İmam Hatip Liseleri, Bazı Sorunları ve Çözüm Önerileri

12.04.2019 19:46:50
İmam Hatip Liseleri, Bazı Sorunları ve Çözüm Önerileri

İmam Hatip Liseleri, Bazı Sorunları ve Çözüm Önerileri

Prof. Dr. Ömer ÖZYILMAZ

 İAÜ Rektör Yardımcısı

Türkiye'de, geçmişte -müesses nizama ve bazı yöneticilere rağmen- doğrudan millete dayanan, gücünü milletten alan ve bugüne kadar varlığını sürdüren tek okul türü, imam hatip liseleridir.

1916 medrese modeli esas alınarak 1924 yılında kurulan imam hatip liseleri (İHL), ülkemize özgü ve dünyada benzeri olmayan, güzel bir modeldir. Açıldıktan kısa süre sonra halkın sevgisini ve ilgisini elde etmeyi başaran, 1928' de kapatılan İHL'ler, 1950'li yılların başında yeniden bir umut ışığı olarak açıldı. Sürekli olarak milletin desteği ve müesses nizamın köstekleriyle düşe kalka, hatta varlık- yokluk mücadelesi vere vere bugünlere gelen İHL'lerin, Türkiye'nin bugün gelmiş olduğu noktaya ulaşmasında çok ama çok büyük emeği vardır. Bu yönüyle bakılırsa, İHL'lere Müslüman halkın verdiği desteğin boşa gitmediğini, hatta beklentinin de ötesinde iyi işler yaptığını rahatlıkla belirtebiliriz. Bundan sonraki süreçte de çok daha büyük projelere ve işlere imza atacak güç ve kabiliyete sahip olan imam hatip liseleri, yepyeni bir anlayış ve bakışla ele alınmayı dolayısıyla yeniden yapılanmayı beklemektedir.

Bu yazı, hem ilgili kişilere yönelik bir çağrı hem de özellikle bu çalışmayı başlatıp yönetme görevini üstlenmiş olan kuruma bir sesleniştir.

 Büyük başarılara imza atan ve daha büyüklerini yapma güç ve kabiliyetine haiz olduğu bilinen İHL'nin bugün pek çok sorunu vardır. Bu yüzden imam hatip liselerinin hem sorunları çözülmeli hem de gelişiminin önü açılmalıdır.

İHL'nin Eski Türkiye'de sistemden kaynaklanan pek çok sorunu vardı ki, şükür bugün onlar büyük ölçüde çözülmüştür. Öğretmen sorunu, bina, araç ve gereç sorunu da ciddi anlamda çözüme gitmektedir. Daha önce yaşanan 'öğrenci bulma sorunu' da artık çözümlenmiş durumdadır.

Ancak İHL'nin temel sorun alanları vardır. Bunların bazıları, İmam hatip liselerinde yöneticilerin, 'mevcudu devam ettirme' anlayışından, 'sürekli gelişme/geliştirme' anlayışına geçebilmesi hususunda gerekli yardım ve desteği alamamış olması.

Bugüne ve yarına uygun bir VİZYON-MİSYON ve buna uygun bir program geliştirememiş olması.

Program geliştirme yöntemine uygun bir şekilde, mesleki ve kültürel ders programlarının bugüne ve yarına göre güncellenememiş olması.

İHL'lerdeki yöneticilerin çağdaş yönetim, yöneticilik ve liderlik anlayışını içselleştirememiş olması.

Bazı yönetici ve öğretmenlerinden, personelinden kaynaklanan sorunların giderilememiş olması.

Ülke genelinde olduğu gibi bu okullarda da öğrenciyi pasifize eden 'öğretme modelden' (ezberci model) 'araştırma, inceleme ve öğrenme modeline' (aktif öğrenme modeli) geçilememiş olması gibi pek çok temel sorunlar vardır-

İHL'nin, bahsettiğimiz temel sorun alanları üzerinde çok durulması, çalışılması ve çözümlenmesi lazımdır. Bu çok önemlidir ve acilen yapılmalıdır. Biz burada o konulara elbette giremeyeceğiz.

O konular, ayrı bir platformda ele alınmalıdır. Ancak bu yazımızda iki öneri sunup, bir de çağrıda bulunmak istiyorum. Bu öneriler:

1- İmam hatip liselerinin özelliği, çift kanatlı insan yetiştirmesidir. İHL'ler hem bu milletin inancını, tarihini ve kültürünü öğretir hem de bir lise öğrencisinin öğrenmesi gereken günümüz bilgilerini onlara kazandırır. Bu ikisi, birbirinin asla alternatifi değil aksine tamamlayıcısıdır.

 Bunlardan birincisi; bu milletin inancını, tarihini ve kültürünü öğrenme ve bu bilgilere götürecek Kur'an ve Arapça öğrenimidir. İHL öğrencisi için bu ölçütler hem  barajdır hem de imam hatip liseli olma ya da olamama sonucunu doğuran ana kriterlerdir.Diğer bir deyişle bu ölçütler  mensubiyet-aidiyet duygusu geliştirir.

 İHL'de Kur'an ve Arapça öğrenimine sıfırdan başlayan öğrenci; dışarıdan destek almazsa çok zorlanır, aidiyet duygusu oluşma aşamasında iken sönmeye başlar ve olumsuz duygulara kapılarak okuldan ayrılma durumuna kadar ilerleyebilir. Bahsedilen durumlar değişik örnekleriyle çoğu zaman yaşanmaktadır.

Dolayısıyla önerim şudur: Her imam hatip lisesinin yanı başında bir ya da birkaç merkez olmalı ve buralarda, öğrencilere değişik düzeylerde ve ciddi anlamda Kur'an ve Arapça ders takviyesi yapılmalıdır. Öğrenci, bu kurumlarla irtibat halinde olarak başarıyı elde edecek bu kurumlara olan aidiyetini geliştirecek ve eğitim noktasında güçlenecektir. Bu çağrım, imam hatip liselerine gönül vermiş bütün gönüldaşlarımadır.

Bunun için değişik alternatifler üretilebilir. Örneğin; İHL müdürü, okul-aile birliğini de harekete geçirerek, bulunduğu il ya da ilçe müftüsüyle görüşüp anlaşarak, o yöredeki Kur'an kurslarından ve/veya bu işe ehil, Diyanet'in diğer görevlilerinden yardım alabilirler. Ayrıca imam hatip liselerinde ve diğer orta ve yükseköğretim kurumlarında (ilahiyat fakültelerinde ve diğerlerinde), halen görevli olan ya da emekli olan, bu işi  yapabilecek durumda olan pek çok 'hoca' vardır. Bu hocalardan bu anlamda muhakkak bu  yararlanılmalıdır. Bütün bu konular için maddi destek gerektiğinde yine imam hatipli veya bu kurumu seven bir esnaf ya da iş adamından destek alınmalıdır.

2- İmam hatip lisesi öğrencisi olmak; bir bilinç, bir zihniyet ve 'İmam hatipli olma ruhu özümseme' meselesidir, imam hatipli ruhunu kuşanma bilinci ve düzeyidir. İmam hatipli ruhunu içselleştirme, o bilinç düzeyine ulaşma da sadece okuldaki derslerde öğretilen formel bilgilerle olmaz.

 Aslında o derslerin ve bilgilerin hepsi çok önemlidir ve onlarsız asla olmaz. Ancak o dersler ve bilgilerle beraber, kendisi gibi, aynı çizgide ve aynı hedefe kilitlenmiş olan binler, yüzbinler, hatta milyonlarla birlik ve beraberlik kurma, bu beraberlikten haberdar olma, onlarla bir hedef ve gönül birliği oluşturma, bu hedef doğrultusunda beraber yürüme azmini ve iradesini ortaya koyma işidir:imam hatipli olmak... Aynı zamanda imam hatipli olmak, bir iman, bir duygu, bir heyecan ve bir coşku meselesidir.

İşte bu ruh,  'İmam Hatipli Olma Ruhu', okulla beraber İHL'nin doktrinini işleyen sosyal ve kültürel faaliyetlerde elde edilir.

Okuldaki derslerde öğretmenlerin yönlendirmesiyle; bu faaliyetlerle düzenlenen toplantılarda, konferanslarda, seminerlerde ve panellerde bu ruh elde edilir. Başta Türkiye'nin en büyük imam hatiplisi olan REİS olmak üzere, bizim her birimiz, bu iki kaynaktan (okul ve sosyal faaliyetlerden-teşkilatlardan) beslendik ve bugünlere geldik. O gün kıt kaynaklarla bu çalışmalar yapıldı.  Üstat Necip Fazıl, Mustafa Müftüoğlu, Mustafa Yazgan ve Kadir Mısıroğlu gibi sayısal olarak az; ancak ihlas ve samimiyet bakımından nice kitlelere bedel bu zatlarla bu çalışmalar yapıldı. Bir dava adamı olarak rahmetli Erbakan Hoca ve değerli arkadaşlarının o muhteşem katkıları asla göz ardı edilemez. Onlar başlı başına bir okul ya da bir 'ekol'dürler. Fakat her şeye rağmen bu faaliyetler dün, bin bir zorluğa rağmen canla başla yapılırdı.

Bugün bu çalışmaların yapılması için her türlü imkân, dünle kıyas edilemeyecek kadar çoktur ve elimizde mevcuttur. Bugün her türlü ulaşım ve konaklama imkânına sahibiz. O günkü gibi bir elin parmağını geçmeyecek kadar değil; Aksine yüzlerce binlerce konferansçı, seminerci, panelist, bilim insanı, yazar-çizer, siyasetçi, iş insanı ve bürokrat, bu işi gönüllü olarak yapmak için hazır durumdadır. Burada önemli olan, imam hatip lisesi öğrencileri ile bu seçkin ve değerli insanları, belli bir program dâhilinde bir araya getirmektir. Dün bunu öğrenci teşekkülleri yaparken bugün bunu doğrudan ya da dolaylı olarak Sayın Genel Müdür başta olmak üzere, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü üstlenebilir ve hatta üstlenmelidir. Bana göre Din Öğretimi Genel Müdürlüğünün üzerinde bu açıdan hem çok ciddi bir sorumluluk vardır hem de bu sorumluluğu yerine getirmek için her türlü imkân mevcuttur.

Ancak Genel Müdürlük şuna karar vermelidir: Bir saat dahi duracak vakti olmamasına rağmen, Eski Türkiye bürokratlarının izinden gidecek şekilde bu günün siyasetçileri de Ankara'ya, makamına hapsolup orada vakit mi geçirecek? Yoksa yeni Türkiye'nin öncüsü Tayyip Bey gibi bir ayağı Ankara'da, bir ayağı da Anadolu'nun her tarafında, karış karış dolaşıp bu toplantıları organize edip yönetecek mi? Bu kararı hiç vakit geçirmeden vermeli ve böyle bir çalışmada yer almak isteyen yüzlerce, binlerce potansiyel harekete geçirilmelidir.

Bir yönetim bilimci olarak Sayın Genel Müdüre saygıyla düşüncelerimi özetle şöyle ifade etmek isterim: Yönetmek; bir kurumun hedefleri doğrultusunda, o kurumdaki insan ve maddeyi harekete geçirmek, yürütmek ve koşturmak demektir. 

Selam ve saygılarımla…

Bu haber toplam 2182 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.