Bir Eğitim Sistemi Kurmanın Önündeki Riskler ve Çözüm Önerileri / Köşe Yazısı - Bilal AKGÜL

18.04.2019 21:47:44
Bilal AKGÜL

Bilal AKGÜL

Bir Eğitim Sistemi Kurmanın Önündeki Riskler ve Çözüm Önerileri

 

Mevcut Durumun Sebepleri

Yakın zamanda ülkemizin 2023 eğitim hedeflerini belirleyen bir vizyon belgesi yayınlandı. Ülkemizin 5 yıllık eğitim hedeflerini belirleyen belge, planlama boyutunun yanında belgenin oluşturduğu atmosfer, belge ile birlikte amaçlanan karakter tipi üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir konudur. Yayınlanmadan belge ile ilgili ön bilgilendirme olmasına rağmen, maalesef ki ne kamuoyunda ne de eğitim camiasında vizyon belgesi tartışılmadı. Bir ülkenin yarınlarına yatırım yapma adına ortaya konulan bir belgenin çok da tartışılma gereği duyulmaması, duyarsızlığı da aşan bir duruma işarettir. Belgenin çok da suya sabuna dokunmayan içeriği ise ayrı bir sorun…

Bu yazımızda yukarıdaki meseleye binaen bir eğitim sistemi kurmanın önündeki engelleri izah etmeye çalışacak ve bir kısım çözüm önerisi sunmaya çalışacağız.

Tarihi gelişim sürecinin bilinmesi mevcut halimizin anlaşılmasında önemli bir rol oynayacağı aşikârdır. Hicretin 6. ve 7. yüzyıllarında gayrimüslimlerin –doğudan Tatar batıdan da Haçlı istilası – Müslümanlara yaptıkları korkunç tahribatın sonucu olarak Müslüman liderler serinkanlılıklarını ve kendilerine olan güvenlerini yitirdiler. Dünyalarının batmaya yüz tuttuğunu düşünerek aşırı tutuculuğa saplandılar. Kişiliklerini ve dinlerini, İslam’ın her yeniliğe karşı çıktığını ve ilkelerine harfiyen uyulması gerektiğini savunarak korumaya çalıştılar. Hukukun en önemli kaynağı, hayatiyet unsuru içtihadı terk ettiler ve içtihat kapılarının kapandığını ilan ettiler… Rusya, Balkanlar, Orta ve Güneydoğu Avrupa ‘da Müslümanların kazandığı zaferler ve yaptıkları fetihler bile “tutucu” tedbirlerin kaldırılmasını sağlayamadı. Bu sırada Tasavvuf ve tarikatların evrensel kabulü, yeni yaşanan zorluklar karşında ve içtihadın yokluğunda Müslümanların sığınağı oldu. Böylece dini yaşam; modern bilim ve teknolojinin Müslümanlara karşı Batıya vermiş olduğu güç ile çağımıza kadar kapalı bir sistem olmaya devam etti.(1)

Mevcut durumumuzu izah etmede Mevdudi’nin gemi örneğinin ufuk açıcı olduğu kanaatindeyim: “Geçen yüzyılın ortasında üst üste iki yüzyıllık çöküş, korkunç bir siyasi değişiklikle sonuçlanınca Müslümanların batmakta olan gemisini kurtarmak üzere gaipten bir kısım denizci ortaya çıkmıştı. Fazla düşünmeye fırsatımız yoktu. O sırada bu yıpranmış ve aşınmış geminin yerine yeni ve dayanıklı bir gemi yapma fikri kimsenin aklına gelmemişti. O zamanki tek düşünce batmakta olan bir milleti kurtarma sorunu idi. Denizcilerin bir grubu hemen işe koyuldu, bu eski gemiyi tamir etmeye, bozuk ve çürük olan tahtaları tekrar birbirine bağlamaya, delikleri kapamaya, yırtık yelkenlerini dikmeye ve bir an önce su üzerinde yüzme durumuna getirmeye çalıştı.

Ama diğer tarafta, başka bir grup yeni bir buharlı gemiyi kiraladı, boğulmakta olanların önemli bir bölümünü bu gemiye aldı. Böylece bu kürekçilerin iki grubu ansızın gelen bir afeti önlemeyi başardı. Ancak bu iki tedbir de geçiciydi. Sadece günü kurtarmaya yetmiş, boğulmakta olanlar kurtarılmıştı. Bütün hikmet ve marifetleri bundan ibaretti. Şimdi bu afet ve felaketin geçmesinin ardından da bu iki tedbir aynı şekilde sürdürülmekte ısrar edilirse akıl ve mantığa aykırı hareket edilmiş olunur. Çünkü ne eski yelkenli gemi, kendisinden bin kat daha hızlı ve makinalı gemide yolculuk yapmak isteyen Müslümanları taşıyacak ne de kiralanan buharlı gemi Müslümanları gitmek istedikleri yere götürecek durumdadır. Bu buharlı geminin iskeleti ve malzemeleri yeni olabilir, hızı da daha çoktur ve görünüşü de iyidir; ama bu başkalarının gemisidir. Bu onların istek ve amaçlarına göre inşa edilmiş olup, onların ihtiyaçlarını gidermeye yarar. Bu gün o eski gemiyi terk etmeyenler de ve bu kiralanmış gemide oturanlar da yanlış yapıyorlar. .Şimdi içtihad ve yeni bir şekilde düşünme ve yeni fikirler üretme zamanıdır.”(2)

Eski gemiyi terk etmeme noktasında ısrarcı davranma, mevcut İslam dünyasının da problemlerinden biridir. Öyle ki zaruret halinde başvurduğu bir kısım araca, zaruret hali ortadan kalkmasına rağmen kullanmaya devam etmesi, farklı, özgün, yereli merkeze alan bir çalışma gereği duymamasıdır. Nitekim bu problem 2023 Eğitim Vizyonu Belgesinde de hissedilmiştir. Bu belgenin görünen temel sıkıntısı, ülkenin özgünlüğünü yansıtan özelliğin kendisini çok da hissettirmemesi, belgenin süregiden atmosferde değişen bilim ve teknolojiye uyum sağlayacak kısmi eklemelerle sınırlı kalmasıdır.

Özgünlük problemi, büsbütün Batı’nın araçlarını ve yöntemlerini kullanarak hedeflenen ilerlemenin olmaması ile bariz bir şekilde kendini gösteriyor. Bu şekilde ülkenin mozaiğini yansıtan karakterin yetişmemesi sonucunda, kendi dünya görüşünden kopuk bir anlayışla yapılan her tür yama, günü kurtarma dışında bir katkı sağlamayıp bir ürüne de dönüşmeyecektir.

Bahsedilen tüm bu eksikliklerden soyutlanarak bütünselliğin bilgisini elde etmek ancak davası olan insanda bulunabilecek bir aşkla mümkündür. Bir Müslüman için dava denilebilecek tek esas ise İslam’dır. Davası olmaksızın disiplindeki bilginin bütünselliğini elde etmeyi arzulaması bile mümkün değildir. Bu elde edilmeden de disiplinde başkalarını geçmek söz konusu olamaz. O olmaksızın da Batı eğitimi almış Müslüman öğrenciler bilginin bütünselliğine erişemezler.

Bütünselliğin bilgisinin elde edilememesinin, ümmetin bunalımının kaynağı ve merkezi hiç şüphesiz İslam ülkelerinde uygulanan eğitim sistemleridir… Mevcut eğitim sistemleri maalesef Müslüman gençliğin yoğrulup kıyıldığı, bilincinin Batı’nın bir karikatürü biçimine sokulduğu bir laboratuardır. Müslüman’ın mazisiyle irtibatı burada koparılmakta, atalardan gelen birikimi, öğrenmeye olan tabii merakı burada yok edilmekte, İslam’ın müspet olarak tanınması veya onu günümüze getirip canlı kılma bilincinin her oyuğu, sistemin şırınga ettiği kuşkularla engellenmektedir.(3)Bunun sonucunda İslam âlemindeki üniversite öğrencisi, ders kitabı ve sınıfta kendisine sunulan yabancı ideolojiler karşısında, tank ve makineli tüfeği kılıç-kalkanla karşılayan bir asker kadar çaresiz duruma düşmüştür.(4)

Eğitim sisteminde hâkim medeniyetin rengini taşıması, oluşan sistemin kutsallaştırılmasını doğurmaktadır ki, bu durum nerede ise olabilecek her alternatifin daha doğmadan ölmesine neden olmaktadır. Burada ilginç bir durum daha ortaya çıkmaktadır. Geri kalmışlıklarını telafi amaçlı dışarıdan alınan her model ithal edilen yerlerde alınan ürünlerden farklı, çoğu kez arızalı sonuçlara neden olmuştur. Her müfredat, ortaya çıktığı medeniyetin temel görüşüne bağlı olduğu için farklı bir görüşün bundan istifadesi karikatür olmanın ötesine geçmemiştir. Bu görüş olmaksızın, öğrenci ve öğretim üyeleriyle dolup boşalan binalar, kütüphane ve laboratuvarlar, derslik ve konferans salonları bir değer taşımayan maddi unsurların ötesine geçemez. Oysa temel görüşün tabiatı taklide müsait değildir. Ancak arızi kısımları taklit edilebilir. Yaklaşık iki asırlık Batılı eğitime rağmen Müslümanların Batıdaki yaratıcılık ve mükemmeliyette hiçbir şey üretememelerinin, diğer bir deyişle ne bir okul, fakülte ve yüksek eğitim kurumu ve ne de ilim adamı ortaya koyamamalarının sebebi budur. İslam âlemindeki kurumlarda bir türlü halledilemeyen düşük standart sorunu da bu temel görüş yoksunluğunun doğal bir sonucudur.

Temel görüşümüzden yoksun olmasının yanında Batı’dan alınan bilimin temel bir özelliği de İslam Dünyasının fikri gelişme tarihinin en hazin yönü bu süreçte vahiy ile aklın birbirine yabancılaş(tırıl)masıdır(5). Çöküş döneminde, düşünce ve eylemin birbirine yabancılaşması yüzünden yol ikiye bölündü: Dünyevi yol ve Allah’ın yolu ya da fazilet yolu. İslami hayatın birbirine sürekli muhalefet halinde, iki yola ayrılması her ikisini de bozup mahvetti (6).

Bilgi peşinde koşma ruhsuz mümkün değildir ve kopya edilmeyen şey de ruhun kendisidir. O da insan, dünya ve hakikat görüşüyle kısacası din ile yansıtılmaktadır(7) Ruhsuz konu ve yöntemler, farkında olmaksızın, hem ilericilik ve çağdaşlaşma gibi gösterilmekte hem de İslami sisteme alternatif olarak öğrenci üzerinde haince bir İslam’dan uzaklaştırma etkisi bırakmaktadır. Bu durumda İslam âlemindeki üniversite mezununu ukalalaştırmakta ve gerçekte çok az şey bildiği halde her şeyi bildiğini sanmaktadır.(8)

Yerli değerleri yansıtan bir eğitim sistemi kanaatimizce mevcut durumda görünen en temel problemdir. İslam dünyasının üç asırdan beri geçirmekte olduğu buhranların temel sebebi ve kaynağı, kültür ve maarif sahasında aranmalıdır (9).

Öyle ki tefekkür ve ilimde derinleşme yarışında geriye kalan her millet maddi çöküntüyle birlikte fikri gerilemeye maruz kalır (10).

Çözüm Üzerine Birkaç Not

Bilimsel hegemonik gücün iktidarına talip olanların ilk yapması gereken özgüven sahibi olmalarıdır. İslam dünyasının hicretin ilk asırlarındaki dinamizme yeniden kavuşması, ancak Allah’ın tabiatta gözettiği tarzlar konusunda sürekli yeni fikirlerin kaynadığı bir kazan, ilahi değerleri ve emirleri tarihte somutlaştırarak ortaya koyacak sınırsız bir ahlaki ve yaratıcı görüşler demeti haline gelmesiyle mümkündür (11).  Mevcut durumda olduğu gibi taklit üzerine bina edilen bir sistemle bırakın bir dinamizme kavuşmayı, tarihten gelen sermayenin de bu süreçte berhava olmasının önüne geçilemeyecektir. Onlar iman ve salih amelle yükselmişlerdi. Bu da onlara âlemde izzet, heybet ve kredi kazandırmıştı. Bu vasıflar onlarda bulunduğu müddetçe kuvvet, iktidar, liderlik ve şeref onlarındı. Fakat bunları kaybedince rüzgârlarının şiddeti kırıldı ve malik oldukları hiçbir şeyin faydası olmadı. “(12)“Kur'an' Müslümanların ilerleme ve yeryüzüne hakim bir cemaat olmaları için sadece iman ve salih ameli şart koşmaktadır.... Sonra dünya ve ahirette rezil olmanın yegâne sebebi olarak da sandığımız gibi ilerleme ve terakki unsurlarından mahrumiyet değil nifak olduğunu bildiriyor."(13). Bu birincisi…

İkincisi kendi medeniyet tarihi ile yüzleşemeyen ve ecdadının birikimlerine talip olmayanın, İslam’la irtibat noktasına ulaşması mümkün değildir. Birikimi dikkate almadığımız ve ecdadın kavrayışından istifade etmediğimiz takdirde disiplini İslamileştirme çabamız zayıf kalmaya mahkûmdur. Şunun da altını çizmekte fayda görüyoruz ki birikimin disipline katkısı çağdaş araştırmanın kolaylıkla elde edeceği ve okuyup anlayacağı bir durumda değildir…(14)Bundan dolayı da yeniden inşaa edilecek maarifin ilkokulundan üniversitesine kadar bütün basamaklarında bin yıllık millet iradesi ile bindörtyüz yıllık millet karakteri yaşatılırsa ancak bizim olacaktır (15).

Üçüncü önemli gördüğümüz konu sistemin yeni baştan biçimlendirilmesidir. Müslümanların yeni eğitim sistemindeki mevcut ikiliği, İslami ve Batılı olarak iki değişik tarzda düzenlenmesine kesinlikle son verilmelidir. İki tarz birleştirilip kaynaştırılmalıdır. Ortaya çıkan yeni sistemde İslami anlayış egemen olmalı ve ideolojik programının ayrılmaz bir parçası olarak çalışmalıdır. Ne Batı’nın körü körüne taklidi olarak kalmasına izin verilmeli ne de kendi başına bırakılmalıdır. Eğitim sisteminin amacı İslami temel görüşü öğrenciye yerleştirmektir(16). Biz dinin ilimden ayrı bir şey olduğunu düşünmüyoruz. Çünkü bize göre din ilimden ayrı bir şey değil, aksine onun ruhu ve yönetici kuvveti hükmündedir.(17)

Dördüncüsü bu kulvarda öncülük yapacak, İslam dünyasının içinde bulunduğu hali pür melali anlayacak, ilimde, sanatta, iktisatta üstad, ahlakta önder din adamları zümresi yetişerek cemaatin kalbine hakikat aşkının mukaddes tohumlarını serptikten sonra milli mektebin kapıları açılacaktır(18). Bir eğitim sisteminin, müfredatının kalitesi ne kadar iyi olursa olsun, onu uygulayan model eğitimciler olmadan, yetişmeden ümmetin eğitim problemin çözmesi mümkün görünmemektedir.

Sonuç olarak “Batının 19. Asra kadar şahane yükselişinin sırrı da ilim, felsefe ve sanat alanındaki manevi gücünün ortaya koyduğu harikada aramak gerekir… Sokrat, Avrupa medeniyetine temel olan eski Yunan kültürünü yükseltirken yaptığı iş, felsefeyi fizikten yani maddenin bilgisinden ahlaka yükseltmek oldu.(19) Mevcut durumdaki teknik gelişmeleri ıskalamadan İslam’ın medeniyet ruhunun yansıdığı, bu medeniyet ruhunu davranışlarında aksettiren bir anlayışla ancak yeniden bir dirilişten bahsetmek mümkün olur.

Son üç asırdır bir bütün olarak İslam dünyasında yaşanan krizlerin günümüzde olabildiğince derinleşmesini, “zorlukla beraber kolaylık vardır” ayeti mucibince değerlendiriyor, yeniden medeniyet arenasındaki yerimizi almanın tam vakti olduğu kanaatini taşıyoruz. Rabbim bu öncü neslin yetişmesinde katkısı olanlardan razı olsun.

Dipnotlar:

1-İsmail Raci Faruki, Bilginin İslamileştirilmesi, çev. Fehmi Koru, Risale Yay. İstanbul 2012, sh. 43-44

2-Mevdudi, İslam Dünyası Batı Uygarlığı, çev. Çetin Manisalı, Adım Yay., İstanbul 1989,sh. 15

3- İsmail Raci Faruki, Age, sh.25

4- İsmail Raci Faruki, Bilginin İslamileştirilmesi, çev. Fehmi Koru, Risale Yay. İstanbul 2012, sh. 29-30

5-  İsmail Raci Faruki, Age, sh.46

6- İsmail Raci Faruki, Age, sh.50

 

7-İsmail Raci Faruki, Age, sh.27

8- İsmail Raci Faruki, Age, sh.29

9- N. Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Yayına Haz. E. Erverdi, İ.Kara, Dergay Yay. İstanbul 1998,sh. 11

10-Mevdudi, İslam Dünyası Batı Uygarlığı, çev. Çetin Manisalı, Adım Yay., İstanbul 1989,sh. 6

11- İsmail Raci Faruki, Bilginin İslamileştirilmesi, çev. Fehmi Koru, Risale Yay. İstanbul 2012, sh. 84

12- Mevdudi, İslam Dünyası Batı Uygarlığı, çev. Çetin Manisalı, Adım Yay., İstanbul 1989,sh. 178

13-Mevdudi, Age, sh. 180

14- İsmail Raci Faruki, Bilginin İslamileştirilmesi, çev. Fehmi Koru, Risale Yay. İstanbul 2012, sh. 76-77 

15-N. Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Yay. Haz. E. Erverdi, İ.Kara, Dergay Yay. İstanbul 1998, sh. 34

16- İsmail Raci Faruki, Bilginin İslamileştirilmesi, çev. Fehmi Koru, Risale Yay. İstanbul 2012, sh. 31

17- Mevdudi, İslam Dünyası Batı Uygarlığı, çev. Çetin Manisalı, Adım Yay., İstanbul 1989,sh. 70)

18-N.Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Yay. Haz. E. Erverdi, İ.Kara, Dergay Yay. İstanbul 1998,sh. 13

19- N.Topçu, Age, sh. 134-135

 

 

Bu yazı toplam 1068 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.