ilk yapmaları gereken kendi mili iktisadi bağımsızlıklarını kazanmalarıdır. Hem milli kaynaklarını harekete geçirerek hem de  dışa bağımlı olmaktan kurtulmalıdırlar. Çünkü ülkelerin gücü ürettikleriyle ölçülmektedir. Dünyadaki değişimleri iyi okuyarak buna alternatif oluşturmak ve uzun vadeli iktisadi planlar yaparak   geleceğe hazırlanmalıyız.
- İslami cemaatler miskinliği, tembelliği, münzevi bir hayat yerine, yeryüzünü yaşanamaz hale getiren sistemlere karşı itirazcı sesleri yükselterek dönüşümcü bir siyaset izlemelidir. Üretimi değil tüketimi neredeyse ibadetten sayan bazı  Müslümanların uyanması  gerekir.
- Müslüman, malın, mülkün esiri değil efendisi kalarak kazandığını gelişi güzel değil, Allah’ın istediği şekilde harcama şuurunu kavramalıdır.  Para pulu helal yoldan kazanarak ebedi alemde peygamberlerle, sıdıklarla birlikte haşr olma mertebesine ticari ahlakla erişebilir.
- Sahip olduğumuz zenginlik bizi dünyevileştirmekten,   korumalıdır. Ekonomi hayatımızı kolaylaştıran bir araç olduğu bilinciyle hareket ederek nesnesi değil öznesi olmalıyız. Para  başımızdan aklı almadan ve hayatımızın tümünü kuşatmaktan çıkarılmalıdır.
                    Sonuç olarak biz inanıyoruz ki “Elbette mallarınızla, canlarınızla imtihan olacaksınız” ve “Gökte ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır” emirleri gereğince yaşamak sorumluluklarımız vardır.  Yeni bir atılım, dinamizm yakalayarak medeniyetimizin yeniden dirilişine giden yolda katkı sunmak dileğiyle….
 
                                                                                                                                    İsmet TANRIVERDİ
 
 
KAYNAKLAR
1.İktisad Bilinci, HEKİMOĞLU İSMAİL
2.İyilik Çağrısı- R. KAYAN
3.K.Kerim (Hüd: 11, Araf: 85, Şura: 181)
4.K.Kerim (Furkan:67)
5.K.Kerim   (Nisa:29)
6.K.Kerim   (Bakara:275)
7.(Enam:165)
8.K.Kerim   (Tevbe:11)
9.İktisad Bilinci, HEKİMOĞLU İSMAİL
10.İktisad Bilinci,  HEKİMOĞLU İSMAİL
11.İslam ve  İktisadı Ekoller, M.B.ESSADR

12.İktisad ve Din, M. ÖZEL 

Bu yazı toplam 3521 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar
AYSUN
3 Mart 2016 Perşembe 10:05
10:05
BİZİ, HEP TEMBELLİKLE TERBİYE ETTİLER HOCAM. TEMBELLİKLE KANAATKARLIĞI KARIŞTIRDILAR.
ihsan
29 Ocak 2016 Cuma 04:48
04:48
toplum zaruri ihtiyaçlar bakımından eşitlendikten sonra iktisat konuşulur. insanın ihtiyacı ile fiziki olarak dökeceği ter orantılıdır. ancak ter dökemeyecek durumda olanlara bakmak için zekat infak ve sadaka vardır.biriktirmenin haram olduğu bir dinde zenginlik yoktur.zaten ne zengin bir peygamber ne sahabe görürsünüz.bugün oluşturulmak istenen algı hem zengin hem müslüman olunur algısı. bu cazip algı herkese hoş göründüğü için genel bir kabul görüyor bu da sizi yanıltıyor.
ihsan
29 Ocak 2016 Cuma 04:35
04:35
ibadet ve abd yani üretmek yani ortaya birşey çıkarmaktır. ihtiyacı kadarını almak ve fazlasını zekat,infak sadakayla üretime katılamayana vermek ibadettir ve farzdır. ihtiyaçtan fazlasına sahib olmak ya emek çalmaktır veya fazladan doğaya zarar vermektir.
osman baran
3 Kasım 2015 Salı 21:42
21:42
Yine nefis bir yazı.Tebrikler hocam.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.