KİTAP (VE) OKUMAK

28.09.2017 12:38:08
KİTAP (VE) OKUMAK

                                      KİTAP (VE) OKUMAK

Çoğumuz dost seçerken elimizden geldiği kadar hassas olmaya, en iyi dostu seçmeye çalışırız. Bizi yarı yolda bırakmayacak dostun peşine düşeriz. Bu dostun nerede ve ne zaman kaşımıza çıkacağını da bilmeyiz. Aslında en iyi dostumuz hanesinde bizi bekliyor. Adeta “dost ararsan bana gel” diye sesleniyor bize. Bizi bekleyen dostumuzu bekletmeyelim o halde. Kim mi bu dostumuz? Kitap. Yeni fetihler gerçekleştirebileceğin bir dost. Her yeni kitap yeni fetihlerin anahtarını sana verir. Sana düşen ise o anahtarı alıp o kapıyı açmaktır. O kapının ardında istediğin mekânı, istediğin zamanı ve istediğin şahsiyeti bulabilirsin. İstediğin zamanı, mekânı, şahsiyeti seçmede özgürsün. Özgürlüğümüzün sınırsız olduğu tek dünya: kitaplar dünyası. Bu özgürlükler kapısının ardında kimler mi bizi bekliyor? Bak, sana oradan sesleniyor kitaplar:

    “Gel, sana o kapıyı açıp seni gezdireyim

     Gel, Mevlana ile Yunus Emre ile tanıştırayım seni

        Gel seni İstanbul’un fethine götüreyim

         Mimar Sinan’ın dehasıyla buluşturayım seni

         Fuzûlî’nin o ıstırap dolu, Nedim’in o şuh gazelleriyle âşıklarla hemhal edeyim seni

Namık Kemal’in o gür sesle okuduğu hürriyet şiirlerini kulaklarında çınlatayım

Mehmet Akif’in o manzum hikâyeleriyle cumhuriyetin kuruluş yıllarına götüreyim seni”

Yahya Kemal, Tanpınar, Nazım Hikmet, Necip Fazıl, Cemil Meriç, Yaşar Kemal; Shakeskpeare, Dostoyevski, Hugo, Balzac ile aynı masada aynı havayı teneffüs etmeye ne dersin. Kitabın sesine kulak verip o fetih kapısını açmaya geç kalma ey kari! Severek okuduğun zaman isimlerini saydığımız ve sayamadığımız şahsiyetlerin seninle konuştuklarını fark edeceksin.  Peki, ne okumalıyım? İstediğini oku ey kari! İster roman, ister makale, ister deneme, ister felsefe, ister gazete oku. İstersen Kur’an, İncil oku ama yeter ki oku. Aşkla, şevkle oku. Zaten belli bir süre sonra en iyi arkadaşın sana bir pusula verecek ve sen de bu pusulaya göre rotanı belirleyeceksin artık. Bu arkadaşına hiçbir zaman ihanet etme!

Okumak güzel bir haslet ey kari! Seni yalnız bırakmayacak tek dosttur okumak. Sana her türlü duyguyu yaşatacak bir dost. Hangi heyecanı hangi duyguyu yaşamak istiyorsan dostuna söyle, seni en leziz heyecanlarla buluştursun. Canın macera mı yaşamak istiyor? Al bir Robinson Crusoe oku, maceranın en alasını yaşa. Aşk mı? Ondan fazla ne var? Alırsın bir Eylül veya İntibah ya da Sergüzeşt; en duygusal aşkları derununda yaşarsın. Kim bilir onlarla ağlar onlarla gülersin ey kari! Korku ve gerilim mi dedin. Al sana Raskolnikov; yani Suç ve Ceza. Korkuyu iliklerine kadar hissedersin. Milli duyguların uyanmasını mı istiyorsun?

Okusana Ateşten Gömlek’i. Böylece o dönemi yaşayarak Ayşe’nin mücadelesine ve aşkına şahit olursun. Osmanlı torunlarının nasıl yozlaştığını öğrenmek istiyorsan Kiralık Konak’a bir göz at istersen. Haydi, Kurtuluş Savaşı’na gidelim. Tarık Buğra’nın Küçük Ağa’sıyla o dönemin zaviyesinden bakalım olaylara.

Dedim ya ey kari! Okumak güzel hem de çok güzel bir haslet. Gecenin biri olsun, üçü olsun; hiç fark etmez seni istediğin mekâna, istediğin zamana götürür. Ancak okumanın hakkını vermek şartıyla. Hakkını nasıl mı vereceksin? Çok kolay! Kitaplara sadık kalarak. Bilgiçlik taslamak veya entel görünmek için kitaplara yaklaşırsan bu sadakate zarar verirsin. Okumaya sadık kal ey kari ve de kitaplara; en iyi dostun kitaplara. En iyi dostuna sadakatsizlik yapma. İngiliz yazar Ruskin,  Susam ve Zambaklar adlı eserinde en iyi dost olan kitaba yapılan sadakatsizliğe değinerek şu eleştirileri sıralıyor

“Kitaba harcadığımız parayı, atlar için harcadığımızla kıyaslarsak yerin dibine girmemiz gerekmez mi? Kitap yüzünden sefalete düşen görülmemiş. At uğruna iflas eden edene. İngiliz milletinin içkiye verdiği para, kitaba verdiğinin kaç misli, hiç düşündünüz mü? En güzel kitap bir kalkan balığı fiyatına… Alan nerde? Umumi kütüphaneler resmi ziyafetler kadar pahalıya mal olsa idi hükümetimizin daha çok iltifatına mazhar olurdu şüphesiz. Kitaplar bileziklerin onda biri kadar etse beyefendilerimizle hanımefendilerimiz arada bir okumak hevesine kapılırdı belki. Birçokları kitabı ucuz olduğu için almaz. Düşünmez ki kitabın tek değeri okunmasındadır. Bir değil birçok defalar okunmasında, çizilmesinde, tanınmasında.”

Ruskin’in bu eleştirileri sadece İngiliz milleti için geçerli değildir herhalde. Bu eleştirileri kendi milletimiz için de alıp bu eleştiriler üzerinde kafa yorabiliriz.

Otuz sekiz yaşında gözlerini kaybeden ve bütün eserlerini gözlerini kaybettikten sonra basan Cemil Meriç’in de kitap ve okuma için yaptığı tarif dikkat çekicidir:

“Okumak, iki ruh arasında âşıkane bir mülakattır.(…)  Meçhule açılan bir kapıdır kitap. Meçhule, yani masala, esrara, sonsuza…

Fransız yazar Proust ise kitap ve okuma üzerine şunları söylüyor:

“Sıhhatli bir zekâ kitapları çalışmalarına tabi kılar. Onun için eğlencelerin en asilidir okuma, daha doğrusu en asilleştiricisidir. Kitap zekâyı kibarlaştırır. Zekânın tavırlarını efendileştirmek için okumak zorundayız.”

Şimdi de gelelim bizlere yani Müslümanlara. Daha doğrusu  “ben Müslümanım” diyenlere. Müslümanım deyip de kendisine indirilen kitabın ilk emrini çiğneyen Müslümanlara.  Yaradan’ın ilk emri  “oku” değil miydi?  Bu nedenle sen daha fazla okumalısın ey Müslüman! Bıkmadan, usanmadan okumalısın sen ey Müslüman! Çünkü senin yükün daha ağır. Zaten okumak sana farz-ı ayndır. Yani ilim öğrenmek. İlim öğrenmenin yolu da okumaktan geçer. Günümüz “Müslüman”larının düştüğü tuzağa düşme: atalet tuzağına. Okumak ne işime yarayacak diyerek tembellik tuzağına düşme ey Müslüman! Marangoz da olsan, ayakkabı tamircisi de olsan okuyacaksın sen ey Müslüman! Belki esnaflıktaki gibi cebine bir para girmeyecek ama ailene, çevrene çok şey kazandıracaktır. Sen karın doyurmak için okumayacaksın ey Müslüman! Dindar Müslüman olmak için okuyacaksın.  Hep derler ya  “dindar Müslüman nasıl olur?” diye. Kimisi der ki çokça namaz kılar, kimisi de der ki çok oruç tutar veya zekât verir. Aslında dindar Müslüman çok okuyan Müslümandır; okumayan Müslüman dindar Müslüman olamaz; çünkü Kur’an-ı Kerim’in daha ilk emrini göz ardı etmiştir.  İslam beldelerinin bu zulmet karanlığından çıkması ve bu cehalet bataklığından kurtulması için sen Kur’an-ı Kerim’in ilk emrini ihmal etme ve sen daha çok oku ey Müslüman.

Ey kari! Sen okumana bak. Kitapların ne dediğine bak, insanların değil. Okumanın zevkini iliklerine kadar yaşa. Ve en iyi dostuna hak ettiği değeri ver. Maziden kopmamak, istikbale bağlanmak için dostunu yalnız bırakma.

Okumak güzel şey ey kari!

 

 

 

Bu haber toplam 1406 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.