 KÂHTA’DA ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİNE “BİLİNÇ DERSLERİ”

23.03.2019 23:33:24
	KÂHTA’DA ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİNE “BİLİNÇ DERSLERİ”

KÂHTA’DA ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİNE “BİLİNÇ DERSLERİ

 

İlim Yayma Cemiyeti Kâhta Şubesinde Ortaöğretim öğrencilerine yönelik “Bilinç Dersleri” başlığında ayda bir gerçekleşecek bir program başladı.

Güncel konuları kitap ve sünnet ışığında açıklama, gençleri bu konuda bilinçlendirme şiarıyla başlatılan program konunun uzmanı veya konuyla alakalı araştırma yapıp belirli eğilimi olan kişilerce sunulması planlandı.

Programın ilki “Sağlık Bilinci” başlığı altında İlim Yayma Cemiyeti Şube merkezinde yapıldı. Paramedik Seher Tosun tarafından gerçekleştirilen sağlık konulu bilinç derslerinin ilkine yoğun bir katılım ve ilgi gösterildi. Paramedik Seher Tosun, konuşmasına şu sözlerle başladı:

“Emanet; birine geri alınmak üzere geçici olarak bırakılan ve teslim alan kişice de korunması gereken eşya veya insandır. Birçok insan farkında olmasa da beden de bizlere verilmiş olan bir emanettir. Neden mi çünkü her şeyden önce seni yarattı, sen yoktun seni yoktan var etti, doğdun ve seni Müslüman kıldı, büyüdün seni sağlıklı etti. Sen Allah’a hiçbir şey vermedin ama o seni dünyanın en şerefli mahlûku eyledi. Seni sen yaptı. Sana bir beden ve bir gaye verdi. Bu gaye dünya değil arkadaşlar bu gaye buradan orayı kazanmak yani emanetleri çiğnememek. İşte bize verilen bu beden de ona iyi bakmamız ve onunla emredileni yaparak, yasaklandıklarımızdan da sakınmamız için bize verilmiştir.

Şu büyük bir hakikat ki; küçük bir bebeğin hayatı, sağlığı bize emanet olduğu gibi, bizim kendi bedenlerimiz de bize emanettir. Bebek, Allah’ın emanetidir de o bebek büyüyüp yirmi yaşına, otuz yaşına, kırk yaşına gelince emanet geri verilmiş mi oluyor? Doğan her insan, bu dünyada nefes aldığı sürece Allah’ın emaneti olan bir can, Allah’tan emanet olarak verilen bir sıhhatle yaşamaktadır. Kur’an’da da emanetlerimize ve ahdimize vefalı olmayı Allah bizlerden istemiştir. Bedenlerimiz ve gençliğimiz emanet olduğu için bu emanetlerin kadrini bilmemiz gerekir. Bunun kıymetini bilmek de birtakım temizlik ve perhizle olur. İmam Kazım aleyhisselam buyuruyor ki; en iyi perhiz bedeninle iyi geçinmendir. Onu çok yemekle zorlama çok aç bırakma gibi yorumlayabiliriz.”

Tosun sözlerine düşündüren şu cümlelerle devam etti:

“Şu dünyada, insanın sağlıktan daha büyük bir nimeti olabilir mi? Beraber tefekkür edelim. Ekmek, domates, diş fırçası, koltuk, araba hepsi nimettir. Bütün bunları gören gözüm, tadan dilim, tutan elim, nimet almak için yürüyen ayağım, varlığım ve bu ayağımın sağlıklı olması Allah’ın nimetlerinden bir nimet değil mi? Hatta nimetlerin en nimeti değil mi? Dünyanın bütün serveti ölü için ne anlam ifade ediyor? Yatalak bir hastanın serveti bir işe yarıyor mu? Görmeyen bir insan için hangi çiçek daha güzeldir? Burun hassasiyeti olmayan için kokan bir gül var mı? Sağlıktan büyük bir nimet olamaz ki. Mü’min olarak biz Rabb’imizin üzerimizdeki nimetlerini sayarken, sağlıktan başlamak zorundayız. Allah’ın en büyük nimeti sağlıktır. Hani biz İslam’ın 5 şartını sayarken namaz diyoruz ya; namaz bile sağlıklı insanın yapabildiği bir iştir. “Allah” diyebilmek için dönen bir dil gerekir, düşünen bir beyin gerekir, kan pompalayan kalp gerekir. Sağlık büyük bir nimettir.

“Çöpe ekmek kırıntısını nasıl atarsın” diye evde fırtınalar estiren bizler sağlığımız ile ilgili mesela; tıbben kullanılması sakıncalı bir yağ çeşidi olduğunu bildiğimiz halde, hâlâ mutfağımızda bunları kullanıyor, yemekten sonra balkona geçip üstünde “ölürsün, yaşamazsın, zehir, zıkkım yandın gittin” yazan bir kutudan bir sigara alıp içebiliyoruz. E hani sağlığım bana emanetti? Hani bir gayesi vardı varolmamın ve gayeye giden yol sağlıktan geçiyordu? Ekmeği atınca hıyanet de sağlığıma zarar verince değil mi? Elbette ekmek kırıntısını çöpe atamayız, mü’miniz biz. “Buğday tanesinden küçük bile olsa Allah’ın nimeti” deriz. Ancak, kaç ton buğday, bir insan yapar Allah aşkına? Bütün insanlar on dakika daha rahat yaşamak için Konya Ovası kadar buğday vermeye hazır değil mi? Bugün burada şu hakikati evlerimize afiş yapıp sokalım istiyorum. Çöpe atılan ekmek kırıntıları gibi, heder edilmiş sağlığımız da bizden sorulacaktır. Dikkat etmeden, derin kestiğimiz için tırnağımızın dibinde oluşacak yara da hesabı sorulacak bir şeydir. Çünkü senin Peygamber’in mü’min vatandaşlarına tırnak kesme eğitimi verip gitmiş bir Peygamber’dir. Eğer İslam’ın size getireceği, vaad ettiği güzelliklere talipseniz; getirdiği sorumluluğu da almak zorundasınız. Yarın Allah’ın huzuruna çıktığımızda bunları bilmiyordum deme hakkına sahip değiliz. Zira bunlar bize ‘elhamdülillah Müslümanım’ dedirten İslam’ın kitabında yazan şeylerdir.

Sevgili Peygamber Allah’ın huzura çıkacağımız güne dair bilgileri aktarırken, pek çoğumuzun duymuş olduğunu zannettiğim bir hadis şerifle bizi ikaz ediyor. Buyuruyor ki; “Bir insan, Allah’ın önünde dört şeyin hesabını vermeden ayağını bile kıpırdatamaz.” Cennete gitmek-gitmemek, cehenneme gitmek bunlar değil, kıpırdamak bile yok. Dört şeyin hesabını ver, ondan sonra gidelim. Birincisi; ömrünü nasıl tükettin, ikincisi; Allah’ın verdiği ilmi nerelerde kullandın, Üçüncüsü; Allah’tan gelen malı nasıl harcadığını, Dördüncü olarak da bedenini nerede çürüttüğünü sorar. “Bu beden senin değildi. Kiracıydın sen, kiracı olduğun eve matkap sokmuşsun delik deşik etmişsin duvarlarını. Kiracısın, evin sıvasını dökmüşsün” bunu Allah soracak. Bu dört şeyin hesabını vermeden ayakların bile kıpırdayamayacağı yere gidiyoruz kardeşlerim. O halde o gün bize gelmeden kendimize sık sık bu soruları soralım.

Arkadaşlar işte tüm bunlar; sigaranın hükmünü de gösterir, tıbben uygun olmayan gazlı içeceği ne kadar içebileceğimizi de gösterir. Kirli bir havada olduğu hâlde “kirası ucuzdur, filancalara yakındır” diye standardı düşük bir evde oturmanın caiz olup olmadığını da gösterir. Âlim olmak, büyük müçtehit olmak gerekmiyor ki. Allah bu dini akıllılara emretmiştir. Her akıllı insan, bedenini çürüten bir yerin, bedeninin zarar gördüğü bir yerin dince de zararlı olduğunu bilir, bilmek zorundadır. Sağlığımız, sıhhatimiz babamızdan bize miras kalmış bir mülk değildir. Bizi yaratanın bize emanetidir. Yaratana saygımızın gereği olarak sıhhatimizi korumak zorundayız. Aksi takdirde ekmek kırıntılarından önce sağlıktan dolayı Allah’ın huzurunda hesap verirken terleyeceğiz, buna iman etmek zorundayız.”

Sunumun sonunda Peygamber Efendimizin tavsiyeleri olup sünnet diye adlandırdığımız bir takım uygulamaları tıbbi boyutuyla ele aldı. Suyu üç yudumda içmek, teheccüd namazına kalkmak, hacamat yaptırmak, misvak kullanmak, sağ tarafına yatmak gibi birçok sünnetin bilimsel olarak açıklanmış faydalarından bahsederek konuşmasını sonlandırdı. 

Program çay ve ikramlıklar eşliğinde öğrencilerle yapılan muhabbet ile sona erdi.

 

 

 



Bu haber toplam 954 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.