Fanon ve Sömürgecinin Zihni / Köşe Yazısı - Bilal AKGÜL

6.04.2018 20:29:52
Bilal AKGÜL

Bilal AKGÜL

Fanon ve Sömürgecinin Zihni

Rahmetli Malik bin Nebi sömürgeleştirilmeye açık olmaktan bahseder eserlerinde. Bir toplumun çok boyutlu sömürülmesinin ilk aşaması olarak sömürülmeye açık bir tutum sergilemesini gösterir. Biz, bu açık olma pozisyonumuzu değiştirmedikçe, bu konuda zihinsel bir donanım elde etmedikçe ya da bu gediği kapatmadıkça sömürülmekten kurtulamayacağımızı belirtir üstad Malik bin Nebi.

Sömürgecinin gücünü burada yabana atmıyoruz tabi ki... Sahip olduğu imkânları ya da bizim imkânsızlıklarımızı… Bunlar tabi ki süreci etkileyen faktörlerdir. Fakat tüm bunları dikkate aldığımızda sömürülmeye açık olmanın bu faktörlerin başında geldiğini söyleyebiliriz.

Frantz Fanon’un, Malik bin Nebi’nin ifadelerini tamamlayan düşünceleri, vicdan merkeze alındığında birçok sorunun teşhisinde ve çözümünde ortak sonuçların elde edilebileceğinin de ispatıdır aynı zamanda. Fanon, özgür toplumların farkının sömürülmeye karşı gösterdikleri net duruştan kaynaklandığını, kesin bir reddedişin ruhlarını esarete açık olmaktan koruduğunun altını çizer ve şöyle der: “Biz olmayı başarıyor isek bunun sebebi, yalnızca başkalarının bizi başkalaştırmak için giriştikleri faaliyetleri kökten ve kalben reddedişimizidir.” (1)

Sömürgeleştirmeye çalışan kesimlerin toplumları maruz bıraktıkları hususlardan biri, kişinin asli kimliği ile yüzleşmenin önüne geçmek, kimlik ile ilgili hususlarda zihinleri bulandırmak, soru işaretlerini çoğaltmaktır. Bu durum travmatik bir sürecin zeminini güçlendirirken, bulanıklaşan zihinlerde sömürgeci kendine daha rahat bir yol bulur, hedefine ulaşır. Fanon: “Sömürgecilik, sistemli olarak kendi dışındakileri yadsıdığı, reddettiği için yanılgı içine düşürülen insanı sürekli olarak kendi kendisine ben gerçekte kimim sorusunu sormaya zorlar.”(2) derken sömürme sürecinde sömürgecinin başvurduğu taktikleri de deşifre etmiş olur.

Ülkemizde, Batı’ya ait olma, Batı kulübünün içine girme konusunda ısrarcı olanların kullandıkları argümanlara bakıldığında kendi medeniyet birikimlerini göz ardı eden yaklaşımlardan, maddi geri kalmışlığın tek alternatifi olarak Batı’ya entegrasyonu görmeye kadar birçok gerekçenin ileri sürüldüğünü görmekteyiz.

“Biz” duygusunu köreltmeden, “medeniyet tecrübesi”nden istifade etmenin yollarını tıkamadan bir ülkenin sömürülmesinin çok zor olduğunun Batı da farkında olacak ki içimizden devşirdiği kişilere “kendi” ne yabancılaşmanın, hatta “kendi”ne düşman olmanın bilincini iyi vermektedir.

Fanon ‘un sömürülmekte olan ülkelerin sanat anlayışları ya da odaklandıkları noktalarla ilgili yaklaşımları da çarpıcıdır. Dikkatleri asli olandan kayan toplumların hayatın birçok alanında gereksiz ayrıntılarda boğulduğunu, tali sorun ve gündemlerin asli sorunların yerini aldığını dile getirir: “Plastik sanatlar dalında, sömürgeleştirilen sanatçı, şu ya da bu değerde ulusal bir eser meydana getirmeyi arzulayan sömürgeli sanatçı, ayrıntıların basmakalıp bir tekrarından yakasını kurtaramayacaktır.(3)

Fanon, günümüzde sömürgeleştirmenin merkezi olarak Batı’yı görür. Görünen cazibesinin arkasında aslında tüm huzursuzluklarımızın kaynağı olan bir anlayışın ve ideal algısının hâkim olduğunu, yeni bir dünyanın öncelikli olarak Batı’yı hayatın merkezine yerleştiren algının kırılması, ortadan kalkması ile mümkün olduğunu dile getirir.

1950’lerden önce Batı’nın içyüzünü net bir şekilde ortaya koyan Fanon, sadece son beş-on senede Batı’nın dünyayı içine sürüklediği çıkmazı, yaptığı yıkımları, gerçekleştirdiği katliamları görseydi muhtemelen çok daha ağır ifadeler kullanırdı.

Özellikle “Yeryüzünün Lanetlileri” kitabında bağımsızlığın merkezine koymaya çalıştığı ulus bilincinin günümüzde sömürgeleştirme, değerlerinden uzaklaştırma, tüketim kültürünün kölesi kılma, modernizm adı altında kendi medeniyetinin taşıyıcısı haline getirmede toplumların Batı tarafından nasıl kullanıldığını gördüğünde kullandığı “İslam’ın dirilişi” kavramsallaştırmasına yaptığı vurgunun çok daha baskın olacağını söylemek yanlış olmazsa gerek.

Sözü Fanon ’la nihayete erdirelim:

“Kardeşler! Bu Avrupa’yı izlemediğimiz zaman daha iyi olduğumuzu nasıl anlamazsınız? İnsanlığın bugün, düşünceyi hakim kılmak için ne sıkıntılar çektiğini biliyoruz.

Arkadaşlar! Avrupa’nın fonksiyonu artık sona ermiştir. Bir başka şey bulmak gerekiyor. Avrupa’yı taklit etmemek ve ona yetişmek isteği ile kendimizi zorlamamak şartıyla bugün pek çok şey yapabiliriz.”(4)

Dipnotlar:

1-Frantz Fanon, Yeryüzünün Lanetlileri, Çev. Bayram Doktor, Birleşik Yayınları, sh.29

2-A.g.e. sh.210

3-A.g.e. sh.193

4-A.g.e. sh.159

Not. Bu yazı 06.04.2018’de Rehberlik Atölyesi’nde yapılan sunumun metnidir.

Bu yazı toplam 1613 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.