Gençlerden “Kudüs Ümmetin Gözbebeği” Paneli

11.01.2019 22:55:51
Gençlerden “Kudüs Ümmetin Gözbebeği” Paneli

Gençlerden “Kudüs Ümmetin Gözbebeği” Paneli

Diriliş Kitap Kahve'de Genç Diriliş paneller serisinde bu ay “Kudüs Ümmetin Gözbebeği” paneli yapıldı. Panel, Ebu Sadık İHL öğrencisi İbrahim Halil Duran'ın okuduğu Kuran'ı Kerim tilaveti ile başladı. Panele konuşmacı olarak Ebu Sadık İHL öğrencisi Edip Hikmet Durdukoca ve Ebu Sadık İHL Enes Yasir Bozkurt katılırken, Anadolu İHL öğrencisi Enes Ballı tarafından yönetildi.

İlk sözü alan panelin yöneticisi Enes Ballı Müslüman’ın davranışlarının, örnekliğinin önemine vurgu yaptı. Daha sonra söz alan Edip Hikmet Durdukoca Kudüs’ün kuruluşunu anlatacağını söyleyerek şöyle devam etti : “Kudüs gerçekten oldukça eski bir kenttir ve bugün varlığını hala genişleterek sürdürmektedir. Yapılan araştırmalara göre Kudüs’ün Samiler tarafından millatan önce 2600 yılında yerleşim alanı olarak kurulduğu, ilk yerleşim yerleri ise Ofel Tepesi olduğu belirtilmiştir. Kudüs, Hz. Davut zamanından itibaren İsrailoğulları’nın gündemine girdi. O döneme kadar burası Yebusiler elinden olmuştur. Hz. Davut şehri ele geçirerek başkent yapar. Orayı başkent yapması siyasi ve stratejik bir etkene dayanıyordu. Hz. Süleyman zamanında mabedin yapımı tamamlanınca Kudüs dini bir anlamda ifade etmeye başladı, yalnız siyasi değil aynı zamanda dini bir merkez olmaya başladı. Ne var ki İsrail oğulları Kudüs’e hemen yerleşmemişlerdir. Hz. Süleyman döneminden M.Ö.  586’ya kadar devam etti. Kitabı Mukaddes’e göre İsrailoğulları Hz. Süleyman‘ın vefatından sonra hak yoldan sapmış, putlara ve yerel tanrılara tapmışlardır. Bu yüzden Kudüs onlar için sadece Süleyman Mabedi’ni içeren bir şehir olmaktan öteye gidememiştir. Daha sonraki yıllarda Bizans egemenliğinde olmuştur. Bizans İmparatorluğu yönetimindeki Kudüs, Hz. Ömer yönetimindeki Müslüman ordusu tarafından fethedildi. Kudüs’ün Müslümanlaştırılması 620’de başladı. Kudüs İslamiyet’te ilk kıble olarak kabul edilmiştir. Daha sonraki yıllarda Bizans Kudüs’ü almak için haçlı seferi yapıyor. O krallığın sonunu getirense 1187’de Selahaddin Eyyubi oldu.

Kudüs’ün her zaman Müslümanlar için önemli bir şehir, bir mekân olduğunu söyleyen Durdukoca konuşmasına şöyle devam etti:” Bir zamanlar Bağdat’ta ünlü bir marangoz varmış. Ömrünün ahir zamanında çok güzel bir minber oymuş. Ama çok güzel. Sedef kakmalı. Ceviz ağacından alımlı mı alımlı her gören onun güzelliğiyle büyüleniyormuş. Güzel minberin namı almış yürümüş. Öyle ki Bağdat’a her gelen, marangozun yanına gidip ‘şu minberi bize sat, falanca camiye götürelim’ diyorlarmış. Onun cevabı hep aynı bu minber (Mescid-i Aksa’da duracak ). Ahali şaşırıyor tabi, “İyi de Kudüs Haçlı işgali altında”. Marangoz yüksünmeden hep aynı cevabı veriyormuş; ‘‘Benim elimden gelen bu. Ben zanaatkârım. Minber yontarım. Bir baba yiğitte çıksın, Kudüs’ü geri alsın, bu minberi de yerine koysun. Derken bu minber hikâyesinin konuşulmadığı hiçbir şehir kalmamış herkes minberin güzelliğine bire beş katarak bir birine anlatırken, aynı hikâyeyi 7-8 yaşlarında bir çocuk da işitmiş. Ama o, eserin güzelliğinden ziyade, müessirin vasiyetine kulak vermiş. Aradan kırk yıl geçmiş ve o minberin durması gereken yere Mescid-i Aksa’ya yerleştirmiş. Diller onu Selahaddin-i Eyyubi diye anmış. Bu kıssayı aslında hayatımıza yerleştirebilirsek, Kudüs sorununu kökten bitirecek bir kıssadır aslında. Hepimiz elimizden geleni yaparsak, Kudüs işgalini karşı çıkacak gücümüz illaki çıkacaktır. 1517’de Kudüs ve çevresi Osmanlılar tarafından fethedildi. Özellikle Kanuni Sultan Süleyman döneminde tüm ülkeler olduğu gibi Kudüs’te de zengin bir dönem yaşadı. Kanuni Sultan Süleyman’ın Kudüs’te 40 milyon akçe bugünkü bedelle yaklaşık 1 trilyon 500 milyar lira vakfetmiştir”

Söz alan ikinci panelist Enes Yasir Bozkurt, yakın zaman Kudüs âşıklarından Şeyh Ahmet Yasin’den bahsedeceğine söyleyerek söze başladı: “Filistin İslâmi Direniş Hareketi HAMAS’ın kurucusu ve manevi lideri olarak bilinen Şeyh Ahmed Yasin, 1937’de Filistin’de doğdu, çok zorlu yıllar geçiren Şeyh Ahmet Yasin İsrail devletini yıkarak yerine İslâmi bir devlet kurmak için çalıştığı gerekçesiyle 13 yıl hapse mahkûm edildi. 1985’te çıkan Şeyh Ahmed Yasin, yine Filistinli kitlelerin Siyonist işgalcilere karşı sürdürdükleri cihatlarında başlarına geçti. Ahmed Yasin 8 Aralık 1987 tarihinde başlayan intifadanın öncüsü durumundaki İslâmi Direniş Hareketi HAMAS‘ın liderliğini yürüttü. İsrail askeri mahkemesi HAMAS’ın kurucusu Şeyh Ahmed Yasin’i ömür boyu hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme; Ahmed Yasin’e ayrıca öldürme emirleri verdiği ve İsrail’i yıkarak yerine İslâmi bir devlet kurmayı amaçlayan kanun dışı (!) örgüt kurduğu iddiasıyla on beş yıl hapis cezası verdi. Ahmed Yasin, sağlık durumunun kötüleşmesine, maruz kaldığı kötü uygulamalara ve bedensel özürlü olması dolayısıyla zindanda çektiği sıkıntılara rağmen işgalciler karşısında hiçbir taviz vermedi. Onun şu sözü davası ve inancı konusunda ne kadar kararlı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır: “Benim için hapiste 100 yıl kalmak, karşılığında birtakım tavizler vererek çıkmaktan daha iyidir.” Şeyh Ahmed Yasin, sekiz buçuk yıla yakın bir süre zindanda kaldıktan sonra 30 Eylül 1997’de serbest bırakılarak tedavi edilmek üzere Ürdün’ün başkenti Amman’a getirildi. Bir süre tedavi gördükten sonra eski ikamet ettiği Gazze’ye döndü. Zindan hayatı boyunca çektiği sıkıntılar, eziyetler onu yıldırmamıştı. Çünkü Gazze’ye dönüşünün ardından hemen Filistin direnişindeki manevi lider mevkiine yeniden oturarak mücadelesini kaldığı yerden devam ettirmeye başladı. Şeyh Ahmed Yasin, bütün dünyada Filistin İslâmi Direniş Hareketi (HAMAS)’ın kurucusu ve manevi lideri olarak bilinir. Fakat o sadece belli bir oluşumun, örgütün değil Filistin’de bir neslin yeniden dirilişine, uyanışına ve kimliğine sahip çıkmasına vesile olan bir direnişin önderidir. Dolayısıyla o Filistin’in, Filistin davasının, Siyonist işgale karşı verilen kutsal bir mücadelenin önderidir. İşgale karşı 1987’de başlatılan birinci intifadaya o öncülük etmiştir. 2000 yılında başlatılan Aksa İntifadası’nın da en önemli manevi önderi ve motoru olmuştur. Bundan dolayı Filistin’de o “iki intifadanın şeyhi (yani lideri, önderi)” olarak bilinmektedir. Filistin davasının önemli isimlerinden Şeyh Ahmed Yasin tekerlikli sandalyesiyle kıldığı sabah namazından sonra camiden evine giderken İsrail'in attığı füzelerin hedefi olmuştur ve çok çok arzuladığı şehadet mertebesine ulaşmıştır.”

Soru cevap faslı ile devam eden panel, Diriliş Kitap Kahve’nin ikramı ile sona erdi.



Bu haber toplam 1283 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.