İrfan: Bir Tedip Süreci

18.10.2018 08:29:34
İrfan: Bir Tedip Süreci

 İrfan: Bir Tedip Süreci

Abdulaziz Tantik

İrfan, sıradan bir eğitim faaliyeti değil, bilakis ruhsal gelişmeye dayalı tekniği tecrübe ile birleştirerek ruhun güçlendirilmesi ve aşkın olana yönelik ilgisinin diri tutulmasına ilişkin bir çaba ve gayretin adıdır.

Sufi olmak, öyle sıradan bir iş değil; tam tersine dünyevi kaygıları somut olarak bir tarafa bırakarak ve kendi nefsini dizginleyecek en aşağı işlerde çalışarak bir nefis terbiyesi boyutun da değerlendirilmiştir. Bu yüzden gönüllülük esas olmuştur. O yüzden sufi kendi şeyhini kendisi seçerken, şeyh de kendi müridini kendisi seçmiş, hatta kendisinde nasibi olmayan bir talep geldiğinde onu başka bir eğiticiye gönderme konusunda bir çekince hiçbir sorun görmemiştir.

İrfan bu çerçeve içinde yüksek bir ahlaki yapının oluşumu için önemli ve seçkin bir tutumu içermektedir. Bu yüzden her önüne gelen bu eğitime katılmaz, katılanların çoğu da yarıda bırakır, işi sonuna kadar götürebilenler veya nasibi sonuna kadar gitmek olanlar muratlarına ererek, Allah ile özel bir ilişki biçimi geliştirmeyi öğrenmektedir. Yani irfan eğitimi aynı zamanda bir aşk eğitimi içermektedir, tekniği de bu yüksek ahlaki seviyeye uygun olarak ortaya konmuştur. Bu yüzden görünenden öteye gitmeyi göze alamayanlar bu eğitime tabi olmayı kafalarına koymaktan vazgeçmelidirler.

Belirli bir eğitim disiplininden geçtikten sonra hala yeterli bir eğitim aldığını düşünmeyen kişi, kafasındaki sorulara cevaplar bulamayan veya bu konuda yaşadığı varoluşsal süreci eldeki bilgi ile çözemeyen, yetinmeyen ve insanın anlam arayışına yönelik ilgisinin canlı olduğu kişiler, doğal olarak yeni bir alana, mistik alana yönelmekte ve bu alanda söz sahibi kişileri dinleyerek o kişiye kalbi ısındığında ve burada bir şeyleri elde edeceğini düşünen kişi şeyhinde rızasını alarak oradaki terbiye yöntemine tabi olacağını ikrar ederek bugüne kadar yaptığı hataları ve yanlışları yapmama sözü vererek yeni bir yolculuğa çıkar. İşte bu yolculuk seyrüsülük olarak betimlenen kavramın kendisidir.

İrfan eğitimi öyle herkesin yapması gereken bir şey değildir.  Önce bu gerçeği benimsemek gerekir. Yüksek bir eğitime de ancak belirli bir eğitim aşamasını geçen biri kabule mazhar olur. O yüzden ilk İslami eğitimini alan, sahasında fıkıh, hadis, tefsir ve kelam derslerini aldıktan sonra hayata yönelen kişi, bu ilimle toplumsal yapıya öncülük yapar. Ama bu öncülüğü sırasında gerekli tepkiyi alamazsa veya bundan yeterli zevki alamazsa ruhunda kopan fırtınalar dinmiyorsa o zaman yeni bir arayış kendisini gösterir. İşte bu yeni arayış ancak irfan eğitimi ile taçlandığında zihnindeki sorulara cevaplar bulabilir. Meşhur bir deyimle hakikat aramakla bulunmaz, ancak hakikati bulanlar da arayanlardır. Bu yüzden her irfan eğitimi yolculuğuna çıkanlar muratlarına ermezler, ama erecek olanlar da bu yolculuğa çıkmaya irade getirenlerdir.

Bu noktada bir konunun altını çizmekte yarar var: kişi, elindeki bilgi ile helal ve haram noktasına , ibadet ve taat konusunda ne yapması gerektiğini bilir. Ancak, ilahi yardımın tecellisi ve uluhiyyet ile yaratılmış varlığın ilişkisi bağlamında tanıklık edebilme isteği ve O’na yakın olma arzusu kişiyi harekete geçirir. Zaten anlam arayışı ancak yüce ve soylu ruhların arzusu olabilir. İnsanların kahır ekseriyeti normal bir hayatı yaşar ve ruhunu öyle teslim eder.

Ama bazı ruhlar var ki, onlar doyumsuzdur ve daha çok şeyi bilmeyi ve tecrübe etmeyi öğrenmek isterler. İşte bunlar için de zorlu bir yolculuk vardır.

Bir yolculuğun varlığı, yapılan yolculuğun kendi anlamını yitirmesi ile başladığını söylemekte bir sorun yok! Bu da kişinin anlam arayışındaki derinlik ile ilişkilidir. Bilmek ile tecrübe etmek arasındaki farkı biraz kavrayabilirsek meramımın anlaşılması daha kolay olacaktır. Yeni bir yolculuk ise ruhsal deneyimler ve ağırlıklı olarak rüyalar şeklinde kendisini gösterir. Ayrıca yaptığı ibadetlerin içerikleri konusundaki tatminsizlik onları hırpalar. İbadeti psikolojik olarak daha  yoğun yaşamak ister. Örneğin, namaz ile ilgili bilgi veren haberleri dikkate aldığımızda kişinin namazı ona çok sığ gelebilir. Yani namaz eğer müminin miracı ise bunu mümin kul yaşamalıdır. İşte namazı miraç kılmak için o zaman hangi vasat ile namazı ikame etmeli ve hangi eylemlere dikkat kesilmeli sorusu kaçınılmaz olarak öne çıkmaktadır. Ya da ilahi lütuf ile kendisine böyle bir tat tattırılmış kişi diğer vakitlerde bu tadı almadığında bir arayış başlar, o tadı nasıl bulacağını araştırır. Ve sonuçta ulaştığı birisi olursa ona tabi olmaktan kaçınmaz…

Demek ki öncelik; önce yetersizlik hissetmek, doyumsuz olmak, arayış içinde bulunmaktadır. Sonra kendisine bildirilen ilahi nefhalara dikkat kesilmek ve bunu idrak etmektir. Sonra da bu idraki keskinleştirmek ve basiretini artırmak için bir eğitimin gerekli olduğu ihtiyacı kendisini belirtir. İşte o artık yeni bir yolculuğa hazır kişidir. Doğru eğiticiyle buluştuğunda yolculuk başlar. Bu noktada iki tür yolculuk vardır. Önce eğiticiyi arama yolculuğu, bu sürenin ne kadar süreceğini söylemek mümkün değil, kişilere göre değişkenlik arzettiğini biliyoruz. Anlatılar ve menkibeler bunu bize bildiriyor. İkinci yolculuk ise eğiticiyi bulduktan sonra başlar. Eğitici ile karşılaşma ve imtihana tabi tutulma ile ilk imtihanı geçme meselesini de ara bir yolculuk olarak düşünebiliriz. Bu süreçte de tökezlemeler veya yeniden ilk yolculuğa dönüşler olabilmektedir. Fakat bütün bu süreçlerde gerçekleşen şey somut olgular üzerinden soyut olguya dönük bakışı ilgilendiriyor.

Olayı yaşayan kişi, eğiticisini de buldu. Yeni bir yolculuğun hazırlığına başlayacaktır. Bu hal onu farklı bir psikolojiye taşıyacaktır. Hazırlık aşamasında eğer kişinin ruhsal hastalıkları varsa ki-kin, nefret, buğz ve insanlara dair sevgisizlik, varlığa dair sevgisizlik gibi temel konular için-hazır egzersizler vardır. Önce nefse ağır gelecek ve ona tevazuu öğretecek bir deneyim süreci başlar. Bu süreçte de birçok kişi imtihanı kaybedebilir. Geçen kişi için yeni bir halin başlangıcı başlar. Yani bu yolculuk sürecinde kişi hep bir acemi olarak tedirgin bir psikolojiye dayanma zorunluluğuna sahip olacaktır.

Haller ve makamlar bu yolculuğun en önemli duraklarıdır. Hal sürekli değişir, hal ile hemhal olduğunuzda o sizin makamınız olur, makam ile hemhal olduğunuzda yeni bir hale geçmeniz gerekecektir. Çünkü durmak, kaybetmektir bu süreçte… Kişi, halin birinde takıldığında tekaüde ayrılır. Orada öyle kalır. Ama isteğine kavuşmuş sayılmaz. O yüzden uzun bir süre bu yolculuğu taşıyacak bir istidadı gösterecek kişilerin bu yola başvurması gerektiği her gelen kişiye ihtar edilir.

Manevi yolculuğun kendi içinde bir sürü imtihanı olacaktır. Neyin imtihan veya lütuf olduğu konusu hep bir muğlâklık taşıyacaktır. Yani tam bir eminlik hiçbir zaman gerçekleşmeyecektir. Bu da ruhsal olarak ciddi bir tedirginliği beraberinde taşıyacaktır. İşte bu tedirginlik durumuna rağmen halleri ve makamları aşmaya devam eden kişi, tecrübeleri sonucunda bir imtihana tanıklık ederek yolculuğunda bu imtihanı dikkate alır ve hal ve makam arasındaki hem farkı hem benzerlikleri fark ederek yolculuğuna devam eder.

Bu noktada önemli bir ihtarı belirtmeliyiz. Sizden daha önce bu tecrübelere sahip biri tarafından takip edilmek ve ona tam bir güvenle bağlandığınızda ve uyarılarına dikkat ettiğinizde yolculuğunuz nispeten daha kolay geçecektir. Bu yüzden bu yolculuğu sonuna kadar götüren kişi eğitici konumunu elde ediyor. Ve kendisi de bu yolculuğa çıkacak kişilere rehberlik etme liyakati kesb ediyor. Ama bu öyle bir şey ki her zaman kaybetme riski de vardır. Şeytanın kişiye birçok yoldan ve yöntem üzerinden saldıracağı aşikardır. Apaçık düşman olduğunu hiç unutmamak şart! O yüzden sürekli bir eyleme ve düşünceye yönelmeden önce soğukkanlı bir şekilde durmak, düşünmek, değerlendirmek, eleştirisini yapmak ve bu sürecin sonunda adım atmaya çalışmak elzem olandır.

Yukarıda izah etmeye çalıştığım sistem klasik dönemde İslam ortaçağının temel özelliğidir. O zaman da bu zamanda da tabii ki suistimal edenler olmuştur. Bu konuyu kendi çıkarını korumak ve çıkarlarını artırmak için istimal edenler olmuştur. Ama bugünün özel bir konumu var: bugün irfan eğitimi ciddi bir yara almıştır. Hatta irfan eğitimi salt günahtan sakınma ve ibadetleri düzenli yapmakla sınırlı hale getirilmiştir. Çoğu yapı, ticaret yapmaktan imtina etmemiş, holdingler kurmuş, büyük yapılar oluşturmuş ve önlerine gelen herkesi saflarına katarak nitelik yerine niceliği esas almışlardır. Hâlbuki irfan dediğinizde nicelik yerine nitelik, lafız veya şekil yerine anlam ve ruhu kastedilir. Çokluk yerine ise gönüllü azlık hep tercih edilmiştir.

Bugün bu eğitim verilebilmekte midir? Benim bir bilgim yok, etrafımda bu tip insanlara baktığımda bu eğitimi görememekteyim, şartların değiştiği açık, yeni şartlara göre bir irfan eğitiminden bahsedilebilinir mi? Emin değilim… Kesin bir şey söylemek istemem. Ama cemaatleşmiş tarikatların bu eğitimi veremediklerini söylemeden de edemeyeceğim. Çünkü çok seçkin bir eğitimi içeren şeyi sadece bilgi düzeyinde kavramlaştırmak ve kavramak yeterli olmayacaktır. Bilgi düzeyi olarak bakıldığında bugün irfan düşüncesine sahip olabilecek o kadar çok metin var ve bunların çoğu Türkçeye de kazandırıldı. Ama bu kitaplardan ve metinlerden hareketle bir irfan eğitimi yapılabilir demek onu sadece entelektüel bir özelliğe indirgemek anlamına gelecektir. Bu da ciddi sorunları önümüze koyacaktır. Halbuki irfan eğitimi, ruhsal bir eğitim ve ruhun her farklı halini dikkate alarak onu sürekli Allah ile bir ilişki içine koyabilme çabasıdır. Sadece Allah ile ilişkiye girme değil aynı zamanda Allahın varlıkla nasıl bir ilişki biçimi içinde olduğunu gözlemlemek ve idrakine varmaktır. Ayrıca varlığın ne üzerinde bulunduğunu kavramak ve varlık üzerinden Allah ile iletişim içinde olma çabasına yönelmeyi de içermelidir irfan eğitimi…

Varlığın üzerinde bulunduğu ilahi yasaları ruhsal olarak kavramak, o yasalar üzerinden bir ilişki biçimi geliştirmek ve varlığın ilahi birer işaret ve beyinde oluşumunu dikkate alarak Allah ile daha yakın bir temasın oluşmasına çaba gösterdiğinizde irfan eğitiminin içinde kendinizi bulmuş olursunuz. Anlam arayışı, hakikatin idrakine yönelmek, varlıkla sahici bir bağ kurmak ve böylece varlığın fıtratı üzerinden kendi fıtratına sahip çıkarak varlığın akışında Rab ile buluşarak bu buluşmayı her seferinde bir adım öteye taşımak ve sürekli bir Allah ile birlikteliği hemhallliğe taşımak irfan eğitiminin temelini oluşturur.

Din seçkin insanların işidir. O yüzden insanların azı dindar olurlar. Çoğu da sapkınlığın bataklığında ömürlerini heba ederler. İrfan eğitimi ise seçkinliğin de seçkinliğini oluşturur.

O da dindarların en seçkin tabakasını ortaya çıkarmak için vardır. Çünkü bu eğitimin sonucunda kişi, Allah ile sürekli bir iletişim ve ilişki içinde olacağı için ilahi rızayı gerçekleştirecek adımları atma konusunda hiç geri adım atmayan bir karaktere dönüşecektir.

Bu noktada seçkinliğin ahlaki bir karakter taşıdığını belirtmeliyiz. İnsanlar elbette ki insan olmaları bakımından aynı seçkinliğe sahiptirler. Ancak insanların çoğu elindeki ile yetinmeyi tercih edebilir. Bu yetinme onları sınırlı kılabilir. Yetinmeyenler ise ister maddi olsun ister manevi alanda olsun ilerler. Ve sürekli yeni merhalelere ve hamlelere yöneltir. Bu da onu seçkinleştirir. Ama bu seçkinliği bir üstünlük aracı olarak kullanmaz, kişilerle aynı seviyede ilişki kurarlar. Çünkü onlar öyle bir tevazuu sahibi olurlar ki, bunu hayatlarının nirengi noktası kılarlar ve insanların hepsi gibi kendilerini görürler ve asla bir üstünlük taslamazlar. Ama insanlar onları fark ettikleri için onları farklı bir yere konumlandırır. Bu yüzden üstünlük veya seçkinlik, ahlaki tabiata sahiptir.

Son olarak kişi, Allaha yakın ve öncü sınıfı olma yolunda bazı feragatlerden ve zorluklara dayanma gücü gösterdiğinde ona liyakat kesbettiğinde o işin ehli olur ve ahlaken farklılaşır. Bu çoğu kez görünür olur. İnsanlar da bu görünürlük üzerinden onlara değer verirler. Allah katındaki değerleri ise bambaşka olacağı tahayyül edilebilir…

Sonuç itibarıyla irfan eğitimi, özel bir eğitimi içerir. Kişinin kendi isteği ve iradesini bağlar. Dini eğitimin anlamını derinleştirerek varlık sahasına çıkarmak için gerekli olanı işaret eder. Bugünün koşulları diyerek irfan eğitimini düzey olarak aşağı çekmeye gerek yoktur. Onu en yüksek yere yeniden taşımalı ve az da olsa bu eğitimi ciddiye alanları ciddiye almalıyız. Meşhur olmanın bu işin tabiatında olmadığını bilelim. Onlar halk ile hak üzere bir yaşamı tercih ederler. Çokluğa tamah etmezler, azlığı önemserler. Hep yeterlilik ararlar. Azla yetinmeyi ise bir tercih meselesi kılarak hep bu tercihte bulunurlar. Dünyayı hep arkalarına alırlar. Uhrevi olanın dünyevi olanı belirlemesi gerektiği konusunda açık bir fikre sahiptirler.

Allah bizi güzel ve salih insanlarla karşılaştırsın ki yolculuğumuzun niteliğini artırsın ve kendi rızasına uygun bir hayatı bize seçtirecek basireti versin. Allahın aşkınlığını varlığın içkinliğinde kavrayarak aşkın olana yönelecek bir ilgiyi nasibimiz kılsın. Selam dua ve rıza ile…

Bu haber toplam 1007 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.