Siyaset ve Ahlak / Köşe Yazısı - Bilal AKGÜL

21.01.2019 11:45:08
Bilal AKGÜL

Bilal AKGÜL

Siyaset ve Ahlak

Yaklaşan yerel seçimler ideal anlamda siyaseti ve tabii bir unsuru olan ahlakı konuşmayı elzem kılmaktadır. Gerek yerelde gerekse ülke genelindeki gündem, siyasetin medeniyetimizden neşet eden ideal boyutunun mevcut reel siyasetle karşılaştırılması,  en azından olanla olması gereken arasındaki farkın bilinmesine katkıda bulunacaktır.

Batı kültürünün amaca götüren her araç meşrudur düsturu ile hareket ettiği, yakın zamandaki birçok somut örnekle dillendirebilir. Batı’da iktidar ile ilgili referans düşünürlerden biri, ‘Prens’ adlı eseri ile tanınan Machiavelli’dir. Machiavelli’e göre başarıya ulaşmak için her yola, her araca başvurulması meşrudur. Bir devlet adamının, siyasi tutumlarında bu gerçeği kabul ederek davranması gerektiğini ve hatta iktidar sahibinin bu realiteyle birlikte, kendisinin de pragmatist davranması ve bencil olmak zorunda olduğunu ifade eder. Machiavelli'e göre bencillerden oluşan bir toplumda bencil olmayan bir lider davasını başarıyla yürütemez.

Pratikte Batı medeniyetinin, dünya görüşünün siyasetten ve iktidardan bencilliğini tatmin etmeyi devşirdiği söylenebilir. Kimileri Batı’nın kendi toplumunda erdemlilik kriterlerine daha fazla özen gösterdiği şeklinde bir intibaya sahip olsa da, bize göre, kendi toplumunda ortaya çıkan sonuç diğer toplumlarla olan ilişkilerinde ortaya çıkan sonuçtan çok da farklı değildir: Arzularını tatmini merkeze alan bir medeniyet tasavvuru… Batı’nın Doğu ile olan ilişkilerinde ise malum pragmatizmi daha açık bir şekilde görmek mümkündür.

İslam Medeniyetinde ise siyasetin güttüğü temel hedef erdemli bir toplumun inşasıdır. Erdemli toplumun inşası ise erdemli bireylerin yetişmesi ile mümkündür. Erdemli bireylerin yetişmesini merkeze alan bir siyasetin toplumun ahlak ve vicdan temelinden hareket etmesi ise kaçınılmazdır. Bilginlerimizin belirttiği üzere ahlakın temelinin de din olduğu, dini referansların olmadığı bir ahlak tanımının nakıs kalacağı açıktır.

Burada şöyle bir sorunla karşılaşmaktayız: Ahlakın kaynağı olarak bulunduğu kurumu, kuruluşu, grubu gören (teoride bunu kabul eden olmaz; aslolan pratiktir ve eleştirel süzgeçten geçmeyen bir itaat anlayışının bulunduğu kulvarı putlaştırma riski her zaman vardır) bir anlayışın duruşunu nasıl okumak gerekir? İlk bakışta soru gereksiz gibi durabilir. Sorun şu; medeniyet tarihimiz doğru referansların yanlış yorumlanması ile meydana gelen “enkazlarla” doludur.

Bilinen örnek, Muaviye’nin askerlerinin Kur’an sayfalarını mızraklarının ucuna takarak Hz. Ali taraftarlarını bir algı operasyonu ile aleyhlerine giden savaşı kendi lehlerine çevirme girişimidir. Oluşturulan algı şu; gelin mızraklarımızın ucuna taktığımız Kur’an’ın hakemliğine başvuralım. Operasyon profesyonel ve karşı tarafın bu operasyonun arka planını bilmesi, oynanan oyunun farkında olması ciddi bir basiret gerektirir. Nitekim Hz Ali’nin dışında süreci (operasyonu mu deseydik)  algılayan pek kimse olmamıştır. Olayın vahameti ve tarihimizde yarattığı kırılmaları dikkate aldığımızda olay önemli dersler barındırmaktadır.

Farabi,  erdemli şehrin yöneticilerinin şu özelliklere sahip olması gerektiğini ifade eder:

1-İyi bir anlama yeteneğine sahip olmalıdır.

2-Hafızası güçlü olmalıdır.

3- Uyanık ve zeki olmalıdır.

4-Öğrenmeyi ve öğretmeyi sevmeli ve öğretimin getirdiği zorluklara karşı sabırlı olmalıdır.

5-Doğruluğu ve doğruları sevmeli, yalandan ve yalancıdan nefret etmelidir.

6-Onurlu ve cömert olmalı, her türlü bayağı şeyden kendisini uzak tutmalıdır.

7- Altın ve gümüş gibi dünyevi şeyleri basit görmelidir.

8-Adaleti ve adil kimseleri sevmeli, insanlara adil davranmalıdır. Haksızlık yapılması istendiğinde karşı koyabilmelidir.

9-Azimli ve kararlı olmalı, amaçlarına ulaşma hususunda cesur olmalıdır.

Bu maddeleri arttırmak mümkündür.

Siyaseti bayağılaştıran hususlardan biri de, Bediüzzaman ’ın siyasetle ilgili olumsuz intiba sahibi olmasında etkili olan, siyasi grup mensuplarının hakkaniyetin ölçüsü olarak kendi partisine mensubiyeti görmeleridir. Günümüz siyasilerinin halk nezdinde güven problemi yaşamalarının temel nedenlerinden biri de budur.

Özetle, Batı’nın hazcı siyaset yaklaşımından farklı olarak İslam’ın dünya görüşü siyaseti, erdemli bir toplumun oluşmasında bir araç olarak görür. Aracın amaçsallaştırılması, duygusal, tepkisel ve meşrepsel yaklaşımların toplumun yozlaşmasına etkide bulunacağı ise izahtan varestedir. Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 1252 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.