ÇOCUK, DÜNYANIN NERESİNDE? / Köşe Yazısı - Rukiye ÇINAR

31.03.2016 11:53:15
Rukiye ÇINAR

Rukiye ÇINAR

 ÇOCUK, DÜNYANIN NERESİNDE?

 

Küre-i arz yaşamımızın sonuna kadar bizi misafir eder. Dikkat ederseniz misafirlikten bahsettim.Çünkü konaklıyor  ve başka mekana  doğru yol alıyoruz. Ahiret boyutuyla bakıldığında Efendimiz, “Dünya ahiretin tarlasıdır.” buyurmaktadır. Dünyada yapılan ameller karşılığını bulmak üzere, ahiret mecrasına gönderilir.

Peki dünya hengamesinde yanı başımızda bulunan çocuklar, dünyanın neresinde? “Nerden geldim, kimim, nereye gidiyorum?” gibi tılsım anahtarlarının ne kadar bilincinde ve hangi aşamasında?

Bu mevzuda,  sorumluluğu üstlenecek birincil kişiler ebeveynlerdir. Çünkü çocuk;  hayata bakışını, davranışlarını, düşünce yapısını ilk olarak ailede belirler. Yaşayışı-davranışı, dünyası-ahireti hatta yeme-içmesine kadar  bir hayat tarzı benimsemeye doğru gider.

Çocuk bahsedilenleri ise çok masumca yapar. Yani bu oluşturduğu dünyasında kötülüğün kalıcı yeri yoktur aslında. Ne yaparsa  o dakikadan sonra unutabilir. Doğrusu o, fıtratına yerleştirilen iyiliği aramaktadır.

Peki biz bu iyi durumlarını ne kadar işlevsel hale getirebiliyoruz? Ya da ne kadar köreltiyoruz?

Bence öncelikle bunun muhasebesini yapmalıyız çünkü doğru cevaplar için doğru soruları sormamız gerekir.

Anneye Allah'ın bir lütfu olan şefkat ve merhamet hissi bilhassa çocuğunu iyi yetiştirmesi içindir. Yani çocuğun masum yüzünü  nefis adına yaşanılan, perestiş edilen dünya hayatından ahirete çevirmek…

Bir anne, çocuğunun başına bir şey gelmesin diye yeri geldiğinde hayatını feda eder. Tehlike ortada yokken bile defalarca ikaz eder, tehlikeye yaklaşmasını bile istemez. Evet, doğru! Ama sadece dünya için mi bu böyle olmalı? Şefkat yalnız bunun için mi verildi, yoksa başka maksatları da  mı?   

Asıl olan ahiret hayatının sıkıntılarından kurtarmaktır, o minicik yavruları. Dünyası iyi olsun diye en iyi okullara gönderir, özel dersler verdirir,  gerekiyorsa yabancı dil kurslarına dahi gönderir.  

Çocuğun  ahiret hayatını unutup dünyaya adanmışçasına yaşamasını sağlamaya çalışıyorsak, beyhude çaba harcıyoruz demektir. “Yapmayalım mı yani?” denilebilir.  

Elden geleni yapmak güzeldir, iyiliğe kapı açmaktır. Fakat bunu ahireti unutarak ve unutturarak  yapmamalıdır  ebeveynler. Din bir yaşayış tarzıdır, kişinin yaşayışıyla talim etmesi gerekir. Sadece camilere, ibadet yerlerine ya da yaz mevsimine hapsetmemek evladır. Aksini  düşünürsek semeresini de alamayız.  

On ay boyunca okul için namazı, Kuran’ı, sohbetleri, dürüst olmayı, arkadaşına yardımcı olmayı, saygı ve sevgiyi bırakıp çirkin davranışlara yoldaş olan çocuk bir yaz kursuyla mı düzelecek, sorarım herkese. Çocuk ‘ders ders’  diye, her şeyi ezip geçiyorsa gün gelir, dünyası için ahiretini de feda eder. Çünkü bugünün küçüğüyse yarının da büyüğüdür.

Ne kadar zor şartlar altında okula gönderiyoruz, ihtiyaçlarını temin edip uygun ortam hazırlamaya çalışıyoruz. Peki dini vazifeleri için bunu ne kadar yapıyoruz, kaç defa düşüncelerimizi yokluyor çevresinden dönüt alıyoruz?

Unutulmamalıdır ki bedende ruhun işlevi ne ise davranışlarda da İslam’ın işlevi odur.'Allah niyeti’ yle yapılmayan her şey donuktur, cansızdır.

 

Makbul ve güzel olanı, çocuğun davranışlarında her daim görmek esas gaye olmalıdır.  Az da olsa dini vecibelerini yerine getirirse gün olur ki fıtratındaki tuba-i cennet tohumu dal budak salar. Hani bir vecize vardır : “Taşı delen suyun çokluğu değil damlaların sürekliliğidir. 

Çocuğa verilen güzel ahlak, terbiye onun can damarı olmalıdır. İnanıyorum ki iyi bir yaşayış aşılanırsa çocuk sorumluluklarını daha rahat yapacaktır. Dinimiz o kadar güzel ve ulvidir ki yaşayışın her noktasına değinmiş ve Efendimizi bize rehber kılmıştır. Mesela bir hadisinde “Beşikten mezara ilim.”  diyerek ilmi yaşam boyu sürdürmüştür. İnsana faydalı olanından bahsetmiştir.

Herhalde günümüzde verilmeye çalışılan bilgi, öğrenciler açısından ezberlenmesi gereken bir yığın… Kişiye fayda veren, tutum ve davranış değişikliği oluşturan, birlik beraberliği sağlayan bir eğitim istiyorsak önce kendi hayatımızı, sonra çocuklarınkini gözden geçirmeliyiz.

Şu asla unutulmamalıdır ki bilgilerin hepsi  kendi lisanıyla Allah’ı tanıtır, bildirir. Yeter ki görmesini bilelim ve çocuklara da gösterelim. 

Yunus Emre’nin bir dörtlüğüyle yazımı sonlandırıyorum:

İlim, ilim bilmektir,

İlim kendin bilmektir,

Sen kendini bilmezsen

Ya nice okumaktır.

 

 

 

Bu yazı toplam 8431 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.